9.

1436 Words
Deniz; Akşama doğru çoktan eşyalar hazırlanmış, arabaya yüklenmişti. Güneşin batışını izleyip gidecektik. Kızlar gitmemişti. Maraz ve Algı konuşmuştu. Ne olduğunu bize söylemeyeceklerini tahmin etmeliydik. Pamir, Sultan teyzenin kucağında uyuyakalmıştı. Maraz ve Algı ise hala konuşuyorlardı. Gözde ve Hakan ileride sarılmış izlerken, Gökay Bahar'ı sinir etmek için fotoğrafını çekiyordu. Bahar kendini pişman hissettiği için bir şey dememeye çalışıyordu ama sabrı taşmaya başlamıştı. Gökay orada öylece dururken ilk defa kaybetmekten korkmuştum. Uyandığında yaptığı muzurluklar Bahar üzülmesin diyeydi. Yan taraftan küçük bir çığlık duyduğumda koşarak oraya gittim. Kayaların arkasında bir yengeç vardı ve bir de Şirin. "Ne oldu?" bir çığlık daha atarak bir elini göğsüne sardı, bir elini kasıklarına götürdü. "Ne yapıyorsun? Gitsene!" "Çığlığına geldim. Ayrıca şu yaptığın şey çok saçma değil mi? Sabahtan beri üzerinde bikinin var. Şimdi iç çamaşırlarını kapatıyorsun." "Aynı şey değil bir kere. İnsanlar bikiniyi herkes görebilsin diye alıp giyiniyorlar ve bunu bilerek alıyorlar ama iç çamaşırı aynı değil. İç çamaşırını insanlar bedenlerini kapasın diye giyiniyorlar." "Çok düşük çenen var bunu biliyorsun değil mi? Ayrıca sen veteriner değil misin bir yengeçten korktun." "Çantamın içinden çıktı. Yoksa tabi ki hayvanlardan korkmuyorum." yerdeki yengeci eline aldı. "Bence onu yere bırakmalısım yengeç çok tehlikeli bir hayvandır. Elini kapabilir." "Tehlike görürse kapar. Ah!" yengeç parmağını kaptığında hızla yanına gidip parmağını kurtardım. Yengeci uzağa doğru fırlatırken ölüp ölmemesi umrumda değildi. Kanayan parmağını tutup baktım. Kıskaçlarının izi vardı ve kanıyordu. Şirin ağlıyordu. Ne yapacağımı bulamayınca ilk önce elbisesini giydirdim ardından çantasını alıp kucakladığım gibi kayaların arkasından çıkıp kuma bıraktım. "Sen burada bekle ben ilk yardım çantasını alıp geliyorum." kafasını salladı. Çantamdan ilk yardım çantasını aldığım gibi tekrar yanına gittim. Kendi kendine mırıldanıp küfür ediyordu. Karşısına oturup onun gibi bağdaş kurdum. Elini tutup kanayan işaret parmağına baktım. Kanlarını sildikten sonra tentürdiyot sürdüm. Krem sürdükten sonra gazlı bezi parmağına sardım. "Teşekkür ederim." "Önemli değil." havaya baktı. "Sanırım kaçırdık." kararan havaya baktım. Ardından denize. Denizin üzerinde hafif bir kızllık vardı. Tepeden gelen flaşla ikimiz de oraya döndüğümüzde Bahar ve Gökay kaçtılar. "Gökay!" "Efendim kardeşim?" "Sen bir malsın!" Bahar kıkırdadığında Şirin "Bahar sen de salaksın." bu sefer Gökay ona kıkırdadığında "Gülme!" diye çığlık attı. Gülerek kalkıp Şirin'e elimi uzattım. Tuttuğunda kaldırdım. "Teşekkürler." "Teşekkür bir kere edilir. Sürekli değil." omuz silkerek Bahar'ın yanına gitti. "Eline ne oldu?" "Önemli değil. Yengeç kaptı." "Bir de önemli değil diyor! Manyak!" Gökay yanıma geldi. "Gidelim artık." "Olur." annemin yanına gidip sarıldım. "Güzelim gidelim mi artık?" "Olur bebeğim." Şirin kıkırdadı. Herkes kalktığında babam annemi alırken diğerleri de kendi eşlerini almışlardı. Pamir, Doğan amcanın kucağındaydı. Merdivenlerin ortasındayken arkama baktığımda Gökay Bahar'ı omzuna atmıştı. Gözde ise Hakan'ın kolunun altında kıkırdayarak geliyordu. Gözlerim Şirin'i aradığında daha 4-5 basamak çıktığını fark etmemle gülerek aşağı indim. Maraz ve Algı hala kumsalda yürüyorlardı. "Maraz!" bana baktı. "Gidiyoruz!" Algı'yla birlikte yavaş adımlarla gelmeye başladılar. Şirin'in yanına gidip "Yardım?" uzattığım elimi çekinerek tuttu. Ardından kolumu bacaklarının altına sarıp kucağıma aldım. "Ne yapıyorsun ya?" "Çok yavaşsın!" merdivenleri koşarak çıktıktan sonra düz yere bastığım an yere bıraktım. Kıkırdıyordu. Peşimizden gelen Maraz ve Algı'nın kahkahaları hepimizi gülümsetmişti. Aralarındaki mevzuyu halletmelerine sevinmiştik. Annesinin yanına gidip sarıldığında annesi onu sıkıca sarıp öpücüklere boğmuştu. Herkes annesine sarılmaya gittiğinde ben de gittim. Yanaklarını öpüp sıkıca sarıldım. İstanbul dışında oturuyorlardı. Sık sık görüşemiyorduk. Ara sıra böyle denk geldiğinde görüyorduk ancak birbirimizi. Onları arabaya bindirdikten sonra ortada toplanıp "Kim sürüyor arabayı?" bomba soruyu sorduğumda "Gelirken ben sürdüm. Yarışma da yapmadığımıza göre üçünüzden biri." geri çekildiğinde Oflayarak birbirimize baktık. Gökay "Ben yeni boğuldum." diyerek Baharın arkasına saklandı. Bahar omzuna vurdu. Hakan'la birbirimize baktık. "Benim sevgilim var." "Yuh, anasını satayım!" Gözde'nin arkasına geçti. "Bunun nesi bahane?" "Aklım onda kalıyor. Kaza falan yaparım." "Hay senin aklına!" "Ee madem öyle biz de bakışalım." Algı'nın önerdiği şeyle Gözde "Ben bilmiyorum." diyerek Hakan'ın yanında durdu. Bahar "Ben Gökay'ı boğdum." Gökay "Hani yanlışıkla olmuştu? Bilerek mi boğdun beni?" acıklı bir tonda söylediği sözlere güldü ve parmağını dudağına bastırıp susturdu. "Ben yorgunum." Şirin esnediğinde "Yine bana kilitlediniz yani?" kafa sallayarak onayladılar. "İyi hadi o zaman. Gidelim, çok geç olmadan." Arabaya bindiler. Biz de bindikten sonra çalıştırdım arabayı. Hakan: Eve geldiğimizde Gözde'ye sıkıca sarıldım. "İyi geceler." mırıldanıp iyice sokuldu bana. "İyi geceler. Yarın görüşelim." soru değildi bu. "Görüşelim." kafasını kaldırıp dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. Alnını öpüp eve gitmesine izin verdim. Kapıdan içeri girdiğinde eve yöneldim. Herkes koltuklara yığılmıştı. Oraya yatarsam kalkamayacağımı bildiğim için odama girdim. Soyunup yatağa girdim. Gözlerimi kapattığım an uyumuştum. Öğlene doğru uyandığımda pazar günü olmasının keyfini çıkardım. Yatakta gerinip günlük alıştırmalarımı yaptım. Şınav ve mekik çekip dambıl kaldırdım. Kısa bir duştan sonra ıslık çalarak aşağı indiğimde herkesin uyuduğunuu fark ettim. Dün yüzmekten yorulmuştuk. Kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Çay suyu koyup patatesleri soyarken Pamir tek gözü kapalı bir halde yanıma geldi. "Günaydın aslan!" "Günaydın amca! Çok uykum vay." "Uyuyamadın mı?" "Uyudum ama uykum vay. Başım ayrıyoy." "Sen babanın yanına git. Salonda. Biraz daha uyu. Sana patates kızartacağım." kafa sallayarak gitti. Biraz halsiz gibiydi. Patatesleri kızartmaya başladım. Masayı kurduktan sonra salona gidip uyuyan herkesi dürttüm. Hepsi homurdanarak gözlerini açtı. "Hakan omuzlarım ağrıyor!" "Ne yapayım abiciğim?" "Haydi kalkın kahvaltı yapalım." ofladılar. "Haydi!" kalkıp peşimden geldiler. Hepsi o kadar yorgundu ki! Hiçbiri gözlerini açamadı. Ardından Pamir dahil herkes kendi odasına dönmüş ve uyumaya başlamışlardı. Salona gidip Gözde'yi aradım. "Günaydın!" neşeyle telefonunu açan sevgilime gülümsedim. "Tünaydın! Nasılsın?" "İyi sayılır. Her tarafım ağrıyor." "Senin de mi? Bizim evdeki herkes dökülüyor." "Bizde de. Bahar ve ben varım bir tek. Diğerleri yatakta yatıyor." "Bizde Pamir dahil herkes yatıyor. Başım ağrıyor diyor." "Ay kıyamam ben ona. Güneş falan mı geçti acaba?" "Geçmemiştir. Dün Algı çok üzerine düştü. Hasta bile olacağını zannetmiyorum. Uykusuzluktandır. Biraz halsizdi. Öğleden sonra biraz parka götürürüm düzelir." kıkırdadı. "Peki biz nerede görüşeceğiz?" "Bahçeye çıkalım mı?" "Olur. Sen bize gel. Dün puding yapmıştım. Yeriz." "Tamam o halde ben 5 dakikaya geliyorum." "Tamam. Kapatıyorum. Öptüm!" gülerek telefonu kapatıp odama girdim. Üzerimi değiştirip mavi tişört ve kot pantolon giydim. Aşağı inip bahçeye girdiğimde Gözde'nin çoktan geldiğini görmüştüm. Gülümsemem büyürken yanına yaklaşıp boynuna sarılıp yanağını öptüm. "Nasılsın?" "İyiydim. Seni gördüm daha iyi oldum." gülerek yanına oturdum. Sığmamıştık ama sığardık. Kendime iyice çektim. Kıkırdayarak "Hakan ikimiz nasıl sığacağız?" "Böyle." kucağıma çektim. "Biri görecek." "Kimse görmez." "Görecek. Rezil olacağız." boynunu öptüm. Yüzümü iki elinin arasına aldı. "Nasıl oldu da bu kadar bağlandım sana?" "Çok yakışıklıyım." alnıma vurdu. "Oradan bakınca tipe önem veren sığ bir kız gibi mi görünüyorum?" "Saçmalama. Şaka yapıyorum. Buradan bakınca çok güzel bir kadın olarak görünüyorsun." kıkırdayarak öptü beni. Uzun bir süre birbirimize baktık. Tam onu sevdiğimi söylemeye başladığımda beklentiyle bana bakmaya başladı. "Seni-" "Gözde!" kucağımdan kendini yana attı. Dizkapaklarının üzerinde doğrulup kafasını kaldırdı. "Anne?!" ellerimi yüzüme kapatıp küçük bir küfür savurdum. Gözde; Salonda annemin karşısında Hakan'la birlikte kafalarımız önümüzde annemin önünde oturuyorduk. "Açıklama?" ayağa kalkıp "Bir çay koyayım?" omzuma bastırarak geri oturttu. "Kimsin sen?" Hakan ayağa kalkarak elini uzattı "Ben Hakan. Gözde'nin erkek arkadaşıyım." elimi yüzüme kapattım. Ne yaptın Hakan? "Erkek arkadaş? Gözde?" "Anne işte şey-" "Tamam." eliyle susturdu. Hakan da o sırada elini geri çekti. "Ne yapıyordunuz?" "Bir şey yapmıyorduk. Konuşuyorduk sadece." "Kucak kucağa?" "Kucak kucağa değildik." "Gördüğüme mi sana mı?" "Anne bir şey yapmıyorduk." "Bundan sonra da yapamayacaksınız zaten. Artık burada kalacağım." "Neden?" Hakan'ın sorduğu soruya "Sanane! Kızımın evinde kalırken sana mı soracağım?" "Yok, efendim. Yanlış anladınız. Sadece halledebileceğimiz bir şey var mı diye merak ettim." annem burun kıvırdı. "Anne, babam nerede?" "Aman şeytan görsün o bunağın yüzünü!" "Anne niye kavga ettiniz?" "Kavga falan yok. Boşayacağım o adamı." "Anne saçmalıyorsun." "Saçmalamıyorum! Kaç yaşına yaşına geldi hala çalışıyor. Bırak işi diyorum, evde senin çenenle mi uğraşacağım, diyor. Ben de uğraşmaması için boşuyorum onu." "Anne Bolu'da buraya geldiğine inanamıyorum." "Ne yapsaydım o adamın yüzünü görmeye devam mı etseydim? Geldim buraya artık kızımla oturacağım." "Hoş geldin anneciğim ama bildiğin gibi burası Algı'nın. O ister mi bilmem." "Niye istemesin ayol? Çamaşır bende, bulaşık bende, yemek bende, temizlik bende. Her işi yaparım ben." Hakan'ın telefonu çaldığında ekrana bakıp "Müsadenizle." uzaklaştığında annem "Gözde senin o bacaklarını kıracağım. Ben seni buraya elalemin adamlarının kucağında otur diye mi gönderdim?" "Anne yok öyle bir şey. Hakan öyle biri değil." "Nasıl biri o zaman?" "Çok iyi, nazik, tatlı, komik, eğlenceli, yakışıklı-" kafama vurdu. "Sen bu çocuğa abayı yakmışsın. Bir sorun var." "Ne?" "Ben." "Hı?" "Ben burada olduğum sürece siz yan yana dahi gelemeyeceksiniz." "Ama anne!" "Anneye ses yükseltilmez." ağzıma vurdu. "Efendim çok özür dilerim. Sizin gibi güzel bir anneyle tanışmak çok güzeldi ama benim acil gitmem gerekiyor." annemin elini öpüp başına koydu. "Pek hoş bir tanışma olmadı ama yanlış anladınız." "Nereye?" "Önemli bir şey değil. Sonra anlatırım ben sana." sarılacağım sırada annem bacağımı sıktı. Anneme döndü. "Tekrar görüşmek üzere." bahçe kapısından koşarak çıktı. "Kim bilir hangi sevgilisine koşuyor." "Anne, o yapmaz öyle bir şey. Bir açıklaması vardır illaki. Sen de benim aklıma bir şeyler sokmaktan vazgeç." "Tecrübe konuşuyor. Sen hâlâ uyu." oflayarak odama yöneldiğimde aklıma giren şeytanlar cirit atmaya başlamıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD