Giriş
"Karşında hangisini becereyim, seç birini Kardelen Miroğlu." dedikten sonra alay eder gibi üzerime eğildi. Zümrüt yeşili olan gözleri öfkeyle parlıyordu.
"Bırak beni," dedim titrek sesimle. "Sizin aranızdaki problemlerin bedelini ben ödemek zorunda değilim!"
Güldü. Samimiyetten uzak bir gülümsemeydi. "Ablam da yapılanları hak etmedi. Bir adam tarafından duygularıyla oynanmasını, vaatler verilip yerine getirilmemesini hak etmedi! Onun yüzünden şu an ablamı bulamıyoruz ve o bulunana kadar sen benim Rehinemsin! Ben bırakana kadar da rehinem olarak kalacaksın Kardelen Miroğlu. Bize yaptığınızın bedelini ödeyeceksiniz."
Ciğerlerime dolan hava zehir gibi geldi. Tutsaktım. Üstelik bana yöneltilen suçlamaların hiçbiriyle alakam yoktu!
“Benim bir suçum yok!” diye hırladım, öfkem korkumla yarışıyordu. “Ben kimseye zarar vermedim! Ablanın kaybolmasıyla hiçbir ilgim yok!”
Gözleri kısıldı, sanki söylediklerime inanmak ister gibi bana baktı. Ama sonra başını iki yana salladı.
“Senin suçun olup olmadığı umurumda değil,” dedi sertçe. “Bu işin bedelini birileri ödeyecek ve sen, benim elimdeki en iyi kozsun.”
"Yanlış yapıyorsun. Benim burada olmam hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Abim öldürür seni bulduğunda! Aslan Miroğlu'nun öfkesini bilmez misin sen?" diyerek gözünü korkutmaya çalıştım.
Öfke ile döndü bana, irkildim. "Siz de Cihan Ali Özdemir'in öfkesinin nasıl bir şey olduğunu öğreneceksiniz Miroğulları! Bizi hafife alarak en büyük hatayı yaptınız ve biliyor musun..." diyerek üzerime eğilince titredim. "Burada seninle çok güzel oyunlar oynayacağız. Abinin, ablamı oyuncak ettiği gibi sen de benim oyuncağım olacaksın."
Öfke ve çaresizlik içimi kemirirken dişlerimi sıktım. Kaçmalıydım. Buradan çıkmanın bir yolunu bulmalıydım.
Ama nasıl?