3. BÖLÜM

2153 Words
Sabah uyandıktan sonra hızlıca kahvaltımı edip telefoncuya gittim. Hattımı iptal ettirip yeni bir telefon aldım. Ateş aptalına boyun eğecek değildim elbette. Ahmet sabah erkenden gitmişti, bizim ev her zaman böyleydi. Ahmet her üzüldüğümde bana sarılır ve sakinleştirmeye çalışırdı. Kıyamazdı bana hiçbir zaman. Otoparka geldiğimde Ateş denen manyağın beni bulamayacağı tenha bir köşeye arabamı park ettim. Unutma Arya, ne kadar uzak durursan o manyaktan o kadar rahat edersin. Arabayı kitleyip sınıfa doğru yürümeye başladım. "Şşşt sarı" Duyma o manyağı Arya, yoluna devam et. "Sana diyorum sarı, duymuyormusun!?" Kolumdan tutarak beni kendine çevirdi. "Ne var!?" Elindeki telefonu bana uzattı, telefonu elinden almadan ona boş boş baktım. "Telefonunu alabilirsin, cezan bitti" "İstemiyorum" Arkamı dönüp gidecekken tekrar kolumdan tuttu ve telefonu elime tutuşturdu. Sinirle ona dönüp telefonu yere fırlattım. "Uzak dur benden!" "Sesini alçalt sarı" "Alçaltmazsam naparsın, başka bir ceza falan mı? Neden anlamıyosun kafan mı kıt benden uzak dur!" Beni duvara yaslayıp kaçmamam için elini duvara koydu. "Durmazsam naparsın?" Sesi tehtitkardı. Onu sertçe itip yüzüne tokat attım. Bunu çoktan haketmişti. Güldü. Deliydi herhalde. "Yanlış kişiye bulaştın küçük hanım." Yumruğunu sertçe yaslandığım duvara geçirdi ve gitti. O kadar şiddetli geçirmişti ki eli kırılmış olmalıydı. Duvara baktım, içeri göçmüştü ve elinin kanı bulaşmıştı. O tokatı çoktan haketmişti, sürekli beni tehtit etmeye ve cezalandırmaya çalışıyordu. Ben bunca zaman annemin tehititlerine ve cezalarına boyun eğmemiştim. O aptala mı eğecektim. Sınıfa gittiğimde kimse yoktu, Ateş'le karşılaşmamak için erken gelmiştim ama o yine karşıma çıkmıştı. Buse gelene kadar telefonumu kurabilirdim. Sim kartımı telefonuma takıp açılmasını bekledim. Gerekli uygulamaları indirdim ve bildirimlerimi kontrol ettim. Alec'den 120 cevapsız çağrı vardı. Neden bu kadar çok aramaya çalışmıştı ki beni? Bir saniye.. dün akşam Alec ile 38 saniyelik bir görüşme yapılmış. Ateş Alec ile mi konuşmuştu? Bunu öğrenmenin tek yolu Alec'i aramaktı. Numarasına basıp telefonu açmasını bekledim. İlk çalışta açmıştı. "NE HALT YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN!" Sabah sabah onun kaprislerini çekecek değildim. "Dün kiminle konuştun Alec?" "O piç kurusunda senin telefonunun ne işi vardı!?" Sıkıntılı bir nefes verdim. Umarım Alec bir pot kırmamıştır. "Ne söyledin ona?" "Sevgilimin telefonunun sende ne işi var dedim. O piçte pişkin pişkin sanane dedi ve suratıma kapattı." Kahretsin Alec sevgili olmadığımız halde sevgiliyiz demişti. Gerçi Ateş'in beni yanlış anlaması umrumda değidli fakat Alec her yerde boş boş konuşuyordu. Umarım Alec bir delilik yapıp buraya gelmezdi. Telefonumu kurduktan sonra Buse ve Batu birlikte sınıfa girdiler. İkisi birlikte komik bir şeyler konuşuyolardı. "Günaydın sarı" Batu'ya gözlerimi devirerek Buse'ye döndüm. Mutlu görünüyordu. "Günaydın, bu mutluluğunu neye borçluyuz?" "Aşık old..." Buse dirseğiyle Batu'ya vurdu. Sinsi sinsi güldüm, aşık olmuştu ve benden saklıyordu. "Ve bana anlatmıyorsun." "Hadi kankilerim kantine inelim orda anlatır sana. Bugünlük kahveler benden." Üçümüz birlikte kantine indik, Batu bize kahve almaya gittiğinde Buse de bana her şeyi anlatmaya başladı. "Okuldan birisi aslında, uzun zamandır hoşlanıyordum ondan. Dün onunda benden hoşlandığını öğrendim ama birlikte olamayız." "Nedenmiş o?" "Çünkü o başka dünyaların insanı, ben başka dünyaların. Birlikte görülürsek onun içinde benim içinde iyi olmaz." "İkinizde birbirinizi seviyorsanız bir sorun olmaz bence." Buse gülümsedi, heyecanlı görünüyordu. "Kimmiş bakalım o şanslı kişi." "Şimdilik kimseye söyleyemem, belki ilerleyen zamanlarda sadece sana söyleyebilirim." Kararına saygı duyuyordum, Buse böyle de mutluydu. Buse çok şanslıydı, sevdiği çocukta onu seviyordu. Aşk denen duygu herkese nasip olmazdı. Bende aşık olmak isterdim ama annem yüzünden bu pek mümkün değildi. O eninde sonunda bir yolunu bulup beni Alec ile evlendirecekti. Alec'in ailesi dünyanın sayılı zenginlerindendi. Babası ve annesi beni çok seviyolardı. Annem onlarla ortaklık yapıyordu fakat ileride işlerini onlarla birleştirmek istiyordu. Alec'in babası biraz psikopattı, sanırım Alec de bu konuda babasına çekmişti. Beni hep gelini olarak görüyordu ve ileride bu birleşme işi için benim Alec ile evlenmemi isteyecekti. Aşık olmaya bile hakkım yoktu benim. Babam beni bırakmasaydı belkide bunların hiçbiri olmayacaktı. Annem bile aşık olmuştu ama ben olamıyordum. Annem bana bu hakkı vermiyordu. Batu elindeki kahvelerle yanımıza gelip oturdu. Eğlenceli bir sohbetin içerisine girmiştik. Yaklaşık 5 dakika sonra Ateş ve arkadaşları kantine girdi. Ateş bana ters ters bakıyordu. Bir de hiç işim yokmuş gibi Ateş denen psikopatla uğraşıyordum. Sanırım nerede bela var anında orada bitiyordum. Yağız yanımıza gelerek önce bize selam verdi, daha sonra Batu'nun kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Batu panikle ayağa kalkıp bize veda etti ve hızla Ateş'in olduğu masaya gitti. Eda denen çakma sarı ortalıklarda görünmüyordu. Buse'yle kahvelerimizi içtikten sonra birlikte sınıfa gittik. Bugün gerçekten belaya bulaşmak istemiyordum. Öğle arasına kadar dersler gayet sakin geçti. Ateş'in delici bakışlarını umursamadan derse odaklandım. Amerika'da derslerim çok iyiydi, okul birincisiydim hatta. Öğle arasında Buse'ye anlamadığı konuları anlatacaktım. Sımıfta bizden başka kimse yoktu. Yani rahattık. Kitaplarımı çıkartık en baştan anlatmaya başladım. Buse de bana anlamadığı yerleri tekrar tekrar soruyordu. Kapı sertçe açılıp kapandı. Ateş ve Emre sınıfa girip yanımıza geldiler. Emre Buse'nin kolundan tutarak sınıftan çıkardı. Buse hiçbir şey anlamamıştı. Ateş sıram oturup saçlarımı geriye itti. Ne yapmaya çalışıyordu. "Napıyorsun?" dedim düz bir sesle. Bana gülümseyip arkasından bir hediye kutusu çıkardı. "Bunu sana aldım" Ayağa kalkıp gidecekken omuzlarımdan tutarak beni geri yerime oturttu. Kulağıma doğru yaklaşıp fısıldadı. "Bana bulaşmakta hata ettin sarı." Kutuyu açıp içindeki zambakları kucağıma koydu. Zambağa alerjim vardı. Ayağa kalkmaya çalıştım ama beni bacaklarının arasına sıkıştırmıştı. Ellerimi de tutuyordu. "Bırak!" Sırıtarak kafasını iki yana salladı. Zambağa alerjim olduğunu nereden bilebilirdi ki? Tabii ya, Batu. İlkokulda zambaklar yüzünden hastanelik olmuştum. Ondan başka kimse bilmiyordu alerjim olduğunu. Allahtan sadece zambağa alerjim olduğunu biliyordu. Fıstık alerjimi bilseydi onu söyleyebilir ve beni öldürebilirlerdi. Ne kadar çırpınsamda Ateş çok güçlüydü, beni bırakmıyordu. "Özür dilersen bırakırım." Deli gibi kaşınıyordum ama ellerimi bırakmadığı için kaşıyamıyordum. "Dilemeyeceğim!" "Bende seni bırakmam." Bu halimden zevk alıyordu, ona istediğini vermemeliydim. Çırpınmayı bıraktım ve gözlerinin içine baktım. Kehribar gözleri çok güzeldi. "Bırakma" dedim düz bir sesle. Bu hareketimi beklemiyorsu sanırım, saliselik bir şaşkınlık gözlerinde belirsede hemen geçti. Aniden kapı açıldı, ikimiz birlikte kapıya döndük. Eda sinirle bize bakıyordu, Emre ve Buse'de tam arkalarındaydı. "Kimse girmeyecek dedim Emre!" "Napıyorsunuz siz burada!?" Şuan Ateş'le uygunsuz bir haldeydik cidden. Ateş sırama oturmuş bir vaziyette ellerimi tutmuş ve aramızda neredeyse mesafe yok gibiydi. Ve kucağımda bir demet zambak duruyordu. Her gören bizi yanlış anlayabilirdi. Neden hala ellerimi bırakmıyordu? Öğrencilerin çoğu sınıfa girdi. Panikle ayağa kalkmaya çalıştım ama Ateş ellerimi bırakmıyordu. İkimiz birlikte el ele insanlara bakıyorduk. "Napıyorsun bıraksana" Eda üzerimize doğru yürümeye başlarken Ateş elimi bırakmadan benide sürükleyerek sınıftan dışarı çıktı. Arkamızda şaşkın gözler bırakmıştık. Batu bizi görür görmez kaçmaya başlamıştı. Sanırım bana ihanet ettiği için kaçıyordu. Her tarafımı kaşımak istiyordum. Ateş beni erkekler tuvaletine soktu, içerideki herkese çıkması için emir verdi. Herkes bize şaşkınca bakıyordu. Ateş'in sağ eli boştaydı, tek eliyle iki elimi tutuyordu. "Bıraksana elimi manyak mısın sen!?" "Meraklı değilim ellerini tutmaya. Salak Batu elime yapıştırıcı sürmüş" "Ne!?" Ellerimizi sıcak suyun altına soktu ama işe yaramıyordu. Elini çekmeye çalıştı ama canım yanıyordu. "Yavaş ol!" "Sikicem seni Batu, gelmişini..." "Küfür etme!" Su işe yaramıyordu. Sinirle boşta kalan elini yumruk yapıp aynaya geçirdi. Sanırım eli kanıyordu. Elimi kaldırıp eline bakmaya çalıştım, ayna parçaları eline girmişti sanırım. "Delirdin mi sen? Eline girdi ayna parçaları" Suyu açıp elini suya sokması için işaret verdim ama bana boş boş bakıyordu. Eline uzanıp suyun altına soktum. "Temizlenmesi lazım, enfeksiyon kapabilir." "Sanane benim elimden" Haklıydı, Ateş gibi bir gerzeği düşünmemeliydim ama merhametli bir insandım ben. Ne kadar kötü olursa olsun bir insanın canının yanmasına göz yumamazdım. Elimi kaldırıp boynumu kaşımaya çalışıyordum ama yanımdaki öküz elini çekiyordu. "Ateş yapma!" İlk defa ismiyle hitap etmiştim ona. Bir şey söylemeden elini çekmedi. Boynumu rahat rahat kaşımıştım ama   sırtımda çok kaşınıyordu. Tırnaklarımı sırtıma geçirip yırtmak istiyordum. Duvara yaslanıp sırtımı kaşımaya çalıştım ama işe yaramıyordu. Ağlamak istiyordum. Ateş gülerek bana bakıyordu. "Kaşımamı ister misin?" Kaşlarımı çatarak ona ölümcül bakışlarımı attım. Onun yüzünden bu haldeydik ve dalga geçer gibi kaşımak istiyordu. Teneffüsün bitmesini bekliyorduk. Boynum kıpkırmızı olmuştu, hatta minik minik kanamaya bile başlamıştı. Sırtımı hala kaşıyamamıştım. Ateş hala beni izliyordu. Mecburen ona kaşıttıracaktım sırtımı. Arkamı döndüm. "Bak eğer laf çarpıtacaksan hiç kaşıma" "Kaşımıyorum" Sinirle ona döndüm. "Şuan senin yüzünden bu haldeyiz farkında mısın!?" "Umrumda değil" Derin bir nefes aldım. "Sırtımı kaşır mısın?" "Hayır" Tuvaletten çıkmaya çalıştım, elim acısada umursamadım. Tam kapıyı açıcakken kapıyı tekrar kapattı. "Tam bir baş belasısın." Zaferke gülümseyerek arkamı döndüm. Elini tişörtümün altına sokup kaşımaya başladı. Elleri buz gibiydi, ürpermiştim. Braletimi sıyırıp orayıda kaşıdı. Aynadan yüzü görünüyordu. Kaşlarını çatarak sırtıma bakıyordu. Kahretsin.. unutmuştum. Hızla kendimi çekip sırtımı örtmeye çalıştım. Bana bakıyordu. "O izler nasıl oldu?" Cevap vermedim. Gözlerimi kaçırıp üzerimi düzeltmeye çalıştım. Beni duvara yaslayıp göz göze gelmemiz için eliyle yüzümü kaldırdı. "Nasıl oldu onlar?" Onu itmeye çalıştım ama çok güçlüydü. "Sana diyorum Arya!" "Sanane!" "Nasıl oldu dedim!" "Seni ilgilendirmiyor!" Birden kapı açıldı, Emre ve Buse gelmişti. Onlarda bize şaşkın şaşkın bakıyordu. Ateş önümden çekilip Emre'ye baktı. "Ferhat'ın dükkanından almış yapıştırıcıyı. Bizi bekliyor dükkanına" "O piçi bana getir Emre" Emre kafasıyla Ateş'i onayladı. "Boynuna noldu?" dedi Buse. "Alerjim tuttu da, çantamda krem olması gerek getirebilir misin?" Buse beni onaylayıp tuvaletten dışarı çıktı ve sınıfa gitti. "Herkesi içeri sok Emre" Emre de Ateş'i onaylayıp tuvaletten çıktı. Tekrar baş başaydık. Bana kaçamak bakışlar atıyordu. Buse koşarak tuvalete gelip kremi boynuma ellerime sürdü. "Sırtınada sür" dedi Ateş imalı imalı. Buse tam sırtıma dokunucakken durdurdum.  "Gerek yok, orası fazla kaşınmıyor." Buse tam bir şey diyecekken Emre geldi. Dördümüz birlikte tuvaletten çıkıp otoparka doğru yürümeye başladık. Ateş'in arabasıyla gidecektik. Sürücü kapısını açıp geçmem için bekledi. Yolcu koltuğuna oturup kemerimi bağladım. Buse ve Emre de arka koltuklardaydı. Ateş son hızla okuldan çıkıp gideceğimiz yere sürmeye başladı.Eli hala kanıyordu, çantam Buse'deydi. Çantamı alıp içinden peçete çıkarıp Ateş'e uzattım. Peçeteyi alıp eline sardı. Demek bazen laf dinliyordu. Telefonumun zil sesiyle arayan kişiye baktım. Alec arıyor... Bu sefer telefonu açmazsam daha büyük bir kargaşa çıkarırdı. "Efendim?" "Nerdesin!?" Bağırmak zorundamıydı cidden. "İşim var ne istiyorsun?" "Konum at!" "Atamam" "Nerdesin Arya!?" "Sanane!" "BENİ DELİRTME ARYA, SANA NEREDESİN DEDİM?" Telefonu suratına kapattım. Alec ile uğraşacak zamanım yoktu. Tekrar tekrar arıyordu en sonunda numarasını engelledim. Aradan 2 dakika geçmeden bu seferde annem arıyordu. Onunda telefonunu meşgule verip telefonumu uçak moduna aldım. Büyük bir dükkanın önünde durmuştuk. Kapıyı açıp inecekken Ateş de kendi tarafından inince acıyla inledim. Elim acımıştı. Ateş elimi tutup iyi olup olmadığını kontrol etti. "Siktir" Neden her seferinde küfür ediyordu? Elime baktığımda ellerimizin arasından kan sızdığını fark ettim. Torpido gözünü açıp peçete alıp ellerimize tuttu. Birlikte arabadan inip büyük dükkana doğru ilerledik. Elim sızlıyordu. Ateş bana hep zarar veriyordu. Dükkandaki adam bizi bekliyor olmalıydı ki hemen bizi oturtup değişik bir suyun içine ellerimizi soktu. "Abi kusura bakma ya, Batu'nun böyle bir şey yapıcağını bilseydim vermezdim yapıştırıcıyı." "Senlik bir şey yok Ferhat. Ben Batu'nun icabına bakıcam. Bir daha bu dükkana gelirse ilk bana haber veriyorsun." "Tamamdır abi." Adam neden Ateş'e abi diyordu ki, Ateş'den yaşça büyük olmalıydı. Yaklaşık 15 dakika sonra ellerimiz çözüldü. Suyun rengi kırmızı olmuştu. Ellerimi sudan çıkarttım, gerçekten kötü yaralanmıştı. Ellerimi temizledikten sonra ilk işim sırtımı kaşımak oldu. Gerçekten rahatlamıştım. Buse bana sarıldı. Gerçekten korkmuştu. Ateş'e döndüm, diğer adamla bir şeyler konuşuyordu. Bize dönüp yanımıza geldi. "Yürüsenize hadi ne bekliyorsunuz." Hep birlikte dışarıya çıktık, Ateş ve Emre arabalara doğru yürüdüler. Bizde taksiye binecektik. "Buradan taksi geçmez." "Yürürüz o zaman" "Yaklaşık 1 saat uzaklıkta en yakın taksi durağı." Telefonumu çıkarıp Ahmet'i arayacakken Ateş telefonu alıp kapattı ve bana geri uzattı. "Ben bırakırım sizi" "Neden yapıyorsun bu iyiliği?" "Çok konuşma sarı, bin şu arabaya" Dediğini yapıp arabaya bindim. Emre tekrar arka koltuğa oturduğu için mecburen tekrar ön koltuğa oturdum. Arabası 4 kişilikti. Bagajdan bir şeyler alıp koltuğa oturdu. Elindeki ilk yardım çantasını açıp içerisinden pansuman malzemeleri çıkarttı ve ellerime pansuman yaptı. Şaşkınca onu izliyordum. Ellerimi sarıp sıkıca bantladı. Onunda elleri kanıyordu. "Kendi elinede yapmayacak mısın?" "Gerek yok" "Olmaz öyle." Pansuman malzemelerini alıp bende onun ellerine pansuman yaptım. İşim bitince etrafı toplayıp çantayı kenara koydum. Buse ve Emre aynı yerde inmişlerdi. Buse'yi bıraktığım yere uzaktı burası. Sanırım işleri vardı. Okula gidiyorduk, arabam hala otoparktaydı. Herkes derste olmalıydı. Ateş otoparka park etti ve arabadan aşağı indi. Bende peşinden inip arabam doğru ilerlemeye başladım. Birisi beni kolumdan tutarak sertçe duvara yasladı. "Sana kaç kez telefonu suratıma kapatmamanla ilgili uyarı yapmam gerek!?" Alec manyağı Amerika'dan buraya gelmişti. Kolumu o kadar sıkıyordu ki sanırım kollarıma yeni bir morluk daha ekleyecekti. "Bırak!" Onu itemiyordum, çok güçlüydü. "Beni kimle aldatıyorsun!?" Kasığına sert bir tekme attım, acıyla inleyip biraz geri çekildi. Fırsattan istifade telefonumu çıkarıp Ahmet'i aramaya çalıştım ama benden önce davranıp telefonumu alıp yere fırlattı. "Rahat bırak lan kızı!" Ateş'in sesiydi bu. Gitmemişti, hala buradaydı. Alec beni bırakıp Ateş'e doğru döndü. "Sen o piçsin, Arya'nın beni aldattığı piç" Hızla telefonumu yerden alıp Ahmet'i aradım. Lütfen aç.. lütfen. Açmıyordu. Alec Ateş'e doğru bir yumruk salladı fakat Ateş ondan önce avranıp yumruğunu havada yakaladı ve sağlam bir kafa attı ona. Alec psikopat gibi kahkaha atmaya başlamıştı. Annem eğer bu olanları öğrenirse Ateş ile uğraşırdı. Beni okuldan alır ve cezalandırırdı. Ateş'in gitmesi gerekiyordu. Beni tek kurtaracak kişi Ahmet'di ama o da telefona bakmıyordu. "Ateş git." Kaşlarını çatarak bana baktı. Ne ara ağlamaya başlamıltım hiçbir fikrim yoktu. "Yürü Arya!" "Ateş lütfen.. git" Elimden tutarak beni arabaya bindirdi ve kapıları kilitledi. İnmeye çalışıyordum ama kapılar açılmıyordu. Ateş Alec'i çok fena dövüyordu. İçimden Ateş'e teşekkür etsemde bu onun ve benim hayatımı tehlikeye sokmaktan başka bir şey yapmazdı. Çaresizce gözlerimi yumup ağlamaya devam ettim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD