Zehra Hanım, utangaç kızı içeri davet ederken gözlerinin şenlenmesinden memnundu. Onu ve annesini birkaç davette görmüş, fakat kız daima usturuplu, göze batmayan kıyafetler giymişti. Oysa şimdi karşısında, adeta bir afet-i devran duruyordu. Oğlunun bu kıza neden bu kadar takıldığını, evlenmek için neden böylesine ısrarcı olduğunu artık çok daha net anlıyordu. Lavinya’nın annesiyle babasına karşı pek sıcak duygular beslemese de kıza diyecek tek bir sözü yoktu. Aslına bakılırsa, onu tam anlamıyla tanıdığı da söylenemezdi. Fakat bir konuda emindi: Oğluna güveniyordu. Oğlu, faka basacak bir çocuk değildi. Babası hayattayken bile, onun en ağır işlerini Poyraz üstlenirdi. Babasının ölümünden sonra da konumunun hakkını fazlasıyla vermişti. Şimdi, yeraltı dünyasında sözü her zamankinden daha çok

