Adem, ruhu ile mahallede dolaşırken soğuk bir sessizlik hissetti.
Zeynep artık yoktu; onun ölü bedeni, mahallede görünmez bir boşluk bırakmıştı.
Ama bu boşluk sadece fiziksel değildi; her köşe, her sokak lambası, her taş… bir yankı gibi onu hatırlatıyordu.
Adem fark etti: Zeynep’in ölümü sadece bir başlangıçtı.
Bu ölüm, görünmez bir zincirin ilk halkasını oluşturmuş, mahalledeki tüm enerjiyi değiştirmişti.
Zeynep’in annesi mutfakta tek başına oturuyordu.
Çay fincanı soğumuş, elleri titriyordu.
Dışarıya baktı; sokak boştu ama sessizlik uğursuz bir bekleyiş gibiydi.
Adem onu izledi; müdahale edemiyordu. Ruh olmanın laneti buydu.
Aniden elektrikler gitti. Ev karanlığa gömüldü.
Zeynep’in annesi titreyerek mum aradı ama mum yoktu.
Bir gölge hareket etti.
Ve gölge hızla üzerlerine çöktü.
Adem çığlık atmak istedi ama sesi yoktu.
Sadece izledi.
Kadın birden yere yığıldı.
Göğsü boştu sanki; nefes almıyordu.
Gözleri donuk, dudakları hafifçe aralıktı.
Adem’in ruhu bile bir an dondu.
Zeynep’in annesi ölmüştü.
Leyla odasında sessizce duruyordu.
Ayşe yanında, yüzü taş gibi donuk.
Geçmişin sırları ağır bir gölge gibi üzerlerine çökmüştü.
Leyla titreyerek konuştu:
“Her şey… Mehmet’in defteri… O geceden kalan her sır… Hepsi… açığa çıkabilir.”
Ayşe başını salladı:
“Zeynep’in ölümü sadece başlangıç.
Her şey birbirine bağlanıyor. Ve seni… Leyla… seçildin.”
Leyla gözlerini kapadı, derin bir nefes aldı.
Ama nefes alamıyordu; göğsüne bilinmez bir ağırlık çökmüştü.
Adem sessizce izliyordu.
Mahallede sessizlik ölüm kadar keskinleşmişti.
Her ev, her kapı, her pencere bir tehdit gibi görünüyordu.
Salih sokakta bir gölge gibi duruyordu.
Hasan’ın bodrumdan çıkan tıkırtıları, Adem’in ruhuna sızıyordu.
Esra ise sessizce mahalleyi izliyor, kötülüğü sessizce yayıyordu.
Adem ilk kez şunu hissetti:
Herkes bir rol oynuyor.
Kimse masum değil.
Ve hiçbir şey durdurulamaz.
Zeynep’in annesi yerde yatarken, Adem fark etti ki etrafındaki hava titriyordu.
Sanki odadaki her eşya, her köşe, her gölge… ölümün yankısıyla titriyordu.
Adem’in gözleri kapanıyordu ama ruhu hâlâ izliyordu.
Kadının kalbi durmuştu.
Ama sadece bedeni mi ölmüştü, yoksa ruhu da başka bir yere mi sürükleniyordu?
O sırada Ayşe, Leyla’nın kulağına eğildi:
“Geçmişte sakladığımız sırlar seni şimdi kurtaramayacak.
Ama belki… onları bilmek… seni hazırlar.”
Leyla nefesini tutmuştu.
Kendi geçmişiyle yüzleşmek zorundaydı.
Çünkü Mehmet’in planı, Zeynep’in ölümüyle birlikte bir sonraki kapıyı, yani onu hedef almıştı.
Adem mahalleye bakarken birden fark etti:
Gölgeler hareket ediyordu.
Salih bir anda sokak lambasının altında durdu.
Ama bu sıradan bir duruş değildi; gözleri tamamen boş, elleri titriyordu.
Sanki o da bir parçaydı; ama hangi parçaydı, bilinmiyordu.
Adem bir adım attı, gölgeler çoğaldı.
Duvardan duvara uzanan karanlık çizgiler, ölümün izlerini gösteriyordu.
Ve Adem ilk kez şunu fark etti:
Bu zincir sadece Zeynep’in ölümünden ibaret değildi.
Herkesin ruhu tehlikedeydi.
Ve bir sonraki halka çok daha korkunç olacaktı.
Leyla sessizce Ayşe’ye baktı:
“Ne yapacağız?”
Ayşe cevap verdi:
“Şimdi her şey açığa çıkıyor.
Geçmişin karanlığıyla yüzleşmek zorundasın.
Aksi halde… zincir sonsuza kadar sürecek.”
Adem, Zeynep’in artık sadece bir anı olduğunu bilerek geri çekildi.
Ama zihninde bir görüntü vardı: Zeynep’in küçük, donuk gözleri,
ölümünden sonra bile mahalledeki her gölgeyi takip ediyordu.
Ve o an Adem fark etti ki: gerçek dehşet, sadece şimdi başlıyordu.