2.BÖLÜM

1560 Words
GİRİŞ Annemin komşu gezmelerinden, haftalık altın günlerinden, çarşı pazar peşinde sürüklemesinden bıkmıştım. Kaç kez sıkıldığımı söylesem de inatla götürmeye devam ediyordu. Artık bebek olmadığımı ne zaman anlayacaktı bilmiyordum. “Kızım inat etmesene sana da kıyafet alırdık” İnatçı ben miydim, o muydu tartışılırdı! “İstemiyorum dolapta bir sürü kıyafetim var onlardan birini giyerim” Dudağının kenarını ısırıp “Çok ayıp, ablasının nikâhında eski kıyafet giydi dedirtmem el âleme” derken bakışları utanç doluydu sanki millet görmüş, Nursel eski kıyafetini giymiş dediklerini duymuş gibi davranıyordu. Sadece bir kez uzak bir akrabanın çocuğunun sünnet düğününde giymiştim. İki senedir dolabın bir köşesinde duruyordu… Kızmıştım “Ah o el âlemler yok mu onlara göre yaşar olduk zaten” “Seni edepsiz dilin pabuç kadar oldu, Yüksel kardeşine bir şey söyle” Annem kocaman açtığı gözleriyle ablamı aramızda ki saçma konuşmanın içine çekmeye çalışıyordu. Ablam “Nursel bir şey…” diyerek parmağını bana doğru salladı, ablamı çok seviyordum… “Ay bu kızlar beni öldürecek kestane kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş. Sizi hınzırlar bir oldunuz benimle dalga mı geçiyorsunuz” Ablamın karşılığı, annemin sözleriyle gülmeye başladık. Epeyce alınmış görünüyordu, ikimiz birden anneme yaklaşıp aynı anda gıdıklamaya başladık. Kadıncağız kaçacak yer bulamıyor bizden fazla gülüyordu. “Madem gelmek istemiyorsun, makine bitince çamaşırları as, evi süpür” Gitse miydim ne yapsaydım, annem bir sürü iş buyurmuştu. “Ben daha on üç yaşındayım, çocuğum çocuk bunca işi nasıl yapayım” “Ben senin yaşındayken…” “Tamam, anne tamam aynı sözleri duymaktan bıktım, annenle baban sen on yaşındayken öldüğünden tüm ev işleri sana kalmış, yaşlı nineyle dedeye bakmak zorunda kalmışsın. Sıkça çocukluğumu yaşayamadım diye söylendiğini unutuyorsun” “Ben size fazla yüz verdikçe astarını istemeye başladınız… Ya gelirsin, ya da ev işi yaparsın işte o kadar” Kaçışım yoktu, yapacağımı söyleyince evde kalmama izin verdi… Uzun zamandır tek başıma kalamıyordum, zaten ablamın isteme günü, çeyizi, eşya seçimi, yaklaşan nikâh günü yüzünden ev savaş alanı gibiydi. Ablamla aynı odada kalıyorduk evlenince oda bana kalacak istediğim gibi hareket edecektim. Yatağıma oturdum ben ondan ayrılmak istemiyordum ki, en iyi arkadaşımdı gök gürleyip şimşekler çaktığında kim bana sarılıp korkma küçük kırlangıç diyecekti. Kiminle kıyafetlerini giydiğim için kavga edip annemden azar işitecektik. Ablam gidince oda gibi hayatımda bomboş kalacaktı. Giyinirken sağa sola attığı kıyafetlerini toplayıp dolaba astım. Çamaşır makinesi hala çalışıyordu, evi üstten süpürüp yalancıktan toz aldım. Üstünkörü temizlik yaptığımı umarım annem anlamazdı… En dağınık oda abimin odasıydı, burayı da ben toplamayacaktım herhalde. Kapısını kapattım, yalnız keyif çatacağımı düşünürken neredeyse geri geleceklerdi. Tekrar odaya geçtim bilgisayarımda beğendiğim şarkıyı bulup sesini kıstım, arkadaşımdan ödünç aldığım kitabın kapağını açtım ilk sayfa ve sonrası kitap su gibi akıp gidiyordu. Kapı çalınınca oflayarak kalktım, annemler gelse anahtarları vardı, kesin abim gelmiş olmalıydı her zaman anahtarını unutur unutmasa bile bizi kızdırmak için zile defalarca basardı… “Yine mi anahtarını unuttun abi” Kapıyı açtım, abim değil, ablamın müstakbel kocasıydı… “Ablamlar evde yok, alışverişe gittiler” “İçeri davet etmeyecek misin?” “Evde yoklar ki” “Biliyorum yolda olduklarını söylediler, neredeyse gelirler. Annen eve git biz hemen geliyoruz, Nursel çayı koysun dedi” Bir rahat huzur yoktu elinde ki pasta kutusunu uzattı “Senin sevdiğinden aldım, birer dilim kes karşılıklı yiyelim” Yıllardır tanıdığımız biriydi, evimize girdiği çıktığı belli olmayacak kadar içimizde yaşıyordu. Abimin arkadaşıydı annemle babam onun için ikinci oğlumuz derlerdi. Her geldiğinde eli kolu dolu gelir, ablama ne aldıysa bana da aynısından getirirdi. Bir ara annemin bu duruma itiraz ettiğini sadece nişanlına getir dediğini duydum, cevabı Nursel çok genç ablasını kıskanmasın diye getiriyorum dedi. Ben ablamı hiç kıskanmadım ki… Niye bu adamı başıma musallat ediyorlardı ki bir nefes alamamıştım “Annemler gelince keserim, buyur salona geç abi ben ders çalışıyordum.” Cevabını beklemeden odama girip kapımı kapattım neredeyse evi benim kadar biliyordu. Televizyonu açtı, haberleri biraz seyretti sonra müzik kanalına geçti sesi çok fazlaydı. Uyarmak için kapımı açtım tam önümde duruyordu “Abi komşular rahatsız olur” “Müzikten niye rahatsız olsunlar, sen tek başına ne yapıyorsun bakayım” “Ders çalışıyorum dedim ya” “Yıllardır geliyorum hiç bu odaya girmemiştim, hangi yatak Yüksel’in” Elimle ablamın yatağını gösterdim, kapıyı kapatmaya çalıştım parmak uçlarınla itip içeri girip çalışma masasına yürüdü kitaplarımı şöyle bir karıştırdı “Küçük kızların yalan söylemesini hiç sevmediğimi biliyor musun?” “Niye böyle dedin ki?” “Ders çalışsan kitapların açık olur” “Çalışmaya başlamak üzereydim” Sandalyenin arkasında duran boyun şalını aldı “Bu kimin?” Odamdan çıkmasını istiyordum, şalımı avucunun içinde gezdirip duruyordu “Benim abi, ben çay koyayım annemler neredeyse gelir” “Çok acele etme Yüksel’le biraz önce konuştum işleri uzun sürecekmiş. Onları almaya gideceğim” Hani hemen geliyorlar demişti “Abim, babam gelir” “Onlarla da konuştum eve gelmeyecekler” Şalımı burnuna götürdü, ablamın değil benim yatağımın üstüne oturdu. “Yanıma gel seninle hiç muhabbet etmedik” Ne oluyordu böyle… “Ben televizyonu kapatayım” diyerek odadan çıktım midem düğüm düğüm olmuştu. Salona değil evin kapısına yürüdüm… Birden şalım ağzıma dolandı, sesimi bile çıkarmaya fırsatım olmadı, belimden yakalayıp annemlerin yatağına fırlattı, ağzımı açmaya çalıştım bileklerimden yakalayıp mideme yumruk attı nefes alamıyordum. Yatağın üstünden inmeye çalışınca sırtıma yumruk atıp omuzlarımdan sıkıca yakaladı, şalın uçlarını bileklerime bağladı… Bacaklarımla tekme atmaya çalıştım “Hiç çırpınma ya da çırpın dur umurumda mı sanıyorsun” der demez eşofmanımı iç çamaşırımla birlikte çekti çıkardı “Bu güzelliğin tadına ilk ben bakacağım” Nefesim daralıyor sanki ruhum içimden çekiliyordu. Bacaklarımı kapatmaya çabaladım, iri ellerine kuvvetim yetmiyordu ayak bileklerimden tutarak yatağın kenarına çekti son kalan kuvvetimle yan dönmeye çalıştım kalçama vurdu acısı yüreğime kadar işledi bacaklarımı ayırdı. Orama bıçak sokulmuş gibi birden içim kavruldu homurtularını duyuyordum, karşı çıkacak halim kalmadı bez bebek gibiydim. Cama bir kırlangıç kondu, ağzını açıp kapıyordu ötüyor olmalıydı, gitsene anneme babama kızlarının tecavüze uğradığını canının çok acıdığını haber versene… Kuş gitmedi sanki acımı hissetmiş gibi çığlık attı… “Bizim oralarda senden küçük kızları evlendirirler, sesini çıkaracak olursan çıplak resimlerini tüm arkadaşlarına yollarım, bununla da kalmam ablanı doğduğuna pişman ederim. O sersem abinin canı bir bıçak darbesiyle son bulur.” Şalı çözdü “Az kaldı, o orospu ablanı senden beter hale getireceğim, kendini biraz koklatsaydı belki gözüm sana takılmazdı. Bunun sebebi sensin, o kahkahalarınla, giydiğin o daracık kıyafetlerle aklımı başımdan aldın. Suçlusu sensin Nursel, bu sözlerimi küçük beynine iyice sok suçlu sensin… Şimdi gidiyorum sakın sesin çıkmasın” Suçlu benmiydim? Daha on üç yaşındaydım… Ya ablam suçu bende bulursa, ya dediği gibi abimi öldürürse, ya çektiği çıplak fotoğraflarımı arkadaşlarıma gönderirse, ya babam onu eve aldığım için bana kızarsa… Suçlu bendim tek başınayken eve girmesine izin verdiğim için ben suçluydum… Nereden bilebilirdim, bu kadar kötülüğü düşünecek kadar büyümemiştim… Annemler gelirse beni bu halde görürlerse ne yapardım, kötü kız başına gelenleri hak ettin demezler miydi? Zorla yataktan kalktım tüm vücudum acı içindeydi, niye ölmemiştim ki… O anda keşke ölseydim. Dağılmış yatağı topladım, örtünün üstü kan olmuştu annem görürse çok kızardı… Kucakladım banyoya gittim, of çamaşırları asmayı unutmuştum, sepete alıp yerine örtüyü tıktım çalıştırdım… Odama yürüdüm boy aynasında kendimi gördüm belimden aşağısı hala çıplaktı, kollarımda, karnımda, kalçamda, bacaklarımda kocaman morluklar vardı… Suçlu bendim ben, olanların hepsini hak etmiştim. Gülmeseydim, konuşmasaydım, giyinmeseydim, dolaşmasaydım suçlu bendim… O adamın ellerini hala vücudumda hissediyordum banyoya girdim, annem, ablam morlukları görürlerse bir sürü soru sorarlardı. Eşofmanlarımı giydim, fermuarını boynuma kadar sıkıca kapattım… Suçlusun sen suçlusun adamın sesi kulaklarımda çınlıyordu. Anahtar sesi duyar duymaz yatağıma yatıp pikeyi başımın üstüne kadar çektim. “Ah be kızım insan bir çay koyar, enişten pastayı bıraktığını söyledi. Kapıda babanları bekliyor eve gel dedim erkeksiz eve girmem uygun olmaz dedi. Yani bu huylarına bayılıyorum, çok efendi yetiştirilmiş” Suçlu bendim… “Nursel yatak örtümü niye yıkadın daha dün örtmüştüm, kızım cevap versene. Niye öyle bakıyorsun senin ateşin mi çıktı. Ah Nursel soğuk su içme dedim, incecik penyelerle balkonda oturdun. Enişten bile bu kız incecik giyinmiş üşütecek dedi” Suçlu bendim… “Sanki dilini yuttun, biraz geç kaldık ne bu suratın anlamadım ki… İyi kalkma uyu, birazdan sana ıhlamur kaynatırım iyi gelir” Sanki donmuş gibiydim, içeride olan konuşmaları duyuyordum. O konuştukça vücudum sıtma geçiriyor gibi titriyordu. Ablam başımda ki örtüyü çekip ateşime baktı, ona anlatsam abla suç benim ama yaşadıklarımı hak etmedim desem, o da suçlu sensin derse ben ne yapardım. Ya duyulursa annem kahrından ölürdü. Küçük kız adamın baştan çıkmasına sebep olmuş, eve almış başına gelenleri hak etmiş demezler miydi? Ablamın öpücüğünü alnımda hissettim, beni öpmemeliydi pistim, kirliydim, suçluydum. Başımı yana çevirip yüzümü yastıkla gizledim… “Neyin var güzel kardeşim, ateşin yok. Bak çabuk iyileş iki gün sonra nikâhım var, gelmezsen çok üzülürüm” Vardı ateşim vardı vücudum değil ruhum alev gibi yanıyordu, sesimi çıkarmayınca gitti… Bu yangından kurtulmalı ablamın da benim gibi yanmasına engel olmalıydım. Babam geldi o da alnıma elini koydu “Sana ıhlamur getirdim neyin var minik kırlangıcım” Sesimi çıkarmadım, çıkaramadım boğazım düğümlenmiş gibiydi “Bak annen ille içsin dedi, birazdan gelip içip içmediğine bakacağım” Odadan çıktı “Neyi var” O adamdı onun sesiydi, pikeye daha çok sarıldım babam hastalandı herhalde dedi… O adam güldü. “Bu yaş kızları iyi tanırım belki de ablasını kıskanıyordur” “Benim kızım ablasını kıskanmaz biraz hastalanmış, yarına bir şeyi kalmaz” Konuşmalarını duymuyordum içeri geçmiş olmalılardı… Zorla yerimden kalkıp ıhlamuru saksıya döküp yine yattım. Gece korkuyla uyandım sanki o adam aynı şeyleri yapıyor gibi canım acıyordu… Sesime ablam uyanıp etajerin üstünde ki ışığı açtı “Ne oldu canım rüya mı gördün” sesimi çıkarmadım, yatağından kalkıp yanıma yatıp sarıldı. Koynuna sokuldum “Uyu kırlangıcım yarına iyi olacaksın” ****
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD