2. Bölüm

2087 Words
Emre... Aslında kahve konusunda gayet ciddiydim. Şaka falan yapmıyordum ama işte gelde anlat. Hatta şöyle bol tuzluda yapsa içerdim yani. Hani elinden zehir olsa yerim derler ya o hesap benimde. Yanınada giderken götürdüğüm mükemmel çikolatalardan da koyarsa eh daha ne olsun ki. Afiyetle yerdim bir güzel. Sonra herkes bana bakardı ben rezil olurdum ve bitti kestik... "Emre! Emreeee!" diyen Nehir'in sesiyle hayal aleminden çıktım. Ah be cici kız 2 dakika hayal kurdurmuyorsun ama adama. "Efendim Nehir" dedim ne söyleyeceğini beklerken. "Daldın gittin bir an merak ettim sadece. Kahve içersen söyleyebilirim gerçekten." "Sabahları kahve sevmem bilirsin işte prensip meselesi" dedim göz kırptım. Ayağa kalkıp odadan çıkarken "Bir isteğiniz olursa emrinize amadeyim bir telefon kadar hatta bir oda kadar uzağındayım hanımefendi size kolay gelsin." dedim ve odadan çıktım arkamda kıkırdayan Nehir bırakarak. Masama geldiğimde yerimde Rıfat oturmuştu. "Kardeşim istersen ben gideyim sen rahat rahat benim masamdada kendi masandada bak altını çizerek söylüyorum kendi masandada çalış. Ben rahatsızlık vermeyeyim size." dedim ama kime dedim acaba. "Alooo kime diyorum oğlum ben takmışsın yine kulaklıkları." dedim birini kulağından çekerken. "Ha geldin mi abi? " "Yok Rıfat hala Nehir'in odasındayım. Tövbe Ya Rabbim ya." "Tamam kızma abi bende sana bakıyordum yoksun madem masamda bekleyeyim dedim." "Ee hani geldim ya kalksan mı artık diyorum. Yoksa ben kaldırmasını bilirim." dedim elimi sallayarak. "Tamam tamam yemedik masanı da sandalyeni de yav. Baksana yenge nasıl iyi mi?" dedi pis pis sırıtarak. "Ulan çakal işini de biliyorsun he. Yengeden hemen konuyu bağladın. İyi iyi ama bak yenge falan birileri duymasın şimdi ağzını sıkı tut." "Tamam abi" dedi gözlüklerini düzeltirken. Seviyordum ben bu çocuğu ya. Okuldan beri en iyi arkadaşımdı o da Nehir gibi. Evet Nehir hala arkadaşım ama o ayrıntıya şimdi girmeyelim efkarlanıyorum. Burada işe başlayınca hemen canım kankamıda yanıma almalıyım dedim. Kanka olmak kolay değil sonuçta. Nehir zaten hiç ikiletmedi Rıfat'ın ne kadar başarılı ve tabiri caizse "inek" olduğunu okuldan beri bilirdik. Bilişim bilgisayar mühendisi oldu. Çalıştığı yerden işini buraya aldık hep birlikte eğleniyoruz çalışıyoruz güzel oluyor. Rıfat giderken arkasını döndü "He abi bir şey daha soracaktım?" "Gönder gelsin Rıfat." dedim. "Acaba kuzenide iyi midir ya?" dedi kulağına doğru elini kaldırırken. Aaa bir dakika onun yüzü mü kızardı? Vay arkadaş. Vay ki ne vay. Yeni bir aşk filizlenmiş de haberim mi yokmuş benim? Rıfat'a bak sen ya yere bakan yürek yakan seni. "Ne bileyim oğlum iyi mi. Hem sen hayırdır ya?" dedim göz kırptım. "Hiç ya öylesine aaa benim telefonum mu çalıyor bir gidip bakayım ben en iyisi iş beklemez ne de olsa değil mi? Hadi görüşürüz" dedi kaçarcasına gitti. Demek Rıfat Beyimiz de aşık oldu. İyi iyi bana da eğlence çıktı artık bende ona habire yenge nasıl derim darlarım iyi oldu. Sonda elimde ki postişe baktım. 'Ah be Nehir gel kırma şu çocuğu da yengesi ol ne olacak ki sanki. Ha bir de çocuklarımın anası olursan asla hayır demem' dedim iç sesimle ve postişi masamın en güzel yerine yapıştırdım... .... İşe dalmış çalışırken çalan telefon bütün dikkatimi dağıtmaya yetti. Telefona bakınca ablamın aradığını görmek beni şaşırttı. Pek aramazdı ama hayırdır inşallah diyerek açtım telefonu. "Emre ne olursun şu annemi başımdan al takmış bana görücü görücü diyerek. Delirmeme ramak kaldı ya gerçekten. Sen bir yolunu bulursun canım kardeşim ablana yardım elini uzat." "Sanada merhaba canım ablacım." dedim güldüm. "Leyla Hanım'ın radarına giren kolay kolay çıkamıyor bilirsin." dedim. "Çok yardımcı oldun Emre gerçekten sağ ol ya." diyerek trip attığı sırada çocuk ağlama sesleri geldi. " Tamam tamam sen çocuklarla ilgilen ben o konuda sana destek atarım merak etme. Hadi öptüm." dedim kapattım telefonu. Bismillah demeye kalmadan yeniden telefonum çalınca bu sefer Leyla Sultan'ın aradığını gördüm. "Efendim ana kraliçe. Buyurun?" dedim ama duymadı bile sesimi. "Emre delirtme beni ablana yardım falan etmeyi aklının ucundan bile geçirme o görücüler bu eve gelecek o kadar. Senden yardım alıyor sana güveniyor biliyorum." "Anneciğim hani ablam 27 yaşında ya. Hani kendi başına bazı şeylere karar verebiliyor ya. Hani reşit ya bu kız. Bir salsan mı artık ya." "Emre oraya gelirsem seni terlikle kovalarım..." çat suratıma kapattı. Ah ah nedir bu ebeveynlerden çektiğimiz. Özgür bireyleriz güya ama hala baskı hala baskı olmaz ki canım. Rıfat yanıma geldi "Hayırdır Emre kendi kendine ne konuşuyorsun?" dedi. Dışardan bakınca deliye mi benziyordum ben ya? "Ya sorma bugün telefon kabul günüm galiba arayan arayana bende bir şey anlamadım. Annem ablama görücü getirecem diye tutturdu takdir edersin ki ablamda asla kabul etmiyor." "Burcu abla ve görücü hahaha güldürme beni ya. Tam adamı yani." "İşte aynen öyle hangi devirde kaldık. Gelde anneme anlat." "Yok abiciğim ben gelmesem daha iyi. Kafama bende terlik yemek istemiyorum. Bu işte yalnızsın üzgünüm." dedi ellerini teslim olur şekilde kaldırarak. Allah'ım millet deliye hasret biz akıllıya. "Git Rıfat. İşini yap Rıfat. Beni delirtme Rıfat." "Gidemem çünkü yeni bir iş var. Ona slogan bulmalıyız ve çalışmasını yapmalıyız." "Ver bakalım neymiş." diyerek elinden dosyayı aldım. Bu arada kafamı biraz yana kaydırıp bir tutam gül yüzlümün suratına da  baktıktan  sonra dosyaya baktım. "Cesped parfüm markası mı? Cidden mi? Oğlum bu ped markası gibi Allah aşkına kim bulmuş bu ismi? Buna nasıl slogan bulalım. Ne günlere kaldık Ya Rabbi. " diyerek gülmeye başladım. "Aynen öyle ama yüklü miktarda bir ödeme yaptı yani en güzel şekilde geri dönüş yapmamız lazım. Ayrıca parfüm resimlerini de bizim gereksiz ispikçi Çağatay çekecek." "Yapma be Allah oradakilere sabır versin. Tamam ben bir şeyler düşüneceğim bakalım neler çıkacak ortaya." Rıfat yerine geçerken bende Nehir'in odasına gittim. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. "Toprak Hanım'la görüşmem vardı da." dedim muzip bir tavırla. "Toprak kalmadı canım Nehir versek olmaz mı?" Sen bana gel ikiside olur be gülüm... "Peki peki o da olur Nehir Hanım. Ya sahi mi? Yani bu parfümün adı cidden Cesped mi? Ne olur şaka olduğunu söyle.?" Nehir gülmemek için dişleriyle dudaklarını ısırırken 'yapma şunu güzel kız' diyen iç sesimi susturdum. "Maalesef gerçek bende şaşırdım ama bu markanın sahibi İspanyol sanırım bu yüzden böyle bir isim seçmişler. Anlamı da Çimen demekmiş." "Yani ne bileyim çimen güzelde parfüm ismi olarak pek yakışmadı gibi neyse yinede elimden geleni yapacağım. Umarım başarırım. Hadi görüşürüz." dedim. "Sana güveniyorum sen yaparsın." dedi. Gülümseyerek kapıyı kapattım ve çıktım. Biraz beyin yakalım neler olabilir bakalım. Güvendiğin dağlara kar yağmaz umarım... ... Burcu... Anaokulu bugün yoğundu. Kimisi düşüyor kimisi yemeğini beğenmiyor. Kimisi oyuncağını kimisi öğretmenini. Her birinin ayrı bir derdi vardı. Küçüklerdi ama onlara göre dertleri çok büyüktü. Başım şişmiş bir şekilde odaya geldim. Çantamı dolaptan aldım çıkacakken Selim hoca da odaya girdi. Okulumuzun müdürüydü. "İyi günler Burcu Hanım" diyerek yanımdan geçti masadan bir şey aldı sonra gitti. Bende arkasından sizede iyi günler dedim ama duydumu emin değildim. Çok hoş adamdı yalan yok. Hatta baya hoş adamdı. Bende biraz hoşlanır gibi olmuşta olabilirim yani. Aman işte öyle bir şeyler. Ama yanıma gelip de selam vermesi beni şaşırtmadı değil doğrusu. Pek öyle bizimle sohbet etmezdi. Neyse diyerek yoluma devam ettim. Bahçeye çıktım parkın içinden geçtim ve durağa yürümeye başladım. Durak epey bir kalabalıktı nasıl bineceğim diye düşünürken Selim hoca yine karşıma çıktı, bu sefer arabasıyla. Camı açtı ve "Burası çok kalabalık gelin sizi gideceğiniz yere bırakayım." dedi. Bir an tereddüt ettim. "Lütfen bin boşuna bekleme burada." dedi. Selim hoca ne zamandan beri beni düşünür olmuştu. İnsanlık ediyor abartıyorum diye düşünerek "Olur teşekkür ederim." dedim ve arabaya bindim. Gideceğimiz yer çokta uzak bir yer değildi zaten. "Evin benimkine yakınmış. Bende bu mahallede oturuyorum." dedi. Şaşırdım, bu sefer gercekten şaşırdım hiç beklemiyordum. Mahallede daha önce onu görmemiştim. "Öyle mi haberim yoktu." dedim. "Bu zamana kadar bir şey demedim ama gerçekten beni hala tanımadın mı Burcu.?" dedi. Afalladım yani ben onu tanıyor muydum. Ama nasıl olur? Hatırlamıyorum ki. "Ben yani sizi bu okulda gördüm. Başka nereden tanıyor olabilirim ki.? Anlayamıyorum." "Aynı üniversite de okuduk senden 1 sınıf üstteydim bazen ortak derslerimiz oluyordu. Hatta bir ara benden not almıştın. Ben seni dün gibi hatırlıyorum ama sen beni hatırlamadın." "Ben gerçekten özür dilerim yani çok dikkatsiz bir insanımdır. Tanıyamadım o yüzden. Ama not aldığım bir Selim vardı evet siz diyince şimdi hatırladım." mahcup bir yüzle önüme dönmüştüm. Nasıl bu kadar dikkatsiz olmuştum. Adam aylardır benimle çalışıyordu ve ben fark etmemiştim. Gerçekten kendime inanamıyordum. Bu arada hatırlamadım diye bozulmuş muydu o? "Önemli değil Burcu. Ben, sadece umut işte. Yarın görüşürüz iyi akşamlar. "dedi. Bir şey anlamamıştım. Sizede " İyi akşamlar. Ayrıca teşekkür ederim bıraktığınız için. " dedim ve arabadan indim. Kafamda soru işaretleriyle eve doğru yürüdüm. Umut işte demişti. Ama neyi unut etmişti? Binanın önüne gelince annem balkondan beni gördü ve seslendi. " Kızım babanın yardıma ihtiyacı varmış ocakta yemek var yukarı gelmeden git de gel be yavrum. " dedi cevap vermemi bile beklemedi içeri geçti. "Uff peki anne... " diyerek yolumu dükkana yönlendirdim. Bu gece uzun olacak gibiydi... ... Emre... Yazıp yazıp siliyorum hala bir slogan bulamadım. "Cesped parfümleri güzelliğinize güzellik katar." "Cesped le kendini arşa ulaş" Allah aşkına bu da ne! Kendimden iğrendim şu an. Devam devam... "Cesped varsa huzur var. Kokusunda aşk var.." Olmuyor olmuyor en iyisi ara vermek. Kendime kahve aldım terasa çıktım. Gözüm gönlüm açılsın biraz beynime oksijen falan gitsin. İspikçi Çağatay cin gibi gözlerini üzerime dikmiş bakıyor. "He bak oğlum bak hatta git gül yüzlüme şikayet falan et belki beni işten atar!" Allah'ım ya. İşsiz... Temiz havayı ciğerlerime doldurup vermeye başladım. Bu da spordan alıştığım bir alışkanlık olmuştu artık. Nefes al nefes ver. Uygun zamanda almak vermek önemli vs. Nehir yanımda olsunda onunla spora gitmek de güzeldi. Onunla vakit geçirmek bir şeyler paylaşmak gibisi yoktu. Yarın tatildi bir plan yapsam belki açılma fırsatıda olur ne bileyim. Onu pikniğe mi götürsem acaba? Çocukken olduğu gibi. Evet evet muhteşem bir fikir. İçeri geçtim işleri toparladım ped kılıklı parfüm de biraz beklesin belki ilhamiyelerim gelir. Nehir'in kapısını tıklatıp girdim. "Benim biraz işim var seni beklemeden çıkmam gerek sorun olur mu?" dedim. Çünkü iş çıkışlarıda birlikte dönebiliyorduk duruma göre. "Yok yok çık sen ben spora gideceğim sonra kızlarla dışarı çıkıcaz bugün bir şeyler yiyip içeceğiz. Dedikodu falan işte." Kızlar mı? Dışarı mı? Kız kıza... Hmm şimdi sevgilim olsaydın 'ne işin var dışarıda kır dizini otur evde ayıp' derdim. Tamam tamam demezdim tabiki de ama işte. El mahkum diyecek bir şey de yok. "Tamam canım iyi eğlenceler" dedim ağzımın ucuyla ve çıktım. Yani kız kıza çıkmak da nedir canım. Yanınızda erkek yok bir şey yok. Adamın biri gelse sulansa ağzını yüzünü kim dağıtacak? Kimse.. Bunları düşünmeniz lazımdı yani Nehir Toprak Hanım. Ayıp oluyor... ... La havle çekip otobüse bindim piknik için gerekli malzemeleri aldım eve geçtim. Gitmeden biraz da babamın yanına uğrayayım dedim mahallede dolaştım. Çocuklar top oynuyordu 2 de ben attım. Kızlar ip atlıyordu hemen ipin altından geçtim. "Off Emre abi ya oyunumuzu bozmasana." diye kızdı cadılar. Hemen kaçtım oradan bakkalın önüne geldim. "Aaa ablaların güzeli de burdaymış." dedim yanağından makas aldım. "Of Emre yapma şöyle sevmiyorum biliyorsun. Hadi biraz da sen yardım et de eve gideyim çok yorgunum. Annem yemek yapıyor işi var." "Tamam tamam git sen ben bakarım buralara babam nerede.?" "Buradayım Emre namaz kılıyordum arkada. Hoş geldin oğlum nasılsın.?"dedi babam." Tamam ben kaçtım. " diyerek kaçtı ablam. " Hoş buldum babacığım Allah kabul etsin. Sen nasılsın.? Yorgun görünüyorsun. Otur sen ben bakarım dükkana. " dedim otutturdum onu. " Hatırlıyor musun oğlum küçükken de gelirdin sen dinlen baba derdin o arada çaktırmadan çikolatalardan aşırır yerdin. Bende onları sana ödül olarak görür bir şey demezdim. " "Evet hatırlıyorm yaramazlığım üstümdeydi her zaman ki gibi." dedim güldüm. "Evet ama güzel günlerdi çabuk büyüdünüz be yavrum." "Hayat işte baba doğan büyüyor." dedim gören der 5 tane çocuk büyüttüm. "Öyle öyle. Ee anlat bakalım işler nasıl gidiyor. Nehir kızım nasıl?" Nehir'in adını duyunca bile kalbim hızla atmaya nabzım coşmaya başladı. "Hadi evlat biliyorum hala ona yanık olduğunu. Biz kaçın kurasıyız oğlum. Yeter artık beklediğiniz açılmanın zamanı gelmedi mi sence de?" "Doğru diyorsun baba. Bende artık bir şeyler olsun istiyorum. Yarın onu pikniğe götürmeye karar verdim tabi kabul ederse. Daha bir şey söylemedim. Sürpriz olacak." "Çok güzel düşünmüşsün buradan da bir şeyler al koyarsın sepete." O sırada bir müşteri dükkana girdi. Ben onlarla ilgilenirken babamda telefonuna gelen mesajlara bakıyordu. Daha sonra bakkalı kapatıp eve gidecektik. Saat 10 da kapatıyor sonra eve gidiyorduk. Annemin yaptığı mis gibi yemekleri yiyor sonrada kilo alıyorduk acı gerçek bu... ... Babam dükkanı kilitlerken ondan önce yolda yürümeye başladım bir yandan yarın neler yapsak diye düşünüyordum. O sırada önüme birisi çıktı. Önce tanıyamadım dikkatli bakınca ilkokuldan Sedef olduğunu anladım. "Merhaba Emre nasılsın?" diye sordu. "Teşekkür ederim Sedef iyiyim sen nasılsın.?" "Bende iyiyim annen anneme haber yollamış gerçekten benim için mi geleceksiniz merak ettim.?" Neee!! Ne ne ne?!!! Anneeee!!! Sen ne yapıyorsun anne? Cevap vermeden uzaklaştım. Hızlı adımlara eve gittim. Anne sen kendi başına ne işler çeviriyorsun ya.? Hayal kuruyorsun çünkü öyle bir şey olmayacak. Bu gönülde sadece Nehir yaşayacak... ... 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD