bc

Falez +18

book_age18+
426
FOLLOW
2.0K
READ
spy/agent
revenge
dark
love-triangle
family
fated
forced
opposites attract
friends to lovers
playboy
badgirl
mafia
single mother
gangster
heir/heiress
drama
tragedy
bxg
serious
city
highschool
office/work place
cheating
enimies to lovers
secrets
love at the first sight
affair
addiction
brutal
seductive
civilian
like
intro-logo
Blurb

Kocası Ender tarafından, kendi yatağında, geçmişte nikah şahidi seçtiği en yakın arkadaşıyla aldatılan Esra, oğlunu kucaklayıp evden kaçarken hayatının en büyük darbesini yemeye hazırladığından habersizdir.

Onu ihanetten bile daha büyük bir yıkım beklemektedir: Karadeniz’in falezleri kadar sert, soğuk ve hükmedici bir adam. Adı duyulduğunda herkesin titrediği, Karadenizli mafya Bozkurt Ağasar.

Bozkurt’un şirketinden sızdırılan bilgilerin sorumlusu olarak görülen Esra, otoparkın karanlığında diz çökerken, hayatı geri dönülmez biçimde değişir.

Oysa gerçek bambaşkadır: Ender, karısının kimliğini kullanarak parayı çalmış ve suçu Esra’nın üzerine yıkmıştır!

Bozkurt Ağasar için bunun hiçbir önemi yoktur. O önce borcunu ister. Sonra itaatini.

Ve Esra; titreyen nefesinden, aldatılmasından, alnındaki kandan daha tehlikeli bir koku alır: Saplantı.

“Eğer sende paradan daha değerli bir ödeme şekli varsa, şimdiden kendini hazırlasan iyi edersin. Benim yöntemlerim, senin alıştıklarından çok daha farklıdır. Son kuruşunu ödeyene kadar, seni ebedi bırakmam.”

chap-preview
Free preview
Aldatıldım
“Lütfen… Lütfen vurma beni! Bilgileri ben sızdırmadım, yemin ederim! Ben senin şirketinde bile çalışmıyorum!” Sesim, karanlık otoparkın duvarlarında yankılanırken, karşımdaki adamın tereddütsüz yüzü kanımı dondurdu. Bana doğrulttuğu silahtan ürktüğüm için eğildim. Hiç tanımadığım bir adamın karşısında diz çökmüştüm. Tetiğe yakın duran parmağını kıpırdattığında, gözlerine bana acımasını istercesine bakıyordum. “Talihsiz bir yüzün var Esra. Ne hissettiğini gizleyemiyorsun.” Üstüme attığı adımla beraber dengem bozuldu. Yere düştüğümde saçlarımı kavrayarak, çekiştirmeden geriye yatırdı başımı. Ancak gözleri… Geceden kara gözleri, dudaklarıma indi. O an anladım ki, gözlerinde yansıyan ateşin tek kaynağı beni öldürme arzusu değildi. Bambaşka bir ateş tütüyordu bakışlarında. Adını… Dilime bile getirmek istemiyordum. “Oğlumun önünde… Yapma.” Az önce adamlarına emrettiğinde, Milhan’ı arabaya götürmüşlerdi. Titreyen ellerimle, oğlumu onlara bırakmak zorunda kalmıştım. Dudakları hafifçe kıvrılan adam, gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştu: “Şirketimden bilgi sızdırdın. Zarardayım. Zarardasın Esra.” ismim, dudaklarından bir nefeste çıkmıştı. Sıcaklığı yüzüme vururken korkuyla gözlerimi yumdum. “Eğer sende paradan daha değerli bir ödeme şekli varsa, şimdiden kendini hazırlasan iyi edersin. Benim yöntemlerim, senin alıştıklarından çok daha farklıdır. Son kuruşunu ödeyene kadar, seni ebedi bırakmam.” (1 SAAT ÖNCE) Aldatıldım. Sekiz yıllık kocamı; kendi yatağımda, benim geceliklerimi giyinen, nikah şahidim olarak seçtiğim en iyi dostumla yakalamıştım. "Bunu düşünmen lazımdı Esra. Ön görebilmeliydin, sen akıllı kadınsın. Bu kadar şaşırmana anlam veremedim. Sence evlendiğimiz günden bu yana çok şey değişmedi mi?” Elleri beni işaret etmek üzere harekete geçti. Henüz yaşadığım şoku atlatamadan, bir de aşağılanıyor muydum yani? "Kılığın, kıyafetin... Kilon... Bilmiyorum, biz evlendiğimizde sen böyle değildin. Beni yanlış anlama ama kadınsı yanını kaybetmiş gibisin. Tüm suç bende mi, bir düşün istersen.” Tam sağımda duran dolabın aynasına çevirdim gözlerimi. Doğumdan sonra biraz kilo almıştım. Ama yemek yapmayı aksatmamıştım. Ender, işten geldiğinde çok yorgun oluyordu. Hem yemeklerimi çok sevdiğini söylerdi hep. Bir türlü kilo verememiştim. Spora yazılacak vaktim yoktu çünkü… Bir dakika… Hayır, bir dakika. Bir dakika ben ne saçmalıyordum? Bu adam… Sekiz yıldır yatağını ısıttığım, felçli annesine baktığım bu adam… Beni en yakın dostumla, benim yatağımda aldatmamış mıydı! Az önce kendi yatağımda yakaladığım sözde dostum Dilek ise, kendini güç bela banyoya gizlemişti. Ender’in sözde merhametiyle omuzlarımı sıvazladığı anın tam da ortasındaydım. Ve bu an, sinirlerimi oynatmama yetmişti. “Anlamadım. Beni bu yüzden… Bu yüzden en yakın dostumla aldattın. Sebebin bu… Bu mu yani Ender?” “Bak, erkekler böyledir işte. İlgiyi kestiğin an…” elini soldan sağa doğru bir çizgi çeker gibi hareket ettirdi: “...biter.” Gözlerim faltaşı misali açıldı. Yatalak annesinin bulunduğu odayı işaret ettiğimde, daha ağzımı açmadan ne demek istediğimi anladı ve savunmaya geçti. "Evet, biliyorum. Anneme baktın, sağ ol. Teşekkür ederim bunun için. Felç olduğu günden beri altını bile değiştirdin, kabul benim yapamayacağım pek çok şeyi sen yaptın. Ama güzelim… Anlamıyorsun. Sen evin işine, oğlumuza o kadar çok kaptırdın ki kendini, kocanı unuttun. Bana ilgi vermedin. Ben de sana olan ilgimi kaybettim.” Suratında bana acıyan bir gülüşle omuzlarımı okşadı yeniden. Tek bir pişmanlık ibaresi yoktu. En ufak bir korku ya da hüzün duymuyordu. Boğulduğumu hissettim. Öfkeden bütün bedenimi ateş sardı. Kulaklarım da başımla beraber yoğun bir ağrıya maruz kalırken, Ender’in elini sertçe ittirdim. "Senin... İlgini... Ender, sen... Sen ne diyorsun? Ben anlayamadım. Ne demek istiyorsun sen? İlgimi kaybettin. Ve bu yüzden beni aldatma kararı aldın. Hem de en yakın dostumla. Nikah şahidimle… Bu mu?” "Ne duyduysan o. Evet, seni aldattım. Ama bunun müsebbibi sensin Esra.” Kendime hakim olmakta güçlük çekiyordum. Sabırla yutkunarak gözlerimi kapadım. Bütün o yıllar… Bir bebek sahibi olmaya karar verdiğimiz ilk an canlandı gözlerimin önünde. Yalvarmıştı. Kariyerimin zirvesindeyken, aile kurabilmek için işe ara vermiş ve bebek yapmaya karar vermiştim. Ender’in baba olma hayalleri; anne olma arzumu kamçılamıştı. Milhan’ı doğurduğumda ise hayatımızın bundan sonrasını mutlu ve huzurlu bir aile olarak geçireceğimizi sanmıştım. Liseden bu yana sevgili olduğum adamın bana dediği sözler kanımı dondururken, dudaklarım hayretle aralandı. Gözümden süzülen yaşı silmeye yeltendi Ender. Aynı anda mırıldanıyordu. "Bir an önce bitsin bu iş. Anlaşmalı bitirelim. Sen de daha fazla-” "Beni aldattın." sessizce söylediğim sözün peşine, yüzümü silen ellerine tırnaklarımı geçirdim. "Sen..." Tahammül edemeyip yakasından kavradığım Ender’i sert bir şekilde sarstım. "SEN BENİ ALDATTIN! SUÇLU OLAN SENSİN!" "Çirkinleşiyorsun, bırak." "Seni... Seni öldürürüm! Seni öldürürüm or*spu çocuğu!" "Esra, böyle küfürleri ne zamandır-" Dayanamayıp yüzüne vurduğumda, yatak odamızın kapısında küçük oğlumuz belirdi. Suratına yediği tokatla oğluna bakakalan Ender'i aştım ve Milhan'ı kucağıma aldım. Hafızasına kaydettiği bu dakikaları ona yaşatmayı asla istemezdim. Milhan’ın şaşkın bakışlarına kıyamasam da, öfkeme yenik düşüp Ender’e yeniden bağırdım: "Ben dönene kadar... Varını yoğunu alıp, s*ktir git bu evden! Anlaşmalı ha! Anlaşmalı ayrılmak istiyorsun, öyle mi? Canını almadığıma şükret, seni çamaşırına kadar soyacağım adi herif!" Hayat her zaman tatlı yanını göstermiyordu. Milhan'ı alıp otoparka inerken, arabaya biner binmez birkaç saniye düşündüm. Şimdi nereye gidecektim? İnsanlar bu tip durumlarda nereye giderdi? Ailelerinin evine dönerlerdi, değil mi? Annem ve babam, ben henüz lisedeyken boşanmışlardı. Babamın evlendiği kadından bir çocuğu daha olunca, beni neredeyse tamamen unutmuştu. Annem ise… Akıldan metruk. Öyle pimpirikli, öyle hastalık hastasıydı ki; şayet onun yanına gidersem, eminim bana kendi sorunlarından yakınmaya başlardı. Ağlamak istiyordum. Bağıra çağıra ağlamak istiyordum. “Anne… Ne oldu? Nereye gidiyoruz?” Milhan’ın ince sesi, arabayı çalıştırmak üzere tuttuğum anahtarı elimden düşürecek kadar kırgın geldi kulağıma. Daha evvel kavgalarımıza şahit etmediğim oğlumun, bu büyük ayrılığı görmesi beni büsbütün sarsmıştı. Onu okuldan almıştım. Her zamanki gibi eve dönüp akşam yemeğini yiyeceğimizi düşünerek çıkmış olmalıydı okul bahçesinden. Onun için nasıl bir hayal kırıklığı olacağını tahmin ediyordum. Benimkiler boşandığında, aynı böyle sarsılmıştım. Arka koltuğa baktım. Kocaman gözleri olup biteni anlamaya çalışan minik bir kuşu andırıyordu. İçimdeki derin sızıya hakim olamadan yüzünü okşadım Milhan’ın. Dudağım titriyordu. Ama yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirmek zorunda kaldım: “Bir şey yok, canımın içi.” Boğazımdaki düğüm geçmiyordu. Milhan’ın şaşkın bakışları, içimin daha da yanmasına sebep oluyordu. “Ama sen… Babama bağırdın. Bir de vurdun.” Gözümden aşağıya süzülmeye hazırlanan yaşları saklamak için başımı sağa çevirdim. Aynı anda endişelenmesin diye gülmüştüm. “Bazen Milhan… Bazen büyükler de üzülür.” dedim yutkunarak. Yutkundukça nefes almak zorlaşıyordu. “Hani okuldaki Zeynep Sena sana vurmuştu ya. Bana gelip ne demiştin, hatırlıyor musun?” “Kırıldım,” dedi minik dudaklarıyla. “Kırıldım, demiştim anne.” “Evet oğlum. Büyükler de bazen böyle kırılır. Kırılınca da istemese bile sesleri yükselir. Ama bu senin yüzünden değil Milhan. Senin yüzünden değil oğlum, tamam mı?” Küçük parmaklarıyla bana uzandı. Onun da dudağı titriyordu. Elleri küçüktü ama ruhunun büyüklüğü diline yansımıştı. “Babam seni üzdüyse, ben de ona kızarım anne!” Bu cümleyle tüm direncim yerle bir olmuştu. Milhan’ın karşısında ağlamamak için didinsem de başaramamıştım işte. Dişlerimi sıktım. Yönümü direksiyona çevirip alnımı oraya yaslamadan evvel seslendim. “Şarkı dinlemek ister misin?” “O zaman gezegenler şarkısını açalım!” dedi kollarını neşeyle kaldırıp. Şükür ki, çocukların dikkati kolaylıkla dağılabiliyordu. Araca telefonumdan bağlanarak istediği şarkıyı açtım. Seni son raddesine kadar yükseltirken, içli içli ağlamaya başladım. Arka koltukta şarkısını dinleyen Milhan eğlenirken, içimdeki bütün zehri sanki gözyaşlarımla kustum. Ben aldatılmıştım! Ender bunu bana nasıl yapardı, nasıl! Hayatım boyunca ona layık bir eş olabilmek için çalışmıştım. Ben… Ben işimi bırakmış, oğluma ve kocama daha iyi bakabilmek için kendimi adeta eve kapatmıştım. Felçli annesinin altını dahi değiştirmişken, bir kere bile ağzımı açıp şikayet etmemiştim. Şimdi ne yapacaktım? Ben ne yapacaktım! Anahtarı çevirerek aracı çalıştırdım. Bir santim ilerleyemeden, arabanın arkasından yediğim sert darbeyle başımı direksiyona vurdum. Biri arkadan sertçe çarpmıştı! Dikiz aynasına göz ucuyla baktığımda, arkadan bana vuran BMW’nin uzunları yanıyordu. Gözlerim bulanıklaştı. Elimi alnıma götürüp bulaşan kana baktım. Aracın içinde çalan şarkı, Milhan’ın ağlayışlarıyla uğultu haline gelirken… Kapım açıldı. Ve gece misali bir çift zift karası gözle karşı karşıya geldim. Simsiyah giysileri, otoparkın karanlığıyla daha da ürkütücü hale gelmişti. Burnumda odunsu bir koku belirmiş, adamın büyük eli bana uzanırken, iri cüssesi arkadan çarpan aracının ışığını tamamen kesmişti. Çenemden kavrayarak kendisine çekti beni. Alnımdan süzülen kan eline doğru inerken, adamın dudaklarında arsız bir tebessüm belirdi. "Kaçıyordun demek... Ne kadar yersiz bir uğraş. Nereye gidersen git, seni bulmaya kudretim yeter Esra." Herkese merhaba! Namlunun Ucunda Sevda kitabım bittiğinde, günlük bölümler gelecektir. Bitene kadar ara sıra bölüm atacağım, lütfen yorum yapmayı ve kitabı tavsiye etmeyi unutmayın. :) Sizin için yine özgün ve kaliteli bir kitapla geldim. Güzel yorumlar, en büyük motivasyonum ❤️ beni yeni okuyanlar kendini belli etsin lütfen. 💐

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

30 Days to Freedom: Abandoned Luna is Secret Shadow King

read
313.0K
bc

Too Late for Regret

read
303.7K
bc

Just One Kiss, before divorcing me

read
1.7M
bc

Alpha's Regret: the Luna is Secret Heiress!

read
1.3M
bc

The Warrior's Broken Mate

read
142.1K
bc

The Lost Pack

read
423.1K
bc

Revenge, served in a black dress

read
150.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook