Asya
Dükkanın bütün camlarını bitirip sonuncusuna geçtiğimde Nermin abla arkamdan seslendi.
"Kızım gel azıcık soluklan, sonra devam edersin."
Arkamı dönüp cevap verdim.
"Abla şunu da bitireyim otururum, şimdi yarım kalmasın."
"İyi madem, ben şu karşıdaki pastaneye gidiyorum yiyecek bir şeyler alacağım. Ne zamandır oturamadık, şöyle iki lafın belini kıralım."
Nermin abla çıkınca ben cam silme işine kaldığım yerden devam ettim.
Çalıştığım temizlik firmasıyla anlaşan Nermin ablanın dükkanına iki haftada bir gelir dip bucak temizlerdim. İlk gelişimden itibaren bana sıcacık davranan kadınla birkaç seferden sonra sırdaş oluvermiştik. İkimiz de tek çocuk olduğumuzdan belki, birbirimizi kardeş bellemiştik.
Nermin ablanın kendi mahallesinde orta hâlli bir kuaförü vardı. Etrafınca sevilip sayılan çok güzel bir kadındı. Sadece dışı değil içi de öyleydi, iyiliğinin dokunmadığı kimse yoktu.
Ben son camı da bitirip temizlik malzemelerini toplarken Nermin abla da pastaneden dönmüştü.
"Ay fırından yeni çıkmış börekler, sıcak sıcak.. Öyle güzel şeyler aldım ki Asya, bugün diyet falan yok!"
Nermin abla kilo problemi olmamasına rağmen yemesine içmesine çok dikkat ederdi. Ne zaman ben temizliğe gelsem perhizi bozar pastaneden aldığı bol kalorili pastaları, börekleri önüme dizerdi.
"Zahmet ettin Nermin abla, ne çok şey almışsın."
"Amaan yoruldun o kadar kız, sus da ye. Zaten bir cimciksin. Şurada düğüne ne kadar kaldı, ye de biraz ele avuca gel."
Nermin ablanın söylediğiyle anında kıpkırmızı olurken utançtan kısılan sesimle mırıldandım.
"Ya abla söylemesene şöyle şeyler."
"Hayatın gerçekleri bunlar güzelim. Ne demişler; yemeğin salçalısı, kadının kalçalısı!"
Nermin ablaya cevap vermeyip çatalımı batırdığım börekten bir ısırık aldım. Gerçekten de dediği kadar vardı, hem sıcacıktı hem de çıtır çıtırdı.
Havadan sudan konuşup karnımızı doyururken sırtımın ağrısı da yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı. Temizlik yaparken işime çok odaklandığımdan olsa gerek yorulduğumu anlamıyordum ama şimdi oturunca aralıksız çalıştığım dört saatin yorgunluğu tüm vücudumdan çıkıyordu.
Sıcacık çayımdan bir yudum çekip gözlerimi konuşan Nermin ablaya çevirdim.
"Eee ne yapıyor o Itır denen cadaloz, geberdi inşallah?"
Nermin abla üvey annemi hiç sevmezdi. Biraz kötü anlatmış olacağım ki neredeyse yolda tesadüfen görse saçına yapışıp hesap soracaktı. Ben bile kadına onun kadar kinli değildim.
"Yok, hala turp gibi."
"Ee boşuna dememişler, kötüye bir şey olmaz diye!"
Nermin ablanın sinirle söylenmelerine aldırmadan aklıma takılan konuyu açtım.
"Aman abla sen boş ver onu şimdi, asıl sen anlat."
Nermin ablanın gözleri elindeki böreğe takılı kalırken durgunlaşan sen tonuyla sordu.
"Ne anlatayım ki ben işte, bildiğin gibi öyle."
"Gelirken bir şeyler duydum ben ama?"
Ne yazık ki bu mahallede de dedikodu kültürü vardı. Yolda beni gören kadınlardan biri çevirmiş, aklı sıra ağzımı aramıştı ama o benden değil de ben ondan öğrenmiştim haftaya Nermin ablaya görücü geleceğini.
"Senin de kulağından bir şey kaçmıyor mübarek! Ayrıca o mahalleli ne demeye konuşuyor beni? Hepsinin saçını çarpık çurpuk keseyim de görsünler!"
Nermin ablanın tatlı tatlı söylenmeleri komiğime gittiğinden kendimi tutamayarak küçük bir kahkaha koyverdim.
"Bırak şimdi saçı da söyle, doğru mu duyduklarım?"
Nermin ablanın ben konuyu açar açmaz efkarlanan gözleri bir de hafif buğulanınca içindeki yangın bir kere daha gün yüzüne çıkmış oldu. Ben, o sevdiğine kavuşamıyor diye üzülürken Nermin abla az önceki neşesinden eser kalmayan sesiyle konuştu.
"Babamın arkadaşının oğlu. Babam çok seviyor, ailesini de çocuğu da. İyi, efendi, dürüst bir çocukmuş. İşi gücü de yerinde. Yani ben de geldim kaç yaşıma sonuçta, fena mı olur yuvamı kursam?"
"Ama abla sen başkasını seviyorsun, o ne olacak?"
Nermin ablanın gözünden tutamadığı bir damla yaş yanağına süzülünce sinirlenerek elinin tersiyle sildi.
"Neyi ne olacak? Bizden olmazdı zaten, çoktan kapandı gitti o defter! Neyse ben şu bulaşıkları kaldırayım."
Nermin abla kaçar gibi mutfağa gidince ben de keyifsizce ayaklandım. Kapıdan seslenip çıktığımı haber ettikten sonra evime gitmek için yola koyuldum.
Nermin ablanın dükkanı bizim eve yirmi dakikalık yürüme mesafesinde olduğundan toplu taşıma kullanmıyordum. Böylelikle hem o eve gidişim yavaşlamış oluyordu hem de temiz havayı içime çeke çeke yürümek azıcık da olsa iyi geliyordu.
Yine de bugün nedense hiç huzurlu hissetmiyordum. Nermin ablanın kavuşamadığı aşkı içime dert olmuştu herhalde ya da empati kurup durumu içselleştiriyordum, bilmiyorum. Keyifsiz adımlarım yolu arşınlarken sokağın başında gördüğüm sevdiğimle kocaman gülümsedim. İşte tüm dertlerimin dermanı yine en doğru zamanda karşıma çıkmayı başarmıştı.
Hızla gidip sevdiğim adama sarıldığımda o da aynı şekilde karşılık verdi.
"Beni bu kadar çok özlediğini bilseydim daha önce gelirdim ömrüm."
Sarılmayı bırakıp gülerek gözlerine baktım.
"Sanki bilmiyorsun seni her saniye özlediğimi."
Ali'm de aynı şekilde gülerek alnıma bir öpücük kondurdu.
"Merak etme ömrüm çok az kaldı, yakında beni özlemene hiç fırsat vermeyeceğim."
Ali'min sözleri beni yine uçsuz bucaksız hayallere daldırırken saatin daha erken olmasından yararlanıp sahile inmeye karar verdik.
Ali'me sarılmış denizin dibinde bir bankta otururken benden mutlusu yoktu ama bir yandan da Nermin ablayla imkansız aşkını kafamdan atamıyordum.
"Neye üzüldün sen bakayım, sabah iyiydin Asya'm? İşte mi bir şey oldu yoksa?"
Gözüme bakınca içimi gören sevdiğime buruk sesimle cevap verdim.
"Nermin abla için o kadar çok üzülüyorum ki Ali, haftaya istemeye geliyorlarmış."
Ali'm kaşlarını çatarak cevap verdi.
"E yok desin ömrüm, babası onu istemediği birine zorla verecek bir adam değil ki."
"Yaşım geldi artık yuvamı kurayım diyor, ikisinden olmazmış zaten."
Ali biraz sahile bakarak düşündü.
"Ben araştırdım biraz o Mehmet denen adamı, harbiden hiç sağlam pabuç değil. Haklı yani Nermin'in babası kızını vermemekte. Benim kızım gidip öyle bir adama aşık olsa eve kilitler, bir daha da dışarı salmam."
Kaşlarım duyduklarımla birlikte istemsizce çatıldı.
"O kadar mı kötü?"
Ali'm başını olumlu anlamda salladı.
"Kötünün de kötüsü, adamda her b.k var."
Üzüntüyle kafamı yeniden Ali'min göğsüne yasladım.
"Ama Nermin abla çok seviyor onu. Nermin abla ne kadar iyi bir kadın, sevdiği nasıl kötü olabilir ki?"
"Asya'm gönül bu işte, yapacak bir şey yok. İnan Nermin'in, babasının vereceği adamla evlenip yuvasını kurması onun için daha hayırlı olur. Mafya karısı olsun da hayatı mı kararsın kızın?"
Hızla başımı iki yana sallayarak reddettim.
"Yok yok, Allah korusun."
Ali bana biraz daha sarılarak saçımın üzerine küçük bir öpücük kondurdu.
"Hem sen de üzme kendini, su akar yolunu bulur. Nermin de zamanla unutur o puştu. İyi bir kadın o; karşısına da temiz, düzgün bir adam çıkacağına eminim."
Başımla onu onaylayıp aklıma gelen saatle konuştum.
"Ali'm hadi kalk gidelim artık, saat geçmiş baya."
Ali istemeye istemeye yerinden kalkarken derin bir nefes vererek gözlerime baktı.
"Gidelim ömrüm, gidelim. Allah bize birlikte kendi evimize gideceğimiz günleri görmeyi de nasip etsin."