
Ökseye tutulmuş kuş gibi donup kalmıştım, gözlerinin mavisi bu kadar koyumuydu ya saçları bu kadar sarımıydı. Sanki onu ilk kez görüyor gibiydim dudaklarınla dudaklarıma dokundu…
“Alaz”
“Konuşma güzel orman perisi hisset” dedi öptü yavaşça keyif alır gibi keyif vermek ister gibi, dudaklarım sert dudakların içinde kayboldu iğreneceğimi düşünürken hislerim tam tersiydi. “Gözlerini aç” derken baş parmağıyla alt dudağımı okşuyordu. Sanki öpüyor gibiydi…
“Hoşlandın mı?” dedi yakasından tutup yüzümü göğsüne sakladım “Hadi söyle güzel ağzından ne hissettiğini duymak istiyorum”
“Ya sen, sen hoşlandın mı?”
“Seninle ve benim aramızda oluşan kimya çok muhteşem dudaklarından çaldığım küçük bir öpücük bile beni mahvetti”
Burnumun ucuna dokundu elimi tuttu, sersem gibi olmuştum hislerim karmakarışıktı. Bunca zaman birlikteydik şimdiye kadar Alaz benim için sadece doğacak çocuğumun babası ve hayattan kaçış filikasıydı. Bu duygularımın yanına yakıcı hisler eklenmişti, beni benden alan korkuyu bile unutturan hisler. Benden ne beklediğini ne istediğini açıkça söylemişti, sonuna kadar gidebilir miyim. Ya o ne yapacaktı… Bıçak sırtında yürüyordu ve beni de o bıçağın üstüne çekmiş yürü diyordu. Ya karabasanlarımızdan birlikte kurtulacak ya da tamamen parçalarımıza ayrılacaktık.

