8.Bölüm

3167 Words
Odamdaki cama üşüşmüş kahve eşliğinde dışarıya bakıyordum. Dalları uçuşan ağaçlar bir müzik çıkarıyordu sanki ortaya. Yemek yerken abimin durgunluğu çok dikkatimi çekmişti. Onunla konuşmak istiyordum ama kendimin de iyi olduğu söylenemezdi. Odanın kapısı tıklatıldığında kafamı kapıya çevirdim ve "Girebilirsin." dedim. "Ben geldim Cennet." Gelen kişi en yakın arkadaşım Gülceydi. Gözleri şişmişti. "Gülce neyin var iyi misin ?" Gülce hızlıca yürüyerek bana sarıldı. "İyi değilim. Yorgun hissediyorum." Kollarımı hemencecik ona doladım. Ona sarılmak bana da çok iyi geliyordu. "Anlatırsan anlarım Gülce." Gülce kafasını omzumdan kaldırdı ve dolu gözleriyle gülümsedi. "Ben artık acı çekmek değil o acıya kavuşmak istiyorum Cennet." Ellerinden tuttum ve yatağıma oturttum. "Gülce noldu sana böyle. Sabah çok iyiydin. Mesajda benimle eğleniyordun." Gülce elleriyle oynadı. Gözlerimin içine baktı. Gözleri hüzündü. Ela gözleri koyulaşmıştı. "Cennet ben mutluydum. Okula beni Kenan bırakıyordu hatta. Ama birşey oldu. Kenanın bana davranışlarından çok sıkıldım Cennet. Sen gül diyor ama o gülümsemeyi bana haram kılacak şeyler yapıyor. Onun için gülmeye zorluyorum kendimi ama o görmüyor bunu. Kalbimin atışlarını duymuyor. Onun yanında kendimden geçiyorum ama o bunu da görmüyor. O beni görmüyor ve ben artık yoruldum. Onu seveceğim , onun için atacak bu kalbim hep ama bende onu görmeyeceğim artık." Gülcenin sözlerinden sonra gözlerimi büyüttüm. "Gülce ne yaşamış olabilirsiniz ki arabada." Gülce dudak ucuyla gülümsedi. "Bana hala küçük muhabbeti yapıyor Cennet. Benim aklım yokmuş ben sanki kandırılmaya müsait kolay bir kızmışım gibi konuşuyor benimle. Ben kendimden geçtim ondan geçemiyorum Cennet ama bitti. O benim abim bende onun küçük sevimli kardeşiyim."Gözlerindeki yaşları sildi ve devam etti. "Cennet birde bana iltifat ediyor ama sonra bunun içine ediyor. Beni paramparça ediyor. Bu yaptıkları kalbimin daha fazla acı çekmesine neden oluyor." Gülcenin gözleri kıpkırmızıydı. Sesi kesik kesik geliyor elleri titriyordu. Onunla beraber bende ağladım. Aşık olmak böyle acı çekmek mi demekti ? Annem aşık olmayı hep güzel birşey gibi anlatırdı. Neden kalbim bu denli acıyordu benim ? Neden Gülcenin söyledikleriyle zihnime , aklıma , ruhuma sadece bir kişinin adı geliyordu. Derin bir nefes çektim içime. Ellerimi Gülcenin yanaklarına koydum. "Gülüncek abimle kan bağımız olsada ben senin yanındayım. Seninleyim hep ben. Senin kararların , senin hayatın. Sana şunu yap bunu yap demek istemiyorum. Birşeyleri yaparak , yaşayarak öğren istiyorum. Acı çekeceksekte yaşayarak öğreneceğiz , güleceksekte yaşayayarak güleceğiz. Sadece kalbin bilsin ki Cennet hep seninle." Gülce hemen bana sarıldı ve "İyi ki benim arkadaşımsın zilli." dedi. Bende ona gülerek "Sende öyle Gülüncek." dedim. Benden ayrıldı ve gözlerini sildi. "Hep ben konuşuyorum Cennet , hep ben anlatıyorum. Senin de içinde birşeyler ile savaştığının farkındayım. Neden bana birşey anlatmıyorsun ? Neden içine atıyorsun?" Gözlerimi duvara diktim. "Çünkü içime atmak zorundayım Gülce. Dayanabildiğim kadar dayanmalı içimdeki savaşla yaşamayı öğrenmeliyim. Aklımı bulandırmamalı birşeyleri görmezden gelmeliyim." Gülce bana bakarken benim gözlerim hala duvardaydı. "O birşey düşündüğüm şey mi ?" Kafamı salladım ve gözlerimi kapattım. Önüme düşen saçlarıma dokundum yavaşça. Öğlen parktaki anımız aklıma geldiğinde ellerimi yavaşça saçımdan çektim. Sanki elleri hala saçımda benimleydi. Nefesi kulaklarımdaydı sanki. "Cennet daldın ne düşüyor gözlerine." Gülce dudak ucuyla gülümsedi. "Boşluktayım Gülce. O boşluk beni bilinmeze sürüklüyor." Gülce ellerini omzuma attı. Sessizce kulağıma fısıldadı. Elleriyle saçlarımı seviyordu. "Boşluğunu bulduğun an bilinmezlik sona erecek. Boşluğunu anladığın an bana gel." Kafamı duvardan çektim ve Gülceye baktım. Hafifçe tebessüm ettim dudaklarım titrerken. "Birlikte uyuyalım mı Gülce ? Seninle uyumayı çok özledim." Gülce hemen beni yatağa itti ve o da direk yanıma geçti. Birbirimize sarıldık. "Abim de mutlu değil gibi Gülce. Birşeyler var gibi ama." Gülce beni tamamladı. "Birşeyler yok gibi de değil mi ?" kafamı salladım. "Sence ilerde bu anları hatırladığımızda güler miyiz Gülce ? Ya ne salakmışız acı çekmişiz der miyiz ?" Gülce sessiz bir kahkaha attı. "Acı insanı büyütür Cennet. Biz büyüyoruz. Düşüncelerimiz büyüyor. Senin de dediğin gibi yaşayarak öğreniyoruz." "Keşke acı çekmeden büyümenin bir yolu olsa Gülce. Ben eskiden hep gülerdim. Hiçbir şey düşünmez anı yaşardım. Şimdi sadece boşluğa gidiyor aklım." Gülce sessizce cevapladı beni. "Egemen varya benim arkadaşım beni karaoke için çağırdı. Derslerden çok sıkıldık sen de gelsene. Egemen ile tek kalmak istemiyorum." Müzik zihnimin dinlenmesine yardımcı olabilirdi. Hem belki düşüncelerimden gerçekten arınabilirdim. "Tamam gelirim." Birbirimize sarılı bir şekilde gözlerimizi kapattık. ? Sabah güneş ışıklarıyla gözlerimi açtığımda yanımdaki Gülcenin hala horlaya horlaya uyuduğunu gördüm. Evet horluyordu. Ağzı açık bir şekilde yatıyordu. Hafif bir şekilde gülümsedim ve yataktan çıktım. Banyoya girdim ve yüzümü yıkadım. Odaya geri girdiğimde pencereyi kapatmak için pencereye ilerledim. Pencereyi tam kapatacakken bir çift siyah gözün üstümde gezdiğini hissettim. Bedenim karıncalanıyor. Karnımın içinde arılar birbirleriyle boğuşuyorlardı. Onlara arı diyordum çünkü arılar bu kadar canımı yakabilirdi. Kelebekler o acıyı sevmemi sağlardı. Gözlerim aşağıya baktı. Poyraz abi elleri cebinde pencereme bakıyordu. Bir süre sadece öyle bakıştık. Bakışmaktan öteye gitmiyordu hiçbir şey. "Uyanmışsın." diye bir ses duyduğumda hemen pencereyi kapadım ve tülü çektim. "Uyandım. Senin horultuna uyunmuyor ki Gülce. Sanki sen değil de fil yatıyor yanımda." Kendimi hemen toparlayabilmiştim. Gülce bana şaşkın bakışlarıyla bakıyordu. "Abart sende abart. Ağzım açıksa kapasaydın kızım. Hem horladıysam da güzel horlamışımdır. Gel biraz daha horlayayım." Kahkaha attım söylediklerine. "Bu horlama meselesini abimle konuşabilirim o zaman." dedim. Gülce hızlıca yataktan kalktı ve ellerini omuzlarıma koyup "Benim güzel arkadaşım , benim zilli arkadaşım kes sesini." dedi. Ellerini omuzlarımdan çektim ve "Hadi git elini yüzünü yıka gel." Gülce banyoya gitti. Ben aşağıya indim. Aşağıya indiğimde babam evde yoktu. Babam sabahları bakkalı açıyordu. Akşam ise dokuz , on gibi geliyordu. Annemin evde olmadığını görünce çokta umursamadım. Yine bir gün vardır kesin ve dedikodunun peşindedir. Kahvaltılıkları koydum masaya. Demlenmiş çayı ısıttım. Gülcenin aşağıya inen ayak seslerini duyduğumda çayları koydum. "Cennet bebek gibi uyumuşum." Gülceye baktım. "Horlayan bir bebek tuhafmış." dediğimde Gülce gözlerini devirdi. Masaya oturduk ve kahvaltılık birşeyler yemeye başladık. "Akşam çıkarız Cennet. Egemen mesaj attı şimdi bana. Çok eğleneceğiz kızım." Arkasında abimi gördüm ve Gülceyi dinliyordu. Gülcenin sesi çok hevesliceydi. "Kızım Egemen süper bir yer hazırlamış. Tüm şu zamanlarda yaşamadığım eğlenceyi yaşayacağım akşam. Önce midem sefasını sürecek , sonra kulağım. Gelsin şarkılar , gelsin mutluluk." Abim boğazını temizlediğinde Gülce arkasını döndü. Gözleri irice açıldı ama sonra kendini toparladı. "Kenan abi birşey mi oldu ?" ağzına bir peynir attı ve onu yavaşça çiğnedi. Abim masaya oturdu. Gözlerim bir ona bakıyordu bir Gülceye. "Yok birşey Gülce. Kahvaltı yapamadığım için eve geldim. Zaten kahvaltı yapıyormuşsunuz." Bir bardak ve tabak alarak abimin önüne koydum. Abime çay koyduktan sonra abim çayı içerek bana soru yöneltti. "Cennet akşam nereye gidiyorsun ? İzin aldın mı ? Bizim neden birşeyden haberimiz yok." Derin bir nefes aldım. "Abi müzik söylemelik bir yere gideceğiz. Yalnız olmayacağız Gülcenin arkadaşı Egemen de var." Abimin çayı tutan elleri sıkılaştı. Gözlerinin mavi tonu koyulaştı. "Egemen kim amına koyayım. Tanımadığım züppe herifin tekiyle sizi aynı ortama nasıl sokayım. İzin vermiyorum." Gözlerimi devirdim ve onun yaptığı gibi elime çayımı aldım ve höpürdettim. "Babam izin vermişken sen kim oluyorsun abi ?" Abimin gözü seğirdi. "Cennet ben senin abinim benimle doğru konuş. Bir çay içmeye , yemek yemeye geldik sıçtınız içine." Ceketini aldığı gibi ayağa kalktı ve ilerledi. İlerlerken konuşmaktan esirgemiyordu kendini. "Nerden çıkartıyorlar böyle boş beleş işleri. Otur evinde dinle müziğini. Ye işte evinde yemeğini. Evde oturun amına koyayım. Sikeyim Egemeni." Gülce ve ben kahkaha atarak gülüyorduk. "Sikiyim igimini." diye taklidini yaptığımda Gülcede yaptı. "Uturun evinizdi." Haykırarak gülüyor eğlenerek kahvaltımızı yapıyorduk. ? Gülce üstünü değiştirmek için evden ayrıldı. Bende akşam ne giyeceğimi kararlaştırıyordum. Dolabımdan siyah bir elbise çıkardığımda geceye uygun olabileceğini düşündüm ve onu giymeye başladım. Elbisenin kolları kısaydı ve bol duruyordu.Dekoltesi göğüs kısmımı az birşey açık bırakıyordu. Diz kapağımın iki - üç santim üzerindeydi. Siyah saçlarım elbiseyle beraber beni oldukça güzel gösteriyordu. Siyah saçlarımı düz bırakmak istediğim için düzleştirdim. Makyajımı yapmak için makyaj masama oturdum ve yüzümü renklendirmeye başladım.Göz kapaklarıma siyah bir gölgelendirme , kirpiklerime bolca maskara ve dudaklarıma bordo bir ruj sürdüm. Yüzüm hem oldukça güzel duruyordu hemde doğal. Aynadan kendi kendime gülümsedim.Saate baktım ve oldukça vakit geçtiğini gördüğümde elime siyah topuklu ayakkabılarımı alıp giyindim. Kırmızı küçük çantamı da aldıktan sonra evden çıktım. Annem çıkacağımı bildiği için rahattım. Yine çarşı yoluna gitmek zorundaydım bu yüzden Poyraz abilerin evinin oradan geçmek zorundaydım. Adımlarım yavaş yavaş ordan geçerken. Bir arabadan Anılın indiğini gördüm. Anıl bana baktığında gülümsedi ve yanıma ilerledi. Anıl benim çocukluk arkadaşımdı. "Anıl sen gelir miydin buralara ?" dediğimde gülümsedim ve sarıldım. Anıl da direk kollarını bana bağladı. Sonra ayrıldık ve beni süzdü bende gülümsedim. Anıl benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Abim de tanırdı. Çocukluktan beri beraberdik. Mahalleden ayrılmak zorunda kalmıştı. Okulu buralardan uzak bir yerdeydi. "Güzellik nereye gidiyorsun böyle ? Bende dört yıl sonra geldim vakit geçiririz diye düşünüyordum prenses." Hafifçe kıkırdadım. "Ya saçmalama benden prenses mi olur. Gülceyle dışarı çıkacaktık. Gelmek ister misin ?" Anıl önce bir düşündü sonra kafasını salladı. Anıl siyah saçlı , ela gözlü ve zayıfça bir çocuktu. "Geleyim prenses. Emrinize amadeyim. Gülce cadısını da görmüş oluruz hem." Hafifçe elimden tuttu ve beni arabaya bindirdi. Araba hareket etmeden önce gözlerim bir yerde dağıldı. İki beden birbirine sarılıyordu. O iki bedenlerden biri Poyraz abi diğeri Gökçeydi. Gökçenin gözleri bendeydi. Ağlamak yok. Makyajını mahvetmek isteyeceğin son şey olmalı. Az önce gülen suratım şuan bembeyazdı. Ruhum kanıyor , kalbim yanıyordu. Avuçlarım sızlıyordu. Karnımın içindeki arılar yerini sessizliğe bırakmıştı. Nefes almam zorlaşmıştı. "İyi misin ? Yüzün düştü Cennet." Anılın kalın sesiyle ona döndüm ve sahte bir gülümseme sundum ona. "Çok iyiyim. Sadece Gülceye seninde geleceğini söylemem gerekiyor." Anıl kafasını salladı ve gözlerini yola dikti. Gönderen: CennetGülce Anıl da bizimle geliyor. Hani eski arkadaşımız. Biz yoldayız beni almanıza gerek yok orada görüşürüz. Anıl bana döndü. "Okul için gitmem ile aramız biraz açıldı. Bende dedim okulum araya girmişken Cennete gideyim. Abin nasıl ? Mahalle nasıl ? Sen nasılsın? Bizim deli Gülce nasıl ? Gerçi şimdi onu göreceğim. Hala deli mi ?" Soruları peş peşe geliyordu. Gülce ve Anıl pek anlaşamazdı. İkisi her konuda kavga etmenin hep bir yolunu bulurdu. Ben ise Anılla çok yakındım. Gülce ile pek konuşmasalar da ben Anılla konuşmaya hep devam etmiştim. "Arkadaşım deli değil Anıl. Abim çok iyi babamın yanında çalışıyor. Babama yardımcı oluyor. Aslında abim öğretmen biliyorsun ama atanamıyor. Bu yüzden de babamın yanında." Anıl gülümsedi. "Poyraz abi evlendi mi ? Ben onu evlenir diye düşünüyordum. Gerçi gideli dört yıl oldu ama." Onun adıyla kalbim sızladı. Anıla birşey belli etmemek için gülücükler saçtım etrafa. "Oda iyi. Hayır daha evlenmedi. Ya Anıl sen anlat bırak burayı. Sen nasılsın ? Bir gittin aklına şimdi gelebildik." Anıl çocuk gibi kafasını yere eğdi. "Prenses biliyorsun ailemle zaten problemlerim vardı. Okulda uzakta çıkınca gitmek zorunda kaldım. Burası hep aklımdaydı ama. O cadı Gülce bile aklımdaydı. Dört sene oluyor ben gideli. Bu sene son senem zaten geri geleceğim. Son senemi burda okumak istediğim için nakil yaptırdım. Hem seninle telefonla konuşuyoruz hiç ayrılmadı muhabbettimiz. Gelmese miydim ?" Ona gözlerimi devirdim. "Ya saçmalama öyle mi diyorum ben. İyi ki geldin. Hem ne nakili ? Anıl kaşlarını çattı. "Prenses buraları özledim ve ailemle ne kadar sorunum olsa da onları da özledim. Oraya onlardan kopmak için gittim ama kopamadım. Sizleri de oldukça fazla özledim. Orada ben ben değildim Cennet. Şimdi kendim olmak için buraya geri dönüyorum. Sevinmedin mi ?" Gülerek kafamı iki yana salladım. "Çok fazla sevindim eskisi gibi olacağız" "O cadının yerini almalıyım ama ben yokken tahtımı ele geçirmiş sinsi." Hayal kırıklığı sarmıştı ruhumu , aklımı. Kafamı iki yana salladım ve gözlerimi dışarıya diktim. ? Mekana geldiğimizde içeride Egemen ve Gülceyi gördüm. El salladıktan sonra Anıl ile onların yanına ilerledik. Gülce Anıla sarıldı. "Sen niye geldin?" Anıl onu omuzlarından itti."Sana hesap mı vereceğim sinsi cadı. Naklimi buraya aldırdım ve geldim. Tahtından olacağından korkuyorsan evet olacaksın. Gülce gözlerini belertti. "Ne tahtı ?" "Cennetin Kalbindeki tahttan bahsediyorum." dediğinde Gülce kendini ondan çekti ve elini ona salladı "O taht anca ben ölürsem biter Anıl Hazretleri." Anıl ona gözlerini kısarak bakmaya başladı. Gülce de ona öyle bakmaya başladığında sıkılmış olacaklar ki hemen masaya oturdular. Herkes önce yemek ile başlamak istedi. Yemek söyledikten sonra Egemen ile tanışmaya başladık. "Cadı süpürgeni unutmuşsun." Anıl Gülceye diyordu. Gülce kısılan gözlerini Anıla dikti. "Sen de koca burnunu bana sokmamayı unutmuşsun gargamel." Egemen ve Ben seslice güldüğümüzde ikisi hala birbirine kısık gözlerle bakıyordu. "Dikkat et bu gargamel seni yemesin." Gülce dudaklarını yaladı. Derin bir nefes aldı ve Anıla konuştu. "Dikkat et bu cadı seni yok etmesin." Egemen ve birbirimize bakarak onların atışmasını izliyorduk. "Egemen Gülceyle çok yakınsınız galiba. Senden bahsediyor." Gülce utandığında Egemen omzunu Gülceye attı. Gülce rahatsız olduğunu belli eden bir davranış sergilediğinde Egemen omzundan çekti ellerini. "Okulun başından beri beraberiz. En yakın arkadaşım Gülce ve hayır o cadı değil." Anılın cadı diyeceğini anlamış gibiydi. Anıl dudaklarını birbirine bastırdı. Uzun bir süre muhabbet ettik , yemeklerimizi yedik , güldük. Sıra şarkı söylememizdeydi. "İlk ben söylemek istiyorum." Gülceden aşırı bir istek geldiğinde kabul ettik. Mikrafonu aldı ve şarkısını söylemeye sahneye çıktı. Gözlerini bana dikti. Mikrofonu tutan elleri sıkıydı. Giydiği kırmızı kısa elbisesi göz alıcıydı. Çillerini kapatmamış özgür bırakmıştı. Yıllar geçse de üstündenBu kalp seni unutur mu?Kader gibi istemedenBu kalp seni unutur mu? Gözlerinin içi kırmızı duruyordu. Mikrofonu tutan elleri titriyordu. Bir hasretlik yüzün vardıİçinde bir hüzün vardıSöyleyecek sözüm vardıBu kalp seni unutur mu? Şarkıyı söyleyen sesi boğuklaşıyordu. Ağlamak istemeyen gözleri ondan izinsiz akıyorlardı. Bu kalbim seni unutur mu?Bir hasretlik yüzün vardıİçinde bir hüzün vardıSöyleyecek sözüm vardı Gözlerini kapattı ve şarkıyı söylemeye devam etti. Bu kalp seni unutur mu?Bu kalp seni unutur mu?Bu kalbim seni unutur mu?Anlamı yok tüm sözlerin Kırmızı elbisesini tuttu bir eliyle. Eliyle elbisesinin ucunu avuçluyordu. Sensiz geçen gecelerinYaşanacak senelerinBu kalp seni unutur mu?Bambaşka bir halin vardı Ellerini çillerine götürdü. Çillerini sevdi usulca. Gözyaşları çillerinin üzerlerinden usulca akıyorlardı. Farketmeden beni sardıBenliğimi benden aldıBu kalp seni unutur mu?Bu kalp seni unutur mu? Derin bir nefes aldı. Gözlerini açtı etrafa baktı. Gözleri bana değince ona dolan gözlerimle baktım. Bu kalbim seni unutur mu?Bambaşka bir halin vardıFarketmeden beni sardıBenliğimi benden aldı Kaç asır geçerse geçsin Gülce kalbinin en güzel yarasını unutamayacaktı. Ne yaşarsa yaşasın o acı hep onunla olacaktı. Bu kalp seni unutur mu?Bu kalp seni unutur mu?Bu kalbim seni unutur mu? Son sözleri de söyledikten sonra mikrofonu elime bıraktı ve beni sahneye itti. Şaşkınlıkla etrafıma bakarken ne yapacağımı düşünüyordum. Gözlerimi kapattım aklıma ilk gelen şarkıyı söylemeye başladım. İhaneti sende gördümSende şiddeti gördüm, aşkı gördümYanarak içinden geçtim aşkınKor olmadan küle döndüm Kalbim sanki onun avuçlarının içindeydi. Sanki kalbim güvercindi ve onun ellerine konmuştu. Kalbimi avuçluyordu sanki , kalbime istediği şekli verirken acımıyordu sanki. Gözlerimi kapattığımda yine o düşmüştü gözlerime , aklıma. Dokun bana, bana dokun n'olurHasretinden öldümKopar zincirleri, yeniden gelDurmadan gel, hep gel Bana istemsiz dokunan elleri alev alev yakmaya başlamıştı beni. O bana yasaktı. Kalbim bana en büyük çelmeyi takmıştı. Hayatın en büyük kazığıydı o benim için. İhaneti sende gördümSende şiddeti gördüm, aşkı gördümYanarak içinden geçtim aşkınKor olmadan küle döndüm Gözlerimi hafifçe araladım ve karşımda bir çift gece karası yakaladım. Buradaydı. Gözleri bana bakıyordu. Nefes alamıyordum. Seslerim titriyor. Boğazımın içindeki yumru gittikçe büyüyordu. Dokun bana, bana dokun n'olurHasretinden öldümKopar zincirleri, yeniden gelDurmadan gel, hep gel Gözlerim asla ondan ayrılmıyordu. Gözlerimi hafifçe ondan çektim ve etrafıma baktım. Abimde buradaydı ama bana bakmıyor Gülceye bakıyordu. Eğer bana baksaydı herşey ortaya çıkardı. Eğer bana baksaydı kalbimin prangalarını görürdü. Ben sana tutsak, sen bana yasakGel günahlarla, korkularla gelBen savunmasız, çırılçıplakSen hesaplarla, sorgularla gel Gözlerimin odağı tekrar onu bulduğunda dudaklarını yalıyordu. Gözleri dudaklarıma değdinde istemsizce dudaklarımı yaladım. Aklım onu son gördüğüm halindeydi. Gökçeye sarılan ellerindeydi. Gözlerine değen gözlerimi ondan çekmek istiyordum. Onun bana yasak oluşunu kendime söylemem prangalarımı ondan kurtarmam gerekiyordu. Geçiyor günler, çok üzgünümGeçiyor akşamlar sessizGeceyi yırtar yalnızlığımGüneşi yakarım sensiz Ona ne denli bu kadar bağlanmıştım. Ne denli kalbim yerinden çıkacak kadar atmaya başlamıştı. Onu görmeyen gözlerim neden artık onsuz yapamıyor gibiydi. Ben sana tutsak, sen bana yasakGel günahlarla, korkularla gelBen savunmasız, çırılçıplakSen hesaplarla, sorgularla gel Son sözleri benimle birlikte söylemeye başladı. Son kez konuştum. Gözlerimden yaşlar akıyordu. "Ben sana tutsak." dedim."Sen bana yasak." dedi. Onu bırakmayan kalbim o görüntüden sonra artık onu bırakmalıydı. Sahneden indim ve sahte bir gülümseme sundum etrafa. Gözlerimden akan yaşları sildim ellerimle. Anıl bir bana bakıyor , bir Poyraz abiye bakıyordu. Abime doğru ilerledim. "Abi neden geldin ? Daha doğrusu geldiniz ? Beni dinlemeye geldiğini düşünüyordum ama hiç öyle görünmedi. Yüzüme bile bakmadın." Abim gözlerini Gülce ve Egemenden çekmiş bana bakmıştı. "Seni burada tek başına bırakacağıma inanman senin ne kadar akılsız olduğunu gösteriyor Cennet. Poyrazla beraber bir gelelim de eğlenceleri nasılmış bir bakalım dedik." Dişlerini sıkıyordu. "Gülce abine bizi hiç anlatmadın mı ?" Egemen konuştuğunda abim Gülceyi kendine çekti. "Anlatmadı kardeşim." Poyraz abi susuyordu. Gözleri konuşuyordu. Gözleri benden ayrılmıyordu. Ama benim gözlerim kabullenmişti. O bana yasak. Gökçeye dokunan eller bana yasak olmalıydı. Anıla döndüm ve hafifçe gülümsedim. "Abi Anıl gelmiş. Konuştunuz mu ?" Abim Anıla döndü. "Hoşgeldin Kardeşim. Nerelerdesin sen." Anıl abime baktı tokalaştılar. "Prensesi görmeye geldim. Naklimi de buraya alınca buradayım sizinleyim." Anıl bana prenses dediğinde Poyraz abinin gözleri seğirdi. "Bizim kızın neresi prenses kardeşim. Ondan olsa olsa shrek olur." Abime göz devirdim. Abim Anıl ve benim arkadaşlığımı bildiğinden kelimelerine takılmadığını biliyordum. "Ha ha ha bak çok güldüm. Boşa gitmesin." Abim omuz silkti. "Abi Gülcenin şarkı söylemesini kaçırdın. Herkes onu dinledi. Böyle bir güzellik zor bulunur." dediğimde abim kısık gözlerini bana dikti. "Kes çeneni Cennet." Sinirleniyordu. Ayaklarını titretip duruyordu. "Evet Cennet çok haklısın. Söylediğin şarkı ve şarkıyı söylerken hissetmen sen çok iyisin Güneş ışığı." Abim şaşkın bakışlarıyla Egemene baktı. Sonra Gülcenin gülen yüzüne. "Güneş ışığı ne lan! Benim yanımda Gülceye mi yürüyorsun sen!" Egemen Gülceye baktı. "Güneş ışığına Güneş ışığı demenin nesi kötü ? Gülce en güzel kelimeleri hakediyor." Abim ayağa kalktığı gibi Egemenin yüzüne vurdu. Egemen yere düştüğünde Gülce hemen Egemenin yanına ilerledi. "Ne yaptığını sanıyorsun sen Kenan abi. Ona nasıl vurabilirsin? Bana zarar vermekten vazgeç artık. Yeter! Bırak artık abicilik oynamayı." Abimin omuzları düştü. Mavi gözleri karardı. "Gülce senin için." Gülce Egemeni tutan elleriyle masaya tekrar oturdu. Elleri Egemenin moraran yüzündeydi. "Böyle davranman bana ve arkadaşlıklarıma zarar veriyor. Bana zarar vermeyi bırak artık. Küçük değilim ben artık anla bunu sok o kalın kafana! Büyüdüm ben! Kendini kandırmayı kes. Bana ve arkadaşlarıma zarar verme. Saygı duy. Emanetim diye hayatıma karışma." Abimin suratı düştü. Derin nefes aldı. Ellerini cebine soktu ve Gülceye son kez bakarak ortamı terk etti. "Cennet lavaboya gidebilir miyiz ?" Kafamı salladım ve lavaboya girdik. Gözlerinden sicim sicim gözyaşı inerken bende daha fazla tutamadım kendimi ve ağlamaya başladım. "Gülce ben dayanamıyorum artık." Gülce bana sarıldı. "Bende dayanamıyorum artık. Bu davranışları bana zarar veriyor. Bende ellerimi ona sardım. "Gülce bana bakan gözlerini üzerimden çeksin artık. Gökçeye sarılan bedenini çeksin artık önümden. Ben yoruldum. Ben katlanamıyorum artık. Gülce ben Poyraza aşık oldum." Gülce benden ayrıldı ve gözlerimi silmeye başladı. "Sonunda boşluğunu bana döktün. Ağlama güzelim. Ben senin yanındayım. Gökçeye mi sarıldı nasıl ?" Gözlerim durmuyordu. "Gülce ben gelirken gördüm on-onları el-eli o-ona dokunuyordu. Nasıl oldu ? Be-ben nasıl oldum." Gülce bana şefkatli bakışlarla baktı. "Cennetim. Aşk geliyorum demez. Aşk seçme hakkı vermez. Kalp görür ve sever. Konuşacağız ama şimdi olmaz. Şimdi arabalara binip gideceğiz. Sen iyi ol." Gözlerimizi sildik. Lavabodan çıktık. Lavabonun önünde Poyraz abiyi bulduğumda gözlerim irice açıldı. Gülce bana baktı ve ilerlemeye devam etti. "Poyraz abi niye geldin ? Neden hep olduğum yerlerdesin?" Poyraz abi gece karası gözlerini kırpıştırdı. Alnına dökülen siyah saçlarını arkaya gitti. Ellerim sızlamaya başladı. "Seni merak ettim. Sadece sana bakmak istedim. Sesin çok güzelmiş. Sesin şiir gibi." Gözlerimi kapattım ve son sözlerimi söyledim. "Bana bakma. Beni merak etme. Sesimi güzel bulma. Bana zarar verme. Benim kafamı karıştırma. Bana küçük bir çocukmuşum gibi güzel sözler söyleme. Yoluma çıkma artık."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD