Bu Ben Değilim Ben Kimim

990 Words
Karşımda gördüğüm surat yüz küçük bir çocuğa aitti belki 13 14 yaşlarında emin değildim. Simsiyah gözler ilk dikkatimi çeken şey olmuştu. Gözlerin altı morarmış ve çökmüştü. ellerim daha sorna saçlarıma gitti. boynuma kadar uzanan siyah saçları ellerim ile dağıtmaya çalıştım, saçlar ellerim arasında kayarken "yağlı" dedim yıkanmamış ve bakımsızdı. Aynadaki solgun yüze bakarak çok şey söyleyebilirdim ama önce kim olduğumu bulmam lazımdı. Ve gerçek bana ne olduğunu. masadaki kitaplara tekrardan göz gezdirdim. Kapak kısmındaki Telefondaki kadının da bana söylediği ismi farkettim. -Vayne SALAS. "Bu çocuğun ismi mi? Vayne salas" diye zihnimde tekrarladım. "yani ben ölmüş müydüm?" Benim için yazılan biyografi kitabı aklıma geldi. Ardından ise ağzımdan hafif bir kıkırdama çıktı. " hıh! o savaştan sağ çıkmamın imkanı yoktu. En son yaptığım saldırının neyime mal olucağının bilincindeydim." Aynada gördüğüm bu genç bedeni incelerken "anlaşılan ruhum ve manam bu bedene geçti." Zihnime bu düşünceden sonra kadının kubbe deki ilk günüm olduğunu söylemesi aklıma geldi. "S*KTİR YA!!" Bir taraftan içimden küfrederken yatağın yanındaki pencere ye uzandım. pencereden dışarı bakınca ağzımdan bir kahkaha daha çıktı. -AHHAHAHAHAHA!!! -Evet dedim - evet burası LANET OLSUN! kubbe!! 10 sene önce mezun olduğum okula tekrardan bakarken. "İnsan alanınının en prestijli okulu" Ellerim gerçeği fark ettikten sonra bile hala pencereye kilitlenmişti. Kubbe'nin Bal peteğine benzeyen altıgen tavandan güneşin tüm sıcaklığı ile yüzüme vuruşunu hissettim. bunu kubbe de okuduğum süre boyunca her gün yaşamıştım. Ancak kubbe benim okuduğum zamankinden çok da farklı değildi. Üzerinden 10 seneye yakın vakit geçmiş olsa bile ana bina tam karşımda duruyordu. içeriye girmeye çalışan kubbe öğrencilerini görüyordum. Ana binanın hemen yanında antrenman alanı vardı. "devasa" Ona bakmak esli anılarımı akla getirdi, turnuva zamanları hıncahınç olduğu zamanları düşünmek yüzümde ufak bir tebessüm kondurdu. Ana binanın arka tarafında ise saha antrenmanlarının yapıldığı ormanlık alan varken diğer tarafta ise her yılın en başarılı ilk 20 öğrencisinin kalabildiği kalkan binası vardı. Eskiden kaldığım yer orasıy........ Aniden bir aydınlanma geldi. "kalkan binası oradaysa......... burası" bir iç çektim. -Burası -Burası tırpan binası yani en kötü potansiyelli öğrencilerin kaldıkları yer. -Ahhhhh!! dedim -harika! neden bedenimin bu kadar güçsüz olduğunu sonunda anladım. Bi an duraksadıktan sonra " bu beden benim değildi. Nasıl oldu da alevlerimi kullanabildim." Diye düşünürken buldum kendimi. Ardından yere oturup mana çekirdeğimin içindeki manayı hissetmeye çalıştım. Bacaklarımla bağdaş kurarak otururken. İçimdeki manaya Odaklanmaya çalıştım. Eski halimden eser olmasa da çekirdeğim bir güneş gibi kıpkırmızı parlıyordu. "gücümün çoğunu kaybetmişim gibi duruyor" yeteneğim alev büyüsüydü nadirliği geç, çoğu kişide olan bir büyüydü. ancak benimkini diğerlerinden farklı kılan şey alevimin manayı parçalamasıydı. Alevlerimin bu özelliği sayesinde çoğu yerden en güçlü diye adlandırılmıştım . bana genelde kızıl Büyücü derlerdi. Karşılaştığım son canavar dışında kimse alevlerimden kaçamamıştı. O anı hatırlayınca yüzüm buruştu. -Acaba! o canavarı yenebilmiş miydim. Zihnim beni hatıralarımda ki son savaş sahnesine atmak isterken Aniden kırmızı mana çekirdeğimin yanında bir şey farkettim. "BU DA NE?" Gözlerimi kapatıp tekrardan meditasyon yaparken Dikkatlice çekirdeğimdeki manamı oraya kanalize ettim. Bunu yapmam sonucunda aniden keskin bir acı vücudumu sardı. -Ahhhhh! Kafamı dizlerime kadar büküp acının geçmesini bekledim. "lanet olsun bu çok acıttı." acı biraz daha dayanılabilir olunca tekrardan odaklandım. Kızımızı çekirdeğimin yanındaki şeye dikkatlice bakınca -Bu! dedim -başka bir mana çekirdeği mi? Olabilir mi? Yoksa diğeri vayne e ait olan çekirdek mi? Neden dayanılmas bir acı hissettiğim ortadaydı. "2. Çekirdekteki mana kendi mana çekirdeğime karşı gelmiş olmalı" diye düşündüm. Bu yeni bulduğum Kendi çekirdeğime göre oldukça küçüktü. içerisindeki mana da alev bazlı değildi bundan emindim. Ama ne olduğunu da çıkartamadım. Bunun ardından odaklanıp daha da dikkatli baktım. Göğsümün ortasındaki parlak Yeşil renk gözümü alırken, " rüzgar bazlı olabilir." diye düşündüm . Yeni bulduğum çekirdekteki manayı Kullanmaya çalıştım. Ancak ilk birkaç denemem sonuçsuz kaldı. çekirdekteki manayı mana yollarıma bir türlü geçiremiyordum. bir şey beni engelliyordu. Ardından gözüm yerdeki belli belirsiz lekelere takıldı. Odanın tabanındaki mor renkteki sıvılara bakakaldım. Mor renkli sıvıların içindeki manayı sezebiliyordum. İzler yatağın altında çoğalıyordu. Eğilip yatağın altına girdim. yatağın altında kapağı olmayan boş bir şişe duruyordu onu ordan çekip pencereye doğru tuttum. içinde az bir miktar mor sıvıdan kalmıştı. Burnumu şişenin açık ucuna getirip kokladım. yüzümümün birden ekşimesi ile. "bu" dedim -diğer çekirdeği kapatan şey sanırım bu ilaçtı. -bir tür doping. "çocuk bunu güçlenmek için almış olmalı " Aklımdan bu fikrin geçmesinin sebebi Tabiki de kubbedeki rekabetti. kubbe deki rekabeti biliyordum ve ben de dahil olmak üzre çoğu kişi de daha hızlı güçlenebilmek için her şeyi yapardı. Bilinmedik ilaçlar içmek de buna dahil. Ama bu çocuk için birşeyler ters gitmişti. Sebebi yüksek ihtimal ilaçtan kaynaklı değildi. Çekirdeği çok büyük değil bu yüzden yan etki yapmış olmalı ilaç onu zehirlemiş. " Bu nedenle mi diğer çekirdeği kullanamıyorum, mana yolları ilaç yüzünden kapandığı için mi" Zihnim olayı olabilicek en mantıklı şekilde çözmeye çalışırken, bu durumdan kaçmak için ne yapmam gerektiğini düşünemem lazımdı. Aklımda aniden bir fikir belirirken. - o zaman ...... deneyelim bakalım etkili olucak mı? Odanın içinde yankılanan sözlerimin ardından Alev çekirdeğime odaklandım ve içindeki manayı bütün vücuduma gönderdim. Vücudum ısınıyordu. Manam içimde dolaşırken bunun işe yaradığını hissettim şonuçta ilaç mana bazlıydı ve alevim manayı yakıcaktı. Birkaç dakikanın ardından nefes nefese kaldım. Ellerim zeminden destek alıyor, düşmemi engelliyordu. "bu kadarcık şey beni bu hale getirdi" İçimden " muhteşem kızıl Büyücünün bu halini görseler acıyacak şekilde bakarlardı" diye iç geçirdim. Kendimi yerde biraz toparlamanın ardından "Şimdi işe yaramış mı bi deneyelim" Yeşil renkteki mana çekirdeğime odaklandım. içindeki manayı vücuduma serbest bıraktım. İlk başta biraz zorlansam da elimde bir rüzgar hortumu yapabildim. "tahminim yanlış değildi" Diğer çekirdek rüzgar bazlıydı. kırmızı olana kıyasla zayıflığı gözler önündeydi. "Bu kadar zayıf bir çekirdekle tırpan binasında olmak şaşırtıcı olmaz." Düşüncem zihnimde belirirken. Bunun artık bir önemi yoktu çünkü o bundan sonra benim çekirdeğimdi. Tarihteki ilk cift elementalist büyücüydüm. Ölen çocuk hakkında ne kadar üzülsem de o artık gitmişti. Vayne salas artık bendim ve onun vücudu artık benimdi. Toplarlanıp ayağa kalktım, ellerimi yukarıda birleştirip sağa sola doğru esnedim. acil işlerimin bir kısmı bitmişti. Şimdi ise ne yapıcağıma karar vermem gerekliydi. ölmeden önceki iblisin o sözleri beni uyandırdı. "bu bir başkangıç" "türününüzün yokoluşu kapıda" demişti. Gülümsedim. evet bu bir başlangıçtı. ama benim için!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD