DEVRİM KARAN
"Bence Iron man Spiderman'den daha iyi." dediğimde yine göz devirdi. "Sen neden hep göz deviriyorsun?" "Bilmiyorum. Eskiden gelen bir alışkanlık." dedi ve omuz silkti. Pastayı sonuna kadar yediğimiz de karnımız davul gibi olmuştu. "Vay canına. Çok yedim." dediğinde gülümsedim. Esnediğinde "Yatalım mı artık?" "İyi olur." deyip ayağa kalktı. Meyve suyu kutusunu alıp mutfağa götürdüğümde diğerlerini getireceğini düşünsem de tam tersi çıkmış ve odasının önüne gitmişti. "Burası benim odam. Sakın buraya gireyim deme. Kapım zaten kilitli olacak ama yine de deneme." dediğinde asker selamı verdim ve odama girdim. "İyi geceler." "İyi geceler." dedi ve odasına girip kapısını kilitledi.
Sabah kapı sesine uyandım. Kapısına bakmama kızar diye odanın kapısına gidip kapısını çaldım. "Kapının çalıyor!" "Bak o zaman. Bana niye söylüyorsun?" dediğinde göz devirdim ve kapıya gidip açtım. Elinde büyük bir çiçek buketi olan ve yüzünü onun arkasına gizlemiş adamı gördüğümde kaşlarım çatıldı. Çiçeği yüzünden indirdi ve büyük bir gülümseme eşliğinde Acar çıktı. Beni baştan aşağı süzdü. Kendime baktığımda... Hadi ama! Gerçekten mi? Baksırla mı çıktın odadan sen? "Devrim sen ne yapıyorsun burada?" "Ben dün gece-" "Kim gelmiş?" diyerek Safir odadan çıktığında Acar'ı görünce büyük bir gülümseme yüzünde belirdi. "Nasılsın? Girsene!" dediğinde Acar hala şaşkınlığını koruyordu. Safir onu kolundan çekerek içeri aldı ve salona soktu. Ben de peşinden. Acar koltuğa oturduğunda sehpanın üzerindeki şeylerle daha da kaşları çatıldı. "Safir ne oluyor açıklamak ister misin?" dediğinde anlamayan gözlerle ona baktı. "Ben üzerimi giyinip geliyorum." dediğimde Safir bana döndü. Gözlerini büyüterek bana baktığında ben odaya girip kıyafetlerimi giyindim. Odadan çıktığımda Safir ve Acar bağrışıyordu. Salona girdiğimde "Safir bana çabuk bir açıklama yap!" "Ne açıklaması?" "Mesela, Devrim neden yarı çıplak bir şekilde evde dolaşıyor?" "Dün yağmur yağdığı için kıyafetleri ıslandı. Ben de onu eve davet ettim." gayet sakin bir sesle söylediğinde "Ondan sonra bir şeyler içtiniz sonra kendini ona teslim-" cümleyi yarıda kesen Safir'in Acar'a attığı tokattı. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Sen bana ne dediğinin farkında mısın? Ben ya ben! Seni farklı zannetmiştim. Hem de çok farklı ama sen tam bir orospu çocuğu çıktın!" deyip tekrar tokat atacağı sırada Acar elini yakalayıp "Bunu bana sen mi söylüyorsun? Daha birkaç gün önce tanıdığı adamın altına giren biri mi söylüyor?" dediğinde bu sefer yumruğu ben yüzüne attım. Safir elini Acar'ın elinden kurtarmış ağlıyordu. "Seni orospu çocuğu. Acar seni çok yanlış tanımışım. Nasıl bu kadar düştün?" diyerek yumruk atarken Safir hıçkırmaya başladı. Ona bakarken Acar bana bir yumruk attı. Kendimi altta bulduğumda Acar bana yumruk atıyordu. Safir daha fazla ağlamaya başladığında tüm gücümü toplayıp Acar'ı üzerimden atıp kapıya kadar yumrukladım ve kapıdan dışarı attım. Salona girdiğimde Safir yüzünü elleri ile kapamış ağlıyordu. Yanına gidip "Özür dilerim." dedim. Kafasını kaldırıp bana baktı. Yüzünü gömüp tekrar ağlamaya başladı. Sarılmaya çalıştığımda kollarımı ittirdi. "Uzak dur benden!" diye bağırdığında kendime geldim. Neden böyle bir şey yaptım? diye sordum kendime. Neden? Bunun nedeni karnımdaki hayvanlar mıydı yoksa başka bir şey mi? Şu an ne yapacağımı bilmiyordum.
Hıçkırıklarının durmasını beklerken sadece yanına duruyordum. Yavaşça hıçkırıkları dinerken kafası hala kollarındaydı. "Safir ben özür dilerim." dediğimde kızaran gözlerini bana çevirdi. İlk kez ona ismiyle sesleniyordum. Okuldaki konuşmamızı saymazsak. "Şimdi her şey geçti. Öyle değil mi? Sen özür diledin ve bütün her şey geçti. Sen özür diledin ben seni affettim diyelim. Ne olacak? Acar seni yine bir arkadaş beni ise bir fahişe olarak görecek." "Sen öyle biri olamazsın." "Beni tanımıyorsun bile." "Ben değilim ama Acar seni tanıyor. Yani sen daha iyi tanıyorsun Acar'ın öfkesi saman alevi gibidir. Birkaç gün sonra gelip özür dileyecek." "Senden nefret ediyorum." kalbime saplanan bıçak döndü ve daha can acıtıcı bir hal almaya başladı. Zorla olsa da gülümsedim. "Biliyorum."
Safir KATAY
Acar beni bir fahişe olarak görüyor. Peki ben onu hala çocukluk aşkım gibi sevebiliyor muydum? Peki o beni hala arkadaşı olarak görüyor muydu? Devrim neden beni korumuştu? Peki sonra neden çekip gitmemişti? Devrim benim için arkadaşını hiçe sayıp niye onu yumruklamıştı? Neden bu kadar çok düşünüyordum? Neden aklımda bu kadar çok cevaplanması gereken soru var? Derin bir nefes alıp Devrim'in yüzünü temizlediğim kanlı pamukları ve ilk yardım çantasını kaldırdım. Devrim gideli yaklaşık 1-2 saat oluyordu. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Duşa girip okul için hazırlandım. Dün numarasını aldığım taksi durağını arayarak şansımı denedim. Ardından da telefonuma gelen mesajı açtım.
'Safir Katay, firmamıza getirdiğiniz hasar gören motosikletiniz tamir olmuştur. Bu numaraya adresinizi atarsanız, bugün öğlen getirilecek. İyi günler.'
Hemen adresi mesaj attım. Evde olmayacağım için okulun adresini verdim. Öğlen dersim yoktu. Evden yine geç kalmamak için çıktım. Yoldan yiyecek bir şeyler alıp taksi bulma umuduyla caddeye çıktım. Çok geçmeden önümde bir araba durdu. Dün barın kapısının önünde gördüğüm arabaydı. İçinden Devrim çıktığında göz devirdim ve başka yöne doğru yürüdüm. Geriye doğru sürüyordu. "Safir! Özür diledim." "Ben de seni affetmedim." "Sana kendimi affettirmek istiyorum." "O zaman benden uzak dur." "Ama öyle affedilmez." "Ben affederim. Şimdi benden uzak dur." diyerek. Gelen bir taksiyi durdurdum. Binip okulu tarif ettim. Kısa süre sonra okula geldiğimde hızla inip Selen'in yanına gittim. "Selam!" "Selam! Sen ağladın mı?" "Hayır. Bir şeyim yok. Göz nezlesi olmuşum." "Ah! Geçmiş olsun." "Teşekkür ederim." "Ee bugün ne yapıyoruz?" "Ne ile ilgili?" "Okuldan sonra?" "Bilmem. Ne yapmak istersin?" "Alışverişe çıksak?" "Olur. Motosikletim geliyor bugün." "Çok iyi. Ben de nasıl taksi bulacağımızı düşünüyordum." dediğinde güldüm. "Tamam o zaman gidiyoruz?" diye sorduğunda kafa salladım. "Yaşasın!" deyip boynuma sarıldı. Uzaklaştı hadi derse geç kalacağız." "Ders ne?" "Devrim Karan." deyip iç çekti. "Tamam sen git. Ben gelmeyeceğim." "Neden?" "Canım istemiyor." "Ben de girmeyeceğim o zaman." "Sen gir. Ben bu dönem girmeyeceğim." "Neden?" "Önemli bir şey değil. Hadi sen gir. Sonra anlatırım." dediğimde pek ikna olmasa da sonunda kabul etmiş ve derse girmişti. Ben de kafeye girip kendime kahve ve atıştırmalık bir şeyler söyledim. Saat 10'du 12'de motosikletim gelecekti. Ders iki saat sürecekti. Ondan sonraki derslere pek girmek istemesemde ilk haftadan devamsızlık yapmak istemiyordum. 10 dakika sonra telefonum çalmıştı. Selen? "Alo Selen ne oldu?" "Ben Devrim. Safir derse gel." "Özür dilerim hocam gelmeyeceğim. Hatta bundan sonraki sizin hiçbir dersinize girmeyeceğim." "Neden?" "Çünkü siz beni bıraktınız." "Ondan sonra anlaştığımızı zannediyordum." "Ben de Acar'a aşık olduğumu zannediyordum." dediğimde "Ne?!" dediğinde yaptığım gafı farkına vardım "Bir şey demedim." diyerek telefonu kapattım. Ardından arasa bile cevap vermedim. "Allah kahretsin!" diyerek kendime lanet okumaya başladım. Ne yapacağımı düşünürken telefonum çaldı. "Alo?" "Safir Katay öyle değil mi?" "Evet. Benim." "Motosikletiniz verdiğiniz adrese teslim edildi. Teslim alım işlemlerini yapmak için otoparka gelir misiniz?" "Hemen geliyorum. Teşekkür ederim." dedim ve hesabı isteyip hızlı adımlarla otoparka ilerledi. Sevgilimi görüp koşarak yanına gittim. Teslim alım işlemlerini hallettim ve bebeğimi okşadım. Özlemiştim. Saatime baktım. Bir sonraki derse 10 dakika vardı. Hızlı adımlarla sınıfın önüne geldim. Kapıyı açacağım sırada kapı açıldı ve Devrim çıktı. Önünden çıkarak yol verdim ama o tam tersini yapıp benin kolumdan tutup sürükledi. "Ne oluyor ya?" cevap vermeyip kuytu bir köşeye çekti. Zaten koridor boştu. Sadece bizim sınıftan çıkanlar vardı. "Bu ne demek oluyor?" "Hiçbir şey." diyerek omuz silktim. "Neden böyle davranıyorsun?" "Nasıl davranıyorum?" "Aptalca." "Aptalca mı sensin aptal." dediğimde "Benimle düzgün konuş." "Konuşmazsam ne olur? Beni bırakır mısın? Zaten bu sene senin dersinden geçmeye niyetli değilim. Boşuna uğraşma." "Eğer derse girmezsen Acar'a onu sevdiğini ve hatta aşık olduğunu söylerim." dediğinde "Böyle bir şey yapamazsın." "Ah! Evet. Yaparım." dediğinde "Lanet olsun." "Ne diyorsun?" "Allah belanı versin." dedim ve kolumu ondan kurtarıp Selen'i aradım. "Selen?" "Safir ne oluyor? Neden ağlıyorsun?" "Selen ben eve gidiyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Hocalara söylersin." "Neyin var?" "Gözüm ağrıyor. Sabah göz nezlesi olmuştum ya." "Tamam. Ben okul çıkışı gelirim yanına." "Hiç gerek yok. Sana bulaşmasın." "Pekala ama haberdar et o zaman beni." "Tamam. Ararım." diyerek telefonu kapattım. Yalan söylemekten nefret ediyorum!
Motosikletimin keyfini bile çıkaramadan eve geldiğimde kendimi duşa attım. Uzun süre suyun altında kaldığımda neredeyse vücudum buruşmuştu. Durulanıp kıyafetlerimi giyindim. Kapı çalmaya başlayınca hızla saçımı kurutmadan bağlayıp kapıya gittim. Kapı açıldığında hiç tahmin etmediğim bir kişi buradaydı. "Acar?" "Safir-" "Neden geldin? Dün dediklerinin devamı mı var yoksa? Hiç havamda değilim. Sonra gel." kapıyı kapatacağım sırada ayağını koydu. "Acar seni dinlemek istemiyorum." "Seninle dertleşmek istiyorum." "Ben seni dinlemek istemiyorum. Lütfen buradan gider misin?" "Hayır. Safir lütfen. Seninle konuşmaya ihtiyacım var." "Pekala." diyerek kapıyı açtığımda elindeki gül buketini bana uzattı. Ben gül sevmezdim ki. Papatya severdim. "En sevdiğin çiçeği aldım sana." dediğinde göz devirdim. "Ben papatya severim." dediğimde "Karıştırdım o zaman üzgünüm." dediğinde göz devirdim. "Konuş." dediğimde "Neden böyle davranıyorsun?" "Nasıl?" "Soğuk. Yani sen beni hep affederdin." "İşte sorun da orada affederdim. Artık affetmiyorum." affetmeyi çok istiyorum. "Neden? Ne değişti? Devrim yüzünden mi? Sevgilini dövdüğüm için özür dilerim." "Ha? Sevgilim mi? Devrim umurumda bile değil. Ayrıca benim sevgilim değil." "Yani şey... O zaman neden birlikte oldunuz?" "Birlikte olmak mı? Kim birlikte oldu ya? Saçma sapan konuşacaksan buradan derhal git. Her ne kadar çocukluk aş-arkadaşım olsan da bunu yaparım." "Pekala. Özür dilerim. O zaman bana Devrim'in neden burada olduğunu, neden yarı çıplak olduğunu ve masanın üzerindeki pasta ve kadehleri açıkla. Sarhoş muydun? Bir şey yaptı mı?" "Bardan sonra beni yalnız bırakmamak için peşimden geldi. Taksi ile geldik. Aslında eve almayacaktım hatta ilk başta almadım. Yağmur şiddetlenirken daha fazla dışarıda kalmasına vicdanım el vermedi. Ben de eve davet ettim. Senin buradaki kıyafetlerinden verdim ama tahmin edersin ki biraz kısa ve dar geldi. Misafir odasını hazırladım. Orada kaldı. Pasta ise tamamen şansla alakalıydı. Kendime pasta yapmayı sevdiğimi biliyorsun. Ben de yapmıştım. Doğum günü olduğu için ben de onunla paylaştım. Kadehte ise vişne suyu vardı. Bardaklarım makinedeydi. Yarı çıplak gezmesi ise sadece senin kıyafetlerinin dar ve kısa gelmesinden kaynaklanıyor. Gece rahat edemeyeceğini söyleyip izin aldı. Ben de sorun olmayacağını söyledim. Ama sabah kapıyı o şekilde açacağını zannetmemiştim." konuşurken pür dikkat beni izliyordu. Devam ettim. "Ayrıca bundan sonra geleceğini zannetmiyorum." "Ben özür dilerim." dedi ve bana sarıldı. Kollarımı ona iyice sarıp kafamı omzuna yasladım. Bu anın bozulmasını istemiyordum. Ben bu adama aşıktım. Telefonu çaldığında uzaklaştı. "Alo aşkım nasılsın?.. Ben de iyiyim." dedi ve bana bir dakika işareti yapıp cama çıktı. Aklım bana 'Aşkım' sözcüğünü tekrar ederken benim kalbime saplanan bıçak döndü ve inanılmaz bir acı vücudumu ele geçirdi. İhanet? Biz sevgili değiliz. Kızgınlık? Ona olan hislerimi bilmiyor. Kırgınlık? Ondan daha fazla bir şey hissediyorum. Kalbimi yakan bir şey. Sevgi? O kadar basit bir şey mi hissediyordum ona karşı? Peki beni ona çeken şey ne? Yakışıklılığı? Ondan daha yakışıklı erkekler var. Konuşması? Ses tonu beni etkilemiyordu. Hareketleri? Çok yapmacık Gülümsemesi? Çok sinir bozucu. Bakışları? Çok sinsi ve etkileyici değil. Peki ben onun neyini seviyordum? Kalbini? Birden fazla kişiye yer verebiliyordu. Ayrıca çapkın. Belki de bu yaşıma kadar hep yanımda olduğu için küçük bir hayranlık durumuydu? Bu yaşıma kadar devam ettiğine göre o kadar küçük değildi. Safir düşünme. Sen ona aşıksın. Sen Acar Işar'a aşıksın. Düşünme. Düşünme. Aşıksın. Aşık. Aşık. Acar'a aşıksın.