6.Bölüm

2708 Words
Kalp atışlarımın hızlandığını , ellerimin titrediğini hissediyordum. Dudaklarım kurumuştu. Sanki başım dönüyordu. Karnımın içinden birşeyler vızırdıyordu sanki.  "Kızım içeri gelsene artık."  Annemin ince sesiyle içeri girdim. Hala kendime gelememiştim. "Cennet sen iyi misin kızım ? Suratın bembeyaz." bedenimin uyuştuğunu biliyordum. Ne hareket edebiliyor ne sesimi çıkarabiliyordum. Kelimeler ağzıma geliyor ama sonra bir buhar gibi uçup gidiyordu. Şaşkınlık mıydı beni böyle yapan ? "An-anne ben iyiyim sadece biraz başım ağrıyor gece çok iyi uyuyamadım." zorlukla konuşabildim. Gökçe çatık kaşlarıyla beni izliyordu. Ona doğru baktığımda gözlerinde sorgular bir ifade gördüm ama bunu umursamadım. Annem bana kafa salladıktan sonra Ayşe teyzeye doğru yöneldi. Gergin olan ortam bir anda kendini sessizliğe mahkum etmiş gibiydi. Poyraz abinin davranışından sonra Ayşe teyze bir köşeye oturmuş bizlere bakıyor ve sadece susuyordu. "Yarın akşam bize yemeğe bekliyorum Ayşe. Hep sen yapıyorsun birşeyler sıra bizde." Annemin ince sesiyle küçük gözlerimi ona çevirdim.  "Zahmet olmasın size Yıldız." Ayşe teyze mahcup bir ifadeyle söylemişti bunları. "Kız Ayşe ne zahmeti sizin vereceğiniz zahmet nedir."  Ayşe teyze önce biraz bekledi daha sonra aklına yatmış olacak ki teklifi kabul etti. "Kızlar hadi bizde gidelim." Anneme kafa salladım. Ayşe teyzeyle kapının orada ufak vedalaşma yaptık ve ayakkabılarımızı giydiğimiz gibi dışarı çıktık. Gökçe de bizimle beraber kalkmıştı. Birbirimize tuhaf bakışlar attıktan sonra o evine doğru ilerledi. Gökçelerin evi Poyraz abilere baya yakındı.  Evimiz on dakikalık bir mesafedeydi.  Annem önden ilerliyordu. Gülce ve ben arkadan yavaş yavaş gidiyorduk.  "Cennet neden Gökçeye karşı bu kadar sertsin?" Gülcenin konuşmaya başlamasıyla gözlerimi ona çevirdim.  "Sadece çok canımı sıkıyor." diye hızlıca cevap verdim. Gözlerimi olabildiğince kaçırıyor ve normal gözükmeye çalışıyordum.  Allahım kalbim ne zaman normal atışına dönebilecek. Ne zaman aklım yerine gelebilecek. Ne zaman ben eskisi gibi olacağım. "Ama neden sana birşey yapmıyor sonuçta."  Dişlerimi birbirine bastırdım. Kanımın fokurdadığını hissettim. Kendim bile anlayamadığım duyguların gün yüzüne çıkmasından insanların yanlış yorum yapmasından çok korkuyordum. "Davranışları hoşuma gitmiyor Gülce. Neden bunu deşeliyorsun ? Derdin ne anlamıyorum." sesim gereğinden fazla yüksek ve sert çıktığında anında pişman oldum ama bunu belli etmedim. Gülce hafifçe tebessüm etti. "Anladığını çok iyi biliyorum. Kendine bile veremediğin cevapların olduğunu da görebiliyorum. Seni sorgulamıyorum anladığında bana geleceğini biliyorum. Unuttun mu ? Biz seninle kardeşiz." Gülcenin cevabıyla gözlerimi boşluğa diktim. O boşlukta küçüklüğüm vardı. O boşlukta kalbimin atışları o boşlukta korkularım o boşlukta bir daha eski ben olamayacak ben vardı. "Anladığını sanmıyorum." deyip konuyu kapatmaya çalıştım. "Yarın seninle çay içmeye bir yerlere gidelim Gülce. Seninle dedikodu yapmayı çok özledim. Okul , düğün derken seninle tam dedikodu yapamadık."  Gülce kafa salladı. Kolunu omzuma attı ve göğsüne çekti. "İstediğin dedikodu olsun be güzellik. Dedikodularım sana kurban olsun." Hafifçe güldüm ve omzuna vurdum. Evin önüne geldiğimde ben içeri girdim. Gülce de kendi evine doğru yürüdü.  "Anne ben aç değilim odama çıkıyorum. Siz yersiniz." diye seslice anneme seslendim. Biz Gülce ile yavaş yürüdüğümüzden eve annemden sonra girmiş oldum. "Tamam kızım. Yorgun görünüyordun uzan sen biraz." Annem de seslice konuştu.  Yavaş yavaş odama çıktım ve üstüme pijamalarımı geçirdim.  ? Kalktığımda ilk işim telefondan saate bakmak oldu. Saatin gecenin dördü olması ve hiç uyanmadan bu kadar uyuduğumu görmem beni şaşırttı.  Susadığımı farkettiğimde sessiz adımlarla aşağıya mutfağa indim. Koltuğun üstünde abimi bulmayı hiç beklemiyordum. "Cennet ne oldu abim." Abimin sesiyle yanına doğru ilerledim. "Su içecektim.Sen neden ayaktasın."  Abim yanına oturmamı ifade ettiğinde hiç sorgulamadan yanına oturdum. "Uyku tutmadı sadece. Seninle biraz konuşalım mı abisi." Abimle çoğu zaman atışsakta beni sevdiğini bilirdim. Abim benim dostumdu , abim benim sonuna kadar güvenebileceğim biriydi. "Konuşalım abi mesele ne ?" Abim bedenini bana çevirdi ve ellerimi elinin içine aldı. "Bak Güzelim bu konuları konuşmak benim için oldukça zor ama bir gün bu konuların konuşulacağını biliyordum ve o zamanın geldiğini düşünüyorum. Sen çok büyüdün ve artık yetişkin bir birey oldun."  Abim duraksadı. "Abi şimdi ne konuşuyoruz anlamıyorum." "Dinle Cennet. Sen benim için hep küçük kardeşim olarak kalacaksın. Ama biliyorum ki birgün aşık olucaksın. Şunu konuşmak bile ne kadar zor sikeyim! Düşünsene birde gerçek oluyor."  Gülümsedim. Abimse dişlerini sıkıyordu. "Neyse sakinim. Olur da birgün dallamanın , pezevenkin birine aşık olursan ilk gel bana anlat. Senin ben hep yanındayım. Çekinme benden."  Abimin ellerini sıktım. "Abi sen benim canımsın. Eğer birgün o dediğin olursa ilk sana geleceğim." "Bende o çocuğu bir güzel pataklayacağım." Abim rahatlamıştı. "Peki bundan Gülce de yararlanabiliyor değil mi ? Diyelim Gülce senin değiminle pezevenkin birine aşık oldu. İlk sana geliyor değil mi ?"  Abimin yüzü donuklaştı. Ellerini ellerimden hızla çekti. Sonra hafifçe tebessüm etti ama bu tebessüm bana hiçte samimi gelmedi. "Gülce evet Gülce.. sen benim için neysen o da öyle. O gelsin onu da dinlerim kardeşim çünkü ondan." dediğinde hafifçe tebessüm ettim. Saçmalamaya başlıyordu. "Abi eğer sende birine aşık olursan ilk gel bana söyle olur mu ?" Abim hafifçe kafasını salladı ve eliyle yanağımı sevdi. "Aşık olmak benim için kolay değil Cennet. Ama beni süründürecek bir kız olunca ilk sana geleceğim."  Hafifçe kıkırdadım. "Gözlerini aç abi aradağın kız her yerde olabilir."  Abimin ifadesi şaşkınlaştı. Yavaşça yanından kalktım ve suyumu doldurup odama çıkarken abim tekrar seslendi. "Ne demek istiyorsun Cennet."  Abime döndüm yavaşça "Gözünü açtığın an anlarsın demek istedim abi."  ? Sabah uyanmış üstüme beyaz bir tişört , altıma gri dar bir kot pantolon geçirmiştim. Havalar çokta ısınmadığından birde kot ceket giymiştim. Makyajımı hafifçe yapmış, saçlarımı maşalamıştım. Siyah saçlarım maşalıyken ayrı bir güzel oluyordu. Sanki parlıyorlar gibi geliyordu. Bugün erkenden Gülceyle buluşacaktık. Hazırlandığım gibi kendimi dışarı attım.  Yolda yürürken karşı tarafta birilerini görür gibi oldum. Yürüyüşümü yavaşlattıktan sonra karşıdaki kişilerin kim olduğuna dikkatle bakındım.  Karşımdaki kişiler Poyraz abi ve Gökçeydi. Gökçe sarı saçlarını savurup duruyordu. Otuz iki düş gülümseyip gözlerini Poyraz abiden çekmiyordu. Dik olan omuzlarım çöktü önce sonra dudaklarım büzüştü. Kalbimin durağan atışları hızlanmaya başladığında ellerimi kalbime yasladım. Nefesim alışlarım derinleşti. Gözlerim kendiliğinden dolmaya başladı. Herkesin kendi hayatı Cennet. Sen sana ait olmayanı kıskanamazsın. Sen bu değilsin kendine gel! Sen Poyraz abiye dikemezsin gözlerini. Sen onun kardeşisin. Sen onun küçüğü , sen onun hiçbir şeyisin. Dolan gözlerimi ellerimle hiç ettim. Omuzlarımı diktim ve birşey görmemiş gibi ilerlemeye başladım. Poyraz abi bugün yine siyahlara bürünmüştü. Siyah tişört , siyah pantolon , siyah deri ceket.  Saçları dağınıktı ve alnına dökülmüştü. Düşünmemelisin Cennet. Ne giymişse giymiş Sanane. "Cennet." arkamdan birinin bana seslendiğini işittiğimde arkamı döndüm. Karşımda abimi gördüğümde ona gülümsedim.  "Nereye Cennet." diye sordu. Abim bugün oldukça yakışıklı. Beyaz fit bir gömlek. Siyah bir pantolon ve kot ceket. Kumral saçlarını dağıtmıştı. Sakalları uzamış gibiydi. Hele o mavi gözleri en güzeliydi.  "Gülceyle buluşacaktık. Çay içip öyle konuşacaktık. Gelmek istiyorsan gel abi."  Abim biraz düşündü. "Geleyim boştayım zaten. Babam hallediyor işleri. Hem sizlerle oturup konuşmayı da özledim." Abime göz devirdiğimde beni hafifçe kendine çekti ve elini omzuma attı. Hafifçe koluna vurdum. O da benim saçlarımı çekti. Hala küçük çocuklar gibiydik. Gülüşe gülüşe Gülcenin yanına vardık. En köşede bir masada oturuyordu. Ellerimi salladığımda oda ellerini sallıyordu.  Abim bize şaşkınlıkla bakıyordu. "Siz deli misiniz ne el sallıyorsunuz. Zaten iki adım kalmış."  "Abi alış kızlar böyledir." Abim güldüğünde gözleri yavaşça Gülceye baktı. Gülce bugün oldukça güzeldi. Üstünde Gueess yazan göbeği açık bir tişört , altında koyu gri bir boyfriend pantolon vardı. Saçları düz , ela gözleri hafif bir makyajla daha çok ortaya çıkmıştı. Yüzüne hafif güneş vuruyor ve o güneş çillerini daha çok ortaya çıkıyordu. "Kenan abi sende gelmişsin." Abimin gözleri hala Gülcedeyken hafifçe boğazını temizledi. "Gülce üstündeki biraz şey değil mi?"  Gülce dudaklarını birbirine bastırıyor gülmemek için kendini tutuyordu.  "Ne değil mi ? Kenan abi."  Abimin dişlerini sıktığı dudaklarından belli oluyordu. "Açık değil mi? Üşürsün diye diyorum. Yoksa biliyorsun kadınların kıyafetlerine karışmak bize yakışmaz."  Gülce hafif kafasını sallayıp otuz iki diş gülümsedi. Elmacık kemikleri şişkinleşti. Küçük çocuk gibiydi. "Açık değil ve üşümüyorum Kenan abi. Üşürsem ceketini vermez misin hem ?" Hafifçe tebessüm ettim. Abim hafifçe güldü yüzünü kırıştırdı. Gülce şuan mutluluk sarhoşuydu. "Ceketim senin. Hem çillerin de çıkmış ortaya çilli. Makyaj yapıp kapatma onları bak ne güzel olmuş." Gülce bozulsada bunu belli etmedi. "Çillerimi sevmiyorum Kenan abi. Bana çilli deme."  "Çillerini sevmelisin Gülce. Çillerin seni sevimli yapıyor. Küçük sevimli çilli." Gülce hafif kıkırdadı ve masaya oturdu. Bizler de oturduktan sonra garsona siparişlerimizi verdik. Gülce ve ben cheescake ve çay alırken abim türk kahvesi içmeyi tercih etmişti. "Ee kızlar konuşacaktınız buyrun konuşun." Abim konuşmaya başladığında sessiz ortam birden sesli bir hal almaya başladı. "Abi sen anlat biz dinleyelim." Abime yönelttiğim soruyla abim kafasını bana çevirdi. "İş , güç Cennet biliyorsun. Ne soruyorsun bana. Okullar nasıl."  O sırada garson çocuk siparişlerimizi getirdi. Gülce hemen cheescakeden kocaman parça aldı. Ağzı şişkinleşti ve konuşmaya başladı. "Biliyorsun Kenan abi ben psikoloji okuyorum.hazırlıktayım daha doğrusu. Benim okulum iyi gidiyor. Arkadaşlarımla aram çok iyi. Hayat çok iyi." hafifçe tebessüm ederek verdiği cevap aslında büyük bir yalandı. Ona göre hayat abimdi , abimse acı çekmek demekti. "Arkadaşlarım derken kız arkadaşlarınla aran iyidir tabiki. Sen iyi olunmayacak birimisin ki."  Abimin gözleri Gülcenin yanaklarındaydı. Gözlerini asla yanaklarından ayırmıyordu. "Nasıl biriyim ki ben Kenan abi."  Abim gülümseyen yüzüyle konuşmaya devam etti. Aralarına girmek istemediğim için susma kararı aldım. Gülcenin bir şansı varsa ben konuşarak o şansı hiç etmeyecektim. "Sen çok güzel bir kızsın." Gülcenin nefesleri kesikleşti bunu hissediyordum. "Sen kalbi temiz bir kız çocuğusun."  Gülcenin kesikleşen nefesi yerini acı acı gülmeye bıraktı. "Kız çocuğu derken ? Evlenecek yaştayım Kenan abi."  Abim yavaşça cevapladı. "Küçüksün ve hayır daha evlenemezsin."  Gülce gülerek devam ettirdi konuşmayı. Şuan içinin nasıl yandığını , için için nasıl ağladığını biliyordum. "Küçüğüm haklısın. Ama ben çocuk değilim Kenan abi. Aklım herşeye eriyor benim. Aşka da eriyor , arkadaşlığa da , evliliğe de." Gülcenin ağzından kaçırdığı cümleyle gözlerim irileşti. Abim donuklaştı. Gülceyse ağzını kapattı ve hemen bir parça daha ağzına cheescake soktu. Ellerimi ağzıma koymuş gülüyordum. Ortam gittikçe garipleşiyordu. "Ne demek aşka da eriyor Gülce ?" "Şey ben öyle demek istemedim. Kenan abi yok öyle bişey vallaha bak. Aşk ne ki hahahah." Sahte konuşmasıyla abim dediğinin hiçbirine inanmadı. İnanmadığı gergin bedeninden anlaşılıyordu. Abimin telefonu çaldığında Gülce derin bir nefes aldı. "Söyle kardeşim. Yok kardeşim. Gülce ve Cennetleyim kardeşim. Gel kardeşim." Abimin konuştuğu kişi kesin Poyraz abiydi. Poyraz abi zihnimin katili. Aklımın düşmanı. "Poyraz geliyor. Gülce bu konuyu da kapatmış değilim." Gülce gözlerini kaçırdı. Ben derin bir nefes çektim. Yirmi dakika sonra Poyraz abi ile Gökçeyi gördüğümde sinir kat sayım yükseldi. Demek ben onları gördüğümden beri beraberlerdi. "Bunun ne işi var ?" sessizce fısıldadığımda Gülce omuzlarını silkti.  "Sus Cennet duyacak." Abime göz devirdiğimde yavaşça gelenlere dönüp sahte bir gülüş sergiledim. "Hoşgeldin kardeşim." deyip abim Poyraz abiyle tokalaştı. Gökçe bize sahte bir şekilde güldüğünde bende ona sahte bir gülüşle güldüm. "Senin ne işin var Gökçe." diye sorduğumda hafifçe kahkaha attı. "İlahi Cennet. Mahalle arkadaşları değil miyiz biz ?" Gülümsememi yüzümden çektikten sonra cevap verdim. "Değiliz."  Gökçe tekrardan güldü. "Şakacı."  Yavaşça göz devirdim ve cheescakimden bir parça alıp hınçla ağzıma soktum.  Poyraz abiye döndüğümde bana bakıyordu. Çatık kaşlarımla bende ona baktığımda sorgulayıcı bir ifadeyle bana bakmaya başladı. "Gökçe benim geldiğimi duymuş gelmek istedi. Gelme diyemedim. Kusura bakmayın." diye konuştuğunda Poyraz abiye hemen cevap verdim. "Kusuru yok Poyraz abi. Kuyruk gibi gelen baksın kusura." Gökçe sinirli bakışıyla bana baksada umursamadım ve çayımdan bir yudum aldım.  Herkes oturduğunda gelenler kendine sipariş verdi. "Ee kızlar nasılsınız. Hiç görüşmüyoruz."  Gökçenin sorusuyla ellerimle masada ritim tutmaya başladım. "Biz normalde de görüşmeyiz Gökçe."  Gökçe bacak bacak üstüne attı ve uzun saçlarını Poyraz abiye doğru savurdu. Kaşlarımı olabildiğince çatsam da ortama belli etmemek için gülümsedim. "Poyraz gel deyince."  "Pıyrız gıl diyinci" diye taklidini sessiz bir şekilde yaptım. Duyan tek kişi Gülceydi ve gülüyordu. Parmağına dudaklarına götürdü ve sus işareti yaptı. Bende ona karşı he he işareti yaptım. Ayağıyla bana tekme atınca bende susmak zorunda kaldım. "Ee Gülce sen anlat. Geçen arkadaşlarınla gördüm seni bir çocuk vardı yanında."  Abimin bakışları Gülceye döndü. Gülcenin gülümsemesi yüzünde dağıldı.  Ben ise masada ritim tutmaya devam ediyordum. Poyraz abi de bana bakmaya. Poyraz abi böyle ortamlarda hep susar pek konuşmazdı. "Arkadaşımla notlar için oturmuştuk Gökçe. Bunu söylemenin gereği ne?" Gülce sert çıktığında Gökçe hafif gerildi. "Banane canım ister arkadaşın ister sevgilin." Gülce sert bir şekilde tekrar konuştu.  "Dediğin gibi Gökçe sanane. Seni ilgilendirmeyen konulara burnunu sokma. Yoksa soktuğun burnu bir güzel benzetmesini iyi bilirim."  Ortam gergin olmaya başladığında Poyraz abi konuşmaya başladı. "Bizimde dükkanda işler azdı. Kenanla buluşayım derken sizle oturmuş olduk." Poyraz abiye bakmaya başladım. "Poyraz abi görücü işleri ne alemde." Diye sertçe konuştuğumda ellerim hala ritimdeydi. Çünkü aklım o konudan uzaklaşmıyordu.  Poyraz abi yutkundu. Ellerini masaya doğru uzattı. Sigarasından bir sigara aldı ve dudağına koydu. Sigara dudağında baya bir estetik duruyordu. Gözlerimi abime çevirdim ve ona gülümsedim. Anlamaması içinde omzuna yattım. "Sizden sonra annemle konuştum kapattık o konuyu." Hımlar gibi bir ses çıkardım.  "Sana yakışmazdı zaten Poyraz abi. Sen istesen bulursun birini. Bulacağın kızı çok seveceğimize eminim." Emin miydim ? "Tabi bulur Poyraz. Belki de buldu haberi yok." Diye Gökçe konuştuğunda ona dik dik baktım. "Sana mı konuştuk." diye bağırdığımda hafif güldüm. "Pardon sesimin ayarını ayarlayamadım." diye durumu toparladım. Abimin aklı burada değil gibiydi. Gözleri bana bakıyor sonra Gülceye dönüyordu. Gülce ise deniz manzarasını izliyordu. "Akşam bizdeymişsiniz Poyraz. Annem ne güzel döktürmüştür." "Öyleymiş Kenan. Ben senle kaçar biraz içeriz diyordum.Anlatacağın birşeyler var gibi duruyor." Abim kaşlarını çattı. "Poyraz burası yeri değil. Yemek yer gitmek istersek yine gideriz."  Poyraz abi hafifçe çayından içti ve kafasını salladı. Gülce ve ben ise anlatılacak nelerin olduğunu düşünüyorduk. Gökçe ellerini Poyraz abinin omuzuna koydu hafif sıvazladı ve kulağına eğilip birşey söyledi. Elimdeki çayı sertçe vurdum ve "Hadi kalkalım." dedim. Daha fazla bu samimiyetsizliğe katılamayacaktım. Gökçenin sinsice bakışları midemi bulandırıyordu. ? Eve geldiğimizde annem masayı hazırlamaya başlamıştı. Kalanlar için anneme yardım ettim ve sofrayı hemence hazırladık. Babam ve abim televizyona bakıyordu. Onların yanına gittim. Babama kocaman sarıldım. "Oy tontişim nasılsın bugün. Yoruldun mu sen ? Abim seni bırakıp bizimle geldi. Yorulmadın değil mi ?" Babam beni kollarının arasına aldı. "Yok güzel kızım yorulmadım. Abin olucak bu hayırsız da sizi üzmediyse sorun yok." "Baba ben hayırsızım da kızın çok mu hayırlı." Abimin gergin sesiyle babama daha çok sarıldım. Babam gülmeye başladı. Güldükçe tombul göbeği oynuyordu. "Hayırlı benim kızım. Bak güzelliğine oy güzel kızım." Babamı hafifçe öptüm. "Sevilmiyorsun diye üzülme çocuk." diye abime güldüm.  "Ne çabuk unuttun kızım çöpten alındın sandığın günleri ?" Gözleri kırışacak derece güldüğünde kaşlarımı çattım.  Abime "ha ha ha çok komik. Hem ben hiç inanmamıştım hiç ağlamamamıştım. Hem sen varken beni niye çöpten alsınlar." "Kızım inanmasan babama gidip baba beni niye çöpten aldınız diye sorasın. Birde zırıl zırıl ağlamıştın. Sümüklerin akmıştı çok çirkindin." Tam konuşacakken kapı çaldı ve ben hemen kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda gelenler Ayşe teyzelerdi. Hepsini içeri buyur ettim. Poyraz abi de geldiğinde oda yakınımdan geçerek içeri girdi. Omzu omzuma değdi.  Herkes masaya oturdu. Yemeklerimizi yiyorduk. Gözlerim arada Poyraz abiye kaysa da belli etmeden yemeğime geri dönüyordum. "Cennet kızım istemeye gelmişler seni doğru mu ?" Osman amca konuştuğunda hafifçe kafamı salladım. Poyraz abinin ellerinin beyaz boğumlarını gördüm. Damarları çıkmıştı. Kendini kasıyordu. "Evet oldu öyle bişey ama geçti Osman amca."  "Baban anlattı da akıl sır erdiremedim. Kaldı mı habersiz böyle gelmeler."  "Valla Osman o gün Poyraz evladım da buradaydı oda gördü. Tanıdık olmasa Kenanı zor tutardık adamı haşat ediyordu." Abim hala donuk ifadeyle yemeğini yiyordu. Kendini kastığını surat ifadesinden anladım. "Ali seni kafasına takmış diye duyumlar alıyorum. Hala seni konuşuyormuş kızım dikkat et. Rahatsız ederse bize de söyle."  "Osman Amca sikerim Aliyi de Veliyi de. Kapansın şu konu." Abim sert bir dille konuştuğunda herkes sustu. "Kenan büyüklerinin yanında küfür etme! diye babam abimi azarlamak durumunda kaldı. Poyraz abi sertçe kaşığını masaya bıraktı. "Ben bir lavaboya gideyim."  "Koş Cennet sende havlu ver. Temiz havlu yoktur banyoda." Annemin dediğiyle Poyraz Abinin peşinden gittim. Elimde havlu vardı. Çıkmasını bekliyordum. Bırakıp gidebilirdim ama beklemek istemiştim. Birkaç dakika sonra çıktı ve bana bakmaya başladı. Ne ben havluyu veriyordum ne o almak istiyordu. Gece karası gözleri bir mahzendi ve ben orda ona hep tutsak kalacak gibiydim. "Gökçeyle aranda birşey olmadığını söyledin. Ama yanından ayrılmıyorsun." diye fısıldadığımda sesim titriyordu. Poyraz abi bana biraz daha yaklaştı. "Neden soruyorsun." hafifçe geri çekildim. O bir adım daha attı. Duvara yaslandığımda o da tam önümde durdu. "Sadece merak." sesim gittikçe kısılıyordu. "Neden merak ediyorsun." Konuşurken nefesi dudaklarıma değiyordu. Zorlukla yutkundum. Soğuk terler döküyor gibiydim. Bu pozisyon yanlıştı. Biz şuan ana kapılıyorduk. "Ben - ben sadece bilmiyorum." elimdeki havluyla beni kendine çekti. Kafam omuzuna geliyordu.  "Bilmediğin birşeyi sorma ozaman." diye fısıldadı. Tarçın kokusunu en derinlerimde hissediyordum. Kokusu ruhumu delip geçiyordu. "Neden bana Cennet çiçeği dedin." diye sorduğumda derin bir nefes çekti içine. Gözlerim kapalıydı. Herşeyden soyutlamıştım kendimi. Sadece o ve ben vardık. Yanlış yoktu. "Bilmediğin birşeyi öğrendiğinde anlatırım belki." dedi ve elimden havluyu alıp benden uzaklaştı.  Kalbimin hızlı atışları bir durun artık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD