4 bölüm

1018 Words
Silitsia ve Andres, ormanın derinliklerinde düşünceler içinde yürüyüş yapıyordu. Ağaçların arasından gelen gün ışığı, yaprakların üzerinde dans eden gölgeler yaratıyordu. Ancak bu huzur, aniden kesildi. Havanın birdenbire değişmesi, ağaçların arasındaki sessizliğin bir tehdit olduğunu hissettirdi. Felix, Silitsia’nın yanında, büyük ve güçlü bir kanatlı kaplan olarak yürüyordu. Yüzündeki endişe ifadesi, kendisinin konuşamadığı gerçeğiyle birleştiğinde, Silitsia’nın içini bir korku kapladı. Kaplanın gözleri, her zamankinden daha dikkatli ve keskin görünüyordu. Felix, ses çıkarmadan ama tüylerinin diken diken olduğunu belli ederek tehlikeyi haber veriyordu. Bu sırada, Rodrigo mağaranın derinliklerinden koşarak çıktı. Yüzündeki ter damlacıkları ve hızlı nefes alışları, koşarken aldığı mesafeyi gösteriyordu. "Silitsia, Andres!" diye seslendi. "Vampirler ve kurtadamlar ormanları tarıyor. İki saat içinde buraya ulaşacaklar. Kaçmalıyız!" Silitsia, Rodrigo’nun sözlerine dikkatle kulak verdi. İçindeki endişe, tehlikenin gerçek olduğunu gösteriyordu. Andres, Silitsia’nın yanındaydı ve Rodrigo’nun bilgisiyle hızlıca hareket etmeye karar verdiler. Silitsia’nın kalbi hızlıca atıyordu, ama panik yapmadan Rodrigo’nun önderliğinde bir kaçış planı oluşturdu. Rodrigo, Silitsia ve Andres’i ormandan güvenli bir şekilde kaçırmak için hızlıca yönlendirdi. Felix, ormanın derinliklerinde onları korumak için önde gidiyordu. Devasa pençeleri ve güçlü kanatlarıyla ağaçların arasında hızla hareket ediyordu,arkasındaki karanlık yaratıklardan gelebilecek herhangi bir saldırıyı önceden fark etmek için dikkat kesilmişti. Yol boyunca, Rodrigo sürekli olarak ilerlemeye devam ediyordu. Etrafı tarıyor, tehlikeleri önceden tespit etmeye çalışıyordu. Silitsia, bu kaçışın ne kadar zorlayıcı olacağını biliyordu, ancak Rodrigo’nun liderliği ve Felix’in koruyuculuğu onlara güven veriyordu. Andres, Silitsia’nın yanında destek oluyordu ve hızla ilerlemelerine yardımcı oluyordu. Hava kararmaya başladığında, kaçış yolları daralmaya başladı. Rodrigo, bir an durup haritayı inceledi ve yeni bir rota belirledi. Bu yeni rota, ormanın daha az bilinen ve daha güvenli bölgelerinden geçiyordu. Ancak bu yolların da tehlikeler barındırdığını biliyordu. Felix, ağaçların arasındaki gölgelerde adeta bir hayalet gibi hareket ederek grubu koruyordu. Herhangi bir tehdit belirdiğinde, büyük pençeleriyle saldırıyor veya güçlü kanatlarıyla hızla uzaklaşıyordu. Silitsia ve Andres, Felix’in cesur ve dikkatli davranışlarını izleyerek cesaret buluyorlardı. Rodrigo, birkaç kilometre ileride eski bir tapınağa ulaşmaları gerektiğini belirtti. Tapınak, korunaklı bir yer olarak biliniyordu ve belki de onlara kısa bir süreliğine güvenlik sağlayabilirdi. Grup, hızla tapınağa doğru yöneldi. Tapınağa yaklaştıklarında, Rodrigo içeriye girdi ve içeriyi tarayarak herhangi bir tehlike olup olmadığını kontrol etti. Silitsia ve Andres, yorgun ama umutlu bir şekilde tapınağın içine girdiler. Tapınak, eski ve büyük taşlarla yapılmış, derin gölgelerle dolu bir mekan olarak görünüyordu. İçeride bir süreliğine dinlenmeye karar verdiler. Felix, tapınağın çevresini kontrol etmek üzere dışarıda kalmıştı, Rodrigo ise içerideki her köşeyi inceleyerek olası bir tehlikeyi gözlemliyordu. Silitsia ve Andres, tapınakta geçirecekleri bu süre boyunca, hem dinlenmeye hem de bir sonraki adımı planlamaya başladılar.Silitsia ve Andres, tapınakta dinlenip toparlanırken, Rodrigo dikkatlice ortamı kontrol etti ve sonunda hepsi bir araya toplandı. Yorgun ama endişeli yüzlerle, Rodrigo merakla Silitsia'ya döndü ve törendeki olayları sordu. Silitsia, gözlerini yere dikerek, "Törende kahin bir kehanet söyledi," dedi. "Beni ilgilendiren bir şeydi, ama tam olarak ne anlama geldiğini anlamış değilim." Rodrigo'nun yüzündeki ifade aniden değişti. Heyecanlı bir şekilde ayağa kalkarak, "KANİTA!" diye bağırdı. Bu kelime, tapınağın sessizliğinde yankılandı. Silitsia, bu kelimenin anlamını ilk defa duyduğunu fark etti ve şaşkınlıkla, "Kanita nedir?" diye sordu. Andres, Silitsia’nın sorusuna rağmen huzursuz görünüyordu. İçinde bir şeylerin yerine oturduğu belli oluyordu. Rodrigo, heyecanını ve kaygısını gizleyerek, Silitsia’ya dönüp anlatmaya başladı. "Nasıl bilmezsin, sana hiç anlatmadılar mı?" dedi. "Çok uzun yıllar önce, ölüm döşeğinde olan bir kâhin, gelecekte birinin geleceğini söyledi. Bu kişi, diğerlerinden farklı olacak ama herkesle bağlantılı olacak. O, tüm kanların ve güçlerin tek vücutta birleşmiş hali olacak. Egemenliği dört krallığı da ele geçirecek. O gün geldiğinde, ona 'Kanita' diyeceksiniz, çünkü bu onun sonsuz adı olacak." Silitsia, Rodrigo’nun söylediklerini korkuyla dinliyordu. "Törende olmamış olmana rağmen bu sözleri nasıl biliyorsun?" diye sordu. "Bu, gerçekten kehanet mi?" Rodrigo'nun yüzü endişeyle buruştu. "Kahinlerin sözleri halk arasında yayılır," dedi. "Birçok eski yazıtta ve efsanede, Kanita'nın varlığından bahsedilir. Ama asıl önemli olan, senin kehanette bahsedilen kişi olup olmadığını anlamamız. Eğer öyleyse, bu sadece dört krallığın değil, tüm dünyanın kaderini değiştirecek." Andres, Silitsia’nın yanına yaklaşıp ona destek olmaya çalıştı, ancak bu bilgiler karşısında kendi de şaşkın görünüyordu. Silitsia, kendine ve geleceğine dair korkunç bir yük hissetti. Kahinin söyledikleri, şimdiye kadar bildikleri her şeyi sorgulamaya başlamıştı. Hala ne yapmaları gerektiğini ve bu kehanetin gerçekliğini anlamaya çalışıyorlardı. Rodrigo’nun heyecanı ve korkusu, Silitsia’nın içindeki belirsizliği daha da derinleştirdi. Artık ne yapacaklarını ve bu büyük sorumluluğu nasıl taşıyacaklarını düşünmeye başlamışlardı. Bu kehanet, tüm dünyalarını değiştirecek gibi görünüyordu ve bu yükü birlikte taşımak zorundaydılar. "Hiç bir büyü yeteneğin yok mu?,, Rodrigo’nun sözleri, Silitsia’nın içinde bir boşluk hissi yarattı. İçindeki kaygı, kendini yetersiz hissetmesine neden oluyordu. Rodrigo’nun sorusuna cevap vermek için derin bir nefes aldı ve üzüntülü bir şekilde, "Evet, ailemden herkes büyü yapabiliyor ama ben… ben henüz hiçbir büyü yapamadım," dedi. Silitsia’nın sesi, içindeki hüsranı açıkça yansıtıyordu. Her zaman ailesinin büyü gücüne sahip olamayışı, onun kendi kimliğini sorgulamasına neden olmuştu. Ailesinin her bireyi, büyü yapma yeteneğine sahipken, kendisi normal bir kanatsız(insan) gibi görünüyordu. Sani kanatsız olarak adlandırılmak, onun için bir tür aşağılık hissi yaratıyordu. Rodrigo, Silitsia’nın bu durumunu anlamış gibi görünüyordu. "Kanitayla ilgili kehanet, belki de senin içindeki gerçek potansiyeli ortaya çıkaracak," dedi. "Belki de senin güçlerin, şu ana kadar ortaya çıkmadı çünkü doğru zamanı bekliyor." Silitsia, Rodrigo’nun bu sözleriyle biraz olsun rahatladı, ancak hâlâ içindeki boşluk hissi geçmemişti. "Yani, eğer ben Kanita isem, güçlerim ortaya çıkacak mı? Ama şu anda en küçük bir büyüyü bile yapamıyorum," diye sordu. Rodrigo, Silitsia’nın yüzüne umut dolu bir şekilde bakarak, "Kahinlerin sözleri genellikle karmaşıktır," dedi. "Belki de senin gücün, şu anda bilinmeyen bir şekilde gelişiyor. Senin potansiyelin, henüz keşfedilmemiş olabilir. Belki de bu, bir gün ortaya çıkacak ve seni gerçekten Kanita yapacak olan şeydir." Andres, sessizce dinliyor ve Silitsia’nın omzuna destek olmak için yaklaşıyordu. "Her şeyin bir zamanı vardır," dedi. "Belki de şu an gücün gelişmeye başlamış olabilir. Bizim görevimiz, senin bu süreçte sana destek olmak ve bu gücü anlamana yardımcı olmak." Silitsia, ailesinin büyü yapabilme yeteneğini, kendi yetersizlikleriyle kıyaslayarak kendini kötü hissetmişti. Ancak, Rodrigo ve Andres’in desteğiyle, içinde bir umut ışığı belirdi. "Peki, ne yapmalıyız? Gücümü nasıl geliştirebilirim?" diye sordu. Rodrigo, "Şu anda en önemli şey, kendine inanman ve bu süreçte sabırlı olman. Belki de güçlerinin ortaya çıkması için kendini keşfetmen gerekebilir. Ayrıca, eski yazılar ve kahinlerin öngörüleri üzerine daha fazla araştırma yapabiliriz. Bu, sana nasıl ilerlemen gerektiğini gösterebilir," dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD