bc

Aşk-ı Kader

book_age16+
1.6K
FOLLOW
10.7K
READ
friends to lovers
neighbor
drama
comedy
sweet
mxb
city
childhood crush
friends
shy
like
intro-logo
Blurb

Maraz Kahraman; 26. yaşına henüz girmiş, aklı başında bir erkek. Yaşadığı kısa evlilik süresinde oğlu dışında sevdiği bir şey yoktu. Zaten o da yanındaydı. Güzel bir evi, dünyalar tatlısı bir oğlu ve güvenebildiği 3 yakın arkadaşa sahipti. Doğum Tarihi: 3 Ocak 1990

1,93 boyu, iri cüssesiyle adeta bir devi andırıyordu. Ya da devdi. Normal bir görünüme sahipti. Kahverengi gözler, esmer bir ten, normal bir burun. Görüntüsünü bozan ve onu güzelleştiren şeyler kalın dudaklarıydı. Kadınlar üzerinde büyük bir etkisi vardı.

Pamir Kahraman; Maraz'ın birtanesi. Oğlu. Aslanı. Henüz 3 yaşında olmasına rağmen ve hala annesine ihtiyacı olmasına rağmen o babasını istiyordu. Annesini özlüyordu ama yapacak bir şeyi yoktu. Annesini sadece o ziyarete geldiğinde görüyordu. Doğum Tarihi: 4 Ağustos 2012

Açık kahve kıvırcık saçları dışında babasına benziyordu. Minik burnu, kahverengi gözleri ve kalın dudakları şimdiden çok can yakacağının habercisiydi.

Deniz Gökçen; 26'sına girmek üzereydi. Maraz'ın güvendiği arkadaşlarından biri. 10 yıla yakın bir zamandır birlikteler ve 2 yıldır, yani Maraz karısından boşandığından beri aynı evde yaşıyorlar. Doğum Tarihi: 27 Mayıs 1990

1,91 boyu ve iri cüssesiyle evdeki devlerden biriydi. Kemikli yüz yapısı en dikkat çeken özelliğiydi. Renkli gözleri bir başka bakıyordu. Suratından bir an bile eksilmeyen gülümsemesi onu yakışıklı ve sempatik yapıyordu.

Gökay Saray; 26. yaşına yeni basmıştı ve en küçük sayılan kişiydi. Maraz'ın ev arkadaşlarından diğeri. Uzun yıllar komşu kaldıktan sonra ev arkadaşı olmuşlardı. İkisi de memnundu. Ya da dördü de. Doğum Tarihi: 19 Nisan 1990

1,90 boyuyla evdeki 3. devdi. Pamir'in babasından sonra en iyi anlaştığı kişiydi. Bunda, her akşam ona çikolata getirmesiyle hiçbir alakası yoktu(!) Dövmeleri ve sakalları en dikkat çekici özelliği olsa da biraz kaba olması onun suçu değildi.

Hakan Pekcan; 26'ya henüz basmış olan evin diğer üyesiydi. Maraz'ın en sevmediği huy olan dağınıklığı kendine amaç edinmiş biriydi. Doğum Tarihi: 1 Haziran 1990

1,90 boyundaki 4. dev, evin en dağınığı olsa da en sakini ve en ortacısıydı. Ayrıca sabah kahvaltısı ve akşam yemeğini hazırladığı için kimse ona bir şey yapamıyordu. Bu evde erkekler için işe yaramasa da dışarıdaki kızlar onun bu sempatik hallerine bayılıyordu. O da bunu kullanmaktan çekinmiyordu elbette. Kahverengi saçları ve hafif çekik gözleriyle yakışıklıydı. Evin diğer 3 devi ve ufaklığı gibi o da yemek yemeyi her şeyden önde tutuyordu.

Algı Ocak; 24 yaşında bir psikolog. 6 yıl önce üniversiteye başladığında ev arkadaşı edindiği 4 diğer kızla hala yaşıyordu. Hepsinden oldukça memnundu ve hepsini seviyordu. Yaptığı fedakarlıkların değerini babası vefat ettiğinde almıştı. Doğum Tarihi: 16 Eylül 1992

1,77 boyuyla normal bir kızdı. Renkli gözleri, esmer teni ve kahverengi uzun saçlarıyla tam bir tatlılık abidesiydi.

Şirin Seymen; 24 yaşındaki kedicik tam bir hayvan meraklısıydı. Dışarıda gördüğü her hayvanı eve getirir bu yüzden diğer kızlarla sık sık atışırlardı. Veterinerlik okumuştu ve kendine ait bir veteriner polikliniği vardı. Doğum Tarihi 11 şubat 1992

1,76 boyundaki bu hayvan sever yarı vejetaryandı. Vahşice öldürülmüş hayvanları değil özel olarak üretilen hayvanları yiyordu. Diğer ev arkadaşı gibi değil. Uzun saçlara sahipti. Algı'nın aksine o sarışındı. Yeşile benzeyen güzel gözleri vardı.

chap-preview
Free preview
1
Algı; "Allah'ım sabır ver yarabbim bana!" küçük kediyi sırtından tuttuğum gibi bahçeye attım. "Çok canisin Algı!" kedicik attığım yerden kalkmış karşıma dikilmişti. Kedicik dediğim kişi Şirin'di. Hayanları severdim ama uzaktan. Şirin sayesinde neredeyse akraba olacaktık. "Caniyim! Şirin, ev hayvandan geçilmiyor. Bir de her yere sıçıyorlar." "Ya Algı! Ama çok şirin değiller mi?" "Şirin olabilirler ama benden uzak tut. Evi mi taşıyacağız, yoksa hayvanları mı taşıyacağız aklım karışıyor!" "Algı." yanıma gelip bana sırnaştı. "Hiç boşuna çeneni yorma. O hayvanlar taşımdığımız eve gelirlerse seni de onlarla birlikte koyarım kapının önüne." "Canisin! Cani!" eve girip odama çıktım. Bavullarımı kapının girişine koyduktan sonra koli alıp kitaplarımı ve diğer eşyalarımı doldurdum. Uzun zaman geçirmiştik bu evde. Tam tamına 6 yıl. 3 ay önce vefat eden babamdan kalan zeytinlikleri, portakal ve mandalina tarlalarını satışa çıkarmıştım. 4 gün önce ise satışını yapmış ve elime geçen yüklü miktarda parayla bir tanesi bahçeli villa, bir tanesi normal bir apartman dairesi almıştım. Villada otururken apartmanı kiraya verecektim. Ve oranın kirasıyla da geçinecektim. En azından öyle olmasını umuyordum. Kızlarla aldığımız ortak karar sonunda ev benden eşyalar onlardandı. Kalan paranın birazıyla büromu yeniden dekore etmiştim. Diğer kalanını da bankaya yatırmıştım. Kapı çaldığında ayağa kalktım. "Gel." "Merhaba abla, eşyaları götürmeye geldik." "Evet, buyrun." taşınacak eşyaları gösterdim. Sadece koliler vardı. Yatağı falan almayacaktık. Ben valizime yüklenip alt kata indirdiğimde Bahar da elindeki telefonla cilveleşerek konuşuyordu. "En çok neyimi özledin mesela?" aldığı cevaba kıkırdadı. Yine sevgilisiyle konuşuyordu ve bundan oldukça zevk alıyordu. Kızlara seslendim. "Şirin! Gözde! Bahar! Kızlar araba gidiyor. Biz de takip edelim." hepsi kıkırdayarak geldiğinde Gözde'nin olan ama kullanmasını bilmediği arabaya binip şoför koltuğuna oturdum. Şirin "Algı en azından birini alayım? Lütfen?" "Ah! Pekala. Sadece bir tane ama?" "Aslan Algı'm!" yanağımı öpüp arabadan indi. Beyaz bir yavruyla geldiğinde gülümsedim. Benim bu şapşal arkadaşım imkanı olsa evlenecekti onlarla. Eve yaklaşmak üzereyken parkın önünden geçmek zorundaydık ve daha dikkatli olmam gerekiyordu. Yavaşça yolda ilerlerken aniden yola zıplayan çocukla frene bastım. Ardından hızla kemerimi çıkarıp arabadan indim. Çocuğun yanına gidip sarıldım. Korkudan titriyordu. "İyi misin? Çok korktun mu?" sakince sorduğum sorulara karşılık kafasını boynuma gömdü. "Ben sana kıyamam ama." saçlarını okşadım. Arkasından gelen iri yarı adam kollarımın arasından çekti ve kendi kucağına aldı. "Aslanım, iyi misin?" kafa salladı. "Siz küçük hanım, eğer oğluma bir şey olsaydı sizi doğduğunuza pişman ederdim." "Beyefendi yolun ortasına atlayan sizin oğlunuz. Ben yavaş gitmeseydim Allah korusun oğlunuz hastanede olabilirdi." "Ne yani bir de teşekkür mü bekliyorsun?" "Teşekkür beklemiyorum. Ama biraz daha kibar olabilirsiniz." "Gökay! Gelsene oğlum buraya!" "Seninle işim daha bitmedi küçük cadı!" arkasına dönüp giderken şaşkınca bakıyordum. Bir de suçlu ben mi olmuştum? Arabaya heri döndüğümde kızlar "Ne oldu ne konuştunuz? Çok tatlı değil miydi?" "Evet o kafar tatlıydı ki, suyun içine atıp yok olmasını bekleyebilirim." kızlar dediğime güldü. Eve geldiğimizde eşyalar içeri yerleşmeye başlamıştı. O sırada dolaba alışveriş yapmadığımız aklıma gelince kızlara döndüm. "Lütfen bana mutfak alışverişi yaptığınızı söyleyin?" hepsi birbirine baktı ve ardından sağa sola kafalarını salladılar. Umutsuzca yere çöktüğümde kızlar da kıkırdayarak yere attılar kendilerini. "Kim benimle gelecek peki?" Bahar Gözde'nin kafasına hayali tabancayla sıktıktan sonra kendi kafasına da sıktı. Şirin ise kucağındaki küçük kediyle ilgileniyordu. "Bana kaldı yani?" kızlar cevap bile vermeden ölü taklidi yapmaya devam ettiler. Oflayarak ayağa kalkıp çantamı ve arabanın anahtarlarını alıp dışarı çıktım. En yakın süpermarkete gittim ve alışveriş yapmaya başladım. Arabanın önünden hızla geçen çocuğu tanıyordum. Bu sabah ki çocuktu. İleride düştüğünde hızla yanına gittim. "Merhaba, canın acıdı mı?" şaşkınlıkla bana baktığında "İyi misin, bebeğim?" "İyiyim." ilk kez konuştuğunda elimi uzattım. "Ben Algı." onun gibi yere çöktüm. "Pamiy." "Pamiy, tanıştığıma memnun oldum Pamiy." kıkırdadı. "Annen nerede?" "Bilmiyoyum." "Kayıp mı ettin? Birlikte mi geldiniz?" "I-ı, ben babamla ve amcamla geldim. Annem neyde bilmiyoyum." "Anladım, peki amcanın veya babanın numarasını biliyor musun?" "Evet." "Tamam o zaman bana babanın numarasını ver ve ben de babanı arayayım." kafa salladı. "Sıfıy, beş, üç, beş..." Maraz; "Oğlum yapıştıracaktım ağzına iki tane ama dua etsin bir kadındı." "Gökay anladım abiciğim. Uzatma. Pamir bizimle iyi, şimdi alışverişe gidiyoruz." sakin sakin konuşsam da o an yanında ben olsam nasıl tepki verirdim az çok tahmin edebiliyordum. "Ufacık boyuyla bir de bana dikleniyor, bak, bak, bak!" gülümseyerek market arabasını sürmeye devam ettim. "Baba! Ben şıkıldım." market arabasının içindeki oğlum mızmızlandığında başını öptüm. "Sus lan sen! Zaten senin yüzünden süpürgeli bir cadıyla kavga ettim." dirseğimi böğrüne soktum. "Al kardeşim, senin olsun böğrüm, kullanmıyorum zaten. Bir ara söyle sana bademciklerimi de aldırayım." gülüp Pamir'i arabadan çıkardım. "Aslanım uzaklaşma." "Tamam baba!" koşarak markette dolaşırken peşinden ilerliyorduk. Bir ara temizlik malzemesi için durduğumuzda ben seçerken Gökay telefonuyla ilgileniyordu. İşimiz bittikten sonra Pamir'e seslendim. "Aslanım! Oğlum! Pamir!" ses gelmiyordu. "Pamir'i gördün mü?" Gökay telefonu bırakıp yanıma geldi. "Ben görmedim." "Nerede lan bu çocuk?!" "Tamam sakin ol! Buralardadır. Pamir!" uzaklaştığında ben de aksi yönde gidip oğlumu aramaya başladım. "Pamir!" telefonum çaldığında kayıtlı olmadığı için açmadım. Uğraşamazdım kimseyle. Telefon ısrarla çalarken sonunda dayanamayıp açtım. "Ne var lan? Deminden beri! İşim gücüm var!" "Beyefendi, afedersiniz ama ben oğlunuz Pamir'i buldum. O da bana numaranızı verdi. Şu an çikolatala bölümündeyiz.-" telefonu suratına kapatıp hızla oraya yöneldim. Yerde bir kızın kucağında oturuyor ve gülüyordu. "Pamir!" koşarak bana sarıldı. "Özüy dileyim ben peşimden geliyoşun şanmıştım." "1 hafta cezalısın. Anne gelmeyecek." ağlamaya başladı. "Böyle ceza olmaz beyefendi." "Afedersiniz ama siz kimsiniz?" "Psikoloğum ve bu yaptığınız çok yanlış. Böyle çocuk eğitilmez." "Şimdi de babalığımı mı sorguluyorsunuz?" "Size sadece yaptığınızın yanlış olduğunu ve çocuk eğitimini yanlış uyguladığınızı söylüyorum. Bir pedagogtan yardım alabilirsiniz. Bir çocuğu annesini kullanarak bir şeyler yaptırmamalısınız." "Verdiğiniz akıl için teşekkür ederim ama oğlumu biz gayet iyi yetiştiriyoruz!" "Pamir neredesin lan sen?" Gökay dediklerimin üzerine tüy diktiğinde karşıdaki kız alayla gülüyordu. "Tebrik ederim." Gökay onu gördüğümde "Küçük cadı!" "O cadı sana büyü yaparsa görürsün." ardından Pamir'e elini uzattı. "Memnun oldum Pamir." Pamir tuttu ve kıkırdadığında küçük cadı ufaklığı öpüp uzaklaştı. Bahar; Eşyalar taşınırken şişko göbekli amcaların peşinden iki tane dev eve girdiğinde Gözde'yle birbirimize baktık. Ellerindeki koltuğu işaret edip "Nereye?" salonu gösterdim. Oraya bıraktıklarında yanımıza geldiler. "Deniz." yüzü kemikli olan el uzattığında şaşkınlıkla ona bakakaldım. Benim sevgilim vardı?! "Bahar." elini sıktım. Gülümseyerek Gözde'ye elini uzattığında diğeri elini uzattı. "Hakan." "Bahar." "Biz yan komşunuzuz. Yeni komşularımıza taşınmasında yardımcı olmak için gelmiştik." Gözde hayran bir şekilde Hakan'a bakıyordu. "İyi yapmışsınız." Hakan gülümsedi. "Bize söylerseniz taşınmakta size yardımcı olabiliriz." "Ihm, aslında mutfak eşyalarından başlayabiliriz." Şirin dirseğiyle Gözde'yi dürttü. "Çok teşekkürler beyler ama biz hallederiz." "Siz bilirsiniz hanımlar. Hakan Gözde'nin eline iç gıdıklayıcı bir öpücük bıraktıktan sonra Denizle birlikte evden çıktılar. Gözde kendini koltuğa attı. "Çok tatlı!" kafasına bir tane vurdum. "Çok konuşma!" elimi ittirdi. "O nasıl dudaktır arkadaş! Tam ısırmalık!" inleyip derin bir nefes aldı. Onun uzun süre düzelmeyeceğini bildiğim için eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Odam alt kattaydı. Dolaplar kurulmuştu diğer kızların aksine mavi odaya sahiptim. Algı, beyaz. Şirin, turuncu. Gözde, mor. Kapı çaldığında dışarı çıkmasam da Algı'nın geldiğini biliyordum çünkü Gözde koşarak 'Algı!' diye bağırıp gelen yan komşularımızı anlatmaya başlamıştı. Algı da 'Gözde hemen gelinlik bakmalısın!' diye bağırıp dalga geçmişti. Akşam söylediğimiz pizzadan sonra herkes benim yatağımda yatmıştı. Çünkü tek temiz oda benimdi. Deniz; Komşu evden çıkıp eve girerken Maraz ve Gökay'ı gördük. Maraz uyuyan Pamir'i taşırken Gökay bütün poşetleri yüklenmiş eve giriyordu. Arkalarından eve girdiğimizde "Nerdesiniz lan siz?" "Yan komşuları ziyarete gittik. 3 tane kaymak gibi hatun." "Terbiyeli olun! Komşumuz sonuçta." Maraz uyardığında "Oğlum maksat tanışmak, kaynaşmak. Hem ne demişler komşu komşunun külüne muhtaçtır. Arayı iyi tutmak lazım. Bir şey lazım olur. Gece şimşek çakar korkarız, gideriz yanlarına." Hakan'ın kafasına vurdum. "O değilde elini öptüğümde nasıl eridi?" dirsek attım. Maraz kötü bakıyordu. Aslında anlıyordum. Onun da 1 tane kız kardeşi vardı. Ve otomatik olarak empati kuruyordu. Akşam yemeğinden sonra Pamir'i alıp dışarı çıktım. Yan komşularımız uyumuştu. Markete gidip tıraş köpüğü ve birkaç içecek şey aldıktan sonra Pamir'e de çikolata aldık. Yolun yarısında yorulmuştu. O yüzden kucağıma almıştım. Eve döndüğümüzde herkes koltukta uyuyakalmıştı. Pamir'e ses çıkarmamasını söyleyip odasına çıkaıp uyuttuktan sonra geri aşağı indim. Gökay'ın eline tıraş köpüğü sıktıktan sonra burnunu gıdıkladım. Kaşımak için elini yüzüne attığında yüzü tıraş köpüğü oldu. Gözlerini açmadan "Deniz amına koyacağım! Sakın kaçıpta beni sinirlendirme!" diğerleri uyandığında ben çoktan evden çıkmıştım. Peşimden böğürerek gelen bir dev vardı. Küfür ederek peşimden koşarken ben bahçeye kaçmıştım. Yan bahçeye giden yüksek duvara tırmandığımda Gökay hala kovalıyordu. Yan bahçenin havuzunun etrafında koşuştururken evin ışıkları yandı ardından bahçeye 4 tane huri düştü. Durup onlara bakarken Gökay nereye baktığımı merak edip durdu ve baktığım yere bakmaya başladı. "Bu resmen haneye tecavüz!" kıvırcık saçlı esmer kız konuştuğunda çok kısa bir anlığına yanımıza gelen diğerlerine baktım. Gökay sanki suçsuzmuş gibi cevap verdi. "Sanki size ettik. Tövbe estağfurullah! Alt tarafı bahçenize girdik!" "Gözde polisi ara!" "Algı bir seferlik affet." "Evet, Gözde haklı. Komşuyuz burada. Yüzyüze bakacağız en nihayetinde." Hakan Gözde'ye hak verdi "Gözde haklı!" "Ne bu laubalilik?" "Hanımlar! Özür dileriz! Bir daha olmaz! Siz de abartmayın! Bir seferlikti. Oldu bitti o da." Maraz sinirlenmeye başlıyordu. "Öyle mi beyefendi? O zaman bundan sonra bu kapıdan içeri girerseniz sizi haneye tecavüzden içeri attırırım! Şimdi derhal bahçemizden çıkın!" "Aman! Meraklıydık bahçenize!" "Babacıyım?" elindeki yastığıyla bahçeden içeri giren Pamir'e döndü herkes. Maraz yere eğilip Pamir'i kucağına aldı. "Aslanım, neden kalktın?" "Çok şeş vaydı. Uyuyamadım." Maraz'ın boyun girintisine kafasını gömdü. "Tamam aslanım, haydi eve gidelim." Maraz'ın ardından biz de sessiz sedasız eve girerken. Maraz merdivenlerden çıkmadan önce "Bir daha o kızlarla beni muhatap ederseniz sizin ebenizden girer, sünnetçinizden çıkarım!" ve ondan sonra odalara dağıldık. Şirin; Kafamı kaldırmamla Algı'nın memeleri gözüme girmek üzereydi. "Algı çek şu memelerini!" homurdandı. "Sende yok diye kıskanma!" koluna vurdum. Diğer tarafa döndüm. "Bahar senin götün mü büyümüş?" "Ne bu sabah sabah? Şirin kalk kahvaltı hazırla." Bahar biraz daha yayılıp benim yerimi de işgal edince yataktan kalktım. "Bari iç çamaşırınızla uyumayın!" "Çıplak mı tercih edersin?" Gözde mırıldandığında ayağına vurdum. "Kahvaltıda ne istersiniz?" "Omlet." "Krep!" "Poğaça!" "Demek ki patates kızartması." gülerek odadan çıktığımda mutfağa indim. Mutfak ve salonu iki gün önceki kavgadan sonra Algı bir hışımla toplamıştı. Sabaha karşı uyuduğu için de bugün biraz huysuzdu. En kısa zamanda yerleşip yaz tatilimi bahçedeki havuzda geçirmeyi planlıyordum. Kahvaltıdan sonra herkes kendi odasını temizlemiş ardından Bahar hariç herkes çalıştığı yerlere dağılmıştı. Gece yarısına doğru korku filmi açmış ama izlememiştik. Dördümüz de koltukta sızmıştık. Gökay; "Pamir amcacığım! Çık artık şu tuvaletten!" "Çıkamam, amca!" "Oğlum altıma mı yapayım?" güldü. Geçen geceki olay yüzünden Hakan ve Maraz bana sinirliydi. Onların tuvaletine giremezdim. Deniz'e de ben sinirliydim. Benim odamdakinin sifonu bozulmuştu. Geriye tek bir seçenek kalıyordu. Bahçeye çıkıp saksıya döndüm. Pantolonumun düğmelerini bir çırpıda açıp işemeye başladım. Hayattaki en güzel şey işemekti! Düğmeleri kapatıp arkaya döndüğümde yan komşumuzu gördüm. Gülmemek için bastırdığı dudakları az önce olan şeye şahit olduğunun habercisiydi. "Aslında, şey, aman! Buyrun?" bir yandan ona yaklaşıyordum. "Ben Gökay." elimi uzattım. Sonra yaptığım aptallık aklıma gelince musluğa yanaşıp elimi yıkadım. Ondan sonra tekrar uzattım. "Ben Gökay." "Bahar. Memnun oldum" "Ben de." "Ben geçen geceki olay yüzünden özür dilemek için gelmiştim." "Hiç önemli değil. Bizim hatamızdı. Gecenin bir vakti yaptığımız çocukluk saçmaydı." "Bunu Pamir için Algı yaptı." elindeki tabağı uzattı. "Aslında o da öyle bir tepki verdiği için üzgün. Uykudan kalktığında çok sinirli olur." "Dolma mı? Maraz buna bayılır!" "Yalnız bu Pamir için. Ev yemeği yesin diye gönderdi. Eğer yemek yapacak zamanınız olmazsa bize söylemeniz yeterli. Pamir için her zaman yer var." "Peki bizim için?" "Malesef yetişkin kontenjanı dolu evde." "O zaman belki birlikte bir şeyler yiyebiliriz?" "Olacağını zannetmiyorum. Her neyse benim yetişmem gereken bir yer var. İyi günler." kendi evimizin bahçesine girdim. "Aşkım nerede kaldın?" "Yan evde küçük bir çocuk var. Algı ona dolma yapmıştı. Onu verdim." "Algı niye vermedi?" "Çünkü o komşularımızla küs." "İlk günden?" "Algı'yı biliyorsun." "Bilmez miyim, cadı." "Yine Okan mı geldi? Biz kurtulmak için taşındık. Yine buldu. Niye verdin adresi?" "Algı! Ben de seni özledim hayatım!" yüzünü buruşturdu. "Uzak dur benden. Pis burjuva." "Bana burjuva diyene bak. Bahçeli havuzlu villada oturuyor." "En azından her gece başka barlarda dolaşmıyorum." onların atışması buydu. Algı burjuva diyerek Okan'ı sinirlendirirdi. Okan da Algı'ya laf atmaya devam ederdi. Okan'ın cevap vereceğini anladığımda "Aşkım çekimlere geç kalıyorum." "Akşam şu sevgilini getirme. Kafamı dinlemek istiyorum." Algı'nın yanağını öpüp evden çıktık. Okan'ın arabasına binip çekimlere giderken bugün buluşmamız gerektiğini söylüyordum. "Aşkım bugün biraz gezelim. Uzun zamandır görüşemedik. Taşınma işleri falan." "Aşkım bugün olmaz. Anne ve babamın evlilik yıldönümü." "Tamam işte ben de geleyim. Hem zamanı gelmedi mi artık 2. Yılımız dolmak üzere." "Aşkım sıkılırsın sen orada. Hem onların aşklarını konuşacağız. Bizimkiyle insanları kıskandırmayalım." "Okan." yanağını öptüğümde gülümsedi. Hakan; "Maraz abiciğim. Topladım diyorum niye inanmıyorsun?" "Çünkü en son topladım dediğinde Selen koltuğun altında senin donunu bulmuştu. Senin yüzünden nafakasını attırmak zorunda kaldım. Hem her gelişi için para ödüyorum o kadına. Zaten Pamir'i istemiyor. Kırk yılda bir geliyor. O zamanda da ondan ayrıldığım için böyle olduğunu söyleyip duruyor." "Tamam abiciğim. Sakin ol. Toplayacağım. Düzgünce. Güven bana." "Hakan güvenmek istiyorum. Lütfen kafamı yeni bir boka sokma." telefonu suratına kapattım. Düzgünce evi toplamaya başladım. Dağınık olmayı seviyordum ama Maraz'ı da seviyordum. Gözünü kara çıkarmamak istiyordum bana güveniyordu. Salonu toplayıp mutfağa girerken elimdeki tabağı taşıyan Gökay'ı gördüm. "O ne lan?" "Yan komşularımız. Bize-Daha doğrusu Pamir'e dolma sarmışlar." "Yemin et?" "Al oğlum yalan mı söyleyeceğim?" kapağını kaldırdığında aşkı hissettim. "Oğlum o değil de çok feci rezil oldum." "Ne oldu lan? Seni utandırdığına göre gayet kötü bir şey?" "Abiciğim Bahar-" "Bahar?" "Yan komşu işte." "He tamam. Ne olmuş?" "Oğlum saksıya işerken gördü beni." ağzıma attığım dolmayı suratına püskürttüm. Yüzünü sildi. "Yuh! Sana bir şey soracağım. Niye saksıya işedin?" "Oğlum benim odamdakinin sifonu bozuk. Pamir ortak tuvaletten çıkmadı. Sen kızgındın bana. Maraz da öyle. Deniz'e de ben kızgınım. Geriye bir tek saksı kaldı. Ben de gittim işedim. Arkamı bir döndüm. O kız, Bahar." "Malsın abiciğim sen. Her neyse haydi evi temizleyelim. Selen gelecekmiş." "O niye geliyor?" "Abiciğim işte aylık ziyaretini gerçekleştiriyor. Pamir özlemiş." "Oğlum o Pamir niye seviyor o kadını hala anlayamıyorum. Ayda bir geliyor. Oturuyor. Çocuğun yanında bile oturmuyor. Konuşuyor da konuşuyor. Pamir de zavallım kıçının dibinden ayrılmıyor." "Ne yapsın abi? Annesi sonuçta. Her ne kadar ilgilenmese de kan çekiyor." kafasını iki yana salladı. "Pamir! Aslanım! Koçum!" "Ne vay amca? Oyun oynuyoyum." "Oyununa başlatma şimdi bücür. Hadi biz yıkanalım. Anne geliyor." "Yaşaşın!" koşarak banyoya girdiğinde arkasından gülümsedim. Gökay peşinden banyoya girdiğinde ben de mutfağa yönelip toplamaya başladım. Algı; Akşamüstü bürodan çıkıp taksiye bindiğimde ağrıyan başım zonklamaya başlamıştı. Yol boyu gözüm kapalı gitmiş ve dün geceyi düşünmüştüm. Uykudan yeni uyanınca çok sinirli oluyordum ve o zamana denk gelmişlerdi. Bir de üstüne cevap verdiklerinde çıldıracak kıvama gelmiştim. Arabadan indiğimde adımlarım direk olarak yan eve yönelmişti. Özür dilemeliydim. Belki bu sayede başımın ağrısı biraz olsun dinerdi. Kapıyı çaldığımda kapı hızla açılmış ve Pamir "Anne!" diyerek üzerime atlamıştı. Arkadan bezgince "Selen, hoş geldin." sesiyle kafamı kucağımdaki ufaklığın boynundan çekmiştim. "Siz?" Pamir'i yere bıraktım. "Pamirciğim ben Algı." yüzü asıldı. "Annem gelecekti. Hoş geldin." "Hoş bulduk tatlım. Birazdan gelir annen." kafasını sallayıp babasının kucağına tırmandı. Üzerinde çok sevimli bir gömlek pantolon ve papyon vardı. "Siz ne için gelmiştiniz Algı hanım?" "Ben dün gece için özür dilerim. Biraz fazla sert çıktığımın farkındayım. Ama gecenin köründe kim olsa aynı tepkiyi verirdi." "Biz zaten dün gece özür dilemiştik ama siz-" çalan telefonuna baktı. "Annem mi babacıyım?" "Evet aslanım. Pardon buna bakmam gerekiyor." Pamir'i yere bırakıp telefonunu açıp içeriye girdi. "Pamir çok şık olmuşsun." "Geyçekten mi? Annem de beyeniy mi?" "Ben aşık oldum." kıkırdadı. "Sen çok güzeyşin." "Sen de çok yakışıklısın." "Babam gibi yakışıklı mıyım?" "Babandan çok daha yakışıklısın. Ama sır." parmağını dudağına koyup 'şşş' yaptı. Onun bu haline gülüp yanağını öptüm. "Çok pardon. Ne diyordum?" "Baba annem ne zaman gelecek?" "Oğlum annenin bir işi çıkmış. Gelemeyecek." alt dudağını sarkıttı. "Ama ben ona kıyeşte çizdiyim yeşimleyi gösteyecektim." "Başka zamam gösterirsin, aslanım?" ayaklarını yere vurarak gittiğinde "Şey, ben de artık gideyim." kafa salladı. Arkamı dönüp gideceğim sırada tekrar döndüm. "Yanlış anlamazsanız bir şey söyleyebilir miyim?" "Evet?" "Pamir'le görüşebilir miyim?" "Size neden güveneyim?" "Komşuyuz?" "Yeterli bir sebep değil. Dün bizi hapse attıracağınızı söylüyordunuz?" "Dün için özür dilemiştim." "Üst katta en sondaki mavi kapılı oda." "Ne? "Pamir'in odası." "Hı? Tamam." hızla eve girdiğimde merdivenlere yöneldim. Üst kata çıkıp mavi kapılı odanın önünde durdum. Kapıyı çaldım. "Gelme baba. Uyuyoyum." kapıyı açıp kafamı uzattım. "Baba, git!" i harfini uzattığında gülümsedim. "Ama ben senin resimlerini görmek istiyorum." yorganı kafasından çekti. "Algı abla? Niye geldin?" "Resimlerini görmek için dedim ya." "Geyçekten mi?" güldüm ve kafa salladım. "Hadi göster nerede resimlerin?" heyecanla yataktan kalkıp çantasını açtı. İçinden resim defterini çıkardı. Ardından elimi tutup yatağa oturdu. Resim defterini açıp ilk sayfasındaki resmi gösterdi. 4 tane büyük adam ve 1 tane ufak adam vardı ve hepsi eleleydi. "Bu kim?" küçük kıvırcık saçlı oğlan çocuğunu gösterdim. "Bu benim. Bu Deniş amcam, bu Gökay amcam, bu Hakan amcam, bu da babam." "Çok güzel olmuş. Ne zaman çizdin?" parmaklarıyla saydıktan sonra "Şekiş gün önce yaptım!" arka sayfayı çevirdi. Burada 1 tane uzun ve bir tane kısa adam vardı. Önceki resimlere benziyordu. "Bu babam. Bu da ben. Bu da dönme dolap. Babamın beni lunapayka götüydüyü şaman çişdim." "Ne güzel çizmişsin." yataktan kalkıp dolaplarını karıştırmaya başladığında ben diğer resimlerine bakmaya başladım. İlerdeki sayfalarda her sayfada başka kadın vardı. Elindeki karton çiçekle gelip bana uzattı. "Bu şana." "Teşekkür ederim bunu hep saklayacağım." "Ya yıytılıysa?" "O zaman yine yaparsın?" "Yapayım." gülümseyerek yanıma oturdu. "Diğer resimlerdeki kadın kim?" "Annem." "Ama hepsi farklı." "Annemi bazen hatıylayamıyoyum. Ben de hatıyladıyım kadayıyla çişiyoyum." "Anladım. Şimdi benim evime gitmem gerekiyor. Arkadaşlarım merak eder." yüzü düştü "Ama hani yeşimleye bakacaktık?" "Yarın ben işe gitmeyeceğim. Yarın bahçede gösterirsin? Hem sana puding de yaparım." "Geyçekten mi?" "Geyçekten. Şimdi bir centilmen olup beni kapıya kadar geçir." kıkırdayarak ayağa kalktı. Çalışma masasının üzerindeki bir kağıda numaramı yazdım. "Pamirciğim bak buraya numaramı yazdım. Babanın veya amcaların telefonunu alıp istediğin zaman arayabilirsin." "Tamam." gülümseyerek kapıyı açıp elini uzattı. Elini tuttum. Kapıya kadar nazik bir şekilde götürdü. Ardından elime küçük bir öpücük bırakıp kapıyı açtı. "Yayın puding yapacak mışın?" "Sen de bana resimlerini gösterirsen yaparım." "Göşteyiyim." yanağını öptüm. "Hadi kapıyı kapat." kapıyı kapattığında gülümseyerek evimin bahçesine girdim. Kapıyı anahtarla açtığımda ayağıma takılan ufak tüy yumağını kucağıma aldım. "Şirin yine mi hayvan aldın?" "Yo. O nereden geldi hiçbir fikrim yok." "Yalan söyleyebilsen bari." "Ya Algı lütfen?" "Ayak altında hayvan sevmediğimi biliyorsun. İki tane kediyle uğraşamayız. Lütfen bunu aldığın yere geri götür. Dudaklarını büzdü. Kucağımdan aldı. "Sadece bir gün bir arkadaşımın." "Pekala. Ben yukarıdayım. Diğerleri odalarında mı?" kafa salladı. Odaya çıkarken ikisinin de odasının kapısını çalıp ne yaptıklarına baktım. Bahar Okan'la konuşurken Gözde kalan eşyalarını yerleştiriyordu. Odaya çıkıp bir duş aldıktan sonra başım için bir ağrı kesici içtim. Yarım atlet ve taytımı giyinip aşağı indiğimde Şirin hala kediyi seviyordu. Mutfağa girip bir şeyler atıştırdıktan sonra tencere çıkarıp puding yapmaya başladım. Yarın yapacağıma şimdi yapsam en azından soğurdu. Deniz; Pamir güle oynaya salona girdiğinde şaşkınlıkla dördümüz ona bakakaldık. "Pamir? Abla nerede?" Maraz'ın sorusuyla yanına gidip kucağına tırmandı. "Eve gitti." "Ne dedi sana?" "Şöylemem şır." "Oğlum söylesene!" omuz silkti. "Olmaş. Baba yayın payka gitmeyelim." "Neden? Parkı seversin sen?" "Yayın Algı bana puding yapıcak. Ben de ona yaptıyım yeşimleyi gösteyeceyim." "Bir bize cadı galiba bu kız." Gökay dün geceyi hatırlattığında güldüm. "Özür diledi." Maraz'a baktık. "Ne zaman?" "Daha demin. Selen'i beklerken." "Pamir oğlum aç mısın?" "Deyilim." "Ne yedin?" "Çorbamı içtim." "Yalan mı söylüyorsun?" "Eykek sözü." parmaklarını birleştirip söz verdiğinde gülümsedim. "O zaman haydi yatağa." kucağına alıp yukarıya çıktığında bir maç kanalı açıp izlerken uyuyakalmıştım.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.9K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.3K
bc

HÜKÜM

read
223.4K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook