8.

1842 Words
Algı; 2 saatlik yol sonunda bittiğinde kayalıkların altında olan bir kumsalın tepesinde durduk. Manzaranın güzelliğiyle bakakaldığımızda erkekler gayet normal bir şekilde eşyaları çıkarmaya başladılar. Biz de oyalanmadan bagajdan çantalarımızı alıp yemekleri yüklendik. Hakan yanımıza gelip elimizdeki yemekleri aldı. Ardından kolunu Gözde'nin omzuna atarak merdivenleri inmeye başladı. Biz de kızlarla dik merdivenlere yöneldiğimizde aslında bunları taş olduğunu fark etmiştik. Gökay Bahar'ın omzuna kolunu atıp kendine çekmişti "Şişt, sen küstün mü bana?" onu çekip götürürken Şirin'le birlikte kalmıştık. Merdivenlerin ortasına geldiğimizde Şirin'in ayağı kaydı. Tutsam da bileğini taşa sürmüştü ve azıcık kanamıştı. Deniz yanımıza gelip Şirin'i omzuna attığı gibi merdivenlerden koşarak inerken Şirin bağırıyordu. Tek başıma kalmıştım. Yavaş yavaş inerken Maraz yanıma gelmişti. "Yardım lazım mı?" "Sen inmemiş miydin?" "Hayır Pamir'i hazırlıyordum." kucağındaki Pamir'e baktım. Sıcaktan yanakları pembeleşmişti. Kolunu uzattığında girdim ama yine de dengemi sağlayamıyordum. "Nasıl bu kadar rahat iniyorsunuz?" "Biz sürekli geliriz buraya... Şöyle yapalım. Sen Pamir'i tut. Ben ikinizi tutayım?" kafa sallayıp Pamir'i kucakladım. Kolunu belime doladığında terlemiştim. Ama tepemizdeki güneştendi tabi ki bu! Merdivenleri indiğimizde kafamı kaldırıp gülümsedim. "Teşekkür ederim." "Önemli değil." o da büyükçe gülümsediğinde gözlerimi kaçırdım. Karşımızdaki ihtiyar heyeti ve bizimkiler bize garip bir şekilde bakıyordu. Maraz baktığım yere baktığında kollarını belimden çekti. Ben de kendimi geri çektim. "Şey oldu. Şimdi merdiven çok şey olduğu için, dik. Maraz bana yardım etmek için kolunu belime doladı yani, düşmeyeyim diye. Yani-" "Algı niye panik yaptın ki? Biz bir şey demedik ki! Tabi ki de yardım edecek. Başka bir şey düşünmedik ki." yanaklarım kızardığında "Sultanım!" Maraz beni kurtarmak için kendini annesinin kollarına attığında kucağımda mırıldanan Pamir'e baktım. Gözlerini açmaya çalışıyordu. Gözlerini yavaşça açtığında beni gördü. Neşeyle kollarını boynuma doladı. "Hani gelmeyecektin?" "Sürpriz yaptım." yanağımı öptü. "Çok eyleneceyiş. Yüşeceyiş deyil mi?" "Yüşeceyiş." kıkırdayarak yanağımı bir kere daha öptüğünde "Pamir, aslanım!" arkasını dönüp kucağımdan atladı. "Babaanne!" Maraz'ın demin sarıldığı kadının kucağına atladı. Kadın en fazla 1,60'tı ve en az 50 yaşındaydı. Kadın Pamir'i sararken diğer bayanların yanına gittim. Onlar da hemen hemen 1,60 boylarında ve 50 yaşlarındaydı. Elimi uzattım. "Merhaba efendim. Ben Algı." "Memnun oldum kızım. Ben Deniz'in annesi Nermin. Bu da eşim Sadık." Deniz gözlerini babasından almıştı. Yanındaki adamla el sıkıştıktan sonra diğerleriyle de tanıştım. Gökay'ın annesinin adı Selma, babasının adı Melih'ti. Gökay tıpa tıp babasına benziyordu. Hakan'ın annesi tam bir kızıl afetti. Beyaz teni mavi gözleri ve kızıl saçlarıyla 30 yaşındaki bir kadına taş çıkartırdı. Adı Nilgün'dü. Babasının adı Zafer'di. Kucağında Pamir olan adama elimi uzattım. "Algı. Memnun oldum, efendim." Pamir'i yere indirdip elimi sıktı. "Doğan. Maraz'ın babasıyım. Memnun oldum." gülümseyerek yanındaki bayana uzattım elimi. "Merhaba, Algı." "Sultan. Maraz'ın annesiyim." Maraz'ın uzun peruk takmış hali gibiydi. "Siz?" "Biz komşuyuz." tek kaşını kaldırıp süzdü. Pamir kucağıma tırmandığında "Acıktım." "Oy kıyamam ben sana. Gözde ablanın böreklerinden vereyim mi sana?" kurulan masanın üzerindeki kapların içinden bir dilim börek alıp Pamir'e verdim. "Sultanım kurt gibi açım ben." Maraz annesinin yanına gidip sırnaştığında "Yeşil kapta." yüzünü tutup sıkıca öptükten sonra masanın üzerinde yeşil kap aradı. "Sultanım nerede?" "Masada olması lazım. İyi bak." "Yok. Anne getirmedin mi? Ben onsuz nasıl yaşarım?" "Ben başka zaman yine yaparım. Bugün de yemeyiver." dudaklarını sarkıttı. Nilgün hanım kalkıp "O zaman masayı kuralım. Biz de kahvaltı etmedik." Gözde "Siz oturun lütfen, biz kızlarla yaparız. Değil mi kızlar?" Bahar olumlu anlamda kafa salladığında Şirin olumsuz anlamda salladı. Onu takmadan kolundan çektiği gibi masanın yanına götürdü. Pamir'i şemsiyenin altına gölgeye bıraktıktan sonra kızların yanına gittim. Büyük plastik bir masaydı. Sanırım bizden önce gelen anne ve babalar kurmuştu. Her şeyi masaya dizdikten sonra servisleri açmıştık. "Buyrun masa hazır. Pamir gel bakalım. Güneş kremi sürelim sana. Kıpkırmızı olmuşsun." çantamı bulup içinden güneş kremini aldıktan sonra Pamir'i sandalyeye oturtup önünde diz çöktüm. Yanaklarına, kollarına, bacaklarına sürdükten sonra saçlarını tepeden topladım. Yüzü gözü açılmıştı. Elinden tutarak masaya götürdüm. Kucağıma oturttum. "Algı, bana ver istersen. Rahat rahat ye yemeğini." Maraz uzandığında "Hayıy. Algıyla yiyeceyim." "Rahatım böyle." gülümseyerek "Ne yersin?" "Dolma." Maraz "Babaanne yapmamış dolma." "Ben yaptım. Gözde uzatır mısın?" Önündeki kabı uzattığında yanımdaki Maraz elini uzatıp içinden alacağı sırada Pamir eline çatal batırdı. "Ah! Oğlum ne yapıyorsun?" "Olmaş. Ben yiyeceyim." "Ben de yiyeceğim. Algı bunu bana yaptı." "Baba! Hayıy! Algı bana yaptı! Şen yemeyecekşin!" "İnsan babasına bunu yapar mı?" kıkırdayarak çatalını dolmaya batırdı. Ağzına atıp Maraz'ın gözüne baka baka yemeye başladı. Maraz'ın bu tatlı haline dayanamayıp Pamir'in kulağına "Pamir babaya da verir misin? Bak çok üzüldü. Çok seviyor dolmayı." dudaklarını büzdü "Söz sana bir daha yapacağım. Sadece sen yiyeceksin." "Şöş mü?" "Söz." "Baba." "Efendim hain oğlum?" "Hain ne demek?" bana baktı. "Hain demek-" Maraz atılıp "Hain, babasına dolma vermeyene denir." elindeki dolmayı Maraz'a uzattığında Maraz gülerek ağzını açtı. Pamir dolmayı ağzına tıktığında masadakiler yüksek sesle gülmeye başladı. "Algı bu, çok güzel olmuş!" "Afiyet olsun." diğerleri de dolmaya uzandığında Pamir benden aldığı söz sayesinde kolayca herkese vermişti. "Algı! Çok güzel olmuş." Gökay abartılı bir şekilde söylediğinde "Abartmayın, normal bir dolma işte." Nermin hanım "Verin biraz da biz yiyelim övdüğünüz dolmayı." Gökay annesine kabı uzattığında daha ne kadar utanabilirim diye düşünüyordum. Niye bu kadar abartıyorlardı? Normal bir dolmaydı. "Ne var bunun içinde?" "Normal dolmalık malzeme." "Yok yok. Bunun içinde başka bir şey var." Selma hanım ve Nilgün hanım da yiyince "Evet sanki biraz tatlı." "Evet. Pişme suyuna biraz şeker atıyorum." "Ellerine sağlık. Maşallah! Çok güzel olmuş." Sultan hanım uzandı. Biraz burun kıvırdı. "Eh işte, fena değil." yüzüm düştü. Nedense Sultan hanımın beğenmemesi kötü hissettirmişti. "Algı annem kendi dolmasından başka kimseninkini beğenmez. Çok güzel olmuş. Ben yerim." uzanıp dolma kutusunu aldığında ağzı biten Pamir'e poğaça ısırttım. "Algı doydum." "Bir şey yemedin ki! Poğaçayı bitir öyle kalk." portakal suyunu uzattım. Pamir kumdan kale yapmak için giderken "Pamir şapka tak. Kafana güneş geçmesin." "Tamam!" diye bağırarak çantadan şapkasını taktı. Maraz'ın babası Doğan bey "Algı sen ne okudun üniversitede?" "Psikoloji okudum." "Doktorsun yani?" "Bir nevi. Sayılır." "Çalışıyor musun?" "Evet. Kendime ait bir bürom var." "Çok iyi. Çok genç değil misin?" "Çok da genç değilim. 25'ime girmek üzereyim." "Anne baban ne işle meşguller?" "İkisi de sizlere ömür." "Başın sağolsun." "Teşekkürler." "Nişanlı mısın ?" parmağımdaki yüzüğe baktı. "Ha? Hayır. Annemin yüzüğü. Biz kızlarla birlikte kalıyoruz." Deniz'i babası Sadık bey "Kızlar siz ne iş yapıyorsunuz? Okuyor musunuz?" Bahar "Ben mankenim efendim. " Nermin hanım "Evet! Seni hatırladım. Bir dergide görmüştüm. Sabahtan beri onu düşünüyordum." "Ben veteriner hekimim." "Dansçıyım. Ama bu sene İşletme okuyacağım." "İşletme iyidir. Ne tür danslar ediyorsun?" "Genelde modern dans ve Latin dansları. Tango falan." "Ay Sadık duydun mu? Tango dedi. Geçen sene o kadar dil döktüm tango kursuna gidelim diye kabul etmedin!" "Nermin ne işimiz var bu yaştan sonra tango kursunda. Sen pilatese devam et." Nermin hanım "Senin sevgilin falan var mı?" utangaçca baktığında "Var galiba. Adı ne ne iş yapar?" Hakan bezgin bir şekilde "Anne sevgilimi sorguya çekme." "Ay! Sen benim gelinim misin?" "Anne!" "Ne var canım? Koskoca kız. Hem yaşınız da geldi." Gözde öksürmeye başladığında Hakan su uzattı. Gülerek etrafıma bakınırken Doğan bey ve Sultan hanımın kaş gözle konuştuklarını fark ettim. 27 yıldan fazla evli olmalıydılar. Bakışlarıyla anlaşmaları çok normaldi. Tabağıma geri döndüm. Sultan hanım "Maraz Selen cadısı nasıl?" "Ne bileyim. 2 gün önce geldi. Sinirimi bozup gitti." Aklıma direkt bana ettiği teklif geldiğinde yüzümün kızardığını hissetmiştim. "Algı iyi misin? Kıpkırmızı oldu yüzün." "Evet. İyiyim. Sıcaktan olmalı." Sultan hanım "Sen öyle diyorsan." "Nasıl?" "Yok bir şey. Krem sür." kafa salladım. "Algı denişe giyelim!" "Masayı topladıktan sonra gireriz." "Tamam!" güldüğümde Sultan Hanım "Pamir'le iyi anlaşıyorsun gördüğüme göre?" "Evet. Sanırım. Ben onu seviyorum. O da beni seviyor galiba." "Seviyor. Çok belli. Aslında Pamir öyle kolay kolay insanlara alışamaz ama sana alışmış gibi görünüyor." "Ben de ona çok alıştım." "Bu onun için tehlikeli." "Nasıl yani?" "Sana alışacak. Sonra hayatına biri girecek. Yavaş yavaş uzaklaşacaksın." "Merak etmeyin. Ben ondan kopamam. Biyolojik yönden bir bağım olmayabilir ama ben Pamir'i çok seviyorum." "Anne!" Maraz annesine sinirle seslendiğinde "Pekala. Bir şey demedim." babalar masadan kalkıp tavla oynamaya başladığında Maraz, Deniz, Gökay ve Hakan Pamir'i alıp denize girmeye hazırlanırken biz masayı toplamaya başlamıştık. Anneler eşlerinin yanına gidip dedikodu yapmaya başladıklarında Şirin "Ya buraya eğlenmeye mi geldik yoksa çalışmaya mı?" Gözde onu susturdu. "Şişt! Duyacaklar şimdi." omuz silkti. Masayı toplayıp oturacağımız sırada Pamir'in vücuduna krem sürmediğimi hatırladım. "Maraz!" bana döndü. "Pamir'in vücuduna krem sürmedim. Yanarsa canı acır." "Tamam!" kafa salladığında havluyu biraz ileriye serdik. "Kızlar! Biraz yakına gelin. Uzakta oturmayın." kızlarla bakışıp havlularımızı topladıktan sonra yanlarına gittik. "Siz girmecek misiniz?" "Belki biraz sonra." gülümseyerek kafa salladıklarında oturmaya devam ettik. "Algı!" "Efendim Pamir?" "Şen de gel! Şu çok güşel!" kızlara baktım. Kafa salladılar. Kalkıp bir kayanın arkasına gidip elbiselerimizi çıkardık. Bahar siyah deri bir bikini giyinmişti. Gözde koyu yeşil, Şirin ise mor giyinmişti. Biribirimize yağ sürdükten sonra erkeklerden uzak bir yere gidip suya daldık. Şirin böyle istemişti. Yakın olmak istemiyordu onlarla. Suda birbirimize sıçratarak oyun oynarken birden Şirin yükseldiğinde çığlık attı. Altından Deniz çıktığında kafasına vurdu. "Aptal! Böyle şaka mı olur? Geri zekalı!" Bahar da yükseldiğinde kahkaha atarak Gökay'ın saçlarını çekti. Ben de birden yükselince kıkırdayarak kimin kaldırdığına baktım. Maraz omuzlarına almıştı beni. Tutunmuyordum çünkü saçını çekmek istemiyordum. "Algı tutunmazsan düşersin." mecburen saçlarına tutunduğumda Maraz bacaklarımı kavramıştı. "Pamir nerede?" "Çıktı. Kumdan kale yapacakmış." başımı salladım. Hakan Gözde'yi alıp gerilere gideceği sırada Maraz "Nereye kardeşim?" "Hiç, gezecektik." Gözde kıkırdayarak kafasını aşağı uzatıp Hakan'ı öpeceği sırada kafasına bastırıp suya attım. "Aile var burada! Çoluk çocuk var." "Bahar çoluk çocuk derken senden bahsediyordu." Gökay'ın kafasını suya soktu. Geri çıkardığında "Sensin çocuk!" Bahar'ı geriye attığında suya çakıldı. Çıkar çıkmaz öksürerek Gökay'a tutundu. "Geriz ekalı haber verseydin!" "İşin eğlencesi burada." Gökay'ın kafasını bir daha suya soktu ve uzun süre çıkarmadı. Çıkardığında hareketsiz bir şekildeydi. Dürttü. Hızla omuzlarından inip nabzına baktım yavaşlamıştı. "Boğuluyor. Müdahale yapmamız gerekiyor." Maraz ve Deniz ayaklarından tutarken Hakan başını tutuyordu. Annesinden uzak bir yere kuma götürdüklerinde Bahar yanına geçip kalp masajı yapmaya başladı. "1, 2, 3, 4, 5." suni teneffüs yaptı. "6, 7, 8, 9, 10." bir kere daha yaptı. Etrafında yuvarlak oluşturmuştuk. Ben nabzını kontrol ediyordum. Tekrar suni teneffüs yaptı. "11, 12, 13, 14, 15." ağlıyordu. Suni teneffüs yaptıktan sonra tekrar kalp masajı yapacağı sırada ağzından gelen suyla öksürmeye başladı. Hepimiz derin bir nefes alırken Bahar bedeninin üzerine yattı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. "Niye çırpınmıyorsun, aptal!" Gökay tamamen kendine geldiğinde "Bahar ağlama! İyiyim ben!" "Geri zekalı! Ne kadar korktum haberin var mı senin?" birkez daha hıçkırdığında "Bahar, ağlamadan ne anlıyorsun?" "Durduramıyorum." bir hıçkırık daha ağzından kaçtığında Gökay ona sarıldı. Bahar da ona sarılıp kafasını boynuna gömdü. "Bahar şimdi evlenmemiz mi gerekiyor?" "Neden?" "Namusumu kirlettin! Öptün beni!" kafasını kaldırdı "Ben seni öpmedim!" "Suni teneffüsü kim yaptı o zaman? Maraz'ın dudaklarının o kadar yumuşak olduğunu zannetmiyorum." "Sapık!" "Ayıp ettin, kardeşim." aklıma Maraz'ın dudakları geldiğinde kafamı sallayıp bu düşünceden uzaklaştım. "Evleneceksin benimle. Kirlettin beni. Sümüklü mendil gibi yere atamazsın!" kıkırdayarak kafasını kaldırdı. Gözleri kızarmıştı. "Aptal! Evlenmeyeceğim. Namusunu kirlettim. Namussuz!" elleriyle meme uçlarını kapattı. "Benim gibi yakışıklı oğlanı öpüp ilk öpücüğünü aldın. Anlatırsın ben ilk öpücüğümü seksi birinden aldım diye." omzuna vurdu. "Ben seni öpmedim!" "Daha demin kimin dudakları dudaklarıma nefes veriyordu?" "Benim, ama ölüyordun!" "Tartışma burada bitmiştir. Sen öptün beni. Öpücük bu." "Değil!" "Öyle." "Değil." onlar aralarında atışırken diğerleriyle oradan kalkmış ve yalnız bırakmıştık. Bütük ihtimalle gittiğimizi bile fark etmemişlerdi. Kurulandıktan sonra kumdan kale yapmaya çalışan Pamir'e baktım. Kendi kendine konuşuyordu sanırım. "Pamir! Acıktın mı?" "Hayıy anneciyim!" olduğum yerde kalakalırken gözlerim dolmuştu. Ne güzel anneciğim demişti öyle!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD