Çocukluğumdan genç kızlığıma kadar olan yirmi bir yıllık hayatım boyunca bir çok erkek arkadaşlarım oldu ama hiç bir zaman ilişki yaşayacağım bir erkek arkadaşım olmadı. Etrafımda benimle sevgili olmak isteyen çok sayıda erkek olmuştu ama hiç bir zaman bir ilişki yaşamak istemedim.
Aklımda evleneceğim erkekle sevişmek ilklerime ona bırakmak bir anlık yanılgıya düşüp bedenimi saniyelik zevkler için kurban edemezdim. Ama şuan başkasının adıyla sevmediğim bir adamın karısı sıfatıyla onun kolları arasındaydım. İlk öpücüğümü almıştı. Buda yetmiyor gibi karısı olmamı isteyen imada bulunuyordu. İnce sıska elimi gögsüne koyup kendimden uzaklaştırdığım da hızla yanından geçip eve girdim.
Kalbim gögüs kafesimi delip geçecek gibi atıyordu. Söylediği sözler kulağımdan bir türlü gitmezken tüylerim diken diken oldu. İçimden soğuk bir rüzgar esip geçti.
Onun bana güvenmesi için başladığım oyunda kendimi kaybedemem.
Berçemin odasına girdiğimde kapıyı kapatıp kendimi yatağa attım. Kulaklarımı kazımak yaşadıklarımı silmek söylediklerini duymamış olmak istiyordum. Gözlerimi sımsıkı kapatıp cenin pozisyonunda yattım.
"O zaman kağıt üzerinde olmasın evliliğimiz Karıcığım"
Onun o keskin bir o kadar etkileyici sesiyle gözlerimi kapattım. Beynimde defalarca kez tekrar eden sözlere kulaklarımı tıkayıp karanlığa teslim oldum.
Üzerimde ki ağırlıkla kıpırdayamıyordum. Gözlerimi uyku mahmurlu ile araladığım da yanımda yatan adama baktım.
"Günaydın Karıcığım."
Dudağımdan uzunca öptüğünde gözlerim irileşti. Bu adam ne yaptığını sanıyor. Onun benim yatağımda ne işi var. Yataktan doğrulduğumda etrafıma baktım. Az önce uyuduğum oda değildi.
Kapı büyük bir gürültüyle açıldığında içeriye boy boy beş tane çocuk girdi.
"Yavaş eşşek sıpaları yavaş! Kapıyı diye birşey var. "
En önde bir birlerine çok benzeyen sarı saçlı üç yaşlarında iki kız çocuğu vardı. Üzerlerinde birinin güneş diğerinin bulutlu gecelikleri vardı.
Hemen onların arkasında 5 yaşlarında tombiş yeşil gözlü sarı saçlı bir erkek çocuğu vardı. Kapının pervazında duran iki erkek çocuğuna bakışlarımı çevirdim biri on diğeri on üç, on dört yaşlarında gösteriyordu. Büyük olan uzun boylu kumral, yeşil gözlüyken on yaşında gösteren sarı saçları mavi gözleri vardı.
"Anneee!"
"Anne!"
İkiz kızların üzerimdeki beyaz örtüyü çekip kollarımdan asılmalarıyla kendime geldim.
Neler oluyor Allahım!
Beş yaşlarındaki erkek çocuğun yatağa atlamasıyla yerimden sıçradım. Hafif çıkıntılı göbeğini okşayıp gülümsediğinde tombul yanaklarından iki tane gamzesi ortaya çıktı.
"Anne ben çok açıktım!" dudaklarını büzerek konuşuyordu.
"Berkan oğlum yavaş kardeşlerini ezeceksin."
Aslanın uyarıcı ses tonuyla şaşkınca ona baktım. Noluyor burada bana yine ilaç verip uyuttular mı? Allahım yine kaç ay kaç sene geçti. Gözlerimi ovuşturup tekrar baktım.
"Anne bu gün okula gitmesem olur mu? Zaten okulların kapanmasına iki hafta kaldı. Hem basket maçı var ona hazırlanmam gerekiyor" Kapıya sırtını dayamış en büyük çocuğa baktım. Neler oluyor burada Allahım kafayı yiyeceğim. Bu çocuklar kim bana neden anne diyorlar. Ben yine kafayı mı yedim neden bir şey hatırlamıyorum.
"Miran oğlum daha kaç kere konuşacağız bu meseleyi okula gidilecek." Sırtını kapıdan çekip odaya tamamen girdi. Yüzü küçük göstersede boyu fazla uzundu bu çocuğun.
"Offf gerçekten ama yaaa..."
"Oflamak yok annenizi üzmeyin eşşek sıpaları." Ne diyor bu adam böyle. Kim kimin annesi be...
Bu çocuk benim boyum kadar.
Kapının diğer pervazına dayanmış çocuğun sesiyle gözlerim ona kaydı.
"Anne bu gün toplantıya geleceksin dimi bak geçen sefer unuttun gelmedin sonra ben söylemedim sandı öğretmen azar işittim. Unutma lütfen. "
"Neler oluyor burada ne toplantısı ne annesi..." başımı ellerim arasına aldım. Yerimden kalkmak istesem de üstüme çıkmış iki kız çocuğundan kurtulamadım.
"Bora toplantı kaçta ben gelirim sen merak etme. Annen kızlara bakar." gözlerimi sıkıca kapattım herşey bir kabus gerçek değil evet kesin öyle gözlerimi açacağım uyanacağım.
Kendi aralarında hep bir ağızdan konuşmaya başladıklarında daha fazla dayanamadım.
"Kafayı yiyeceğim..." gözlerimi açtığım da bana merakla bakan gözlerle karşılaştım. Aslan elini omzuma koyduğunda titredim. Hızla elini ittirdim.
"Anne... Anne... Hayatım iyi misin? Noldu anneme... Annnne annnneee..." ağlama sesleri kafamdaki onlarca ses varmış gibi uğultular.
"Eşek sıpaları benim karımı üzmeyin hadi herkes çıksın. Miran, Zeynep ve Zühreyi al sizlerde uslu durun hadi herkes odasına hadi..." çocuklar tek tek odadan çıktılar.
"Güzeller güzeli Karıcığım iyi misin? Bizim 6 numara zorluyor mu seni?" eli karnıma dokunduğun da gözlerim kocaman karnıma deydiği anda yataktan kalktım.
" Bu... bu... Bu nasıl! Bu ne? Bu ne be? "
Üzerimde ki pembe geceliği kaldırıp karnıma baktım. Bu cidden benim karnım mı? 6 numara ne ya! Çığlığım tüm odayı inlettiğinde elimi karnımın üzerinden ateşe dokunmuş gibi hızla çektim.
"Noldu sancı mı tuttu?Geliyor mu?"
"Kim geliyor mu? Ney?"
"Oğlumuz geliyor mu? Sancın mı tuttu?"
Ellerim karnımın her bir karesinde gezindiğin de içimde bir şeyin hareket ettiğini hissettiğim an çığlık attım.
"Bu nasıl olur ne zaman oldu Allahım kafayı yiyeceğim. Sen nasıl bana bunu yaparsın altı tane çocuk nedir ya ben niye hatırlamıyorum bana naptın?"
Ellerimi saçlarıma daldırıp saçlarımı yoldum. Eli omzuma dokunduğunda çığlık attım.
"Dokuma bana sakın!"
"Anne iyi misin? Anneme noldu baba? Annnne annne? Çocuklar kardeşiniz geliyor..."
"Karıcığım... Karıcığım... Annnneee..."
Yataktan sıçrarcasına kalktığım da ter içindeydim. Nefes nefese etrafıma bakındım. Üzerimdeki beyaz pikeyi yere atıp ayağı kalktım. Elim karnıma gittiğinde düz bir karınla karşılaşınca derin nefes verdim.
Herşey rüyaymış. İnanılmaz gerçek gibiydi. Beynim resmen benimle oyun oynamış korktuğum şeyle bilinç altımda yatanları rüyada yansıtmıştı.
Saç diplerim ter içinde kalmış üzerimdeki gömlek tamamen yapışmış.
Resmen çocukların ismine kadar rüyamda görmüştüm. Miran, Bora, Berkan, Zeynep ve Zühre, ve dahada kötüsü ben altıncıya hamileydim. Aslanın o halleri ay gözümün önünden hiç biri gitmiyor.
Kendimi banyoya atıp güzel bir duş aldım. Saçlarımı kurutmadan bir topuz yapıp mavi bir elbise giydim. Uzun süredir uyumuş olacağım ki karanlık çökmüştü.
Odadan çıkıp merdivenlerden indim. Ev çok sessizdi her an önüme rüyamda ki çocuklar çıkacak gibi tedirgindim.
Salondaki koltukta elindeki ve önündeki dosyalara gömülmüş Aslanı gördüğümde ayaklarımı sürüyerek yanına gittim.
"Uyanmışsın."
Karşısındaki tekli koltuğa kendimi bıraktım. Gözlerini dosyalardan ayırmıyordu.
"Evet uyandım öyle uzanmıştım uyuya kalmışım."
Başını oynatmadan gözlerini bana çevirdi.
"Rahattı galiba beş saattir uyuyorsun."
Gözlerim irileşti. Ne demezsin.
"Beş saat mi? O kadar uyudum mu?"
Acaba yine o ilaçlardan mı verdi bu kadar nasıl uyurum. Belkide ilaç verdi bu rüyayı bu yüzden gördüm. Yada bir yerlerim açıkta kaldı. Evet kesin öyle, bu adamdan beş çocuğum oluyor birde hamileyim yuhh nasıl bana bunu reva gördü. Altı çocuğa ben nasıl bakarım. Yada ben nasıl doğurdum. Resmen bedenim haşat olmuştur o kadar çocuk bu bedenden çıkar mı?
Gözlerimin önünde parmak şıklatmasıyla yerimden sıçradım.
"Neyin var senin iyi misin?"
Başımı salladığım da yakınlığımıza baktım. Yanıma kadar gelmiş ortadaki sehbaya oturmuş gözlerini gözlerime dikmişti.
"İyi... iyiyim."
"Emin misin?"
"Evet iyiyim."
Hemen oturduğum yerden kalktım.
"Ben bir su içeyim sende ister misin?"
"Olur dolaptan olsun."
Başımı sallayıp hemen mutfağa gittim. Buzdolabını açtığımda soğuk bedenimi uyuşturdu. Kendimi buzdolabına kitleme isteyiyle dolup taştım.
Suyu alıp kapağı kapattığım da kalçamı masaya dayadım. Derin derin nefes alıp verdim. Her şey rüyaydı unut böyle bir şey olamaz ben buradan gideceğim. Beş gün kaldı sadece beş gün sonra Deryaya ulaşacağım ve buradan kaçmanın yolunu bulacağım.
"Sen iyi olduğuna emin misin?" Arkamdan gelen sesle elimdeki cam şişeyi elimden kayıp giderken çığlığım da ona eşlik etti.
"Sakin ol tamam kıpırdama."
Çıplak ayaklarımın üzerine bile cam kırıkları sıçramıştı. Belimde ve bacaklarımın altında hissettiğim ellerle bedenim kasıldı. Yerden havalandığım da onun kucağındaydım. Az önceki korku endişe onun tarçın ve acı kahve karışımı kokusuyla ucup gitmişti. Burnumu gögsüne doğru yaklaştırıp o kokuyu içime çektim.
Bir erkek bu kadar güzel kokar mı? Nasıl bu kadar güven verebilir?
Kalçam ve sırtımın yumşak bir yere temas etmesiyle ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtım.
Koltuklardan birinde ben yanımda o oturuyordu. Hızla başımı sağa sola salladım. Napıyorum ben.
Gözlerinde endişe kol geziyordu. Gözlerimi kaçırdım.
" Sana su getireyim. Yüzünün rengi atmış."ayağı kalktığında başımda dikildi. Gözleri gözlerimdeydi.
" Sen bir şeyden mi korktun. Kötü bir rüya felan mı gördün. Kalktığından beri bir garipsin."
Kötü bir şey mi görmüştüm bilmiyorum ama iyi bir şeyde değil. Ondan altı tane çocuğum vardı. Tek tek isimlerini bile beynime kazınmış gibi unutamıyorum. Bu kadar gerçekçi rüyamı olur.
" Yok görmedim ben hiç kimseyi görmedim. "Neden bu kadar panik yapmıştım ki. Alt tarafı bir soru sordu beynimdeki rüyayı görmedi.
Başını anlayışla sallayıp mutfağa gitti. Kısa bir süre sonra elinde su dolu bardakla geldi.
Yanıma oturduğunda bardağı uzattı.
Ellerim titriyordu bardağı alıp tek dikişte suyu içtim.
Sehbadaki dosyalara kaydı bakışlarım.
Üzerimdeki bakışlarının odak noktasını değiştirmek için dosyaları işaret ettim.
"Çalışıyor muydun?"
Dosyaları üst üste doyup toplamaya başladığında göz ucuyla bana baktı.
"Evet sen uyuyunca bende bunlarla uğraştım. İşim bitmişti zaten istersen dışarı çıkabiliriz hava almak istersen."
Üzerime beton atmışlar gibi yorgun hissediyordum kendimi. Yürüyecek bile halim yoktu.
"Kendimi çok yorgun hissediyorum."
"Tamam o zaman sonra çıkarız." bir süre yüzümü inceledi. "Sen iyi olduğuna emin misin? Bak eğer bir şey varsa söyle istersen dokto..."
"Ben iyiyim gerek yok aslında Televizyon olsa film izlerdik." kafamı acilen dağıtmam gerekiyor.
Ayağı kalktığında cam kenarındaki koltuk takımının yanına gitti duvardaki ahşap tahtayı sürgüyle ittirdiğinde büyük bir televizyon gözüktü.
"Kim demiş yok diye."
Televizyonun altındaki gömme gizli dolaptan CD çalarların olduğu çantayı çıkarttığında bende yerimden kalkıp onun yanına gittim.
Elindeki CD çalarların olduğu çantayı bana uzattığında kendisi televizyonun tam karşısına oturdu.
"O zaman mısır patlatayım öyle seçeriz."
"Dur dur aman sen mutfağa gitme şimdi mısırı patlatayım derken evi felan patlatırsın."
Sahte bir kahkaha atıp yüzümü ciddileştirdim.
"Sen bana beceriksiz mi demek istiyorsun?"
Ellerini havaya kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı.
"Estağfurullah hiç öyle bir şey der miyim? Sen yorulma ben yaptırırım çalışanlara."
Ona kötü bakışlarımı gönderim koltuğa oturdum. Aslında inat edip yapardım ama rezil olmak istemedim kesin ben yaparken bir aksilik çıkar yani yapamayacağım dan değil. Elimdeki CD lere göz atmaya başladığım da oda telefonla konuşuyor mısır patlatmalarını istiyordu.
"Bunları kim izliyor ne kadar çok film var." Telefonu sehpaya bırakıp bana döndü.
"Buraya geldiğimiz zaman Behram ve Bedirle izleriz."
İnanamaz gözlerle ona baktığım da gözlerini kaçırdı.
"Yani vakit buldukça izliyorum." konuyu değiştirmek ister gibi çenesiyle elimdeki CD gösterdi.
"Seç bakalım istediğini."
CD'leri tek tek bakmaya başladım. Elime aldığım Sağ Salim filmini ona sallayıp güldüm.
"Dur tahmin edeyim bu filmi kesin Behram seçmiştir."
Oda benim gibi gülümseyip başını salladı.
"Bildin."
Hızlı ve öfkeli filminin tüm CD gördüğümde gözlerim kısıldı.
"Eminim bunları da sen bakıyorsundur. Tam senin tarzın."
Başını salladı. Gözleri şaşkınlıkla bakarken dudakları aralandı.
"Benim tarzımı nasıl bildin?"
"O motorları gördükten sonra zor olmadı. Ve arabayı da genelde çok hızlı kullanıyorsun hız tutkun olduğu çok belli."
Koltuğa iyice yayılıp ayaklarını cam sehpaya uzattı.
"Seninde benden bir farkın yok. O gün Mahmut, sizin motorla çıktığınızı söylediğinde inanamadım. Yani o motoru herkes kullanamaz nasıl böyle ustaca kullandın hala inanamıyorum."
Onun sözleri karşısında sadece gülümsedim. Şimdi içimden geçenleri söylesem yine inanmayacak deli yerine koyacak.
" Belki bir gün birlikte bineriz."
Gözleri daldı bir cevap vermedi. Bende onun suskunluğu ile elimdeki filmlere göz attım.
Ghajini, Aamir Khan'nın tüm filmlerini izlemişimdir. Ve bu en sevdiklerim arasında.
"Bunu izledin mi?"
Elimdeki ona salladığım CD bakıp başını olumsuz anlamda salladı.
"Hayır izlemedim."
"O zaman bunu izleyelim. Aamir Khan'ın tüm filmleri çok güzel, adam efsane ve çok yakışıklı, çok karizmatik. tüm filmlerini sıkılmadan izlerim."
Elimdeki filmi alıp CD bir anda kırdığında gözlerim irileşti.
"Naptın sen?"
"Elalemin adamına övgülerini mi dinleseydim?"
Bu adam gerçekten deli alt tarafı bir oyuncu hakkında konuşuyorum. Elimdeki filmleri sehpaya atarcasına koydum.
"İnanılmazsın gerçekten!"
Benim koyduğum filmlerin içinden bakmadan bir tanesini alıp DV yerleştirdi.
Yanıma oturduğun da ayaklarını tekrar sehpaya uzattı.
Başımı yana çevirip ona bakmamaya çalıştım. Mısırlarımız da geldiğin de filmi başlattık. İkimizde konuşmadan izlemeye başladık.
Daha doğrusu aklım hala o saçma rüyadaydı. Sırf kafa dağıtmak için açtığım filme doğru dürüst bakmamıştım.
Başrol deki kız ve erkek yakınlaşmaya başladığın da romantik bir fon müziği çalmaya başladı. Neden her şey saçma bir hal alıyor.
Erkek hırsla kızın dudaklarına yapıştığın da tutkuyla öpüşmeye başladılar.
Gözlerimi ekrandan çekip elimdeki mısır kasesine diktim.
Tüm vücudumu sıcak basmıştı. Lan yeter kızın dudaklarını sömürdün deyip bağırasım vardı. Televizyona bakmasamda aralarındaki soluk ve öpüşme seslerini hala duyuyordum.
Genç bir kızın ailesiyle film izlerken erotik bir sahne çıktığında ki çaresizliği vardı üzerimde. Kumandayı alıp ilerletsem yanlış anlar mıydı?
Başımı kaldırmadan sehbadaki kumandayı aldım. Ondan tarafa bakamıyordum bile. Kızın iniltileri odaya yayıldığında başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim.
Kumandadan ilerletme tuşunu arayan ellerim bile titriyordu. İlerlettikçe daha berbat sahneler ekranda yansıdı.
Tamamen çıplak ikiliyi gördüğümde öğürme isteğimi bastırdım.
Bir anda kapatma tuşuna bastığım da ekran karardı. Büyük bir savaştan çıkmış gibi nefes alıp verdim. Film izleyelim diyen aklıma küfürler etmeye başlamıştım.
Ne diyeceğimi bilemeden yavaşça bedenimi çevirdim. Aslanı bana bakarak göreceğimi tahmin etmiyordum. Yutkundum, elimdeki kumandayı sehpaya koydum. Hala gözlerime bakıyordu.
"Şey benim uykum geldi o yüzden kapattım. Sonra izleriz yada izlemeyelim başka bir şey izleriz. Yada sen bilirsin."
O kadar hızlı konuşmuştum ki nefesim kesildi sandım.
Yanıma yaklaştığında bacağı bacaklarıma temas etti. Elini kaldırıp yanağıma koyduğun da yanmaya başladım.
Ergenler gibi bir film sahnesi yüzünden bu hale gelmiş olamam.
Karnıma kramplar girdiğinde elinin tersini yanağıma sürttü.
"Yanakların neden kızardı?"
Alt dudağını ıslatıp birbirine bastırdı. Bu soruyu bilerek soruyor beni daha çok utandırıyordu.
"Yanıyorum... Yani sıcak çok sıcak... Ev sıcak oldu ondan evet ondan galiba."
Kaşının birini kaldırıp baktı. Böyle bir karizmatik oldu sanki. Yüzüde çok pürüzsüz ah dudakları ne kadar dolgun ve açık pembe. Nefesini o kadar yakından hissetmeye başladım ki onun sıcaklığını bile hissediyordum.
Dudaklarını araladığın da çok yakındık.
"Filmden etkilenmiş olabilir misin?"
Filmden değil senden etkileniyorum sanırım. Ah ne diyorum ben. Onun gözleri dudaklarıma kaydığında dudaklarımı birbirine sürtüp ıslattım.
"Yok ne etkileneceğim, etkilenmedim,etkilenecek bir şey yok." Konuştukça batıyorum dilim sussa aklım susmuyor.
"Bunlar doğal şeyler değil mi? Her karı kocanın arasında olan normal şeyler."
Başımı salladığım da yanaklarım hala yanıyordu. Onun bu kadar yakın olmasıyla nefes almakta bile zorluk çekiyordum.
"O zaman bizde her Karı kocanın yaptığı normal şeylerden yapsak mı artık?"
Gözlerim ardına kadar açılırken bu gün gördüğüm rüya aklıma geldi.
1.2.3.4.5.çocuklar bir bir gözümün önünden geçti. Ve karnımın o kocaman hali aniden oturduğum yerden kalktım.
Elim istemsizce karnıma gitti. Benim ani hareketlerimle başını kaldırıp şaşkınca bana baktı.
Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki duracak sandım.
Hızla merdivenlere ilerlediğim de arkamdan güldüğünü duya biliyordum. Pislik bilerek yapmıştı ve ben az daha ağlayacaktım. Rüyam gerçek olacak diye çok korkmuştum.