1. BÖLÜM
Selam, Arya ben.. Arya Öztürk. Şu dünyaca ünlü Yağmur Öztürk'ün öz be öz kızı Arya Öztürk. Beni kimse tanımasada annem bir dünya markası. Beni kimsenin tanımamasının sebebi ise annemin beni istememesi. Evet yanlış duymadınız, annem beni istemiyor. Neden diye sormayın çünkü bunun cevabını 18 yıldır bende hala öğrenemedim. Çok denedim ama almadı işte, zaten annemi tanıyınca ne kadar sert bir kadın olduğunu öğrenirsiniz. Özel jetimizden indiğimizde memleketimin havasını doya doya içime çektim. Türkiye'ye ilk gelişimdi, hatta artık burada yaşayacaktık. Pardon.. ben hikayeyi en başından alayım. Amerikada doğdum ve Amerikada büyüdüm. Annem Türkiye'ye gelmeme asla izin vermedi. Ama şimdi annemin işleri yüzünden İstanbul'a taşınmıştık. Gerçekten çok mutluydum. Türkiye hakkında bir çok tarih kitabı ve belgesel izlemiştim. Türk olduğum için gerçekten çok şanslıydım. Hep hayallerimde Türkiyeye gelmek vardı ve sonunda bu hayalimi gerçekleştirmiştim. Ahmet ile birlikte Türkiye'nin her yerini gezebilirdik. Annem onsuz gezmeme asla izin vermezdi. Ahmet'in kim olduğunu açıklamadım tabi ben size. Ahmet annemin sağ kolu gibi bir şey. Kendisi baya yakışıklıdır ama o bu dünyaya robot olarak geldiği için aşk denen şeyi çok salakça bulur. Az çok birlikte büyüdük, aramızda 3 yaş var. Ondan önce babası annemle çalışırdı, daha sonra yerini oğluna devretti. Ahmet ile küçükken çok iyi anlaşırdık, ama daha sonra o büyüdü ve aramıza biraz mesafe girdi. Annemin yanında çok ciddi birisi olur, ama yalnızken aynı küçüklüğümüzdeki gibi hep eğleniriz. Çoğu zaman kedi köpek gibi kavga ederiz ama haklı da olsam haksız da olsam annem hep Ahmet'i haklı bulur.Esma sultanıda tanıtayım size, Esma sultan bizim evin sultanıdır. Yemekleri ve tatlıları çok lezzetlidir. Ha bu arada Ahmet'in annesidir. Ahmet Esma sultan gibi bir anneye sahip olduğu için çok şanslı. Esma sultan Ahmet'den çok bana annelik yapar ama bu durum Ahmet'in umrunda bile değil. Her konuda bana destek çıkar ve bana akıl verir. Babama gelicek olursak.. şey.. annem hamile olduğunu söylediğinde bizi terk etmiş. 6-7 yaşlarımdaylen anneme babamın nerede olduğunu sormuştum, annemse o gün hayatımda ilk defa bana tokat atmıştı. Kesin bir dille bir daha babamı anmamamı söylemişti. O gün bugündür babamın adını ağzıma almam, hoş.. ismini bile bilmiyorum ya. Annemin bizim için yaptırdığı büyük villaya doğru ilerlerke etrafı biraz inceledim. Evin girişinde kocaman bir aslan heykeli karşılıyordu bizi. Yan tarafta garaj ve basketbol sahası vardı. Arka bahçede kocaman bir havuz ve oturma grubu vardı. Burası kocaman bir arazinin üzerine inşa edilmişti. Annem çoğu zaman kendi için aldığı rezidansta kalıcaktı. Genelde benimle aynı evde kalmazdı, Ahmet ben ve Esma sultan benimle birlikte kalırdı. Ha birde korumalar vardı tabi. Annem ara sıra uğrardı eve.
"Odan en üst katta, okulunun bilgilerini mail'ine attım. Pazartesi günü okulun başlıyor." Ahmet'i onaylayıp en üst kata çıktım. Vay canına, gerçekten kocamandı ve her şey vardı. Bu kat tamamen bana ayrılmıştı. Çatı katı gibi basık değildi, kapalı ve dar alanlardan hoşlanmazdım. Bu katta resim odam, banyon, giyinme odam terasım ve yatak odam vardı. Her şey istediğim gibiydi.Duşa girip rahatlamak istiyordum. İki gün sonra okulum başlıyordu ve çok heyecanlıydım. Normalde okullar 1 hafta önce açılmıştı ama ben geç başlayacaktım. Yarın biraz gezebilirdim, alışverişe de gidersim hem. Pijamalarımı giyip yatağıma yattım. Yarın uzun bir gün olucaktı.Telefonumun melodisini duymamla arayan kişiye baktım.
Alec arıyor...
Şuan hiç telefonuma bakacak durumda değildim. Telefonu sessize alıp uyumaya geri döndüm.Alec'in kim olduğunu yarın anlatırdım, çünkü şuan çok yorgundum.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Sabah erkenden uyanıp yürüyüşe çıktım, kahvaltımı ettikten sonra arabama atlayıp şehir merkezine sürdüm. Annem dün kendi evine gitmişti, ne zaman geliceğini bilmiyordum. Arkamda 2 araba bana eşlik ediyordu, içinde annemin görevlendirdiği korumalar vardı.
Alec arıyor...
Sanırım bu sefer kaçışım yoktu. El mahkum telefonu açtım.
"Efendim?"
"Hayatım neden bakmıyorsun telefonlarıma dün az kalsın yanına geliyordum." Gözlerimi devirdim, Alec abartıya bayılırdı.
"Abartma Alec, çok yorgundum."
"Nasıl geçti yolculuğun sevgilim"
"İyiydi işte."
"Okulun ne zaman başlıyor?"
"Yarın başlıyor."
"En kısa zamanda yanına gelicez sevgilim. Lütfen dikkatli ol, seni seviyorum."
"Görüşürüz Alec" Telefonu suratına kapattım. Alec çocukluk arkadaşımdı, kendisi biraz psikopattı. Ne kadar onu sevmediğimi söylesemde beni pek umursamıyor ve sevgilimmiş gibi davranıyordu. Annem bile onunla sevgili olmamı uygun görüyordu. Kimse bana fikrimi sormuyordu bile. Benim ne hissettiğim kimsenin umrunda değildi. Herkesin uygun gördüğü hayatı yaşamam isteniliyordu. Bende onları kendi hallerine bırakmıştım. Onların kurduğu dünyada değil kendi kurduğum dünyamda yaşıyacaktım ben. Kimse umrumda değildi. Çok başıma buyruk bir kızdım, annemden asla korkmazdım. Kendi kararlarımı vererek yaşardım, annemle bir çok kez kavga ederdik bu yüzden. Bir çok kez evden kaçma girişimlerim olmuştu fakat her zaman yakalanmıştım, annemde son çare peşime koruma takmıştı. Arabamı otoparka çekip sahilde yürümeye başladım. Gerçekten burası çok farklıydı, dünya'nın bir çok yerini gezmiştim ama İstanbul çok farklıydı. Bir çok yabancı dil biliyordum, ve bir çok konuda özel ders alıyordum.
"Merhaba" Yanıma oturan kıza baktım, elindeki çiçekleri bana gösteriyordu. Korumalara sorun yok gibisinden işaret verdim. Küçük kızı öldürecek gibi bakıyolardı.
"Merhaba, sende kimsin böyle?" Kız bana gülümseyerek elini uzattı.
"Sena ben" Kız çok tatlıydı, üzerindeki elbiseler çok eski görünüyordu.
"Tanıştığıma memnun oldum Sena'cım. Arya bende, napıyorsun burada tek başına?"
"Çiçek satıyorum, almak ister misin?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Çiçeklerden bir tanesini bana uzattı. Cüzdanımdan para çıkarıp Sena'ya uzattım. Şaşkınca bana bakıyordu.
"Ama bu çok fazla, ben bu kadar parayı bozamam ki" Gülümseyerek yanağından makas aldım.
"Bu paralar senin miniğim. Yeni kıyafetler alırsın çikolata alırsın kendine." Elindeki bütün çiçekleri bana uzattı.
"Olmaz."
"Neden olmaz fıstık?"
"Bu parayla anneme ilaç almam lazım, kardeşlerim üşüdüğü için kazak almalıyım onlara. Kış geliyor hem." Şaşkınca yüzüne baktım, mutluluğu yüzünden okunuyordu.
"Annen hasta mı?" Mutluluğu birden söndü, sanki üzülüyordu minicik kalbi yanıyordu. Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Beni evine götürebilir misin Sena'cım?"
"Olur, hem ablamla da tanıştırırım seni." Sena'nın elinden turup yürümeye başladık. Korumalar peşimizden geliyordu.15 dakikalık yolun ardından eski bir evin önüne geldik. Kapıda 3 tane minik çocuk oyun oymuyolardı.
"Efsun, semih, seyit misafirimiz var. Ablam geldi mi?"
"Gelmedi abla." Sena beni içeriye buyur etti.
"Sena.. sen mi geldin kızım?" Hasta bir kadın sesi geliyordu içeriden.
"Ben geldim anne, bak misafirimiz de var" Kadın salondaki koltukta yatıyordu, çok bitkin görünüyordu.
"Merhaba efendim." Kadın mahçupca ayağa kalkmaya çalıştı ama onu durdurdum.
"Hoşgeldin kızım, kusura bakma."
"Estağfurullah, öyle şey mi olur."
"Neyiniz var?"
"Hastalandım biraz abartılacak bir şey değil"
"Doktora göründünüz mü?" Kadın kafasını iki yana salladı. Bu evde hasta olmaları çok normaldi, pencereler hiç sağlam değildi, evde küçük bir sobadan başka hiçbir şey yoktu.
"İzninizle benim küçük bir telefon görüşmesi yapmam gerekiyor."
"Tabi kızım, Sena misafirimize bir şeyler ikram et." Sena gülümseyerek salondan dışarı çıktı. Ahmet'i arayıp ilgilenmesini isteyecektim. Annem çok duygusuz bir kadın olsa da yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım eli uzatırdı.
"Efendim başımın belası."
"Sanada merhaba Ahmet, yardımına ihtiyacım var."
"Dur bi kızım ya daha dün geldik, hemen başını belaya mı soktun. O yanındaki hıyarlar neden müdahale etmedi?" Sıkıldığımı belli edercesine sesli bir nefes verdim.
"Öyle bir şey değil Ahmet, attığım konuma gel hemen."
"Tamam geliyorum." Yaklaşık 10 dakika sonra ahmet gelmişti, durumu ona özet geçmiştim. Her şeyle o ilgilenecekti, Ahmet kadını alıp doktora götürdü. Ben de çocukları alıp büyük bir alışveriş merkezine götürdüm, sanki hayatlarında ilk defa alışveriş merkezine geliyormuş gibi çok heyecanlılardı. Çocukların temel ihtiyaçlarını ve market ihtiyaçlarını alıp yanımdaki hıyarlara (Ahmet'in tabiriyle) verdim. Çocuklarla oyuncakçıya gitmek istiyordum.
"Arya abla, şey.. benim biraz karnım acıktı da. Bu kadar parayla ne alınabilir?" Sen cebindeki 20 tl'yi bana uzattı.
"Koy bakalım onu cebine, ben alırım size. Ne istersiniz?" Hepsi bir ağızdan hamburger diye bağırdı. Birlikte avm'nin en üst katındaki yemek bölümüne çıktık, pahalı bir hamburger dükkanına girip kapalı teras bölümüne oturduk. O kadar heyecanlılardı ki, hepsinin gözleri parıldıyordu. Yan masadaki kalabalık arkadaş grubundaki kızlar bize ters ters bakıyolardı.
"Ay nasıl alıyolar bunları buraya bir anlasam. Halk günü herhalde bugün" sarışın kız tiz bir şekilde kahkaha atıyordu. Yanındaki kızlarda ona eşlik ediyolardı.
"Sözlerine dikkat et Eda." yanlarındaki uzun boylu kumral çocuk kızı uyardı. Masada 2 erkek 4 kız vardı. Kumral çocuk gerçekten yakışıklıydı, saçlarıyla aynı renk gözleri vardı. Yanındaki çocuk ise sarışın kahverengi gözleri vardı, o da diğeri kadar olmasada yakışıklı görünüyordu. İsminin eda olduğunu öğrendiğim kız ise çakma sarı saçları ve mavi gözleri vardı, makyaj güzeli olduğu belliydi. Yanındaki kızlara pek dikkat etmemiştim ki hamburgerlerimiz masaya geldi.
"Afiyet olsun Arya hanım"
"Teşekkür ederim."
"Arya abla, su içebilir miyiz?" Çok düşüncesizdim gerçekten, çocuklara içecek siparişi vermemiştim.
"Ne içmek istersiniz fıstığım?"
"Meyvesuyu olabilir aslında."
"Tamam, buradan ayrılnayın sakın olur mu geliyorum hemen." Ayağa kalkıp terasın kapısına doğru yürümeye başladım. Tam kapıdan çıkıcakken birisine çarptım. Uzun boylu kaslı birisiydi bu, çünkü kasları duvar kadar sert olduğu için canım yanmıştı.
"Önüne baksana" dedi. Kafamı kaldırıp meymenetsiz, kaslı sırığa baktım. Bir dakika.. vay canına, gerçekten.. çok.. aşırı.. fevkaladenin fevkinde yakışıklı bir meymenetsiz bana bakıyordu. Siyah saçları ve hafif kehribar gözleriyle adete beni delip geçiyordu. Dolgun kırmızımsı dudakları hafif kıvrıldı ama hemen eski haline döndü.
"Ne o çok beğendin sanırım" Kaşlarımı çatarak ellerimi sıktım, sinirlendiğimde hep elimi sıkardım.
"Ne saçmalıyorsun sen, yanlışlıkla çarpıştık. Bu kadar abartmana gerek yok!" Bana doğru eğilip benimle göz göze geldi.
"Sakin ol ufaklık, bu kadar sinirlenmene gerek yok." Tam bir şey demek için ağzımı açmışken birisi kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Bu o masadaki çakma sarışındı.
"Kiminle konuştuğuna dikkat et!" Tam elini kaldırıp bana tokat atıcakken, elini yakalayıp büktüm. Arka dizine tekme atıp onu kolaylıkla yere düşürdüm.Kız acıyla inledi.
"Sabrımı zorluyorsun" Yanındaki kızlar koşar adım yanımıza gelip kızı yerden kaldırdılar.
"Ya hayır ya, bensiz kavga mı olur? Hemde kız kavgası" Arkamızdaki çocuk elinde tepsiyle terasa yeni giriyordu. Sarı saçlı mavi gözlüydü, ama yüz ifadesi bile gülmeme sebep oluyordu. Çocuklara baktığımda biraz korkmuş görünüyolardı. Yanlarına gidip onları sakinleştirsem iyi olurdu.
"Gizemli kız 1 Eda 0 bahisleri alayım" dedi sarışın kahverengi gözlü çocuk.
"Zevzek zevzek konuşmayın yemeğinizi yiyin hemen gidiyoruz." dedi çarpıştığım yakışıklı. Çocukların yanına gittim.
"Bir şey yok merak etmeyin olur mu, geliyorum ben hemen" İçeri gidip çocuklara meyvesuyu ve su aldım. Tekrar terasa döndüğümde çakma sarı bana ters ters bakıyordu. Yanındaki kızlarda aynı onun gibi bakıyolardı.
"Önüne dön Eda, zaten zorla getirttiniz bizi buraya." dedi kumral çocuk. Çocuklar yemeklerini bitirdikten sonra yanımdaki hıyarlardan biri yanımıza gelip bize yardımcı oldu. Çocukların oyuncaklarını aldıktan sonra onları eve bıraktık. Anneleri hastaneden gelmişti, evde tadilat olduğu için onları otele yerleştirdik. Ablalarına da haber verdiler. Ahmet'e güveniyordum, elinden gelenin fazlasını yapardı.Akşam eve dönüp biraz resim odamda oyalandım.Yarın okul vardı ve ben çok heyecanlıydım. Acaba yeni okulumda beni neler bekliyordu?