bc

Aşk'a Reklam Arası

book_age12+
281
FOLLOW
1K
READ
HE
goodgirl
sporty
comedy
sweet
humorous
twink
spiritual
love at the first sight
shy
like
intro-logo
Blurb

Sürekli aşık oluyorum... Hep aynı kişiye!

O bunu bilmese de ya da bilmezden gelse de ben yine de aşık oluyorum... Hep aynı kişiye!

Ruhunun ruhuma dokunmuşluğu var…

Hikaye Başlangıç Tarihi : 1 Kasım 2021

Hikaye Bitiş Tarihi : 30 Kasım 2021

chap-preview
Free preview
1. Bölüm
Uçurtmam gökte süzülürken ipini biraz daha serbest bıraktım. Ruhum gibi o da süzülüyordu şimdi semada. Yükseldikçe yükseliyordu. O yükseliyordu ben ipi salıyordum o yükseliyordu ben salıyordum. Aaa aa bir dakika dur nereye? Uçurtmam... Ahh olamaz elimden kaçtı gidiyor. Nasıl tutacağım şimdi onu! Babam benim için özel yapmıştı dur dur diyorum sana. "Ölüyorum Allahh" diyerek doğruldum yataktan. Üstüm başım sırılsıklam olmuş bir şekilde. Başımda kahkaha atan bir adet annemde var ayrıca. "Oğlum sayıklıyordun kurtarayım rüyadan seni dedim. " Derken gülmeye devam ediyordu. "Dur bakayım, yok ölmemişsin annem. Hadi kahvaltıya bakalım koca bebek." dedi ve beni odada bırakıp gitti. Uçurtma! En son uçurtmamın gittiğini görüyordum. Hepsi rüyaymış. Sürahiyle su dökerek uyandırma mı kaldı canım. Neyse yüzümde annemin sayesinde yıkandığına göre hadi bana günaydın. Camı açıp temiz havayı içime çektiğimde çıkıyordu işte evden dünyadaki en güzel kız " Nehir "... Bugün erken çıkmıştı. Yoksa bazen birlikte giderdik işe. Kendimi bildim bileli seviyordum bu güzel kızı. Komşu kızı. İş arkadaşı. Okul arkadaşı. Hepsi... Bu zamana kadar neden mi durdum? Bilmiyorum. Sanırım korkaklık... Sürekli vakit geçirmemize rağmen hala açılamamıştım. Tabi onunda bana koyduğu bir takım engelleri vardı. Onlarda mani oluyorlardı bana. Vardır bundada bir hayır ne diyelim. Kafasını yukarı kaldırıp bizim cama bakınca uçarcasına içeri geçtim beni böyle ıslak derbeder görmemeliydi. Ah anne sabah sabah olacak iş miydi? "Oğlum buz gibi oldu çay! Ice tea içmeyi seviyorsun biliyorum ama izin vermem. Benim evimde öyle şeyler içilmez. Misler gibi kahvaltı hazırladım. Bak ben başlıyorum sonra anne beni niye beklemedin deme. Hadi acele et. Duyuyor musun sen beni? Kime diyorum?" "Tamam anne geliyorum." Leyla Hanım şahane kahvaltısını yaptırmadan beni evden yollamaz. O yediriyor ben spora gidiyorum, o yediriyor ben spora gidiyorum. Yoksa nasıl baş ederim kilolarla. Yok yok kesinlikle Nehir de gidiyor diye değil kilom olduğu için gidiyorum. Kim uyduruyor böyle şeyleri canım. Sizin içiniz fesat. .... "Oo döktürmüşsün yine kraliçem. Babam nerede erken çıkmış bugün. " Dedim ağzıma bir tane salatalık atarken. Elime vuran annem "çatalın orada evladım." dedikten sonra her zaman ki otoritesini korudu. "Evet erken çıktı bakkala mal gelecekmiş onları alacak bende evi toparlayıp gideceğim yardıma. Sen sormadan söyleyeyim ablan uyuyor. Aman uyandırayım deme çok pis fırça yersin benden demesi." dedikten sonra çayını bir yudumda içti. Maşallah kadında ki azmin birazcığı bende olsaydı şu anda işte masamın başında olurdum herhalde. " Anladım kraliçem bugün başbaşayız demek ki. Ee anlat bakalım var mı yeni havadisler akşam pek konuşamadık. " "Evet ablana görücü gelecek ama o bunu istemiyor. Görmeden kız mı alınır canım." diyen annem pazardan domates aldığını zannediyordu galiba. "İstemiyorsa istemiyor ablamı istemediği kimseye vermem yakarım buraları. Onun arkadasında kapı gibi ben varım ben." dedim elime göğsüme vurup. " Aman sen önce kendine bul. Hele hele havalara bak. Görende der ağa paşa. Senin o kapını tek elimle kırarım ben hey yavrum hey. Hadi yap kahvaltını böyle giderse kız bulmayı bırak bir işinde olmayacak. " diyen annem attığım havaları yine boşa çıkarmıştı. İç sesim ona alkış tutarken diğer iç sesim kız bulmadığımı nereden biliyorsun hey gidi kraliçe diyordu. ... Hazırlanıp evden çıktığımda otobüse yetişmek için her zaman ki gibi 4 dakikam vardı. Topukları yağlayıp koşmaya başladım. Her zaman son dakikaya kalmayı nasıl başardığımı sormayın inanın bende bilmiyorum. Bu benim için artık rutin haline geldi. Sabah koşusu oluyor bir şey olmaz diyerek kendimi motive etmek dışında yapacağım başka bir şey yok malesef. Nefes nefese durağa vardığımda otobüste benimle birlikte durağa gelmişti. "Bugünde yetiştin abi. Günaydın." Diyen alt komşumuzun oğlu Kerem'de okula gitmek için burada bekliyordu. "Aynen bu ayaklar bu bedende olduğu sürece benden otobüs motobüs kurtulamaz evelAllah koçum. Sanada günaydın. Al bakalım annemin şekerleri zihin açar." diye sırıtarak eline sarı bir şeker bıraktım. Cebime doldurmuş yine canım anam. Her gün beni sınava uğurlar gibi uğurluyor. Bende işte ne yapayım yolda gördüğüm çocuklara falan dağıtıyorum böyle. Kerem teşekkür ederken boş bir yere oturmuştu. Daha sonra oturduğu yerden kalkıp yaşlı bir teyzeye yer verdiği gözümden kaçmamıştı elbette. Aferin evlat demek hala insanlık ölmemiş. Küçükte olsa büyükte olsa neyin ne olduğunu bilmeyen bir nesil yetişiyor malesef. Ben ne mi yapıyorum? Ben ne yapacağım canım sizinki de soru mu şimdi! Tabikide her zaman yaptığım şeyi yapıyorum. Sabah sabah gül yüzlümün resmine bakıyorum. Cama dayanmış elimde telefon ekranda gülüm kulağımda 'sen aşıksın arkadaş' çalıyor... Aşıksın! Aşıksın! Sen aşıksın arkadaş! ... Sahi ben size daha kendimi tanıtmadım değil mi? Yok yok öyle beklentiye falan girmeyin. Zengin ve ceo değilim. Normal bir aileden gelen deli dolu bir çocuğum. İşte evin yaramaz bebesi, sokakta belki biraz serseri, tembel değil ama zorlasa olacak biri. Okulda dersleri geçmek benim için yeterli bir nedendi. Yani ha 5 almışım ha 4 ne fark ederdi ki sonuçta o dersi geçiyordum arkadaş bu kadar kasmaya ne gerek vardı. Bu düşüncelerim yüzünden hocalar bana hayrandı. O kadar hayranlardı ki sürekli annemi okula beni övmek için çağırırlardı.!. Bu düşüncelerle yaramazlıkta diz boyuyken bir gün eve geldiğimde kapının önünde kocaman bir kamyon gördüm. Sanırım biri taşınıyor dedim ve meraklı gözlerle bakmaya başladım. Yerdeki eşyaları görmeyip takılıp yere düşünce cimcimeden bir kız bana gülmeye başladı. Kafamı kaldırıp tam ona kızacakken gördüm onu. Nereden bilebilirdim ki o gün bu gün hep aklıma olacak. " Özür dilerim annem bu davranışımı görseydi bana çok kızardı. Gülmek istememiştim aslında ama bir an seni öyle görünce dayanamadım." diyerek açıklama yapan bu kız sanırım yeni komşum olacaktı. Hiç aldırış etmeden yerden kalktım. "Bende seni güldürmek istemiştim zaten canım yoksa bu kadar dikkatsiz değilimdir. Merhaba ben Emre. " diyerek elimi uzattım. Gülümsedi ve ben öldüm. Evet evet ruhum gitti geldi, gerçekten! Sıcacık eliyle elimi tuttu ve sıktı. "Memnun oldum bende Nehir." dedi. "Topraaaakkk kızım neredesin?" diyen bir ses bize doğru geliyordu. "Ahh Toprak'ta benim diğer adım. Ailem bana o isimle seslenir. Ama çaktırma ben Nehir ismini daha çok seviyorum. Efendim anneciğim buradayım." diyerek annesinin yanına gitti. Bana uyar Nehir yani Toprak yani ikiside yeter ki olsundu. Bence yanına Emre de yakışırdı. Tabi söyleyebilseydim... ... Ertesi gün okula gittiğimde öğretmenimizin değiştiğini öğrendim. Yeni bir öğretmen gelmişti ama eskisini bile zor hazmederken listeye bir yenisi daha eklenmişti. 5.sınıftık ama 5 den fazla öğretmen değiştirmiş olmalıydık. Umarım bu sefer gelen kalıcı olur diye dua ederek sırama yerleşmiştim. Sonra o girdi sınıfa Nehir. Yani Toprak. Aman işte canım o güzel kız. Ve ben yeniden aşık oldum. Yeniden diyorum çünkü dünde görür görmez aşık olmuştum. İlk görüşte aşka inanıyorsanız beni anlamalısınız. Hemen yanımdaki kankam Rıfat'ın eline çantasını verip "Sen artık bu sırada oturmuyorsun kardeşim hadi git yandaki sıraya" dedim ve boş sıra arayan Nehir'e el salladım. Rıfat şaşkın şaşkın giderken Nehir gülümseyerek yanıma geldi. "Merhaba aynı sınıfta olmamıza sevindim." dedi. "Bende sevindim yanım boş oturabilirsin" diyerek sırayı işaret ettim. İçimdeki Emre ise 'senden daha çok sevindim güzel kız' diye dans ediyordu şu an. O sırada yeni öğretmenimiz geldi. Ve bilin bakalım kim? Tahmin ettiğiniz gibi Nehir'in annesi. Tamamdır arkadaşlar artık sınıfın bir numaralı öğrencisi ben oluyorum açılın... ... O günden sonra gerçekten bana gelenler geldi. Derste dikkatli olmalar dersi dinlemeler anlamalar. Anlamadığım yerde biricik kapı komşumuz öğretmenime gidip sormalar. Öğretmenimizin melek gibi kızı Nehir'den yardım istemeler. Falanlar filanlar. Sınıf birincisi olma yolunda ilerliyordum ve başarılıda olmuştum. Ortaokulu da birlikte bitirdikten sonra sıra liseye gelmişti. Ve ben hala ona aşık olduğumu söylememiştim. Sürekli birlikteydik. Birlikte vakit geçirmekten hoşlanıyorduk. Ama hepsi buydu. Çünkü Nehir kendisini okumaya vermişti bu süre zarfında aşka sevgiliye yer vermemişti. Annesine verdiği sözler vardı ve her şeyi zamanında yaşayacaktı. Şu an okuması gerekiyorsa okuyacaktı aşk bekleyebilirdi. Bu durumda ne yapabilirdim ki bende bekledim. Puanımız aynı liseye tutunca sevinçle boynuma atladı. Ve ben yeniden aşık oldum... Lise hayatımız da bitince üniversite vardı artık. Olmak istediğimiz mesleği seçmemiz gerekiyordu. Ona göre yollar ayrılabilirdi. Nehir reklamcılık bölümü okumak istiyordu. Ve okududa. Bense bilgisayar alanında iyiydim ve grafik tasarımcılık tercih ettim. İstanbul'da farklı üniversitelerdeydik. Günlerimiz yoğun geçiyor hafta sonları anca görüşebiliyorduk. Derken mezun olduk. Nehir güzel bir ajansta işe başladı. Bense kelimenin tam anlamıyla yan gelip yattım. Bir adet anneyle mümkün olmadığı için bir takım işlerde çalıştım tabi. Bazılarını ben sevmedim bazıları beni sevmedi. Karşılıklı bir anlaşmazlık söz konusu olunca dedim 'Reis bırak bu işleri.' Ben anca kendime bir yer açar çalışabilirdim başka türlüsü bana pek uymuyordu ta ki Nehir'in iş teklifini duyana kadar Hafta sonları ya da iş çıkışları Nehir ile buluşurduk. Konuşma tarzıma ve anlattıklarıma çok güler espri yeteneğimi severdi. Bana şirkette eleman ihtiyacı olduğunu söyledi. Kendisi orada artık yetkili konuma yükselmişti ve bütün olan biten işler en son onun gözetiminden geçiyor, onay alıyordu. "Yarın ofise gel görüşelim" dedi. Tamam dedim kabul ettim. Sonuçta onu daha çok görebilecektim. Neden olmasın? Bu fırsatı nasıl teperdim. Balıklama atladım. Bu daha önce neden aklıma gelmemişti ki sanki? Aslında gelmişti de işte cesaret edip gidememiştim. Ve sonuç. M&R Reklam Ajansında kreatif tasarlama ekibindeyim. Yani reklamın ana kaynaklarını oluşturan metin yazılarını ve sloganlarını hazırlıyoruz. Takdir edersiniz ki benim gibi bir dehadan binlerce yaratıcı fikirler çıkabilir. Grafik tasarımı olarakta yardımcı oluyorum ekibe. Gır gır şamata günlerimiz geçiyor. Ajansın ismi olan M&R de ajansın sahibinin ve eşinin baş harflerini temsil ediyormuş. Belki bir gün E&N olarak yeni bir ajans kurarız Nehir patron bense grafik ve kreatif tasarımcısı. Hayal ettim de bence çokta güzel olur be. Ne de olsa hayal etmek bedava... ... Nehir... Bugün toplantım vardı alelacele ağzıma bir iki lokma bir şey attım ve erkenden evden çıktım. Kafamı kaldırıp Emre'yi görme umuduyla yukarı cama baktım ama kimsecikler yoktu. Zaten Emre daha bu saatte kalkmamıştır bile. Uykuya ve rahatlığa düşkündür o. Bazen birlikte çıkar işe giderdik bazen ben erken ya da geç çıkardım işimin duruma göre. Bu düşüncelerle durağa yürürken gülümsedim. Onu bu kadar iyi tanıyor olmak içimi ısıtmaya yetmişti. Keşke onu sabahları uyandıran kişi ben olsaydım. O zaman dünya daha katlanır bir yer olmaz mıydı? Yani en azından benim için. Keşkelerin içine düştüysek zor çıkarız bu denizden. Çünkü keşke dediğim çok şey var ve annem bana 'Hiç bir zaman keşke deme daima çok şükür de' demiştir. O yüzden keşke demeden yola devam etmem lazım. Belki de yeni umutlar bizi bekliyordur bir yerlerde. Onlara uzanıp almamızı, yakalamamızı ya da çabalamamızı istiyordur. Sanırım benimde artık bir şeyler için çabalamam gerek. Annemin destekleriyle okudum güzel yerlere geldim. Bu süre zarfında erkeklerden uzak durdum. Gönlümü birilerine duygusal manada kaptırmamaya gayret ettim. Size bir sır vereyim mi ben gönlümü çook eskiden kaptırdım zaten. Ama bunu annemin o zamanlar bilmesine gerek yoktu öyle değil mi? Emre de beni çeken bir şeyler vardı o zamanlar küçüktüm adını koyup bir şeyler yapamayacak kadar. Ya da ailemden korkacak kadar. Onları hayal kırıklığına uğratamayacak kadar. Benim içine verdikleri emekleri boşa çıkaramayacak kadar. Ama öyle bir şey olmadı çok şükür. Şimdi benimle gurur duyuyorlar. Güzel ve büyük bir reklam Ajansında müdürlüğe yükseldim. İlk işimde Emre'yi kandırıp yanımda işe almak oldu. Artık adım atmam gerekiyordu. Çünkü bundan öncesinde hep saklandım ben. Hep kaçtım. Kendime hayalimde kocaman bir ağaç yaptım ve o ağacın arkasına saklandım. Ağacımın adı bile vardı kiraz ağacı. Ne zaman aklıma o üç kelime gelse o ağacın arkasına saklandım ve dalından kiraz kopardım yedim. Dedim ki belki bir gün ama bugün değil... Elbet gelecekti o bir gün. Ve bence artık zamanı geldi. Peki ya Emre beni sadece arkadaşı olarak görüyorsa o zaman ne yapacaktım. Onu başka bir kızla görmeye nasıl dayanacaktım. Bugüne kadar hep benim yanımda oldu hep bana destek oldu okuldaykende başka kızlara hiç yüz vermezdi. Bana karşı bir şeyler hissediyordu belkide. Ama ona bunun için hiç fırsat vermemiştim. Sürekli ailem ve onlara olan sözlerimden bahsediyordum. Yani istesede diyememiş olabilir diye düşünüyordum. Ya da saçmalıyordum sanki dünyada bir tek ben mi varım! Sanırsınız prensesim kraliyet soyundan geliyorum. Nerdene çıkarıyorum ki beni sevdiğini, susduğunu, beklediğini. Öyle olsaydı mezun olduktan sonra yine peşimden gelir aynı işte çalışırdı. Ama o gelmedi. Ben ona ısrar ettim. Uygun bir pozisyon çıkınca hemen ona teklif ettim. Onu daha çok görecek vakit geçirecektim. Bu şansı tepemezdim. Peki ya oradaki kızlar ona sulanırsa o zaman ne yapacaktım. Hepsini bir kaşık suda boğarsam hapis yatar mıydım acaba! Öyle bir şey olmadı tabi sadece izledim. İzlemekle yetindim. Başka ne yapabilirdim ki? Sanki hakkım mı vardı karışmaya... ... Emre ajansa geldiğinden beri ortam hep gırgır şamata yeriydi. Ofisimde onların sesini duyuyor nasıl eğlendiklerini anlıyordum. O buraya ve bize çok iyi gelmişti. Yaratıcı fikirleri vardı ve işindede gayet iyiydi. Bazen bulduğu sloganlar bizi gün boyu güldürmeye yetiyordu. Ben de onu her zaman ki gibi daha çok görüyor ve mutlu oluyordum. Ama davranışlarından bir şey anlamam mümkün değildi. Olduğu gibiydi ve bana karşı oldukça iyiydi. Duygusal manada hisleri var mıydı anlayamıyordum. Dediğim gibi kızlar böyle erkeklerden hoşlanıyordu ve ne zaman ofisten çıksam yanında birini bir bahaneyle buluyordum. Emre'yi ajansta işe aldığıma bazen bin pişman olurken "Ooo canımız müdürümüz gelmiş hoş gelmiş" der benim kalbimi yine fethederdi. Bugünde ben erken geldiğim için haliyle masasında yoktu. Masasında duran postişten aldım ve "Günaydın" yazıp defterine yapıştırdım. Sonra altınada bir gülücük yaptım. Odama geçtim ve toplantı için beklemeye başladım. Sıkıcı görüşmelerden sonra artık yavaş yavaş ajans dolmaya başlıyordu. Sabah kahvemi içerken kapım tıklatıldı ve geldi benim beyaz atlı prensim. Elinde yazdığım notla gülümseyerek içeri girdi. "Ben bu narin yazıyı bir yerlerden tanıyorum. Sanada günaydın Nehir'ciğim nasılsın bakalım? " dedi ve sandalyeye oturdu. "Seni gördüğüm her an o kadar iyiyim ki içim içime sığmıyor" diyemedim tabi ki. "İyiyim teşekkür ederim toplantım vardı güzel geçti keyif kahvesi içeyim dedim. Sen Nasılsın Emre'ciğim.?" "Bir kahvenizi içecek kadar iyiyim" dedi ve gülmeye başladık. İyi ki kabul etmiş ve burada işe başlamış iyi ki... ...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Zor Ajanlar

read
1K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
8.7K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
1.7K
bc

GECE GÜNEŞİ

read
2.1K
bc

O KIZA ŞİMDİ BAK

read
4.0K
bc

KARANLIĞIN GÖLGESİ

read
2.5K
bc

GİZ

read
6.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook