bc

Mevsim Rüzgarları

book_age16+
1.0K
FOLLOW
3.9K
READ
billionairess
drama
comedy
sweet
mxb
city
childhood crush
addiction
seductive
shy
like
intro-logo
Blurb

Safir KATAY; 21 yaşında. Kumral beline kadar gelen saçları, beyaz teni, lacivert gözleri, 1,78 boyu, orta kalınlıkta dudakları ve minik bir burnu vardı. Ailesi Antalya'da yaşıyordu. 3 sene önce buraya üniversite okumak için gelmişti. Şu an üniversite 4. sınıftaydı. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği okuyordu. Dersleri çok iyi denecek kadar iyiydi. Safir burada kendi evine çıkmıştı. Ailesinin durumu iyiydi ayrıca tek çocuktu. Ailesi onu hep el üstünde tutmuşlardı. Hatta bu yüzden İstanbul'a geldiği zamanlar çok zorluk çekmişti. Her şey istediği gibi olmamıştı ve o da pes edip Antalya'ya geri dönmeye çalışmıştı.

Safir'in tuttuğu ev anne ve babasının Safir doğduğundan beri her ay düzenli olarak yatırdığı paradan alınmıştı ve üstelik para bile kalmıştı. Ev'in teras katı da vardı. Safir evin en çok bu bölümünü seviyordu. Burada kafasını dinleyebiliyordu, ders çalışabiliyordu, müzik dinleyip kafa bile dağıtabiliyordu.

Safir'in bir de motosikleti vardı. Safir'in sevgilisi, bebeği, aşkı, hayatı. Hayatında sevdiği tek şey motoruydu. Anne ve babasını bile o kadar sevmezdi. Aslını itiraf etmek gerekirse onları hiç sevmezdi. Önceden Safir'e baskı yapar hiçbir şekilde dışarıda gezmesine veya arkadaş edinmesine izin vermezlerdi. Annesinin arkadaşlarının geri zekalı çocukları dışında. Çoğu geri zekalı olmakla birlikte sevimsizlerdi. Hele o Selin yok mu? Günahı kadar sevmezlerdi ikisi de birbirini. Aslında ikisi çocukluk arkadaşlarıydı her şey ne olduysa 10. sınıfın ikinci döneminde oldu. Okula yeni gelen Sarp tüm kızların gözdesi olur. Tabi Selin'in de. Safir böyle şeylerle ilgilenmez çünkü onun kalbi zaten birine aittir. Acar Işar. Komşusuydu çocukken. Birlikte oynar, birlikte güler, birlikte ağlarlardı. O zamanlar sadece çocukça bir arkadaşlıktı onlarınki. Acar için hala öyle ama Safir için hiç de öyle değil. O Acar'a aşık. En azından o öyle hissediyor. Hala da kalbinde gün geçtikçe büyüyen bir Acar Işar sevgisi var. Sarp... Bütün kızlar ona, O Safir'e hayran. Okula ilk geldiği zaman Safir'le arkadaş olmaya ve hatta sevgili bile olmaya çalışmıştı. Ama işe yaramamıştı. Safir onu her defasında reddetmiş başka birini sevdiğini söylemişti. Bir insanın duyguları ile oynayamazdı değil mi? Safir asla insanların duyguları ile dalga geçen biri değildi. Onun için aşk her şeyden önce gelirdi çünkü hayatının aşkını bulduğunu zannediyordu. Çocukluk arkadaşı...

Devrim KARAN; 28 yaşında, siyah çok kısa olmayan saçları, esmer teni, bal rengi gözleri, 1,92 boyu, orta kalınlıkta dudakları ve yüzüne göre orantılı bir burnu vardı. Babasının şirketinde çalışıyor. KARAN Holding. Üniversiteden 6 yıl önce mezun oldu. Mühendislik bölümünden, 1.'likle.

Annesini her şeyden daha çok seviyor. Annesini üzmemek için hiç istemediği bir kadınla bile nişanlandı. Ama bu nişan çok uzun süreli olmadı çünkü başka biriyle birlikte olurken bir yandan da Devrim'i idare ediyordu. Bunu öğrendiğinde sırf annesi üzülmesin diye bu oyunu devam ettirdi. Daha sonra hamile olduğu anlaşılınca suçu Devrim'e attı. Devrim DNA testi istediğinde, o yaptırmak istemedi ve bebeği aldırdı. Bu olaydan sonra o kızdan ayrılıp kendini işe verdi. Her ne kadar zorla bir nişan olsa da aldatılmak çok kötü hissettiriyordu. Arada sırada hala arayıp Devrim'e sarkıyordu.

chap-preview
Free preview
1
Safir KATAY Evden çıkıp okula gitmem için sadece 10 dakikam vardı. 4.yılımın ilk gününde geç kalmak istemiyordum. Yani kim isterdi ki? Motosikletim tamirdeydi. Geçen hafta küçük bir kaza geçirmiştim. Ben birkaç sıyrıkla atlattım ama motosikletim pek şanslı değildi. Motoru ve direksiyonu ağır darbe almıştı ve uzun süre daha benimle olacak gibi değildi. Evden hızla çıkıp caddeye girip taksi beklemeye başladım. Burası oldukça işlek bir caddeydi. Sürekli taksi geçerdi ama boş taksi bulmak neredeyse imkansızdı. Saatime bakarken boş bir taksi görüp durduğumda benimle bir adam daha kapının kulpuna uzandı. "Ne oluyor? İlk ben durdurdum." "Sen nerden çıktın? Toplantıma geç kaldım." dedi ve kapının kulpunu açmaya çalıştı. "Bana ne. Başka taksi mi kalmadı. Ben de derse geç kaldım." "Bana bak küçük kız işimi zorlaştırıyorsun!" "Sen de benim işimi zorlaştırıyorsun. Bırak!" dedim ve kapının kulpuna uzandım. Şoför "Hadi artık biniyorsanız binin!" "Bineceğim ama bu kaba adam izin vermiyor. İlk ben durdurdum." "Nerden sen ilk durdurdun? Ben durdurdum." dediği sırada taksici uzaklaştı. "Ne yaptığını gördün mü? Kaçırdım işte!" "Asıl sen ne yaptığını gördün mü? Senin yüzünden toplantıya geç kaldım" "Ne toplantıymış ya! Bana ne senin toplantından!?" diyerek arkamı dönüp otobüs durağına ilerledim. Sabah sabah derse geç kaldığım gibi şimdi de otobüsle gitmek zorunda kaldım. Otobüsün gelmesini beklerken bir yandan da saate bakıyordum. Sinirle topuğumu yere vurdum. Sonunda otobüs geldiğinde tıklım tıklım olan o otobüse binmek istemesem de başka şansım yoktu. Otobüse binip ortalara doğru ilerledim. Otobüse her durakta 4-5 kişi biniyordu. Arkamdaki adam da sürekli bana yaklaşıyordu. Onu dirseğimle ite ite bir hal olmuştum ama o adam bana yaslamayı bırakmamıştı. Arkamı dönüp "Beyefendi eğer biraz daha bana yaslayacak olursanız biraz sonra yaslayacak bir şeyiniz olmayacak!" diye sinirle tısladığımda adam başka yere doğru gitti. Onun arkasından da onun yüzünden okula geç kaldığım adam. Sinirle baktığımda alayla güldü. Önüme dönüp önümdeki yaşlı teyzelerin dedikodusunu dinlemeye başladım. "Kızım sen kaç yaşındasın?" "21 teyzeciğim. Neden sordun?" "Seni torunuma alayım mı?" "Yakışıklı mı teyze torunun?" "Yakışıklı. Dur sana resmini göstereyim." deyip fotoğrafını çıkarıp bana verdiğinde gülerek aldım. Bu adam kaç yaşında? 40? 45? "Teyze benim sevdiğim var zaten." "O zaman niye bana çıkarttırıyorsun?" güldüm. Telefonum çaldığında tek elimle boruyu tutarken tek elimle de cebimden telefonumu çıkarmaya çalışıyordum. Şoförün ani fren yapmasıyla geriye doğru yalpalandım. "Alo?" "Safir sen neredesin?" "Otobüste." "Neden?" "Hatırlarsan geçen hafta bir motosiklet kazası geçirdim ve motosikletim hala tamirde. Delika kızdı mı?" "Onu haber vermek için aradım." "Çatlatacak mısın?" "Delika artık yok." "Ne!?" otobüsteki herkes bana deli gibi bakarken aldırmayarak dinlemeye devam ettim. "Evet kızım. Bu sene bizim derslere yeni bir hoca girecekmiş. Çok yakışıklıymış." "Bize ne bundan?" "Of kızım ya! Hevesimi kursağımda bırakmaya niyetlisin sen değil mi?" "Her neyse. Kimmiş bu?" "Ünlü bir mühendislik şirketinin sahibinin oğlu." "Şaka mı bu? Bir de şımarık bir öğretmen mi atadılar bize?" "Şımarık değil. Yani değilmiş. Tanıyanlar öyle söylüyor." gözlerimi devirdim. "Hadi ama... Ben iniyorum şimdi. Neredesin sen?" "Bahçede." "Tamam ben oraya geliyorum. Bekle beni." deyip kapattım. Orta kapıya doğru ilerledim. Otobüs durakta durduğunda hızla bahçeye girip Selen'in yanına gittim. "Selam!" "Selam! N’aber?" "İyidir. Sen? Tatilin nasıl geçti?" "Ben de iyi. Aynı geçti." "Yani Acar'ı düşünerek?" "Aynen öyle." "Safir sence fazla abartmıyor musun?" "Hayır!" "Vay canına bu da kim böyle? Safir çok seksi!" dediğinde arkamda baktığı yere baktım. "Ne?! Hayır. Olamaz. Bunun burada ne işi var?" "Tanıyor musun?" "Evet. Yani hayır. Bugün bu adam yüzünden geç kaldım." dediğimde "Bunun yüzünden her şeye geç bile kalırım. Şuna baksana." dediğinde göz devirdim. "Tipik esmer güzeli işte." dediğimde kafa vurdu. " Çarpılırsın." dediğinde tekrar göz devirdim. Bahçedeki tüm kızlar onu gözleriyle soyarken o bu duruma alışkın gibi umursamazca yürüyordu. Onu gördükçe sinirleniyordum. Sinirli bakışlarım ve onun sert ve ürkütücü bakışları ile kesiştiğinde daha sert bakmaya başladı. Yüzünü alaylı bir gülüş kapladığında ellerimi yumruk yaptım. Okula girene kadar sert bakışlarımız kesişti. Bir insanın gözüne uzun süre bakamayan ben tam tamına 58 saniye birinin gözünün içine baka baka sinirli bakışlar yolladım. Selen beni dürttüğünde kendime geldim. "Birileri etkisinden çıkamamış." dediğinde omuz silktim. "Umurumda değil." deyip ayağa kalktım. "Ben kahvaltı yapmadım." "Tamam. Ben de geleyim seninle." deyip ayağa kalktı. Birlikte kafeye girip atıştırmalık bir şeyler ve kahve istedik. Sohbet konusu olarak o taksideki adamdan konuşmaya başladı. Aslında konuşmak istemiyordum ama Selen oldukça ısrarcıydı. "Acaba gözleri ne renk?" "Bal rengi." "Sen nereden biliyorsun?" "Otobüste fark ettim." "Nasıl yani? Baştan anlatsana?" "Pekala. Şimdi geç kaldığım için caddeye çıkıp taksi beklemeye başladım. Sonunda taksi geldiğinde aynı andan kulplara uzandık." "Ayy çok romantik!" "Ne demezsin? İşte sonra biz kavga etmeye başladık. Sonra taksici bastı gitti. Ben de otobüs durağına gittim." "O da peşinden mi geldi?" "Hayır. Başka durakta bindi. Telefonum çaldı. Sen aradın. Sonra salak şoför fren yaptı ben geriye doğru yalpalandım. O tuttu beni. O sırada fark ettim." "Vay canına." "Hem kavga ediyorsunuz hem de seni kurtarıyor." dediğinde göz devirdim. Selen'in telefonu çaldı. "Alo... Ne?! Tamam hemen geliyoruz. Safir benimle." dedi ve telefonu kapattı. "Ne oldu?" "Delika'nın dersine girecek olan hoca gelmiş. Hadi çabuk ol." dedi ve kalktı. Hesabı ödeyip çıktık. Selen önden önden hocayı görmek için giderken ben gayet normal adımlarla gidiyordum. Selen beni beklemeden kapıdan girdiğinde göz devirdim. Kapının önüne geldiğimde kapıyı çalıp içeri girdim. Hadi ama bu bir şaka mı? Gözlerim yerinden çıkacakken son anda kendimi topladım. O da aynı şekilde bana bakarken kendini toparladı. Alaylı bir gülüş yüzünde belirlediğinde "Girebilirsin demedim. Şimdi dışarı çıkıp kapıyı tekrar çal ve cevap bekleyip öyle gir." "Neden?" "Çünkü öğretmenin olarak böyle istiyorum." "Öğretmen?" şaşkınlığımı bir kenara bırakıp dışarı çıktım. Kapıyı çaldım ve cevabın gelmesini bekledim. Cevap geldiğinde kapıyı açıp içeri girdim. Devrim KARAN O küçük kızın benim sınıfımda olduğuna hala inanmıyorum. Yerine geçtiğinde sinirle bana bakıyordu. "Ben Devrim Karan. Bundan sonra bu dersinize ben gireceğim. Sadece bu dönem. Dersleri yapabildiğim kadar eğlenceli ve verimli yapmaya çalışacağım. Arada sırada size konular verip o konuyu anlatmanızı isteyeceğim. Uygulamalı dersler yapacağız. Şimdi bana kendinizi tanıtın." dediğimde tek merak ettiğim o lacivert gözlü kızın adıydı. Sırayla herkes kendini tanıttı. O kıza geldiğinde ayağa kalkıp "Safir Katay." deyip oturdu. Demek adı Safir. Gözleri ile uyumlu bir adı var. "Bana sormak istediğiniz sorular var mı?" dediğimde birkaç kız el kaldırdı. "Evet." diyerek masanın üzerine oturdum ve sarışın kıza söz hakkı verdim. "Kaç yaşındasınız?" deyip kıkırdadığında "Aslında özel sorular olmasa iyi olur ama... 28 yaşındayım." başka birine söz verdim. "Sevgiliniz var mı?" "Cevap vermek zorunda mıyım?" diye sorduğumda "Evet." dediler. "Pekala. Sevgilim yok." "Burcunuz?" "Boğa." "Neden öğretmenlik yapıyorsunuz?" "Aslında bunu yapmamı öğretmenim istedi. Dekanınız benim üniversitede öğretmenimdi. Benden böyle bir şey istediğinde geri çeviremedim." "Sizden böyle bir şey istediğine göre dersleriniz oldukça iyi?" "Odtü'yü birincilikle bitirdim. Başka soru?" ses çıkmayınca "Pekala. Sanırım her gün 2şer saatten haftada 10 saat dersimiz var. Arada sırada sınav zamanları özel ders isteyenlere ders bitiminde alıştırma yaptırabilirim. Tabi bazı günler hariç. Şirkette de işlerim olabiliyor. Şimdi ne yapalım? Daha 1 saat 30 dakikamız var. Derse başlayalım mi?" "Hayır!" homurdanmalar başladı. "Pekala. Sesinizi biraz düşürün. O zaman ileride ne yapmak istediğinizi konuşalım mı?" yine birkaç homurtu çıktığında sınıf listesine baktım. Aslında kimi seçeceğim belliydi. "Şimdi listeden birini seçeceğim ve o ileride ne yapmak istediğini anlatacak." dediğimde parmağımı listede gezdirdim "Safir kim?" deyip gözlerimi ona döndürdüğümde bakışları yine benimkilerle birleşti. "Safir ayağa kalkıp bize ileride ne yapmak istediğini anlat." dediğimde sinirle ayağa kalktı. "Ben okulu bitirince bir şey yapmayı düşünmüyorum." "Neden?" "Bir nedeni yok. İsteyerek seçtiğim bir bölüm değil. Büyük ihtimal babamın yanında çalışacağım." dediğinde şaşırdım. "Pekala. Selim?" başka biri ayağa kalktı ve anlatmaya başladı... Herkes istediği şeyi anlattığında dersi bitirdim. "Bugünlük bu kadar yeterli yarın derse başlayacağız. Şimdiden çalışsanız iyi olur." dedim ve sınıftan çıktım. Safir KATAY İlk gün olduğu için çoğu öğretmen konuları anlatıp gitmişti. Böylece ilk gün bitmişti. Okuldan çıkıp hızla bir taksi bulma umuduyla yola çıktım. Değil taksi, otobüs bile geçmiyordu. Yürümeye başladım. Yoksa başka türlü gidemeyecektim. Bir taksi durağı bulduğumda hızla boş bir taksiye binip evimi tarif ettim. Tabi daha sonra numarasını da almayı unutmamıştım. Eve girdiğimde atıştırmalık bir şeyler hazırladım ve yedim. Akşam Acar aradı. "Alo Safir nasılsın?" "İyiyim. Sen nasılsın?" "Ben de iyiyim. Bir arkadaşımın doğum günü var benimle gelir misin?" "Şey... Olur. Ne zaman?" "Bu akşam." "Bu akşam mı? Yarın okulum var." "Biliyorum ama lütfen. Arkadaşlığımız için lütfen?" arkadaşlık? "Tamam. Ne zaman gelirsin?" "40 dakika sonra?" "Tamam. Olur. Nerede? Ona göre giyineyim?" "Bir barda." "Bar? Barları sevmediğimi biliyorsun." "Lütfen?" "Pekala." diyerek telefonu kapattım. Güzel olmalıydım. Acar'ın beni beğenmesi gerekiyordu. Banyoya girip kısa bir duş aldıktan sonra saçlarımı düzleştirip sıkı bir at kuyruğu yaptım. Siyah, dar, diz kapağımın 3 parmak üzerinde, kalın askılı bir elbise giyinmiştim. Topuklu ayakkabılarımı kapının yanına koyup küçük el çantamın içine lazım olan birkaç şeyi koydum ve makyaj masasının önüne geçtim. Gözlerimin rengini herkes çok severdi. Gözlerime ince bir eyeliner çektim. Açık renk kırmızı bir ruj sürdüm. Kapı çaldığında ayakkabılarımı giyip aşağı indim. Acar arabasının önüne oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. "Selam!" dediğimde bana baktı. "Selam. Hadi gidelim." dedi ve bir şey söylemeden arabanın kapısını açıp binmeme yardım etti. Bara geldiğimizde kapıdaki izbandutlar kimliğimi istedi. Kimliğimi gösterdiğimde sahte olup olmadığını anlamaya çalıştılar. Daha sonra üniversite giriş kartımı gösterdim. Sonunda içeri aldıklarında Acar'a dönüp "Çok mu küçük duruyorum?" "Yani. Kız kardeşim Sibel gibisin. Ben de bazen seni onunla karıştırıyorum. Kardeşim gibisin." deyip güldüğünde zorla güldüm. Beni çekiştirerek arkadaşlarının yanına götürdüğünde erkekler "Acar oğlum Sibel'i nasıl soktun içeri o daha 16 yaşında." "Sibel değil o, Safir. Ayrıca 21 yaşında." dediğinde kahkaha attılar. "Çok küçük gösteriyor." iyiden iyiye bozulmaya başlamıştım. "Kardeşim gibidir zaten o. Her neyse doğum günü çocuğu nerede?" "Buradayım." diye tanıdık bir ses duyduğumda arkamı döndüm. Birbirimizi görünce aynı anda sinirle "Yine mi sen?!" Acar bizi gösterip "Siz tanışıyor musunuz?" "Maalesef." diye fısıldadığımda Devrim "Evet. Bugün onun yüzünden geç kaldım." "Sanki ben geç kalmadım." "Haklısın derse bile geç kaldın." ofladım. "Acar ben gidiyorum." dediğimde "Neden daha yeni geldin?" "Biliyorum ama kalmak istemiyorum. Ben gidiyorum. Sonra ararım ben seni." dedim ve arkamı döndüm. Kapıya doğru dans eden insanların arasından ilerlerken Acar'ın peşimden gelmesini ne kadar da isterdim. Kolumu birinin tutmasıyla sıçradım. Acar olduğunu zannederken arkamı döndüğümde Devrim olduğunu gördüğümde hayal kırıklığı içinde ona baktım. "Kolumu bırakır mısın?" dediğimde bıraktı. Arkamı döndüğümde tekrar kolumu tuttu. "Kolumu bırakmanı söylemiştim?" "Evet ama buraya kadar geldiğine göre doğum günümü kutlamadan gidemezsin." "Önemli mi?" cevap vermeyince "Her neyse. Doğum günün kutlu olsun. Mutlu yıllar." deyip kolumu kurtarıp tekrar arkamı döndüm. Yine tuttu. "Bir şeyler içelim. Daha pasta kesilecek." "Bunda beni ilgilendiren şey ne? Daha tanışalı birkaç saat oldu. Ayrıca şu kolumu bir daha tutarsan taciz ediyorlar diye bağırırım." "Pekala." dedi ve kolumu bıraktı. "Sadece sen buraya kadar gelmişken bir şeyler içeriz diye düşünmüştüm." "Ben içki içmem." "Ben içerim." "Ee? Daha kaç kez söylemem gerekiyor? Bana ne?" dedim ve arkamı dönüp birkaç adım daha attım. "Eğer bir adım daha atarsan bu sene kalırsın." dediğinde yerime çakıldım. "Böyle bir şey yapamazsın?" "Not girişleri sende mi bende mi?" "Bu legal değil." "Biliyorum ama ben de legal biri sayılmam." "Ah! kimin umurunda bırakırsan bırak. Seneye geçerim." deyip tekrar arkamı döndüm. "Sen o okulda olduğun sürece orada ders vermeye devam eder, seni her sene bırakırım." "Bunu yapamazsın?" güldü "Ah! Evet! Yaparım." dediğinde sinirle masaya ilerledim. Acar "Safir sen gitmemiş miydin?" Devrim "Çok ısrar ettim. Kıramadı beni." dediğinde göz devirdim. "Siz nereden tanışıyorsunuz?" "Okuldan. Kendisi benim öğretmenim olur." dediğimde masadakiler güldü. "Devrim sen ne zamandan beri öğretmenliğe merak saldın?" "Eski bir öğretmenim rica etti. Ben de kıramadım." dediğinde göz devirdim. "Bir öğretmen ve öğrenciye göre fazla yakın değil misiniz?" diye sorduklarında gözlerimi büyüttüm. Acar şaşkınca bir bana bir Devrim'e bakıyordu. "Y-Yoksa siz?" "Ne?! Tabi ki hayır! Asla öyle bir şey olamaz!" dediğimde masadakiler bana güldü. "Ben bu sefer cidden gidiyorum ve umurumda bile değil. İstediğini yap!" dedim ve hızlı adımlarla barın kapısına yöneldim. Acar beni hiç mi düşünmüyordu? Kapıdan çıkarken izbandutlar bana bakıp alayla güldü. "Ne?!" diye sinirle bağırdığımda ciddileştiler. "Bana taksi çağırın." dediğimde telefonu çıkarıp birini aradı. Spor bir araba önümde durduğunda taksi bekliyordum. Biraz geri çekilip gelen taksiye ilerleyeceğim sırada arabadan inen Devrim'e bakıp göz devirdim. Hızla taksiye ilerledim ve kapının kulpuna uzandım. O sırada yine elini uzatıp cebinden biraz para çıkarıp taksiye verdi. Taksi gözden uzaklaşırken ona dönüp sinirle "Sen ne yaptığını zannediyorsun? İkidir taksiyi senin yüzünden kaçırıyorum. Ne istiyorsun?" "Konuşmak?" "Ben istemiyorum. Bana çabuk bir taksi bul. Evime gitmek istiyorum." "Başta anlaşalım. Bana emir verme ve tamam seni evine götüreceğim." "Yok ya. Bana ne. İstediğim gibi konuşurum. Sınıfta da kaldığıma göre ve sen de artık benim öğretmenim olmadığına göre istediğim gibi konuşurum. Şimdi bana çabuk bir taksi bul." dediğimde alayla güldü. "Dua et arkadaşımın arkadaşısın." dediğinde aynı şekilde güldüm. "Ne yaparsın? Döver misin? Yiyorsa bana bir kere vur. Vur da seni tüm dünyaya rezil edeyim." dediğimde "Kadınlara el kalkmaz ama sen o kategoriye girip girmediğinden emin değilim." telefonum çaldığında Acar "Safir sen neredesin?" "Sana ne?" "Safir benim Acar." "Ne yapayım Acar'san? Beni rahat bırakın!" diye bağırarak telefonu kapattım. Izbandutlara dönüp "Bana bir tane daha taksi çağırın." Devrim'e döndüm. "Ve sen de bir daha karşıma çıkma. Anladın mı?" dedim ve gelen taksiye bindim. On koltuğa da Devrim bindi. "Aşağı in!" "İnmiyorum." dediğinde sinirle ofladım ve taksiye evimin yolu tarif ettim... Çantamdan parayı uzattığım sırada Devrim de parayı uzattı. "Sana ne oluyor? Bana ne öde o zaman." dedim ve taksiye parasını bırakıp aşağı indim. Yağmur hafif hafif yağmaya başlarken hızla apartmana girip asansöre bindim. Devrim de peşimden bindiğinde ona baktım "Ne oluyor?" cevap vermediğinde omuz silktim. Asansör durduğunda çıkıp kapının önüne geldim. Anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. İçeri girip kapıyı kapatacağım sırada Devrim ayağını kapıya koydu. "Ne oluyor?" "Eve almayacak mısın?" "Tabi ki hayır. Evime Acar'dan başka hiç erkek girmedi." "Yani?" "Yani şöyle. Sen buraya giremezsin." dediğimde "Neden?" "Çünkü seni tanımıyorum." "Ben Devrim.-" "Onları biliyorum. Sadece beni yalnız bırakır mısın?" "Hayır?" "Karşı komşum emekli asker. Buna ne dersin?" "Tahmin edeyim. 85 yaşında kulakları duymuyor. Yani istediğini yap." "Pekala. Bir de şöyle söyleyeyim. Benim başımı belaya sokma." "Sadece bir şeyler içmek istiyorum Nasıl olsa artık öğrencim değilsin." "S-Sen ciddi miydin?" "Hem de oldukça." "O zaman ben de oldukça ciddiyim. Çabuk burayı terk et. Yoksa polisi ararım." "Arayamazsın." "Aslında sen burada dur. Ben egonu eve alayım. İkiniz birlikte sığmazsınız." "Yani içeri girebilirim?" göz devirdim. "Hayır." kapıyı hızla kapattım. Delikten baktığımda "O zaman taksi durağının numarasını ver." cevap vermeyip odama girdim. Kıyafetlerimi çıkarıp kahve yaptım. Delikten baktığımda gitmişti. Camın önüne gelip camı açtım. Yağmur kokusunu seviyordum. Camdan baktığımda Devrim kenarda durmuş ve büyük ihtimalle taksi bekliyordu. Sorun şu ki buradan taksi geçmezdi. Hatta yakınlarda taksi durağı bile yoktu. Kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde bana bakıyordu. Açıkçası üzülmüştüm. Derin bir nefes verip "Hey!" "Ne var?! Şimdi de dalga mı geçeceksin?!" "Aslında iyi fikir ama yukarı gel!" "Gerçekten mi?!" "Fikrimi değiştirmeden gelsen iyi olur! Aksi takdirde orada beklemeye devam edeceksin!" deyip camları açık bırakıp otomatiğe bastım. Kapıyı açıp gelmesini bekledim. Asansörden indiğinde sudan çıkmış balık gibiydi. İçeri ayakkabıları ile gireceği sırada "Dur bakalım orada. Ayakkabılarını çıkar." ayakkabılarını çıkardı. Ayakkabıları spor ve kumaş olduğu için çorapları da ıslanmıştı. "Çorapları da." Onları da çıkardığında banyonun kapısını açtım "Burası banyo. Ben sana Acar'ın kıyafetlerinden getireyim." dedim ve misafir odasına girip dolabı açtım. Acar ile çocukluk arkadaşıydık yani en azından onun için öyleydi. O benim çocukluk aşkımdı. Arada burada kalır eski günlerden konuşurduk. O zamanlardan kalan eşyaları dolapta duruyordu. Dolaptan eşofman çıkarıp baktım. Acar benden 5-6 santim uzundu O yüzden onun pijamaları bana rahatlıkla oluyordu ama Devrim'e olacaklarını zannetmiyordum. Devrim benden yaklaşık 10-15 santim kadar uzundu. Ona olacağını hiç zannetmiyordum. O yüzden şort, baksır ve tişört alıp banyonun kapısına gittim. Kapıyı çalıp "Eşyaları kapının önüne bıraktım." "Teşekkür ederim." mutfağa girip soğumuş olan kahvemi boşalttım ve kendime kahve yaptım. Bisküvi ve kahvemi alıp salona geçtiğimde Devrim geldi. Kıyafetler oldukça dar gelmişti. "Bu havada şort mu?" "Senin boyun Acar'dan uzun. Eşofman getirseydim. Şarlo gibi gezecektin ve ben de dalga geçecektim. Ayrıca sen Acar'dan irisin. Onu mu tercih ederdin?" "Aslında iyi yapmışsın. Teşekkür ederim." "Önemli değil." "Bana kahve yok mu?" diyerek yanıma oturdu. "Mutfak orada. Malzemeler de tezgahta." "Hiç iyi bir ev sahibi değilsin." "Teşekkür ederim." dedim ve elimdeki bisküviyi ısırdım. Kahvemi içerken elimdeki yarısı yenmiş bisküviyi elimden alıp kendi ağzına attı. Daha sonra kahvemi elimden alıp içti. Tiksinmeden. Şaşkınlıkla ona bakarken tiksinmediğine şaşırdım. Yani çoğu insan tiksinirdi. Ben açıkçası Acar'ın içtiği bardaktan veya ısırdığı şeyden yemez ve içmezdim. Elinden kahve kupasını aldım ve kendim içtim. Onun içtiği yerden. Tiksinmeden. Dudaklarıma hafif bir nane tadı geldiğinde hoşuma gitmişti. "Aslında tiksinirsin zannetmiştim." dediğinde "Aslında tiksinirim ama bu benim kahvem." dediğimde aklımda tek bir soru vardı. Karnımdaki hayvanların amacı neydi? Devrim KARAN Kahvesini elinden aldım ve içtim. Onun içtiği taraftan. Ve işin garip kısmı tiksinmedim. Dudaklarıma gelen çilek tadı hoşuma gitmişti. O ise tiksinmeden bardağı elimden alıp içti. "Aslında tiksinirsin zannetmiştim." dediğimde "Aslında tiksinirim ama bu benim kahvem." dediğinde aklımda tek bir soru vardı. Karnımdaki hayvanların amacı neydi? Yüzümde sallanan el ile kendime geldim. "Hı? Ne?" "Diyorum ki artık gitsen?" "Gidemem." "Neden?" "Çünkü arabam barın önünde kaldı." "Şoför?" "Şoförüm yok. Babamın şoförü de evli. Bu saatte onu kaldıramam." "O zaman taksi bul." "Burada in cin top oynuyor." "Ne yapayım yani? Kendine birini bul ve onun evine git." dediğinde güldüm. "Buldum!" dediğimde "Kim? Bekle ben sana eşyalarını getireyim." "Sen." dediğimde gözlerini büyüttü. "Olmaz." dediğinde "Neden?" "Çünkü sen erkeksin. Biri görürse yanlış anlayabilir." "Mesela?" "Alt komşum Şükriye teyze." "O kim?" "Mahallenin dedikodu ajansı. Annemin de arkadaşı." "Bir şey olmaz. Beni bu yağmurda dışarıya mı bırakacaksın?" "Boşu boşuna yavru köpek bakışı atma. Bana işlemez bunlar." "Pekala. Ne yapmalıyım?" "Eşyaların kurudu. Giyinip gidebilirsin. Şemsiye verebilirim?" "Sağ ol ya!" gülümsedi. "Aslında beni geçirirsen kalabilirsin." "Tamam." zaten bırakmayacaktım. Sadece gitmesin diye söylemiştim. "Bu kadar çabuk kabul edeceğini tahmin etmemiştim." "Soğuktan donmaktansa geçiririm daha iyi." deyip güldüğüm de göz devirdi. Bu kız ne kadar çok göz deviriyor böyle? "Ben misafir odasını hazırlayayım. Sen de burada otur ve hiçbir şeye dokunma." deyip içeri gitti. Televizyonun altındaki filmlere gözüm takıldığında oraya gidip incelemeye başladım. Hepsi efsane filmlerdi. Etrafı incelerken plakları gördüğümde oraya gidip onları da inceledim. The Beatles. "Babam onları taşınırken kırıldı zannediyor." diye bir ses duyduğumda arkamı döndüm. "Ben-" "Önemli değil. Oda hazır. Yatabilirsin. Kıyafetlerini koltuğa bıraktım. "Teşekkür ederim... Senin için sorun olmazsa kıyafetleri çıkarıp yatabilir miyim? Biraz fazla darlar. Nefes alamıyorum." "Evet. Nasıl rahat edersen." deyip masanın üzerindeki kahve ve bisküvi kasesini alıp mutfağa girdi. Ardından elinde ufak bir pasta ile geldiğinde şaşırdım. "Aslında bunu kendim için yapmıştım ama sana kısmetmiş." dediğinde şaşırdım. "Teşekkür ederim. Senin de mi doğum günün?" "Hayır. Öylesine yapmıştım. Dışarıdakiler kadar güzel olmasa da güzel sayılır." dediğinde gülümsedim. "V-vay canına. Teşekkür ederim. Benimle paylaştığın için." dediğimde "Hadi gel. Yiyelim." dediğinde elindeki iki çatalı ve pastayı masaya koydu. Sonra tekrar mutfağa gitti ve elinde iki kadeh ve vişne suyuyla geldi. "Vay canına o fazla gelmesin sana?" dediğimde göz devirdi. "Ha ha ha. Çok komiksin." dediğinde gülümsedim. "Teşekkür ederim." "Her neyse hadi mumları üfle." dediğinde yeni fark ettiğim mumları üfledim. "Her ne kadar sana gıcık olsam da doğum günün kutlu olsun." dediğinde gülümsedim. "Teşekkür ederim. En iyi kutlama tebriğiydi." güldü. "Her neyse. Hadi pasta yiyelim." dedi ve vişne sularını doldurdu. Kadehleri tokuşturduk. Pastayı yerken konuşuyorduk. Her ne kadar sürekli göz devirse de eğlenceliydi...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
4.1K
bc

Çobanaldatan

read
2.1K
bc

KAKTÜS| Texting

read
3.4K
bc

Yasak Sevda

read
85.2K
bc

TYLER (Cherry 2)

read
6.0K
bc

Zor Ajanlar

read
1.5K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
13.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook