Hasan’ın evine girerken Adem ilk kez gerçek bir korku hissetti.
Bu korku, yok olma korkusu değildi.
Bu, bir gerçeğe fazla yaklaşma korkusuydu.
Kapının ardında, Zeynep’e ait son iz vardı.
Bunu hissediyordu.
Ev sessizdi. Hasan dışarıdaydı. Polis aramalarından sonra birkaç gündür evine kimse gelmiyordu. Ama sessizlik güvenli değildi. Aksine, evin içi canlı gibi bekliyordu.
Adem salondan geçti. Duvarlar bu kez susmuyordu. İnce, boğuk sesler eşlik ediyordu ona. Fısıltılar değil… nefesler.
Bodrum kapısına yöneldi.
Daha önce polislerin açtığı aşağıya inen dar merdivenlerin arkasında, bu kez farklı bir şey hissetti. Duvarın bir kısmı… eksikti. Sanki orada bir boşluk vardı ama insan gözüyle değil, ruh gözüyle seçilebiliyordu.
Adem duvara yaklaştı.
Ve ilk kez, var olmaması gereken bir şey oldu.
Duvar içeri doğru açıldı
Gerçek bir kapı gibi değil…
Etin yarılması gibi…
İçerideki oda küçüktü. Nemliydi. Taş duvarlıydı. Tavan alçaktı. Ve odanın ortasında, yerde, titrek bir mum yanıyordu.
Mumun etrafına tebeşirle bir çember çizilmişti.
Çemberin içinde şunlar vardı:
Küçük bir örgü saç tokası
Bir çocuk bilekliği
Deniz kabuğu
Ve Zeynep’in kaybolduğu gün giydiği kırmızı elbisenin parçası
Adem o an anladı.
Zeynep’in bedeni buradan gitmemişti.
Zeynep’in bağı buradan koparılmıştı.
Duvarlar yeniden konuştu:
“Bağ koparsa beden düşer…”
“Beden düşerse kapı açılır…”
Adem çemberin ortasına yaklaştı.
Ve bir anda görüntüler onun içine aktı.
Zeynep’in elinden tutan Hasan…
Bodrumun karanlığı…
Mehmet’in sesi…
Esra’nın kadife gibi yumuşak ama zehirli dokunuşu…
Ve Zeynep’in fısıltısı:
“Annem gelmeyecek mi?”
Adem o an tamamen kontrolden çıktı.
Çemberin etrafında dönmeye başladı.
Bütün varlığını yoğurdu, sıkıştırdı, zorladı.
İlk kez:
Bir nesne yerinden kıpırdadı.
Deniz kabuğu hafifçe yuvarlandı.
Bu küçük hareket… ama evren açısından bir çığlıktı.
Aynı anda Leyla evde çığlık attı.
Göğsünü tuttu. Dizlerinin üzerine çöktü.
Ayşe başucundaydı.
“Temas ediyor…” dedi Ayşe.
“Adem ilk kez maddeye dokunuyor.”
Leyla ağladı:
“Kendini yok edecek…”
Ayşe başını iki yana salladı.
“Hayır.”
“Ya kapıyı kapatacak…
Ya kendisi kapı olacak.”
Gizli odada mum birden söndü.
Oda zifiri karanlığa gömüldü.
Adem artık yalnız değildi.
Karanlığın içinden bir siluet çıktı.
Uzun, ince, eğilmiş bir varlık…
Yüzü yoktu.
Ama Zeynep’in sesi vardı.
“Adem abi…”
“Annem çok ağlıyor…”
Adem diz çöktü.
“Seni almaya geldim,” dedi.
Varlık hafifçe titredi.
“Ben artık yalnız Zeynep değilim…” dedi.
“Ben kapıyım…”
O anda evin içinde şiddetli bir sarsıntı oldu.
Hasan dış kapıda donakaldı.
Mehmet aynı anda başını kaldırdı.
Esra gülümsedi.
Salih sokağın ortasında yere çöktü.
Ve Ayşe fısıldadı:
“Başladı…”
Adem çemberin içine girdi.
Bu, bir ruhun yapmaması gereken bir şeydi.
Zeynep’le arasındaki sınır inceldi.
Dünya ile öteki arasındaki perde yırtıldı.
Ve Adem şunu gördü:
Sonraki kaybın kimi alacağını.