Karanlık, Destan’ın dostuydu artık. Şhaabani’den ayrıldığı o ilk geceden sonra gökyüzüne bakmayı bırakmıştı; yıldızlar bile onu izliyor gibi geliyordu. Batıya doğru sürdüler atlarını, Shaabani’nin taş ve altınla işlenmiş ihtişamlı şehirlerinden uzaklaştıkça, yollar çamura, gölgeler suskunluğa dönüştü. On beş gündür neredeyse durmaksızın ilerliyorlardı. Bazen uykusuz, bazen susuz; ama asla umutsuz değillerdi. Destan’ın yanındaki altı asker, artık yalnızca muhafızı değil, yoldaşı, sırdaşıydı. Gündüzleri ormanlık yollardan geçiyor, geceleri derin vadilerde dinleniyorlardı. Shaabani’nin askerleri, tüm sınır karakollarına haber salmıştı: “Seyis kılığında bir genç aranıyor.” Ama kimse onun bir zamanlar altınlar içinde büyümüş bir şehzade olduğunu bilmiyordu. Ve Destan her sabah, yeni bir y

