Eve döndüğümüzden sonraki gün Vlademir denilen adamın evine davet edildik. O adamı hiçbir zaman sevmemiştim. Üstelik böyle bir halde dışarı çıkmak istemezdim. Ama Ivan bana söz hakkı tanımadan kabul etti.
Sinirle üst kata çıktım ve kapıyı çarparak kapattım. Ivan saniyeler sonra odadaydı. Büyük bedeni korkutucu görünürken "Kendine hakim ol. " dedi ve yanımdan geçip banyoya gitti. Nefesimi bıraktım. Camı açtım ve temiz dağ havasını içime çektim. Sakin ol. Eğer sende sakin olmazsan, onu kaybedeceksin.
Korkarak banyoya girdim. Ivan traş oluyordu. Eskiden bana sorardı... Traş makinesini uzatıp "Hadi." derdi. Başımı salladım ve yanına gittim.
"Yardım edebilirim."
"Gerek yok." dudağımı ısırdım ve saniyesinde pişman olarak, ayak parmaklarımda yükselip dudaklarına yapıştım. Onu çok özlemiştim. Ivan kollarını belime dolamadı... Dudakları sertçe beni öpmeye başladığında, nefesim kesildi. Durmasını istemiyordum.
"Durma." dedim ve kollarını belime koydum. Ivan beni bekletmedi. Kıyafetlerimi çıkardı ve benimle birlikte oldu. Acı vericiydi. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Verdiği acıyı unutmak için gözlerine baktım. Eskiden acımı görmesinden korktuğum için ona bakmazdım. Ama şimdi bakabilirdim. Seviştik ama aşkla değil. O bana acı verdi. Acı. Ivan canımı ne çok yakıyordu.
***
Aynadan yansıyan gözlerime bakarken, Ivan'ın içeri girmesi ile dikkatimi ona verdim. Üzerinde ki siyah takım elbise ona çok yakışmıştı. Sarı saçları kısacıktı. Yüzü tertemizdi. Hiç sakalı yoktu. Yanına gidip omzuna sarıldım. "Çok yakışıklısın."
Hafifçe gülümsediğini hissedebiliyordum. Ivan beni geri çekti ve eliyle ilerleterek aynaya yasladı. Üzerimde ki kırmızı mini straplez elbiseye bakarken kaşlarını çattı.
"Çok açık değil mi?" dediğinde ciddi mi diye birkaç saniye durdum. Ciddi olduğunu görüp, güldüm. "Ciddisin! Şimdide elbiselerime mi karışmaya başladın?" sonlara doğru sert bir şekilde konuşmuştum. Elimde değildi. Beni kısıtlayan insanlara ömrüm boyunca gıcık olmuştum. Ama Ivan öyle değildi. Aniden rahatsız olduğumu hatırladı ve elimi öptü. Rüzgarda kalmış gibi titrerken "Çok güzelsin. " dedi. Onu öpmek istesem de kendimi tuttum. Birlikte aşağı indik ve araca bindik. Ona yakın oturdum. Kolları beni sararken, sanki yolun sonunda nefret ettiğim adama gitmiyormuş gibi rahat ve mutluydum.
***
Villanın bahçesine girdiğimizde gerildim. Ev bir şato gibiydi. Heybetli, büyük, görkemli. Tüm iltifatları taşıyabilirdi. Vlademir Ivan'a böyle bir ev yaptırmasını tavsiye etmişti ama ben istememiştim. Bu kadar gösteriş sevdiğim bir şey değildi.
Kapıda bizi görevliler karşıladı. Güler yüzle hepsini selamladım. Ivan elimi belime koydu ve centilmence yol gösterdi. Daha kaç kere buraya gelmişti? Ben sadece bir kez gelmiştim ve Vlademir'den hiç hoşlanmamıştım.
Düşüncelerim arasında salona geldim. Vlademir uzun boylu, orta yaşlı bir adamdı. Vücudu onu olduğundan genç gösteriyordu. 20'li yaşlarda ki bir erkeğin vücudu gibiydi. Kıyafetinden bile kasları belli oluyordu.
"Hoşgeldiniz." önce Ivan ile selamlaştı ve sonra bana dönerek, yavaşça beni inceledi.
"Ne kadar güzel olmuşsunuz." dediğinde nezaketen gülümsedim ve elini sıktım. Ivan'a döndü "Sevgilini buraya daha sık getirmelisin." dediğinde kaşlarım çatıldı. Ivan buraya sık sık geliyor muydu? Ivan durumu fark etti ve beni kendine çekerek alnımı öptü.
"Burayı sevmiyor." dediğinde Vlademir gür bir kahkaha attı ama bir şey demedi. Topuklu ayakkabı sesleri gelirken, istemsizce arkamı döndüm. Kızıl saçlı bir kadın bize doğru geliyordu. Vlademir'e sarılırken Ivan'ın gerginleştiğini hissedebiliyordum. Neden olduğunu anlamasam da ben de gerildim.
"Babacım..." diyen kız bize döndü ve "Evimize hoşgeldiniz." dedi. Sonunda yemek masasına geçtik.
Önce Ivan sandalyemi çekti ve sonra kendi oturdu. Karşımda ki kadına bakmadan duramıyordum. İsminin Angelina olduğunu öğrendim. Gerçekten çok güzel bir kadındı. İstemsizce Ivan'a baktım. Vlademir ile konuşuyordu. Rahat bir nefes aldım ve yemeğimi yemeye başladım.
Yemek bittikten sonra Vlademir ve Ivan başbaşa konuşmak için ayrıldılar. Giden Ivan'a bakarken, Angelina'nın bakışlarını hissedip ona döndüm. Hızla gülümsedi.
"Otursana." dedi ve yanında ki boş yere vurdu. Yanına oturmamı istemiyordu değil mi? Diğer koltuğa geçtim. Angelina bacak bacak üstüne attı ve kırmızı dudaklarında parmağını gezdirdi. Kaşlarımı çatarken, Angelina parmağını çekti ve "Kusura bakma. Makyajımı kontrol ediyordum." dediğinde başımı salladım. Kısa bir sessizlik oldu. Hava birden ağırlaşmıştı. Geceyle birlikte evin içide karanlıkta kalmıştı sanki.
"Ivan ile aranız nasıl?" birden sorduğu soru ile tekrar ona döndüm. Oldukça dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. Aklım başka yere gidecekken, kendimi tuttum. Muhtemelen Eva yüzünden soruyordu. Geriye yaslandım.
"İyiyiz... sanırım, olan onca şeyden sonra- hala birlikteyiz. " dediğimde ironik bir şekilde güldü ve dudağını ısırdı. Hareketi sinirle dolmama sebep olmuştu. Sert bir soluk aldım ve "Neden güldün?" dedim. Angelina şaşkınlıkla bana döndü "Güldüm? Hayır." hafifçe sırıttım.
"Aptal değilim. Dediklerim sana komik mi geldi?"
"Ah... Hayır elbette, hayır. Sorun o değil."
"Ne o zaman?" diye bağırdım. Sesimin tonunu kontrol edememiştim. Ne hakla? Olduğumuz durum ona komik gelmiş olabilirdi ama asla öyle değildi. Ben bu kadar acı çekerken, birinin buna gülmesi canımı yakmıştı.
"Sevgilin... Ona ne çok güveniyorsun Lana? Hem kör hemde aptal bir aşık mısın?" tam o sırada ben ne dediğini algılamaya çalışırken Ivan odaya girdi.
"İyi misin?" dedi ve yanıma geldi. Angelina'nın Ivan'a bakarken, sinirle büyümüş gözleri küçüldü ve yaşlarla doldu. Yoksa-Tanrım! Ivan'a mı aşıktı? Kör olduğumu söylemişti eğer Ivan bir yanlış yaptıysa. Hepsini gördü. Angelina ne düşündüğümü görmüştü. Gözlerini sildi ve gülümsedi. Soğuk durmaya çalışarak ona baktım. "İyiyim sevgilim. Sadece biraz yorgunum. Gitmeden önce lavaboya gitmem sorun olur mu?" Ivan elimi tuttu ve ayağa kaldırdı. Arkamı dönmeden önce Angelina'ya baktım. Beni takip et... Dedim gözlerimle. Anlamasını umarak. Ivan beni üst kattaki lavaboya götürdü ve Vlademir'in yanına döndü.
Aynaya bakmamaya çalışarak, hızlı atan kalbimi tuttum. Bir... İki... Üç... Neredeyse kalp krizi geçirecektim. Suyu açtım ve yüzüme attım. Beni korkutan neydi? Angelina Ivan'a aşık olabilirdi. Ivan oldukça yakışıklı bir adamdı ama... Beni asıl endişelendiren bu kadının ima ettiği şeydi. Ivan gerçekten onunla-
Adım sesleri duyduğumda heyecanla kapıya koştum ve açtım. Angelina beni gördüğünde durdu. Sanki beni hem bekliyor hemde beklemiyor gibiydi. Tekrar adımlar attı ve izin istemeden yanımdan geçip banyoya girdi.
Küçücük yerde onunla durmak, korkunçtu. "Anlat." dedim hemen. Sesim titriyordu. Lanet olsun ki titriyordu. Angelina klozetin kapağını kapattı ve oturdu. Uzun tırnaklarını düzeltirken, omzunu silkti. "Sor o zaman." bana baktığında oradan kaçmak istiyordum.
"Cesaretin varsa sor." gülümsedim ve arkamı döndüm. Derin nefesler aldım ve tekrar ona döndüm.
"Ne demek istedin?"
"Ne anladıysan o."
"Benimle oynama." Angelina uzunca bir süre bana baktı. Şuan her şey olağan derecede yavaş geliyordu.
"Oynayan ben değilim. Emin ol." Cesaretimi topladım. "Ivan'la aranızda ne geçti?" lütfen... Hiçbir şeyin olmadığını söyle. Ivan bana ihanet etmez. Asla. Lütfen beni gerçekliğe geri döndürme. Yavaşça dudaklarını oynattı "Seviştik." birkaç kelime. Geriye doğru sendelediğimde, Angelina ayağa kalktı ve beni tuttu. Dokunuşu beni iğrendirirken, kalan gücümle ittirdim. Beynim kelimeler tarafından boğuluyordu. Seviştik. Ses zihnimde tekrar tekrar dönüyordu. Ben kırılmış parçalarımızı toplamaya çalışırken o... parçaları tek bir yumrukla dağıtmıştı. Ellerimde ise inatla bir araya getiremeye çalıştığım parçalarımız vardı. Bu yapboz hep yarım kalacaktı. Asırlar geçse bile bu andan sonra asla tam bir bütün olamayacaktı.