Yarıştan sonra yapılan partinin Aslı’nın evinde olduğunu öğrendiğimizde Alp ile birlikte eve doğru yola çıktık. Eve yaklaştığımız sırada Alp biraz hızlanıp önüme geçerek sağa çektikten sonra benimde durmamı işaret etti. Hızımı kesip yanına park ederek kaskımı çıkartarak ona döndüğümde “Partiye gitmeden biraz konuşmamız lazım” dedi.
İçimden bir ses bu konuşmayı yapmak istemediğimiz haykırsa da gülümseyerek “tamam seni dinliyorum” dedim.
İç çekerek önüne dönüp kaskını motorun üstüne yerleştirip kaska yaslanırken “böyle devam edemeyiz” diyerek devam etti “seni ilk gördüğüm andan beri seviyorum” dediğinde kalbimin teklemesiyle durmasından korktum. “Bunu daha önce dile getirmedim ama hep belli ettim sen ise karşılığında hiç bir şey yapmadın” dediğinde ise itiraz etmek için ağzımı açıyordum ki elini kaldırarak beni susturdu.
“ Lütfen dinle daha fazla susmak istemiyorum. Bunları söylemem lazım, karşılık vermiyorsun derken söylemeye çalıştığım eğer bana karşı gerçekten bir şeyler hissetseydin aramızda sır olmazdı demek istiyorum. Biliyorum daha ilk başta, bana böyle olacağını söyledin ama yine de aramızda bir şeyler olacaksa birbirimize karşı dürüst olmamız gerektiğini düşünüyorum” dedikten sonra sustu.
Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Bana ilk defa sevdiğini söylemesiyle yüreğim hoplasa da istediklerini ona anlatamayacağım için kalbim kırıktı. Yine de her şeyi göze alarak neden böyle yaptığımı ona anlatabileceğim kadar anlatacaktım.
Sessizce “bende seni seviyorum” dedikten sonra “ama bazı önceliklerim var Alp hayatım Arap saçına döndü. İnan sizden gizlediğim o kadar önemli bir şey yok sadece ailemden çekiniyorum” dedim.
“Biz sana ailene akşam yarışlarımızı anlat demiyoruz ki Kedi en azından bize gerçek adını söyle çete arasında da konuşulmaya başladı artık, bunca zaman neden adını bile gizlediğini merak ediyorlar. Sana güvenip bu yarışlara giriyorlar, çoğu hayatını kaybetmeyi göze alıyor ama sen karşılığında bir adı bile gizliyorsun.”
Söylediklerinde ne kadar haklı da olsa beynimin içindeki engeller bana gerçeği anlatmamam için uğraşıyordu. Söyleyecek fazla bir şeyim olmadığı için “Alp lütfen bana biraz zaman ver şu an için böyle bir şeye hazır değilim, rica ediyorum beni biraz daha idare et“ dediğimde yaşadığı hayal kırıklığını gözlerinden gördüm. Ona en azından ufakta olsa bir şeyler söylememi bekliyordu ama cevabım onu daha da kırmıştı.
Kafasını sallayarak “peki bir daha bu konuyu açmamak üzere kapatıyorum bundan sonra nasıl istersen öyle olsun“ dedikten sonra kaskını takarak motoru çalıştırdı.
Bir süre arkasından baktıktan sonra peşinde partiye gittim. Aslıların garaj yoluna girdiğimde oldukça kalabalık bir parti bana kollarını açtı. Bu gün ailesi evde olmadığı için onlardaydık. Genelde yarışlardan sonraki partiler müsait olan evde yapılırdı ki herhangi biri müsait değilse her zaman takıldığımız bara giderdik. Ama daha çok kendi çevremizle birlikte olmayı tercih ettiğimiz için ev partileri her zaman daha iyiydi. Yarış sonrası partilerinin Çete üyelerinin dışındaki tek davetlileri o akşam yarıştığımız grup olurdu.
Aslıların evi tripleks tarzı bir binaydı yüzme havuzlu geniş bir bahçesi olan tipik zengin evi. Benim doksan metre kare iki oda bir salon evimin yanında Aslıların evi saray kalıyordu. Onlara gerçek yaşamımı anlatmamamın asıl nedeni gündüzleri gerçek bir ezik olmamdı. Onun dışında yaşadığım hayattan utanmıyordum ama Çetedekilerin çoğunun da beni onlar Aslılar gibi zengin sandıklarını da biliyordum. Asla ailemden utanmıyorum ama onların bu lüks içindeki yaşamlarını gördükçe beni o şekilde kabul edip etmeyeceklerini düşünmeden duramıyorum. Her ne kadar maddi durumumdan dolayı bana sırt çevirecek karakterde olmasalar da gerçekleri anlatmakta hep zorlandım. Hakkımdaki her şeyi bilen tek kişi Ayşe idi. Oda bir yarıştan sonra peşime düşerek öğrendi. Gerçeği öğrendikten sonra Alplere de anlatmam için çok dil döktü ama onu hiç dinlemedim. Zaten öğrendikten kısa bir süre sonra hayatını kaybettiğinde tüm sırlarım onunla birlikte toprağın altına gömüldü.
Kapıdan içeri girmemle bizim çetenin üstüme atlaması bir oldu. Herkesin sanki yarışı ben kazanmışım gibi beni tebrik etmesine şaşırarak “arkadaşlar ne yapıyorsunuz yarışı Alp kazandı” dedim.
Aralarından adının Buğra olduğunu tahmin ettiğim çocuk “hadi ama hepimiz izledik ve duyduk resmen yarışı adama hediye ettin“ dedi. Gülümseyerek yanlarından geçip Alp’in nerde olduğuna baktım. Salonun köşesine doğru diğer ekipten Cenk ile Ceren’in yanında olduğunu gördüğümde kıskançlık damarlarım kabardı. Resmen bana gıcıklığına yapıyor, beni cezalandırmak için uğraşıyordu. Onlara aldırmayarak bir içki alıp Can ile Aslının yanına geçtim. Her ne konuşuyorlarsa beni görünce sustular.
“Eee ne habersiniz“
Can içki tutan eliyle yüzümü işaret ederken “bizden iyi ama senin surat sirke satıyor” dediğinde omuz silkerek “yoo sana öyle gelmiş gayet iyiyim” dedim kimi kandırmaya çalışıyorsam.
Aslı arkamdan Alp’in olduğu tarafa bakıp “yine mi atıştınız“ dediğinde “Arkadaşlar yok bir şey, soru sormayın” diye çıkışınca ikisi de daha fazla üstüme gelmedi.
Parti olanca hızıyla devam ederken gözlerim sürekli Alp ile Ceren’in olduğu tarafa kayıyordu. Uzun süredir ikisi yalnızdı. Ne olduysa Cenk ortadan kaybolmuş onlar baş başa kalmıştı. Yanımda bir kıpırdanma olunca gözlerimi ikisinin üstünden çekerek yanıma gelene döndüm. Cenk sırıtarak yanıma oturup “oturabilir miyim?” dedi. Kayıp şahıs bulunmuştu.
” Zaten oturdun neden soruyorsun ki“ dediğimde gülerek “bu gece pek havanda değilsin galiba” dedi.
Benden cevap alamayınca “seninki ile bizim Ceren iyi anlaştılar” dedi. Gel bana vur diyordu.
Hay ben senin diye içimden geçirirken “hımm evet, kızına söyle patilerini benimkinden çeksin yoksa onları kırmaktan çekinmem” dediğimde kahkaha atarak “o benim kızım değil istediğini yapabilirsin“ dedi.
“Cık cık cık niye öyle diyorsun Cenkçiğim gayet uyumlu bir adınız var Cenk - Ceren çok yakışmışsınız bile.”
Yüzünde haylaz bir sırıtma oluşurken bana doğru eğilerek “Üzgünüm ama ilgimi vahşi kedicikler daha çok çekiyor” dedi.
Yakınlığından sıkılıp biraz çekilerek tekrar Alp’in olduğu tarafa baktım. Kaşlarını çatmış bir şekilde bize baktığını gördüğümde biraz içim rahatlayarak ufak bir gülümseme eşliğinde tekrar Cenk’e döndüm.
Cenk bana gülümseyip “galiba ilgisini çekebildik ha, istersen beni seve seve kullanabilirsin” dediğinde gözlerimi devirdim.
Adam tam bir yavşak çıktı arkadaş ya. Bende pis pis sırıtarak “kendini kullandırmayı seviyorsun galiba” dediğimde kafasını iki yana sallayarak “sadece sana özel” dedi.
Siktir git dememek için içkime odaklandım. Bir süre sonra Cenk tekrar konuştu ” Hıımmm sence de biraz fazla yakın değiller mi?” dediğinde kafamı kaldırıp Alp’e bakınca Ceren ile dans ederken gördüm.
Ahh evet bence de çok çok yakınlar ve bu kadar yeter. “İzninle” deyip yanından kalkarak Alplere doğru ilerledim. Benim kalktığımı görenler ne yapacağımı merak ederek beni izliyorlardı. Yanlarına gittiğimde Ceren’in ellerinin hiç olmaması gereken yerlerde gezdiğini görünce o ellerini kırmamak için zor tuttum kendimi. Beni önce fark eden Alp oludu, bir delilik yapacağımı anlamış olacak ki gözleriyle bana uzak durmamı söylüyordu. Ama eminim ki bu kadarını yapacağımı da tahmin etmiyordu. Alp’in kalçasında gezen Ceren’in elini tutup bükerek onu geriye doğru iterken Alp’in karşısına geçip sırıttıktan sonra dudaklarına yapıştım. Dudaklarının hissiyle gözlerim kapanırken o ilk başta şaşkınlıkla ne yapacağını şaşırsa da ben beceriksizce onu öpmeye devam ettiğimde daha fazla tepkisiz kalamayarak bana karşılık vermeye başlamıştı. Ensesinden tutarak ona daha fazla yaklaşmaya çalıştığımda etraftakilerin “bir oda bulun” diye bağırmasıyla utanarak geri çekildim. Alp fazla uzaklaşmama izin vermeyerek belimden tutup beni kendine çekerek müzik eşliğinde olduğumuz yerde sallanmaya başladı. Alnını alnıma dayayarak soluklanırken “bu ne içindi” dedi.
Gerçekten bunu soruyor musun tarzında gözlerine bakıp “Kedilerin bir huyu vardır bilmiyor musun seçtikleri eşe başkası göz koymasın diye eşlerini işaretlerler. Seni işaretledim kime ait olduğunu herkesin bilmesi lazım“ dedim.
Ukala ukala gülerek “Peki kime aidim” dediğinde konuyu yine isme getirdiğine bozulsam da “İsmin bir önemi yok sen sadece bana aitsin bana“ dedim. az önce ilk öpücüğümü herkesin gözü önünde ona vermiştim ve şimdiye kadar bunu yapmadığım için pişmandım. Alp’e gerçekten aşıktım. Artık tescillenmişti.
Biraz daha dans ettikten sonra Cenklerle birlikte duran Aslıların yanına gittik. Bizi görünce sırıtan bir Can ve Aslı ile somurtan bir Ceren ve Cenk ile karşılaştık. Cenk ve Ceren’i görmemezlikten gelerek Aslının uzattığı içkimden bir yudum aldım tabi zevzek Can sessiz kalır mı kalmaz.
“Alp oğlum bittin sen zaten kediciğe ait olduğunu bütün kızlar biliyordu ama az önceki şovdan sonra kesinleşti artık dişi sinek bile yaklaşamaz yanına” dediğinde bizimkiler güldü.
Ceren “üstüne damgada bassın tam olsun bari“ diye homurdandığında sinirle ona döndüm.
“zaten var ama senin bunu görecek yetkin yok“ dediğimde Alp sakinleşmem için belime sarılarak kulağıma “şişşş sakin ol seni kızdırmaya çalışıyor olay çıkarma“ dedi.
Konuyu dağıtmak için “E cenk kendinden bahsetsene biraz motor sevdan nereden geliyor“ dedi Aslı.
Cenk cevabını bana bakarak “önce kedi kızınız kendisinden bahsetsin bakalım bizde ona göre konuşuruz“ dediğinde bu akşam kaçıncı defa aynı sorunun sorulmasıyla gerilerek huzursuzca kıpırdandım.
Cenk’in Sürekli benimle ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışması canımı sıkıyor bakışlarındaki bilgiçlik beni sıkıyordu. Benim ile birlikte bizimkilerin hiçbiri de cevabını beğenmemişlerdi. Her ne kadar ben onlardan her şeyi saklasam da yeri geldiğinde her zaman beni koruyorlardı.
Burak “kedi kızımız gördüğün neyse o daha fazlası yok ve senide ilgilendirmez“ dediğinde beni korumasına minnet duyarak omzuna dokunup onu sakinleştirdikten sonra Cenk’e dönüp “size herhangi bir şey anlatmak zorunda değilim bunu bilerek buraya geldiniz“ dedim.
Cenk beni duymazdan gelerek Burak’a “Görünüş her zaman yanıltıcıdır maskelerin altında neler gizlidir hiç bilemez insan” dedi.
Bu çocuktan iyice gıcık kapmıştım ve daha fazla partide kalmanın anlamı yoktu yarın gitmem gereken bir okul var. Gitme kararı alarak bizimkilere dönerek “arkadaşlar ben çıkıyorum söylemek istediğiniz bir şey var mı?“ dediğimde “Aa Kedi saat daha 1 bile olmadı nereye gidiyorsun Alp’ini yalnız bırakırsan kaparlar bak“ dedi Ceren gülerek.
Yok abicim bu kız kesin kaşınıyor yaa kesin. Alp elimi sıkarak sessiz kalmamı işaret etti ama kusura bakmasın sadece konuştuğuma şükretmesi gerekiyordu.“ Bak kızım bu gece şansını yeterince zorladın eğer o suratının dağılmasını istemiyorsan çeneni kapat“ dedim.
Hala konuşmak için ağzını açacakken “tamam Ceren yeter“ diyerek Cenk susturdu.
Ha şöyle sahip çık elemanına elimde kalacak yoksa. Tekrar bizimkilere dönerek “evet var mı söyleyeceğiniz bir şey, sıkıntılı bir durum“ dedim.
“Aslında birkaç konu var ama uzun konular en kısa zamanda bütün üyelerle birlikte genel bir toplantı yapmamız gerekiyor” dedi Can.
Onu kafamla onaylarken “Tamam, yeri ve günü sen ayarlayın, Burak bana bildirirsin konuşuruz” dedim Burak’a bakarak. Tamam dediklerinde hepsine iyi akşamlar dedikten sonra Alp’i de peşimden sürükleyerek çıkışa doğru ilerledim. Motorumu park ettiğim yere gittiğimde arkamı dönerek beline sarılıp kafamı omuz ile boynu arasındaki çukura gömüp kokusunu derin derin içime çektim. Böyle zamanlarda yanından hiç ayrılmamak istiyordum, onun kendine has o erkeksi kokusunu içime çektikçe huzur buluyordum. Biraz daha sarıldıktan sonra geri çekilip dudaklarına hafif bir öpücük kondurarak “gitsem iyi olacak“ dedim. “Hiç gidesin yokmuş gibi“ dedi gülerek. “Hıhı bana kalsa yanından bir dakika bile ayrılmam ama el mahkum“ dedim. Dudaklarıma doğru eğilerek “gitme o zaman hep benimle kal“ dedi sol elini kaldırıp yüzümü okşarken. Avucunun içine öpücük kondurduktan sonra “artık gitmem lazım, yoksa hiç ayrılamayacağız“ diyerek arkamı dönüp motoruma bindim. Kaskımı takıp “hoşça kal” derken “dikkatli ol” dediğinde “her zaman” diyerek yanından ayrıldım.
Depoya ulaştığımda etrafı kontrol ederek içeri girdim. Motoru yerine park ettikten sonra hemen arka tarafa yöneldi. Saate baktığımda gece yarısı iki olduğunu görmemle hızla eşofmanlarımı giyip depoyu kilitleyerek eve doğru yürümeye başladım. Yarışlardan sonra en çok korktuğum şey bir gün bu tenha sokaklarda gezerken başıma bir şey gelmesiydi. Her ne kadar kendimi korumak için gerekli teknikleri öğrenmiş olsam da insan korkmadan duramıyordu. Eve vardığımda elimden geldiğince sesiz olmaya çalışarak anahtarla kapıyı açtım. Boşuna Kedi Kız değilim dimi ama yeri geldiğinde bir kedi kadar sessiz ve çevik olabiliyordum. Etrafta herhangi bir kıpırtının olmadığını fark ederek derin bir nefes aldım. Hoş kimse babamın yeri göğü inleten horultusundan zaten bir şey duymazdı. Eve ulaşmanın verdiği rahatlıkla kendimi yatağa attım. Gece boyunca ne kadar yorulmuş olsam da ilk öpücüğüm ve Alp’in dedikleri aklımdan çıkmadığı için uyumakta zorlandım. Sabah alarmım çaldığında iki saat ya uyumuş ya uyumamışımdır.