FAL
SELAM! SİZE BELA BELAYI ÇEKER'İN İLK BÖLÜMÜ İLE KARŞINIZDAYIM
SİZDEN BİR RİCAM VAR BURAYA BAŞLADIĞINIZ TARİH VE SAATİ YORUMLARA BIRAKIRSANIZ SEVİNİRİM
VE.....
LÜTFEN OKUDUKTAN SONRA YILDIZ TUŞUNA BASARSANIZ MUTLU OLURUM
KEYİFLİ OKUMALAR.
. . . . . > 1.bölüm
Sabah annemin beni tatlı öpücükleri ile uyandırdığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü benim harika anemin kafama su dökmesi ile yataktan zıplayarak kalktım.
"Anne bir kerecik düzgün uyandırsan?" dedim yüzümdeki suları temizlerken,
"Olmaz yer cücesi olmaz" benim en çok sinir olduğum şeylerden birisi boyumla dalga geçilmesi ve annem bunu bildiği halde sürekli yer cücesi, yer elması gibi şeyler söylüyor.
Canım annem!
"Anne bana senin gibi uyandıran tek birisini göster? lütfen böyle vicdansızlık olmaz ama" deyip yatak başlığına sırtımı verdim ve annemin vereceği cevabı merakla beklemeye başladım. Annem de işaret parmağını havaya kaldırıp kendini gösterdi.
"Bende anneyim öyle değil mi? anneliği seviyorum ya" deyip kapıya ulaştı ve çıkmadan önce son kez dönüp bana baktı "Hem kızlar aradı evi, duymamışsın yarım saate gelirler hazırlan hadi" deyip beni biricik odamda yalnız bıraktı.
İlk komedinin üzerinden telefonumu alıp cevapsız çağrılara baktım. Hım Aylin'den on cevapsız Meltem'den yedi cevapsız çağrı var ve bu demek oluyor ki kızlar geldiğinde beni kesecekler.
Hızlıca giyinip aşağı indim. Annem kahvaltıyı hazırlarken babam da masada gazete okuyordu. İlk annemin sonrada babamın yanağına sulu bir öpücük bıraktıktan sonra "Günaydıııııııın" dedim gülerek ve masaya oturdum.
"Günaydın prensesim" dedi babam ve sonra da anneme dönüp "Aslında gün sadece bize aymış gibi duruyor? anana baksana" diye kulağıma fısıldadı. Anneme bakınca tabağına işkence ediyordu e bu sefer annelik taslama sırası bendeydi.
"Anne nimetle oynama." dedim gülerek. "Sana ne? kız sıçan" deyip kafama zeytin attı. "Anne hayırdır ya? bu gün fazla asabisin"
"Boş ver aman, iş meselesi" diye kestirip attı tam ağzımı açıp 'ne' diye soracaktım ki kapı çaldı.
Kapıya koşturarak gidip açtım. Meltem ile Aylin ben açınca direk eve daldılar. Zaten kendi evleri gibi kullanıyorlardı sorun yok yani...Onlar mutfağa geçerken bende onları takip ettim.
"Ne haber Barboros amcacığım" diye gösterdi her zaman ki yalakalığını Meltem. "İyilik kızım ne olsun" diye cevapladı babam. Onlar kendi aralarında selamlaşırken bende masaya oturup kahvaltıma son hız devam ettim. Aslın da kahvaltı yapmaktan nefret ederim ama annem olunca alnım da terlik izi çıkmaması için yemem lazım.
"Kız Serap teyzeciğim ne bu surat" ah! demek ki annemdeki huzursuzluğu bir tek babamla ben anlamadık. "İşlerle ilgili kızım siz bana bakmayın" dedi ve tekrar kahvaltısına devam etti. Annem aynı bana gösterdiği ilgiyi kızlara da gösterirdi tabi onların anneleri de bana.
Babam masadan kakıp yanağımı öptü sonra da veda edip işe gitti. "Serap teyzeciğim bugün kafeye gidebilir miyiz?" İzin işleri Aylin'den sorulur gerekirse annemin başının etini yer ama o izni koparır. "Nereye?" Annem aslında katı kuralcı değildir ama konu ben olunca işler değişir hele ki kızlarla isem, çünkü tam bir baş belasıyız ve ailelerimiz genelde bizi karakoldan toplar.
"Bostanlı kafe" diye yanıtladı Meltem annem de "E iyi madem ama başınıza bela falan sokmayın oyarım gözünüzü" anneme öpücük atıp evden çıktık.
Kafeye gelip masalardan birine oturduk sonrada Türk kahvesi sipariş ettik. "Ay Gökçe sende burdaymışsın" dedi Safiye teyze. "Buradayım tabi safiş teyzoşum. Kahve sipariş ettik bi bakarsın falımıza artık" dedim gülümseyerek. "Tabi tabi gelirim az sonra" dedi ve yanımızdan ayrıldı. Kahvelerde geldikten sonra Meltem "Kim kız bu Safiş mi ne?" diye sordu. Aylin'de merak eder gibi kafasını salladı "aynen bende merak ettim"
"Bazen kafam esip çıkıyorum ya işte o gün buraya gelmiştim. Safiye teyzeyi gördüm dertleştik falan sonra kahve falıma baktı dedi ki 'sen yakın bir zaman da yolcusun' demişti. O olaydan iki gün sonra tatile Bursa'ya gitmiştik. Yani dediği doğru çıkmıştı arada karşılaşırız böyle"
"hım anladım ama ben inanmıyorum öyle şeylere o yol bütün fallarda çıkıyor" dedi Aylin ve hepimiz kahkaha atmaya başladık çünkü dediği şey kesinikle doğruydu.
"Kanka yalnız bizede bir şey söylemiyorsun ya" dedi Meltem sonra da dil çıkardı.
"Kankacım yalnız siz de söylüyorsunuz 'inanmıyoruz öyle şeylere' diye bende söyleme gereksinimi, duymadım. Hem susun Safiye teyzeciğim geliyor" diye uyardım.
Safiye teyze ile biraz sohbet ettikten sonra kahvemi alıp salladı sonra da "Neyse halin çıksın falın" deyip kahveyi açtı. Biraz bakındıktan sonra "Hmm ben burda bir kısmet görüyorum" dedi.
Safiye teyzenin bu deyişiyle kızlar da dikkatlerini buraya verdi.
Meltem sabırsızlıkla "Nerde tanışıcaklarmış"
Aylin "Nasıl? nerde? ne zaman? kim..." diye sormaya devam ederken ben
"Yeter bi susunda baksın safişim" kızlar hemen sustular. Safiye teyze inceledikten sonra kaşlarını çattı sonra "Valla kızım burda parmaklıklar falan var tam anlamadım" dedi
"Neyse hadi bir daha görüşmek dileğiyle" dedikten sonra beni öptü ve gitti.
&
Yolda eve gitmek için yürürken Savaş, Eren ve Can ile karşılaştık, bunlar eski lisemizde olan bir çete grubu gibi bir şeydi. Kızları kandırırlar, çömezleri de okulu dar ederlerdi. Tabi bu bize de yapıldı ama onlara hadlerini bir güzel bildirmiştik.
Ama merak etmeyin biz bu salaklara kanmadık, çömez olduğumuz için bizimle çok uğraşmışlardı o kadar.
"Oooo kızlar, zaten güzeldiniz şimdi daha da güzelleşmişsiniz" klasik asılma lafları.
"Yalnız Savaş bunların modası geçti, kendinize özgü bir şey bulun" Aylin'e hak verir gibi kafamı salladım ve "Biraz daha asılırsanız sonumuz karakolluk olacak" dedim.
Savaş gülüp "Hadi canım, ne yaparsın?" alayla söylediği cümle beni delirtince saçlarını tuttuğum gibi dizime geçirdim.
"İşte bunu yaparım Savaş efendi" Aylin ve Meltem de diğer çocuklara girişmişlerdi. Kavgayı ayırmak yerine dışarıdan kahkahalarla izleyen insanlar da sonun da polisi aradılar.
Ulan! polisi aradılar
-----
Beğenip yorum atmayı unutmayın
Diğer kitaplarıma da bir göz gözderin isterseniz
*
. . . . . > 2.bölüm
"Kızım siz hiç mi akıllanmıacasınız. Hele sen Gökçe hanım daha geçen gün buradaydın. Bir rahat durun sizle mi uğraşıcağız biz? Şimdi nezarethaneye gidin de aklınız başınıza gelsin dicem ama...nerde o günler"
Polisler geldikten sonra bizi karakola getirmişlerdi. Bizi sürekli yakından tanıyan Salim bey komserim de geldiğimizden beri sanki biz suçluymuşuz gibi bizi azarlıyor bir de yapmayın etmeyin diye tavsiyede bulunuyordu.
"Sedat amca kaç kere söyleyeceğim bizim suçumuz tok gerçekten bizi rahatsız ettiler bizde azıcık hırpaladık o kadar" dememle Savaş, Can, Eren bana döndü.
"Hırpalamak mı? resmen ağzımıza sıçtınız lan. Sarı şey resmen saçlarımı kökünden söktü" deyip kafasını okşadı Can.
"Hak ettin mi? Ettin daha ne konuşuyorsun valla bir daha olsa yine yaparım" Aylin'e baktığımda gerçekten de hiç pişmanmış gibi gözükmüyordu.
"Kesin sesinizi. Evladım şikayetçi misiniz?" diye sordu Salim bey komiserciğim
"EVET" dediler aynı anda sonra Savaş bana bakıp gözlerini kıstı. Onu ilk defa bu kadar öfkeli görüyordum istemesem de bir,iki adım geriledim. Sonra Savaş
"Sedat komiserim kızlar 1 saat nezarethanede kalsın da akılları başlarına gelsin. Bu süre zarfında da ailelerini arar haber verirsiniz?" Savaş'ın dediğini duymamla gözlerim yuvalarından çıkarcasına büyüdü.
"Hayır ya yapma bunu Salim amcacığım" dedim ama nafile 3 tane bayan komiser gelip bizi nezarethaneye doğru götürmeye başladı.
Nezarethanenin kapısına geldiğimizde bizi içeriye tıktı. Tabi ben hiç durur muyum?
HAYIR!!!
"Salim amca benim akrofobim var" diye bağırdım. Meltem kafama vurarak
"Mal o yükseklik korkusu ne alaka?" dedi. Valla stresten isimleri karıştırmışım ben ne yapayım?
Karşı taraftan gülme sesi gelince üçümüz o tarafa döndük.
AMAN TANRIM!!! didim bunlarda ne üç tane yunan tanrısı yere çökmüş bize gülüyorlardı. Bir saniye bi saniye BİZE Mİ?
"Gülünecek ne varsa söyleyin bizde gülelim" dedi Aylin.
"Var güzelim var" dedi içlerinden biri. Bende ayağa kakıp
"Güzelim falan derken hayırdır kardeş!" dedim ve demir parmaklıklara tutundum. Onlarda aynı bizim yaptığımız gibi demir parmaklıklara tutundu.
"Kardeş deme lazım olur" fazlamı yavşaklar? durun en iyisi onlara soruyum
"Fazla mı yavşak sın acaba?" diye sorup göz kırptım.
"Hayır siz buralara düşmek için fazla güzelsiniz" E ama yok arık
HAY LANET!
Aylin "Bakın gençler sizi bilmem ama biz buraya bize yavşayan birilerini dövdüğümüz için geldik. Bilmem anlatabildim mi?" diye tehdit ettiğinde erkeklere sırıttık.
Kafamı onlardan çevirip çıkışa baktığımda kapı açıldı ve içeri sinir bozucu üçlü girdi. Bizim tam önümüzde durup bize alaycıl bir şekilde baktıklarında dayanamayıp
"Ne var Savaş? bizi buraya tıktırttığın yetmedi galiba" dedim son derece sakin bir sesle
"Gökçe siz bunu hak ettiniz. Şimdi acıların çocuğu rolünü oynama" dedi Savaş. Bu sırada karşı tarafta olanlar tekrar yerlerine oturdu.
Onlardan gözümü ayırıp Savaş'a baktığımda yüzünde sinsi bir sırıtış belirdi. Parmaklarını parmaklıklardan geçirip saçlarıma doladı. Karşı taraftakiler dikkatle bizi izliyordu kızlarda ne yapacağıma merak ediyordu. E bizde meraklarını giderelim öyle değil mi?
Parmaklarını hızla iterek elimi parmaklıklardan geçirip saçlarına dolayıp çekiştirmeye başladım. Bu haraketim yunan tanrılarını şoke ederken ayağa kakıp kahkaha atmaya başladılar.
"Ya sen nasıl bir insansın acaba? herhalde deminkiler kesmedi seni, oğlum sen ne tür bir manyaksın ya?" hem çekiştirip hem söylenmeye başladım.
Can ve Eren de Savaş'ı kurtarmaya çalışıyordu kızlarda gülüyordu.
"YOK ARTIK!" Sedat amcanın sesini duyduğumda ellerimi saçlarından çektim. Salim amca yanımıza gelip Savaş'a baktı sonra bana dönüp sıkıntıyla iç çekti ve yüzünü sıvazladı.
"Gökçe sen akıllanmıyacak mısın?" diye sinirle soluduğunda başımı hayır anlamında salladım.
"Öyle olsun madem. Serap hanıma ve Barboros beye haber verdim ve onlar Meltem ile Aylin'in ailesini aramamamı söylediler. Yani anlayacağınız sadece senin annen ile baban geliyor" kızlar bu habere sevinçten çığlık atarken ben surat asıyordum.
"Yaaa niye Salim amca niye ben niye? hani bu dünya adaletliydi nerde adalet? WHERE İS THE ADALET?" diye söylendim tabi bu onları sadece kahkalara boğdu.
Sedat amca ile diğerleri gittikten sonra "GÖKÇE" diye bağırma sesi duyuldu. Kızlara ve yunan tanrılarına bakıp "Hakkınızı helal edin" dedim ve annemden yiyeceğim azar için kendimi hazırladım.
Komiser kapıyı açtıktan sonra annem sinirli babam da sırıtarak yanıma geldi. İlk babacım sarıldıktan sonra "Aferin benim güzel kızıma," deyip alnımı öptü. Bu haraket hem beni hemde diğerlerini şaşırttı. Anneme ise daha çok şaşırdım
"Gerizekalı evladım benim madem çocuğu dövüyorsun bari yumruk tekme falan da atsaydın en azımdan burda kaldığına değerdi, sen kime çektin ki acaba? hiç bana çekmemişsin salak kızım benim" kafama küçücük şaplak attı.
"Yani, şimdi siz kızmadınız mı?" diye sordum sırıtarak.
Annem bana 'sen haklıysan niye kızıyım mal kafalı kızım' diye bakarken babam da 'çocukları da iyi benzetmişsiniz' bakışı atıyordu. Bu arada ben bu bakışlara ne zaman isim koydum ki ya her neys.
"Anladım ben sizi sayın KAYA ailesi e hadi o zaman gidelim" hep birlikte çıkışa ilerlerken bir kadın "RÜZGAR" diye bağırdı ve o çocukların yanına gitti.
Annem sanki bir yerden tanıyormuş gibi gözlerini kıstı sonra ağzı hayretle büyüdü ve "Cansu?" dedi sorar biçimde. Komiser erkekleri çıkarttıktan sonra gitti adını annemin deyişiyle Cansu hanım ablam ise anneme baktıktan sonra "Serap" dedi güler bir şekilde ve birbirlerine sarıldılar.
"Nasılsın Barbaros abi?" babamlada selamlaştıktan sonra bize kendilerinin nerden tanıştığını söylediler. Eskiden aynı üniversitede okuyorlarmış sonra Cansu teyze iş için İstanbul'a gitmiş ama yinede görüşmeyi kesmemişler son bir kaç ay dışında tabi...
Dışarı çıkarken biz çocuklar olarak hiç konuşmuyorduk sonunda bizi farkeden Cansu teyze "Hangisi senin?" diye sordu. Babam da beni kolları arasına alıp saçlarımı karıştırarak "İkinci göz ağrımız Gökçe" evet yanlış okumadınız. Bir tane abim var o da üniversitesini tamamladıktan sonra master yapmak için Amerika'ya gitti.
"Ay maşallah aynı anası gibi pek bi güzel"
"Teşekkürler" dedim sırıtarak. Annem "Eee senin baş belan hangisi?" kadın ortada ki çocuğu göstererek "Oğluşum Rüzgar" dedi.
"Senin oğlunda gözünü senden diğerlerini Sedat'tan almış" dedi.
&
Kızları evlerine bıraktıktan sonra evimize geldik ama yalnız gelmedik çünkü Cansu teyzenin arabası da bizim durduğumuz yerde durdu.
Cansu teyze ve onun arkasından oğluşu Rüzgar geldi. "Siz burda mı oturyorsunuz?" diye sordum. Cansu teyze bana gülümseyerek "Evet tatlım 6A 8.katta oturuyoruz siz?" diye sorunca resmen içimden koca bie
YOK ARTIK!
dedim. Benim yerime annem cevapladı
"Desene altlı üstlü komşu olduk bizde 6A 7. katta oturuyoruz"
Büyük bir üzüntü ile Rüzgar'a baktım ve o sırıtıyordu
. . . . . > 3. bölüm
İlk defa sabah kimse demeden uyandım bu her ne kadar şüpheci bir durum olsa bile. Saate baktığımda ağzım 'O' şeklini aldı çünkü 12 nedir be abi... Ve ben 12 ye kadar uydum annem beni uyandırmadı.
Sabah rutinimi yaptıktan sonra aşağı mutfağa indim buzdolabına baktığımda kağıt gördüm. Yoksa...yoksa anam bizi terk mi etti vay ben nerelere gidem vay bu yaşta anasız kaldım.
Uyandığında Cansu teyzenlere git nedenini sorma ve eğer gitmezsen o yellow saçlarını keserim.
Yazıyordu, ne değişik annem var lan.
Ayakkabılarımı giyip yukarı çıktım ve zili aralıksız çalmaya başladım. Bir süre sonra kapıda Rüzgar belirdi.
"Ne alacaklı gibi çalıyorsun kızım uyuyoruz şurada" dedi. Tabi ben göz devirdim ve onu kenara itip eve girdim.
"Valla Rüzgar'cım buna alışman gerekecek." salona giderken de söylenmeyi ihmal etmedi.
"Ayy kızım hoşgeldin daha yeni mi uyandın dur ben sana kahvaltı hazırlıyım"dedi.
"Yaa Cansu teyzem gerek yok aç değilim" dedim ve gülümsedim ama o mutfağa girdi ve bana
"Olmaz ananın kesin emri var yemeden dışarı çıkarma dedi" diye bağırdı.
"Şaka yapıyosun dimi ne olur bana şaka yaptığını söyle lütfen Cansu teyze ben kahvaltı etmeyi sevmiyorum" evet kahvaltı etmeyi hiç sevmezdim annem bana zorla yedirirdi yada annem olmadığı zamanlar yemezdim.
"Biliyorum" dedi ve tekrar işine döndü.
Sinirle yerime oturdum ah anne ah başıma ne işler açtın. Kafamı başka yöne çevirdiğimde Rüzgarın gülmemek için dudaklarını bastırdığını gördüm.
Mutfağa baktım Cansu teyze büyük bir özenle kahvaltıyı hazırlıyordu yani...yaptığımı göremez.
Koltuktan yastığı alıp Rüzgara fırlattım ve bam tam on ikiden vurdum. Bu sefer o bana sinirle bakarken ve gülmemek için dudaklarımı bastırıyordum. Sonra Rüzgarın sanki aklına bir şey gelmiş gibi sırıttı.
Cansu teyzeye masayı kurmaya yardım ettikten sonra sandalyelere oturduk. Rüzgar
"Anne sen işe geç kalma ben Gökçe ile ilgilenirim" dedi ve bana sırıtıp göz kırptı.
"Peki madem size iyi eğlenceler" deyip sırıttı. Offf kadın yanlış anladı şaka gibi.
Cansu teyze evden çıktıktan sonra sinirle Rüzgara döndüm.
"Ya kadın yanlış anladı katıksız pekmez suyu" dedim ve yastığı fırlattım ama bu sefer tuttu.
Bana sinirle bakmaya başlayınca tırsmadım değil yani...Bir anda bana hızlı adımlarla yürümeye başlayınca geri geri yürümeye başladım.
"Yahh Rüzgar arkadaşım niye geliyosun üstüme acaba?" Tam önümde durdu sonra bana yastıkla vurmaya başladı.
"Ya mal mısın napıyosun beyinsiz ya ahh Rüzgar vurmasana ya apta- ay yani canım acıyor arkadaşım durur musun" durduktan sonra o bana sırıtırken ben ona sinirle bakmaya başladım.
"Bir daha bana bir şey atarken iki defa düşün" deyip göz kırptı sonra da masaya oturdu bende eve gitmek için hareketlendim.
Tam kapıyı açacakken Rüzgar açılmasını engelledi. Ben ona 'hayırdır kardeş' der gibi göz kırptım.
"Kahvaltı etmeden nereye yer elması?"
"Yer elması mı? hıh salak şey benim boyum tam ideal siz fazla uzunsunuz ve yemek yemicem" dedikten sonra kapıyı açacakken kapıyı kilitledi. Ben olayın şokundayken kolumdan çekiştirip masaya oturttu ve o da benim karşıma geçti.
"Hadi yee" diye uyardı ama omuz silktim. Ona baktığımda sabır dilenmeye başladı. Sonra bana dönüp tek kaşını kaldırarak
"Öyle mi" deyip sırıttı çatalla patates kızarması aldıktan sonra bana yedirmeye çalıştı ama dudaklarımı yememek için birbirine bastırdım.
Rüzgar da başını yukarı kaldırıp sabır dilendikten ve bir kaç mırıldanıp bana dönüp
"Yani illa zorlucam öyle mi" diye sorduktan sonra benim cevabıma hiç bakmadan burnumu sıktı. Bende burnumu kurtarmaya çalıştım ama çok sıkı tutuyo vijdansız
Nefessiz kalınca ağzımı açtım Rüzgar da fırsat bilip patatesi ağzıma tıktı. "Off tamam yiyeceğim allahın cezası hepte manyaklar beni bulur anasını" deyip yemek yemeye başladım.
"Sanki sen çok normalsin" deyince dilimi çıkardım.
&
"Ohaaa kanki bombelere gel bombelere"sahilde kayalıklara oturmuş olan biteni anlatınca Meltem ilk bu tepkiyi verdi.
"Biz bile sana yediremiyoruz Rüzgara bak nasıl da yedirmiş" Aylin bunu dedikten sonra ben somurturken onlar kahkaha atmaya başladı.
Sonra yanımıza "Kahkahanız bol olsun kızlar" dedi isminin Ulaş diye bildiğim çocuk. Ve üçü yanımıza oturdu.
Ama bizim mallar hala kahkahaya devam ediyorlardı.
"KIZLAR SİZE BİR KÖTÜ HABER VERİRİM APIŞIP KALIRSINIZ ÖYLE" diye sinirle bağırınca sustular sonra Aylin tek kaşını kaldırıp
"Neymiş o?" diye sordu herkes bana merakla bakarken ben kızlara sırıtarak bakıyordum.
"İki hafta sonra üniversite sonuçları açıklanıyor" dedim ve keyifle sırttım. Erkekler kahkaha atmamak için kendilerini sıkarken Meltem'in
"Rahat olun" demesiyle kahkaha atmaya başladılar onlar susunca Ulaş bana bakarak "Bu fenaydı dostum" dedi ve elini yumruk yapıp uzattı bende kendi elimi yumruk yapıp tokuşturdum.
Aylin "Bu yapılır mı be insafsız" dedi ve kınar biçimde bakmaya başladı.
Sadece omuz silkmekle yetindim. Sonra gözüm bir yere takılınca gözlerimi kocaman açtım.
"Ne bakıyon lan öyle" dedi Meltem. Başımı kızlara çevirdim ve erkeklerin meraklı bakışları altında
"İşte şimdi sıçtım" dedim.
. . . . > 4. bölüm
"Ne oldu kimi gördün?" diye soran Meltem'e bakıp 'bittim ben' bakışı attım. Hemen kayalıktan kalkıp "Gitmem lazım, sonra konuşuruz" deyip erkeklerin sorularına aldırmayıp koşarak oradan uzaklaştım.
Acaba yurt dışından ne zaman döndü diye düşünürken birisi tarafından tutulup arkaya çevirildim. Daha kim olduğuna bakmadan bile "İmdat! güzel bir kız kaçırıyorlar" diye bağırmaya başladım. Ta ki koca koca kocaman bir el tarafından ağzım kapanıncaya dek.
"Bir sus kızım be benim" Rüzgar'ın sesini duymamla rahatladım ve ona bakıp çemkirmeye başladım. "Ne öyle arkamdan sinsi sinsi yaklaşıyorsun?" kulağını tıkayıp "Bu nasıl bir ses!" diye homurdandı.
"Sen benim sesime kurban ol be, kıçımın kenarı" dememle tekrardan bana dönüp "Niye oradan kalktın, daha doğru kalktınız çünkü kızlar da senin ardından uçtular da"
Söylesem mi? söylemesem mi?
Bence en iyisi bilmemesi, bu konuyu nasıl kapatsam....hah! buldum.
"Rüzgar kafayı mı yedin? insanlar uçamaz ki" bir-iki dakika bana boş boş baktıktan sonra yüzünü buruşturup, "İğrençsin" dedi.
Üzgünüm yakışıklı jojuk, sana bu kötülüğü yaptığım için.
"Hadi eve gidelim" o da başını sallayıp önden ilerledi.
&
"Aman be canısı boşver" diyen Aylin'e umutsuzca bakıp "Ya neden ben büyün belaları üstüme çekiyorum" deyince Meltem pis pis sırıttı.
Bu sırıtma, az sonra diyeceğim şey seni çok sinir edecek sırıtmasıydı.
"Eeee ne demişler, bela bela'yı çeker"
İkisi birlikte hönkürmeye başlayınca onlara umutsuz vakaymış gibi bakıp kendimi yatağa attım.
Ayaklarımı duvara dayayıp kafamı da yataktan aşağıya sarkıttım, bu benim düşünce pozisyonum.
"Bir yerlere gidelim o zaman sıkıldım" sanki ikisi de bunu bekliyormuş gibi hemen ayağa kalktılar.
Ben siyah bir etek giyip üstüne kırmızı bir t-shirt giydim, Aylin kot şort lacivert bir bluz, Meltem de çiçekli bir elbise giyince aşağıya inip annemden izin almaya başladık.
"Anne karaokeye gidebilir miyiz?"
"Hayır" ne kadar da açıklayıcı bir anne.
"Ya Serap teyzem lütfen, vallahi billahi evde bunaldık yahu, bu nasıl yaz tatili ben anlamadım" Aylin direk duygu sömürüsüne başlayınca sırıttım.
"Tamam ama Barboros eve gelmeden gelin" anneme başımızı okey anlamında sallayıp dışarı çıktık.
&
İçeri girdiğimiz de Kolpanın Beni aşka inandır şarkısı söyleniyordu ve doğruyu söylemek gerekirse kim söylüyorsa sesi harikaydı.
Çocuk şarkıyı bitirdiğinde alkışladık, sonra ben sahnenin yanına giderek hangi şarkıyı söyleyeceğimi söyledim.
Şarkı bittiğinde alkışlar eşliğinde yerime oturdum, bir iki dakika sonra yanımızda haretlilik hissedince oraya baktığımızda bizimkiler olduğunu gördük.
"Sesin güzelmiş" diyen Rüzgar'a saçlarımı geriye savurarak "Tabikisi"dedim gülerek.
O da güldü bu hareketime ve bir şeyler mırıldandı.
"Anlamadım" bana bakıp sırıttı.
"Senle insan gibi konuştuğum için bugün şanslıyım"