Karşılaşma

1001 Words
-mananızın en aktif kullanımı için kanallarınızı etkili bir şekilde kullanmak şarttır. Çekirdeğinizi ne kadar çok geliştirdiğiniz yada nadir bir elemente yatkınlığınız olması onu, kullanamazsanız anlamsızdır. Dedi madam ester sorna bir anda sesi yükseldi. -sizce de öyle değil mi öğrenci vayne? Affalladım. Sadece bi anlığına dikkatim dağılmıştı ardından dersten kopmuştum. Ağzımdaki tükürüğü yutup -evet madam özür dilerim. Sabah kalkınca madam ester'in anlatıcağı dersin konusuna biraz göz gezdirmiştim. "Mana kanallarının pratik uygulaması" Bir büyücü olmanın temeli bu dersle başlardı. Büyücü elinden bir alev topu fılatmak isterse çekirdeğindeki manayı adeta kan damarları andıran mana kanallarından koluna getirmeliydi. Gayet kolay bir şekilde uyguluyabilsen de uzmanlaşması zordu. Hele ki yüksek seviye olduğunda kontrol etmeye çalıştığın mana barajdaki suyu tutmaya benziyordu. Barajı yıkmadan içindeki suyun bir kısmını dışarı çıkartmak gibiydi . Ne kadar az su çıkatmak istesen bir tepki ile karşılaşırdın. Madam ester bana göz devirip dersi anlatmaya devam etti. Tahtadan bir slayt açıp vücut kanallarımızın anotomisi hakkında bizi bilgilendirdi. -eğer sizden güçlü bir düşmanla karşılaştığınızda ilk yapmanız gereken şey onun mana kanallarını hedeflemek olmalı, güçte size üstün çıkıyorsa bunu eşitlemek size kalmış. Ardından: -Dersin geri kalanını uygulamalı yapıcağız ama bana bir gönüllü lazım . Bu gece kabusuma giricek o imza gülümsemesini yaptı ve: -öğrenci vayne neden derste öğrendiklerinizi tekrar etmiyoruz. "derste öğrendiklerimi tekrar etmek gibi bir amacım yok emin olun. Hele hele bana o şekilde bakarken imkanı yok." Bu durumdan çıkmam lazımdı, mana kanllarını kapattıktan sonra açılma süreci çok can sıkıcı olabiliyordu ki bunu yapıcak kişi madam Ester ise iş biraz kişiselleşebilirdi Bir an yine yanıma oturan sett e baktım. Göz göze geldik, suratımda hafif bir gülümseme oluştu. "Üzgünüm sett. Ama merak etme fedakarlığın boşa gitmiyicek. -Madam ester çok isterim ancak sett gönüllü olmak istiyormuş, kendisi söylemeye utanıyor. Tam bunu söylerken bir taraftan elimi Sett'in karnına getirip çimdik attım. Sett daha ne olduğunu anlamadan o anki acıyla ayağa zıplamıştı. -Vayne ne yapıyosun? Onu sattığımı fark edince Yüzüne hafif kızmış bir ifade takındı. -pekala buyrun öğrenci Sett. madem bu kadar ısrarcısınız. Sizin üzerinizde gösterelim. Madam ester'in bu laflarının ardından gülmemi tutmakta oldukça zorlanıyordum. Hatta sett bunu fark edince yüzü daha sert bir hal aldı. Ama sonuç olarak tahtaya çıkan o olmuştu. Dersin bundan sonra kalan kısmını hiç dinlemediğim kadar dikkatli dinledim. Sett bundan sonraki derslerde sürekli homurdansa da sadece omuz silkmekle yetindim. " Eğer yanımda oturmaya devam edicekse buna alışması lazımdı." Öğle arası, yemeğimi sett'le yerken eleine ve yanındaki arkadaşı da bize katıldı. Hala onun adını öğrenmediğimi farkettim. "Hmm. Belki bir ara sorarım. Ama şuan değildi." Masamızda her zamanki gibi hiç konuşma olmuyordu. Bu durum ortamı daha gergin yapmıştı. Sett puding' ini yerken masadaki ilk konuşmayı başlattı: -Dün dersten sonra eğitmen Arnold'un yanına uğradım. Bundan sonraki 2 ay sadece fiziksel güçlendirme yapıcağımızı söyledi. Dün olduğu gibi erken gidip antrenmana başlamak istiyorum. gelmek ister misin Vayne? Kendimi sett in sarı gözlerine boş boş bakarken buldum. "adamım masada 4 kişiyiz ve dün onlarda erken gelmişti." Kafamdaki düşünceleri dağıtıp: -neden olmasın. dedim sorna yanımdaki 2 kıza dönüp : -peki aranızda bize katılmak isteyenler var mı? Bu sorum üzerine olucak ki sett'in yüzü biraz daha anlaşılmaz bir hal aldı. -ahh! evet geliyoruz. Siz yanımızdayken Arnold biraz daha çekilebilir oluyor. Dedi Eleine Yanındaki kız ise başını sallamakla yetindi. Yemeklerimizi bitirip birlikte arenanın yolunu tuttuk. Günlerim bu şekilde devam edip gitti. Gün içinde madam ester'in derslerinde ecel teri dökerken öğleden sorna ise 4 kişi erkenden antrenman yapıyorduk. Yavaş yavaş birbirimize alışsak ta yemekhanede hala sesiz bir ortam bizi bekliyordu. Daha kötüsü ben hala o kızın ismini öğrenememiştim, artık sormaya da utanıyordum. Bu ufak detayların dışında odama çoğu gün gece 11 gibi girip ağrıyan bacaklarımın isyanı göz ardı etmeye, ardından uyumaya çalışıyordum. Şu anki ailemle pek fazla konuşmuyorduk. Yorgun olduğumu bahane edip kapatıyordum. Kendi kendime ne zamana kadar böyle devam edicek diye soruyordum. Bu arada unutmadan: Kendi biyografimi çöpten çıkartıp okumaya başladım fikirlerimin bi nebze değişiceğini umarak, ama yanılmamıştım, bu kitap çöptü. Sayfalar arasında dolaşırken çoğu zaman bu olay böyle olmadı diye düşünürken buldum. Bazı olaylar fazlaca epik hale getirilmişti. "Sahi hangi ruh hastası yazmıştı bu kitabı?" Kitabın arkasını çevirip yazarın ismine baktım. "N. L. Nawriet" İsim oldukça tanıdık gelmişti ama çıkartamamıştım. Hiçbir zaman isim ezberlemek yada arkadaş edinmekle işim olmazdı. Sorna aynı döngü en baştan devam etmeye başladı . Uyan, derse gir, antrenman yap, ta ki 2 ay sonraki eğitim derslerine kadar böyle devam etti. * * * Sophia'nın gözünden: -bildiğiniz üzere bugünden itibaren fiziksel antrenmanın yanında ayrıca silah eğitimi de alıcaksınız. Silah seçimini herkesin kendi isteğine bırakıyorum. Eski okullarınızdan buraya zaten bir temelle geldiniz. Size herşeyi en baştan anlatmıyıcam. Şimdilik silahlarınızı seçin ve aynı silah kullandığınız bir partner ile antrenman yapın. biz yukarıdan sizi izleyip ders sonunda eskik olduğunuz yerleri söylüyüceğim. Dedi Arnold Konuşmasının ardından grubumuzda bulunan herbir kişi kendine uygun silahı seçti. Bense ortaokulda kullandığım kısa kılıçları aldım. Bıçakların uçları birbirimize olası zararlar vermeyelim diye köreltilmişti. Dengesi de çok iyi olmasa da kubbe standartlarında diye düşündüm. Etrafıma bakıp partner aramaya çalıştım. Ama kılıç seçen kişiler çoktan eşleşmişti. Geriye kalan tek kişi ile göz göze geldim ve o kişi Vayne'di. "belki de o kadar kötü olmaz" Kılıç ustalığındaki hünerlerimi biliyordum. Biraz olsa bana ayak uydurabilse yeterdi. Amacın onu yenmekten ziyade eğitmenlerin gözüne girebilmekti. -Vayne dedim beraber çalışalım mı? Sanki uzun süre benim sormamı bekliyormuş gibi anında. -olur. dedi . İkimiz de bize gösterilen küçük bir kare alanın içine girdik. Büyü kullanmamız yasaktı, sadece kılıçtaki hünerlerimizi göstermemiz istendi. Karşılıklı pozisyon alıp selam verdik. İlk atağı ben yapıcaktım. Düz basit bir saldırı ile başladım. Kılıcımı yukarıdan aşağıya doğru götürdüm. "eğer bu saldırıyı bile karşılıyamıyıcaksa kendime belki de başka bir partner bulmalıyım" diye düşündüm. Fakat saldırım son anda Vayne'in kılıcı ile buluştu. Sadece bir anlık o buluşmadan sorna kılıcım ve ben farklı bir yöne doğru gittik. "O" dedim benim dengemi bozdu. Tam bunu düşünürken Vayne'in kılıç tutan elinin yüzüme gömülmesiyle birkaç adım geriye gittim. Ağzımdan bir ahhh! sesi çıktı. Vayne'e dönüp -bu acıttı. Yüzünde sinirlerimi hoplatan bir gülümseme takınmıştı. -kadın olduğun için sana karşı hafif gidiceğimi sanma. Ben kadın erkek eşitliğine inanan biriyim. Yüzümdeki damarların çıktığını hissediyordum. "bugün, bugün senin ölüm günün olucak Vayne Salas."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD