4.Bölüm

2344 Words
Poyraz Abinin gözlerine baktığımda küçüklüğümü görüyordum. Her düştüğümde beni kaldırdığını , her ağladığımda beni güldürmek için çikolata alışını hatırlıyordum. Küçükken çok yakınken ben büyüdükçe uzaklaşmıştık. Gözlerim sonunda kendini ondan çekebilmişti.  "Cennet ben bir annemlerin yanına gideyim sen rahatına bak." Gülcenin sesiyle irkildim.  "Ha ?" diye bir tepki verdiğimde Gülce tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Sorgulamak ister gibi bakıyordu. "Yok birşey dalmışım sende öyle konuşunca bir an irkildim işte. Sen git tabi bende annemlerin yanına gideyim. Ayşe teyzeler gelmiş bir selam vereyim." dediğimde Gülce kafa salladı ve benden uzaklaştı. Annemlerin yanına küçük adımlarla ilerledim. "Cennet neredesin sen kızım?" dediğinde anneme hafifçe tebessüm ettim. "Gülceyle konuşuyorduk anne." dedim ve Ayşe teyzeye döndüm. "Ayşe teyzem hoşgelmişsiniz." dedim. Ayşe teyze o tombul yanaklarıyla gülümsemişti. O kadar tatlı bir kadındı ki gidip yanaklarını sıkasım geliyordu. "Saol güzel kızım benim. Bu ne güzellik Cennet kızım. Tü tü maşallah yavruma." deyip beni bir güzel utandırmıştı. Başımı hafifçe eğip ellerimle oynayarak Ayşe teyzeye cevap verdim. "Ayşe teyze beni utandırıyorsun."  Ayşe teyze "Nazar değmesin kızıma." dedi ve annem de peşinden Amin Amin diye cevap verdi. Bir sandalyeye oturmuş öylece önüme bakıyordum. Düğün henüz tam başlamamıştı. Kendimi garip hissediyordum , tarif edemiyordum. Bir iki dakika sonra Oğuz abi ve Mine ablayı gördüm. Oğuz abi Mine ablanın ellerinden tutmuştu. Masalarına oturduktan sonra Nikah memuru da oturmuştu.  Oğuz abinin şahidi Poyraz abiyken , Mine ablanın şahidi Gökçeydi.  Gökçe mahallemizin şımarık kızlarından biriydi. İlgiyi seven , kendini üstün gören kızlardandı. Oldum olası kızı sevmezdim. Mine ablayla yakın arkadaşlardı.  Nikah seromonisi bittikten sonra sıra danstaydı. Oğuz abi Mine ablayı düğünün ortasına getirmiş ellerini sıkıca kavramıştı. Gözlerinin içine bakarak dans ediyorlardı. Onlara imrenek bakıyordum. Bu hayatta aşık olmak , hayatının aşkını bulmak tehlikeli bir hâl almıştı. Kimselere hemen güvenemiyorduk. Öylece otururken bir çift gözün üstümde olduğunu hissettim. Bana bakan o gözlere baktığımda bana bakan kişinin Ali abi olduğunu gördüm. Gözleri oynamıyor öylece bana bakıyordu. Ona bakarak kaşlarımı çattım ve sabır dileyerek tekrar önüme döndüm. Dans şarkısı devam ediyordu. Üç , beş çiftte dans etmeye başlamıştı.  "Poyraz oğlum gelsene sen şöyle." diye seslice Poyraz abiye seslendi Ayşe teyze. Poyraz abinin tam duymadığını hissetsemde gözleri burda olduğundan annesinin onu çağırdığını anlamıştı. Elleri cebinde buraya geldiğinde "Efendim Sultanım." Dediğinde nefesimi içime çektim. "Cennet kızım sıkılıyor. Hadi dansa kaldır kızı." dediğinde gözlerim faltaşı gibi açıldı.  "Ayşe teyze ben sıkılmıyorum gerçekten. Poyraz abiyi rahatsız etmenin gereği yok." hızlıca cevap verdim. Poyraz abinin gözlerinde de şaşkınlık görüyordum.  "Anne şimdi yanlış anlaşılma falan olur." dedi. Ayşe teyze gözlerini devirdi. "Ne yanlışı Poyraz! bak annesi , babası burada birşey demiyorlar kime neymiş. Abisisin sen onun kimse yanlış anlamaz." deyip hafifçe kızmıştı. "Doğru diyorsun anne , kardeşim o benim. Gel Cennet bir dans zaten." Diyerek ellerini uzatmış ellerimi uzatmamı bekliyordu. Sanki ellerimi değil de kalbimi veriyordum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Böyle atmasının gereği yoktu.  Ellerini tuttum ve dans edenlerin yanlarına gittik. Uzaktan uzağa dans ediyorduk. Gözlerimiz birbirinden kaçıyor etrafa bakıyordu. Gözlerim Gülcenin gözlerinde durduğunda garip bakıyordu. Bu bizim dilimizde düğün bitsin konuşacağız zilli demekti. Hafifçe gülümsedim. Gözlerim Poyraza baktığında bana baktığını gördüm.  Her ne kadar dans ediyor gibi olsakta birbirimizden oldukça uzak dans ediyorduk. Her abi kardeş gibi.  Arkamdan bir çocuğun bana çarptığını hissettiğimde istemsizce kendimi daha öne ittim ve Poyraz abiye biraz daha yaklaştım. Poyraz abi kasıldı. Ben nefesimi tuttum.  "Poyraz abi rahatsız oldun sen. Kusura bakma benim yüzümden de." dediğimde Poyraz abi gülümsedi. "Saçmalama Cennet. Annem her düğünde senin öylece etrafa bakmanı istemiyor. Bizim seninle ilk dansımız değil. Kendini kötü hissetme" deyip hafifçe omzumu sıvazladı. Omuzlarım kasıldığında oda elektiriğe dokunuyormuş gibi ellerini geri çekip tekrar geri koymuştu. "An - anlıyorum ben. Haklısın ben kasılıyorum işte düğün ortamlarında. Herkes bize bakıyormuş gibi. Mesela bak Gökçe yarım saattir bakıyor." demiştim. Çünkü gerçekten de yarım saattir benim sınavlara baktığım salaklıkla bize bakıyordu.  Poyraz abi de gözlerini Gökçeye çevirdiğinde çenesinden tutup "ne diye bakıyorsun." demek istemiştim. Ama sadece istemiştim.  "Dalmıştır." diye kısa bir cevap verdiğinde gözlerimi devirdim. "Evet Poyraz abi dalmıştır. Kesin dalmıştır." dediğimde Poyraz abinin tutuşları sertleşti.  "Ne demek istiyorsun sen Cennet açık açık konuşsana." dediğinde gözlerimi ona kitledim. "Ne demek istiyorum sence Poyraz abi. Bence ben açık açık konuştum."  Poyraz abi kafasını bana yaklaştırdı. Nefesimi tuttum. Gece karası gözleri zifiri bir karanlığı andırıyordu. Şuan ben o zifiri karanlığın mahzeninde tutsaktım sanki. Ellerim kollarım bağlı öylece bekliyordum. "Bana karşı hisleri olduğunu biliyorum." diye açık açık konuştu. Açık konuşmasını beklemediğimden şaşırdım. Sanki biri kalbimi avucuna almış kendine göre şekillendiriyordu. Sanki kalbim bir çocuğun oyuncağı olmuştu. Sanki kalbim artık eskisi gibi değildi.  Kısık çıkan sesimle "Umarım mutlu olursunuz." dedim ellerini bıraktım. "Şarkı bitti."  Ayaklarım masaya gitmiş ve sandalyeye oturmuştum. Sandalye olmasa yere düşecek gibi hissediyordum. Kendimi küçükken salıncaktan düşmüş dizimi yaralamış ve kaldıranın Poyraz abi olmadığı gün ağladığım gibi hissediyordum. Sanki yarım , sanki kimsesiz. Küçükken her düştüğümde o kaldırırdı. Alışmıştım.  Bir şeyler değişiyordu. Ben değişiyordum. Hislerim değişiyordu. ? Düğün bitmiş herkes ayaklanmıştı. Gülce bizde kalacaktı. Uzun zamandır kalmıyordu , dertleşmiyorduk.  Eve geldik ve Gülce ile ben odama çıktık. Üstümüze pijalamalarımızı geçirdik.  Gülce yatağıma çıkmış bağdaş kurmuştu. Elleriyle gel gel işareti yaptı. Gülümseyerek bende bağdaş kurarak oturdum. "Anlat bakalım Gülüncek abim durumlarını." dediğimde Gülce kızardı.  "Cennet ben ne zaman oldu , nasıl oldu inan bilmiyorum. Belki yanlış bulacaksın ama engel olamadım. Abin o senin olmaz Gülce dedim , denedim. Gözlerim ve kalbim hep onu arıyordu. O benim ona baktığımı hiç görmedi. O bana hiç bakmadı. Ben onun olmadığı yerlerde onu arıyorum artık Cennet. En sevdiği yemek mantı mesela. Bunu nasıl öğrendim onu da bilmiyorum. Mantı mı yiyorum keşke oda benimle olsa ya da keşke ona da götürebilsem diyorum. Ama yapamam Cennet. Hem güzel de değilim ona göre çillerim var benim yüzümü çirkinleştiren bana bakmaz biliyorum. Kendime engel olmalıyım. Olmaz biliyorum." dediğinde gözlerinden yaşlar geliyordu.  "Gülünceğim öncelikle sen çok güzel bir kızsın senin o çillerin yüzüne çok yakışıyor. Ama abim bu durumlarda çok katı biliyorsun. Kardeşi gibi gördüğü kardeşidir ona göre yanlıştır. Sen bizim yakınımızsın. Senelerce yanımızdasın babam , annem seni kızları gibi görüyor. Ben seni kardeşim olarak görüyorum. Abim de seni çok seviyor. Ama ona göre emanete bakmak yanlış." daha çok ağlıyordu. "Biliyorum Cennet. Kalbimden onu çıkarmak için uğraşıyorum bazen. Ama sonra onun acısının bile bana tatlı geldiğini görüyorum. Gelen acı ondansa başım gözüm üstüne diyorum. Kenana abi demek o kadar zor geliyor ki. Ama onun aileme ihanet etmeyeceğini , kardeşim dediği birine bakmayacağını çok iyi biliyorum."  Gözlerinden sicim sicim gözyaşları iniyordu. Bende onunla beraber ağlamaya başladım.  "Sana umut vermek çok istiyorum Gülünceğim. Ama senin acı çekmeni istemiyorum. Hayat bu belki abim aşık olur sana bunu bilemeyiz. Abim zor birisidir duygularını öyle açık etmez ben bile anlamıyorum onu. Sana geçecek demek istiyorum. Oda sevecek seni niye sevmesin ki demek istiyorum ama ben bunun garantisi veremem Gülce. Sana umut verirsem hislerin daha büyür , daha çok acı çekersin ben bunu istemiyorum. Ben senin kardeşinim sana doğruları söylemek zorundayım."  Gülce acı acı güldüğünde ona sarıldım. Ona sarıldığımda hıçkırarak ağlamaya başladı.  "Cennet en zoru ne biliyor musun ?" Dediğinde "Neymiş." dedim "Ne zaman ona belli etmeye kalksam ona hep abi kardeş gözüyle yaklaştığımı sanıyor. Kardeşim diyor bana ya kardeşim." dedi. Sevdiğin , aşık olduğun birinin sana kardeşim demesi. Ne acıydı. Bir an aklıma Poyraz abi geldi. Gülceden ayrıldım ve gözlerimi duvara diktim.  "Cennet sende birşey var. Hissediyorum." gözlerimi kızarmış yüzüne çevirdim. Şuan tam bir kediye benziyordu.  "Kediye benziyorsun Gülüncek." dediğimde gülümsedi.  "Sen hep gül." deyip tekrar sarıldım.  "Kaytaramazsın zilli , sende birşey var anlat hadi. Bak ben sana kalbimin en güzel yarasını anlattım sıra sende." Kalbimin en güzel yarası. "Benim pek anlatacak bir şeyim yok aslında. Yani sen neyden bahsediyorsun ben anlamadım." sahte bir gülücük sundum. "Yemezler zilli. Poyraz abi ile o dans neydi öyle. Bakışmalar , süzmeler falan filan." dediğinde gözlerim açılmış nefesim kesikleşmişti. "Saçmalama Gülüncek. Ayşe teyze dedi , kaldır kızı dedi , sıkıldı dedi , yap dedi ben ondan şeyettim." diye konuştuğumda ne diyorum ben ya modundaydım." Gülce dudaklarını birbirine bastırmış haldeydi. "Sen istemedin Ayşe teyze istedi diye yani. Anlıyorum Cennet." dediğinde "Gülünce bak sinirleniyorum. Öyle tabi başka ne olacak. Hem Gökçesi var onun. Konuşmayalım bunları. Hem ne ara Poyraz abi bizim meselemiz oldu. Konuşmamızın başrolü oldu." dedim. Gülce dişlerini göstererek güldü. "Kalbine ulaştığından beri." gözlerim faltaşı gibi açıldı. Kalbimin ritmi hızlandı. Nefes alışım zorlaştı.  "Gülüncek sen yanlış anlamışsın. Ben senin ne dediğini çok iyi anladım. Yok öyle birşey. Bir daha böyle bir konu açılmasın. Bir öğrense Poyraz abi bunları konuştuğumuzu bize kızardı." Dediğimde Gülce peki der gibi kafa salladı.  "Zilli yine sarılıp uyuyalım mı ?" Dediğinde üstüne zıpladım ve yanaklarından öptüm. "Seninin yavrum." dedim. Gülce kahkaha atmaya başladı ve bana eşlik etti.  "Hepsi senin mi?" dediğinde bende kahkahaya atmaya başladım.  "Kapayın kızlar çenenizi." diye bir ses geldiğinde o kişinin abim olduğunu anladım ve dudaklarımı bastırıp gülmeye başladım. Gülce de aynı şekilde gülüp ah - oh sesleri çıkarıyordu. hafifçe Gülceyi iteledim.  "Gülce yapma şunu utanıyorum." dedim ve gözlerimi kapattım. Gülce ise kıkırdıyordu. "İyi uykular zilli." dediğinde uyku beni esir aldı. ? Sabah Gülce ile uyandığımızda Gülceye benim kıyafetlerden verdim. Gülce dar bir kot pantolon üstüne göbeği açık beyaz tişört giymişken , ben dar siyah bir pantolon ve üstüne dar siyah ince bir kazak tercih ettim. Simsiyah olan omuzlarımın aşağısında biten saçlarımı düzleştirdim. Gülce kumralımsı saçlarını maşalamayı seçmişti. Gülce ela gözlerine rimel sürdü ve bir rujla makyajını tamamladı. Bende aynı şekilde bir ruj ve bir rimel kullanarak makyajımı tamamladım. "Kraliçem yardım edilecek birşey var mı ?" diye Gülce anneme seslendi. Annem gülerek "Alemsin kız." demişti.  Hep beraber kahvaltıya oturduk. Abimde odasından çıktı ve uykulu şekilde masaya oturdu. Üstünde eşofmanları vardı. "Oğlum git bir elini yüzünü yıka pissin pis." dediğimde abim bana döndü. "Abinim ben senin doğru konuş Cennet." Dediğinde "Yav he he." dedim. Gülce bu halimize kıkırdadığında abim hafifçe ona döndü. "Dün ne gülüyordunuz kız siz." diye soru sordu. Gülce gülerek cevap verdi. "Hiiiiiç." Gülce kelimeyi uzatarak cevapladı. "Hiç yani. Bir hiçe gülüyordunuz." dediğinde Gülce bıyık altından gülümsedi. "Güzel bir hiçe gülüyorduk Kenan abi." dedi. Abim gözlerini anneme dikmişti.  "Güzel abicim böyle devam." dedi. Gülcenin yüzü düşmüştü ama bunu pek belli etmedi.  Bugün Gülceyle içecektik. Arada sırada böyle kaçamaklar yapıyorduk. Ailem karşı değildi. Hoşlarına gitmese bile arada içmemize birşey demiyorlardı. "Gülce hadi biz çıkalım." dediğimde Gülce son anda çayını içti ve yerinden kalktı.  Abim ikimize baktı. "Nereye." dedi. "Kız kıza takılacağız biraz." kafasını salladı. "Bak Cennet beni sinirlendirecek birşey yapma. Kendinize iyi bakın. Sıkıntı mı var beni çağırın." Abime kafamı salladım. Hole gittik ve ben topuklu botlarımı giydim. Günce de beyaz spor botlarını giydi. Üstümüze deri montlarımızı da giydikten sonra evden çıktık ve kola kola girerek gideceğimiz yerlere gittik. Önce kişisel ihtiyaçlar için kuaföre gittik. Daha sonra mağazalara girip yazlık kıyafetlere baktık. Mart ayını geçmiştik Nisan ayına girmiştik.Hava kararınca mekana gittik. Mekan Rıza ustanın mekanıydı.  "Ooo kızlarım gelmiş. Hoşgeldiniz güzellerim. Abin evlendi Gülce nasılsın kızım."  Gülce gülerek cevap verdi. "İyiyim abi biz biraz kafa dağıtalım dedik."  Rıza abi bizi güzel bir masasına aldıktan sonra rakımızı ve yanında mezelerimizi getirdi. Üç beş bardak götürüyorduk. "Ah Cennet çok acıyor." dediğimde kıkırdadım. "Ne acıyor kız." diye güldüm. Gülce gözlerini devirdi. "Salak kalbim." Dediğinde yine güldüm. Galiba kafayı bulmuştum. Bulmuştuk. Bağırarak konuşmaya başladım. "Acısa da öldürmez Cehenneme döndürmez."  Gülce ağlamaya başladığında işin ciddi olduğunu anladım. "Ağlama Gülüncek ya abim kalası için değer mi."  Gülce elinde kadeh içerek cevapladı. "Aşk bu değer değmez dinlemiyor Cennet. Yapma diyorsun ama gidip inadına yapıyorsun."  İrkildim.  "En çok neyden korkuyorum biliyor musun." diye soru yöneltti. "Neyden korkuyorsun yarası güzel gülüncek." dedim. "Bir başkası çıkar da onu benden alır diye çok korkuyorum." dedi. Önce biraz durdum. Kaybetmek. Kaybetmek küçük bir çocukken çikolatamızın elimizden alınması , oyuncağımızın elinden alınmasıyla başlardı. Küçükken bunları kaybetmek sanardık oysaki büyüdükçe acılarımız da , kayıplarımızda büyürdü. Günce abimi kaybetmek korkuyordu. Günce kaybetmenin ne demek olduğunu şimdi anlıyordu. "Benim de içimde birşey var. Böyle içime birşey sokuluyor gibi acıyor. İstemiyorum ben içime birşey girmesin." dediğimde Gülce afalladı.  "Ne sokuyorlar lan içine tövbe." Dediğinde kahkaha attım. "Boşver." Aklım gece karasındaydı.  Telefonum çaldığında telefonumu açtım. "Buyrun Cennetle konuşuyorsunuz." kıkırdadım. "Kızım neden gelmiyorsunuz hala siz. Neredesiniz." Abimin sesiydi bu. "Abi iyiyiz biz." arkadan Gülce şarkı söylüyordu hemde bağırarak. "Kaç kadeh kırıldı lan sarhoş gönlümdeeeğ." diyordu. Abim duraksamı gibiydi ama bu sarhoşluktan da öyle hissetmii olabilirdim. "Siz içtiniz mi ? Hadi içtiniz birde sarhoş mu oldunuz." dediğinde kahkaha attım. "Gel beraber olalım sarhoş abicim." Abim bağırıyordu. Telefonu kulağımdan çektim ve sonra geri aldım. "Geliyorum oraya bekleyin. Rıza abidesiniz kesin." dediğinde kafamı salladım sanki görecekti. Telefonu kapattım ve Gülceye baktım. Hala şarkı söylüyordu. "Bir türlü kendimi avutamadım lan." dediğinde ona eşlik ettim. Üstümüze montumuzu giyip dışarı çıkmış abimi bekliyorduk. Ayaklarımız paytaklaşıyordu.  Abim ve yanında Poyraz abiyi gördüğümde daha çok sendelendim tam düşecek gibiydim Gülce kolumdan tuttu. İkisi de sinirli gözüküyordu. "Neden bu kadar içtiniz amına koyayım." dedi Poyraz abi. Kıkırdadım. Gülce de kıkırdadı. "Sevişmek ah ne hoştur yıldızların altında." Gülce iyice kafayı bulmuştu. "Kızım sen ne diyorsun ne derdiniz var sizin lan!" diye abim kükrediğinde Gülce ile birbirimize sığındık. Poyraz abi Abimin yanına gitmiş "Tamam uzatmayalım Kenan." dedi. Gülce yavaş yavaş abime ilerledi. "Canım acıyor benim. Cennet ondan içti. Ona kızma bana kız." dediğinde arkadaşım için içim yandı. Poyraz abi durgun duruyordu. Abim göğsünü şişirdi. Hızla nefes alıp veriyordu. Abim fısıldayarak "Tamam kızmıyorum. Hadi gidelim. Tamam mı?" dedi. Gülce kafasını salladı hafifte gülümsedi. "Tamam sen ne dersen o." dediğinde abim kolundan tutarak Gülceyi götürmeye başladı. Arkadan bize seslendi.  "Poyraz ben Gülceyi götüreceğim sen de Cenneti bize götürüver kardeşim."  Poyraz kafa salladı ve benim kolumdan tutup yürütmeye başladı. Gözlerim omuzlarından ona bakıyordu. Boyum kısaydı. Omuzlarına anca geliyordum. Poyraz abi 1.90 boylarındaydı. Ona baktığımı farkeden Poyraz abi gözlerini benden kaçırdı. "Neden öyle bakıyorsun." dedi. Gözlerim gece karası gözlerinden vazgeçmiyordu. İnatla bakıyordu. "Ben bakmıyorum. Gözlerim bakıyor." çıktı ağzımdan. O da dudaklarını bastırarak güldü. Güldüğünde gözleri kısıldı ve yanağındaki gamzeler ışık karanlıktan çıkar gibi aydınlandı. "Gözlerin bakıyor. Anlıyorum Cennet."  Evin oraya yaklaştığımızda durdum. Ben durunca o da durmak zorunda kaldı. Kolundan çıkarak önüne geçtim ve kısık bakan gözlerim ile gece karası gözlerine bakmaya başladım. Dengede durmada zorlanıyordum. "Ben hep gündüzü severdim. Aydınlık bana hep daha güzel gelirdi. Geceden korkardım. Şimdi geceyi daha çok seviyorum. Gece karası beni içine çekiyor." dedim.  Sarhoşluğun etkisi ile cümleler ağzımdan istemsizce çıkıyordu. Poyraz abi ne dediğimi anlamıyor gibi bakıyordu gözlerime. "Gözlerin gece karası gibi. Siyah bir gözün böyle güzel olabileceği aklıma gelmemişti." 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD