3. Bölüm k

1013 Words
1 hafta sonra İşe başlayalı bir hafta olmuştu. Henüz bir sıkıntı yaşamamıştım. Patronumuz olan adının Hunter Vasily olduğunu öğrendiğim adamı henüz hiç görmemiştim. Fotoğrafını görmüştüm ama işimde henüz yeni olduğum için hizmetini diğer hizmetçiler görüyordu. Benim hata yapma ihtimalim olduğu için beni onun olduğu yere yollamıyorlardı. Benim için ondan uzak olmak daha iyiydi. Kimseyle sorun istemiyordum. Görünmez olup para mı kazanıp annemle yeni bir hayat kurmak istiyordum. O yüzden burdan gelecek olan para önemliydi. Bir senede epey para biriktirecektim. Burda masraf yapacağım hiç bir şey yoktu. Derin bir nefes alıp oturma odasına girdim. Koltuğa yaklaşıp mini eteğin el verdiği ölçüde eğilip koltukların tozunu almaya başladım. Hunter denen adam her sabah erkenden çıkıyordu. "Sen burda ne yapıyorsun Armin?" Dönüp çatık kaşlarla beni izleyen Elena'ya baktım. "Oturma odasını toparlıyorum. Ne oldu ki?" "Hunter bey evde o yüzden burda olmasan daha iyi" "Neden ki?" "Sen işine dön Elena" Duyduğumuz kalın ve boğuk sesle ikimizde irkildik. Elena hazır ol vaziyeti alınca korkuyla bende hazır ola geçtim. "Günaydın bay Hunter" Elena bana dönüp kaş göz işaretiyle beni yanına çağırdı. Bende hızla yanına gittim. Hunter denen adam nerdeydi bilmiyordum, bakışları mı yerden hiç kaldırmıyordum. Elena elini belime koyup "İzninizle Hunter bey" "Yeni hizmetçi kalsın ve oturma odasında ki işine devam etsin" Elena bir süre sessiz kaldıktan sonra "Emredersiniz efendim" diyerek elini belimden çekip yürümeye başladı. Allah kahretsin beni bu adamla baş başa bırakmıştı. Fotoğrafta gördüğüm kadarıyla korkutucu bir ifadesi vardı. Şimdi hakkını yemeyeyim çok yakışıklıydı. Kaşının ortasından başlayıp aşağıya doğru devam eden bir yara izi vardı. Belki o yüzden korkunç görünüyordu. "İşine devam et" Arkamdan önüme geçip oturma odasında ki tekli koltuğa oturdu. Eminim ki bakışları üzerimdeydi. Titrek bir nefes verip yürümeye başladım. Yüzüne baksam sanki beni gözleriyle dövecekmiş gibi hissettiğim için yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum. Eteğin mini olması beni gerçekten zorluyordu. Bu etekle hizmetçi çalıştırmak nasıl bir fikirdi bilmiyorum ama bence sapıklıktan başka bir şey değildi. "Yavaş mısın?" Otoriter sesiyle irkildim ve elime toz bezini alıp dizlerimin üzerine eğilip koltuğu üstten silmeye başladım. "Ayağa kalk" Kaşlarım çatılmış olsa da dediğini yaptım. "Bacaklarını bükmeden eğilerek toz al" Buda neydi şimdi. Popomu havaya dikip mi çalışacaktım? Bu kadarına hakkı yoktu. Çatık kaşlarla adama döndüm. Henüz imzaladığım bir şey olmadığı için korkmuyordum çekip giderdim. Siyah gözleri kehribar rengi gözlerimle birleşti. Yüzünde hiç bir kas oynamıyor, sanki botokslu gibi öylece duruyordu. "Anlamadım efendim" İfademi boş tutmaya çalışıp yüzümü incelemesine izin verdim. "Türk'sün öyle değil mi?" "Evet Türk'üm" "Türkler den nefret ederim" He Türkler de sana bayılıyordu sanki. "Beni kovacak mısınız?" "Hayır tam aksine senin altımda çalışman bana zevk verecek" Hangi altını kast ediyordu acaba? Büyük ihtimalle Türkleri ezip geçmekten bahsediyordu. Bu konuda gurur yapacak durumda değildim. O yüzden boyun eğmeyi seçip "Peki" diyerek önüme döndüm. Madem kovulmuyordum çalışmalıydım. Bir ayağımı diğerinin önüne koyup eğildim. Bu şekilde firikik vermezdim. "Siz Türkler domalmanın anlamını bilmiyor musunuz? Sana bacaklarını kırmadan sadece belini eğerek toz almanı söyledim" Derin bir nefes alıp sinirimi yatıştırmaya çalıştım. Domalmayı nerden bilecektim? Kocam vardı ama yoktu. Tekrar doğrulup bacaklarımı yan yana getirdim. Bu sefer sadece belimi eğerek rahatsız şekilde koltuğun tozunu almaya başladım. Aslında koltukta bir şey yoktu ama günlük olarak tozunu alıyorduk. "Evli bir kadın için domalmanı beğenmedim" Hızla doğrulup yüzüne baktım. Yüzünde yine hiç bir ifade yoktu. Söylediğim yalanım yakalandığı için yanaklarım kızarmıştı. "Şey ben" "Bana yalan söylenmesin den nefret ederim. Sen daha işe girmeden yalan söylemişsin" "Üzgünüm mecbur kaldım" "Sana üzgün olup olmadığını sormadım" İnşallah beni kovmadan önce çalıştığım bir haftanın parasını verirdi. Zaten diğer işim den ayrıldığım için param çok azdı. Keşke yalan söylemeseydim. İşe almasalar bile en azından diğer işim elimde olurdu. "Anlıyorum o zaman kovuldum" "Ağzımdan öyle bir şey duydun mu?" Ulan ağzından ne çıktığı belli değil ki. Bi otur sana işkence edeceğim diyor, sonra dönüp kalk siktir git diyor gibi azarlıyor. Hangisine inanayım? "Benden tam olarak ne istiyorsunuz?" Gerçekten sinirlenmeye başlamıştım. "Bir daha yalanını duyarsam bedelini ödetirim. Şimdi doğruyu anlat, neden Rusya'ya geldin?" Yalancının mumu yatsıya kadar yanar diyerek derin bir nefes aldım. "Kocam üzerime metres getirince kaçmak zorunda kaldım. Kocam tehlikeli biri olduğu için beni bulamasın diye buraya geldim o kadar" Biraz eksik bilgi vermiştim ama bu onu ilgilendirmezdi değil mi? "Bu kadar olduğuna emin misin?" Gözümden mi anlıyordu bir şeyleri bilmiyorum ama anlıyordu işte. "Bizim evlilikte boşanma olmadığı için beni ölü biliyor. Ondan kurtulmanın tek yolu buydu bay Hunter bunun dışında başka anlatacak bir şey yok. Ya gerçekten ölecektim, yada onunla yaşamaya devam edecektim. Bende kaçmayı seçtim" Bir süre yüzümü inceleyip "İşine devam et" İçimden ya sabır çekerek işime devam ettim. Meymenetsiz surat herif. Bir daha bu oturma odasını da toplamaya gelmem arkadaş. Ne geldiyse başıma, bu oturma odası yüzünden geldi. Yine sadece belimi eğerek işlerimi yapmaya başladım. Oturma odasında olan bütün eşyaları silip süpürürken bana işkence olsun diye oturma odasından ayrılmamıştı. İçimden küfürler yağdırıp işime devam etmiştim. Sonunda işim bitince ona dönüp "İşim bitti efendim çıkabilir miyim?" "Odama çıkıp orayı toparla. Bundan sonra odamı her sabah 7:30 sen toplayacaksın ve bana yemek servisi mi sen yapacaksın" Neden ben diye soramadım. Adam beni görmek istemez diye düşünürken bana yanından ayrılmayacağım işler veriyordu. Dengesiz herif diye düşünerek "Emredersiniz efendim" diyerek oturma odasından ayrıldım. Hunter'den Telefonumu çıkarıp Petrov'u aradım "Çalışma odama gel" Petrov'un cevabını dinlemeden kapatıp çalışma odama çıktım. Bir süre sonra Petrov geldi. Petrov şu hayatta ailem den sonra güvendiğim tek insandı. Karşımda ki sandalyeye saygıyla oturup "Bir şey mi oldu?" Diye sordu "Bana şu yeni kızı iyice araştır. Türkiye de ki ailesi, kocası, arkadaşları ve etrafında ki herkesi araştır" "İstersen onu kovabilirim patron" "Bunu Elena'nın seni dişiliği ile etkileyip, o kızı işe aldırmasından önce düşünecektin şimdi değil. Sadece onu araştır ve tüm bilgileri bana getir" Elena'nın Petrov'un kırıklarından biri olduğunu biliyordum. Başka biri olsa ikisinin de işine son verirdim ama Petrov benim için önemliydi. "Kusura bakma Hunter evli olduğunu bende bilmiyordum" "Neyse önemli değil olan oldu ama bir daha böyle bir hata istemiyorum" "Emrin olur" "Çık şimdi" Petrov ayağa kalkıp baş selamı verip odadan ayrıldı. Armin: 168 boyunda, 58 kilo, kumral, kehribar rengi gözleri olan bir kız. Yaşı 22 Hunter: 190 boyunda, 82 kilo, siyah saçlı, siyah gözlü. 34 yaşında. Kaşının ortasından başlayan derin bir kesik var gözünün üst ve alt bölgesinde.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD