Bunu bir davet işareti olarak aldı ve parmaklarını ondan uzaklaştırdı. Bir eliyle bacağına yukarı kaldırdı ve sertliğini diğer eliyle ona soktu. Daha sonra yüzüne doğru eğildi ve dudaklarını yavaşça test ederek eşsiz tadının tadını çıkardı. Böyle bir yumuşaklık, böyle bir ipeksilik! Kendi kendine düşündü. Tıpkı portakal çiçeği yağmuruna ilk tanık olduğunda hissettiği gibi bir duyguya kapıldı. Gözlerini kapattı. Dar bir alanda kenetlenmiş ve ıslaklıkla karışmış olan sertliğinin hissini sessizce yaşadı. Nemli ama uyarıcı hissetti. Bulutlar dağılmaya başladı ve ay parladı. yanlarındaki şeylerin altında Gölgeler belirdi
Pencereden vuran ay ışığının altında ona baktı. Cildi inci gibi bir ışık ile parlıyordu. Ay, onun üzerinde sönük kalıyordu. İyi çizilmiş kaşları her zamanki gibi mükemmeldi. Şehvetle kaplı çekici gözleri anlatılmamış sırlar tutuyor gibiydi.
Derin bir nefes aldı ve şaşkınlıktan hızla kurtuldu. Tüm düşüncelerin zihnini terk etmesine izin verdi ve bunun yerine bedeninin devralmasını sağladı. Her itişte ne kadar zor yaparsa o kadar derine inerdi. Karısını alırken havada zıplıyordu ama ona her zaman belinden aşağı doğru tutar ve canavarının üzerine geri iterdi. Zaman geçtikçe bacakları havada sallandığı için-kendini dengeleme şansı bile verilmemişti- düşmek istemediği için bacaklarını beline sarmaktan ve kollarını boynuna sarmaktan başka çaresi yoktu. Ama bunu yaparken eskisinden daha da sıkılaştı ve daha da derine inmesine sebebiyet verdi.
Gözleri onun hareketlerinde tehlikeli bir şekilde yer aldı. Kendini kontrol ederken küçük bir çığlık attı. Ayakta dururken ve kadın onun etrafına sarılırken hata yapması imkansızdı. Kendisini ondan uzaklaştırır ve sertçe geri gelip vururdu. Onu duvara dayadı. Fethine devam ederken kaplıcadan alıp da çok geçmeden çeşmesinin kontrolünü kaybettiği için karnından bacaklarına akan büyük miktarda ılık sıvıyı hissedebiliyordu.
Çenesini yukarı kaldırdı ve bir çift obsidyen göz, denizde yansıyan yıldızlar gibi derin, ona baktı. Düşüncelere dalmış bir şekilde bakarken, sıcak dudakları nazikçe onunkine dokundu. Dudaklarındaki sıcaklığı, dilinin ağzının içindeki titremesini hissedebiliyordu. Dudaklarını kemirdi. Kaçmasına izin vermedi. Sertliği bile hissedebiliyordu. Hâlâ içinde, her öpücükle daha da büyüyordu. Büyük bir dalga bir kez daha üzerine çöktü. Çünkü hâlâ içinde olan sertliğin her öpücükle daha da büyüdüğünü hissetti. Ağrıyan v*****sı o kadar hassastı ki herhangi bir küçük hareket, onu yoğun bir şekilde tetikleyecekti. Ona verdiği cevabı hissettiğinde gözleri parladı. Her şeyi serbest bırakırken kulağına hırladı. Tüm bu yıllar boyunca depolanan spermler, beyaz, köpüklü sıvı bir halde onun içine döküldü. Ağzına kadar doldurdu. Her şeyi hissederken ağzından sessiz bir çığlık çıktı.
Yakındaki karyola başlığına tutunurken yavaşça kendini Kemal'den uzaklaştırdı. Kadının arzulu ve telaşlı yüzüne derin düşüncelerle bakmaya devam ederken nefesini sakinleştirdi
Döndü Gama yorgundu. Zar zor hareket edebiliyordu. Karyolanın başlığına yaslandı. Kemal'in bakışlarının üzerine düştüğünü hissederken kendini dinlendirdi. Hemen gözlerinin içine yukarı baktı. Hafif bir ay ışığı temiz ve kırışık olmayan elbisesinin üzerine düşmüştü. Döndü Gama, elini saçlarına çarptı ve öncekinden daha da berbat bir hale getirdi. Saçlarını kulağının arkasına sokmak için uyuşmuş kolunu uzattı.
Elbisesini aldı ve kurtlardan kaçan küçük bir tavşan gibi banyoya doğru koştu
Döndü Gama, Kemal'in ona verdiği havluyu tuttu ve yatağının yanına oturdu. Penceresinin dışındaki parlak aya baktı ve iç çekti. Vücudunun zevkten nasıl titrediğini, Kemal'in her bir dokunuşuna nasıl tepki verdiğini hatırlayınca gülümsedi. Zevkten, hazdan sarhoş olabilir, ölebilirdi. Düşünmediği zamanlarda bile aklına geliyordu.