Bölüm 17

486 Words
Ivan'ın yüzünü saatlerdir izliyordum. Birazdan güneş doğacaktı. Ve ben gitmeliydim. Yüzüne yaklaştım ama dudaklarımın tenine dokunmasına izin vermedim. Saç telleri yüzüme çarparken gerçeğin farkındaydım. Onu yalnız bırakıyordum. Vlademir adresi buldu. Ondan bir şey daha istedim. Beni bir süre saklamasını. Ivan beni her yerde arayacaktı. Beni bulmamalıydı. Eğer gitmeme izin vereceğini bilseydim, ona söyler ve iletişimimizi kesmezdim. Onu ziyaret eder, ona yardım ederdim. Ama izin vermezdi. Bu adamı artık tanımıyordum ve onunla kalmak istemiyordum. Ben bile bu durumu zor anlarken, o anlamazdı. Güneş gitmem gerektiğini hatırlatır gibi pencerelerden içeri sızmış ve yüzüme değmişti. Uyandırmaktan korksam da içimdeki dürtüye engel olamadım. Dudaklarımı yanağına değdirdim, ardından saçına ve en son dudaklarına. Sıcak değillerdi. Kendi gibi cildide buz gibiydi. Ona veda ediyordum. Küçük bir öpücük kondurdum alnına. Sakinleştirici almıştı. Uyanması zaman alacaktı. Gittiğimde daha kötü olacaktı. Bu yüzden Philip'e haber vermiştim. Onu tedavi alması için ikna edecekti. Philip sözünü tutar mıydı? Belki. Başarılı olur muydu? Belki de sadece kendimi kandırıyordum. Gittiğimde onunda iyi olmasını umut edip, hayatıma devam edecektim. "Elveda..." diye fısıldadım. Güneş şimdi Ivan'ın yüzüne değerken kalktım ve perdeyi kapattım. Güneşin yüzüne değmesini sevmezdi. Gülümsedim ve istemsizce tekrar yanına oturdum. Her şey aynı gibiydi. Sanki birazdan uyanacak, aşık olduğum gülümsemesi ile bana bakacaktı. Kollarına sığınıp öpücüklerinin tadını çıkaracaktım. Her şey aynı gibiydi ama değildi. Gözyaşım yanağıma değdiğinde parmağımla sildim. Kalktım ve kapının önünde duran çantamı aldım. Dışarıda ki adamların garipsememesi için küçük bir çanta hazırlamıştım. Ona bakmadım. Eğer bakarsam belkide vazgeçecektim. Kapıyı açtım ve hızla aşağı koştum. Yavaş adımlar atarsam sanki Ivan beni geri çekebilirmiş gibi geliyordu. Arkama bakmadan kapıdan çıktım ve çağırdığım taksiye bindim. "Havaalanı." dedim ve arkama yaslandım. Vlademir'in adamları orada olacaktı. Gözyaşlarımı artık tutmuyordum. Taksi hareket ederken, camdan baktım. Tanıdık sokaklar bir bir önümden geçiyordu. Ivan ile oturduğumuz restoranlar, alışveriş yaptığım mağaza... Kollarımı kendime sardım. Aniden bu havada üşüdüm. Artık onun dokunuşlarını bir daha asla hissedemeyecektim. Gözlerimi kapattım. Kendi kendime düşüncelere daldım. Ivan ile konuşur gibi. Sende mutlu ol Ivan... Hayattan vazgeçme. Eğer vazgeçersen... O zaman benimde mutlu olma şansımı alacaksın. Seni iyileştiremedim. Umduğun gibi seni eski haline getiremedim. Sandığın gibi güçlü değildim. Senin bu tavrına katlanamazdım. Düşündüğün gibi olmadı, aşkımız güçlü değildi... Belki de seni ben yok ettim. Eğer ben olmasaydım, belki de daha güçlü olabilirdin. İnsan yalnızken daha güçlü olmak zorunda. Kendimden biliyorum. Ne diyorum. Sen bunu benden daha iyi biliyorsun. Küçükken de güçlü olmak zorundaydın. Ama bu zamanda senin yanında ben vardım. Sadece senin güçlü olmana gerek yoktu ben senin yerine de güçlü olabilirdim. Ama şimdi o şansı ikimize de veriyorum. Yeniden başlama. Güçlenme şansını. Sana ve kendime. Orada beni ne bekliyordu? Ailem beni kabul edecek miydi? Hiçbir fikrim yoktu. Boş sayfaları olan bir romanı çeviriyor gibiydim. Hayatta öyleydi. Hiç bilmediğimiz halde yürüyor, sayfaları bir bir çeviriyorduk. Benim içinde yeni bir başlangıçtı. O sayfaları ısrarla güzel anılar yazmak için uğraşacaktım. İç çektim. Yeniden güçlü olmalıydım. Eskisinden bile daha çok. Hiçliğin içinde birinin elimden tutmasını bekliyordum. Karanlık günlere ışık tutmak ve yeniden yaşamak istiyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD