Jeremy Kargısan;
Son yazdığım şeyden sonra cevap vermedi ve kafasını bacaklarına yasladı. Söylenecek bir şey yoktu zaten. Onun gibi yapıp kafamı bacaklarıma koydum.
Omzumun dürtülmesiyle kafamı kaldırdım. "Jer haydi kalk." Ayaklarımı sarkıtıp gerindim. Ayağa kalktım. Uzay'ın babası yanımıza gelip "Aslında burada kalabilirsiniz. Geç oldu zaten." "Gerek yok. Yarın iş başlıyor. Yapacak işlerimiz çok var. Kokteyl ile ilgili." "Siz bilirsiniz. Ben sizi geçireyim." Babası bizi kapıya kadar geçirdi.
Eve geldiğimde direk odama girip yatağıma yayıldım. Belim ağrımıştı salıncakta!
Hafta içi olmasına rağmen geç kalkmıştım. Şakaklarımı ovalayıp yataktan doğruldum. Hızla kıyafetlerimden kurtulup banyoya girdim. Uzun bir banyonun sonunda odama dönüp kıyafetlerimi giyindim. Mutfakta kendime bir şeyler hazırlayıp evden çıktım. Arabama atlayıp şirkete doğru yola çıktım.
"Merve Hanım bana sert bir kahve ve ajandayı getirin lütfen." "Hemen getiriyorum." "He bir de işitme alfabesi öğreneceğim bir yer ayarlayın. En hızlı şekilde." "Emredersiniz." Odadan çıktığında arkama yaslandım. Geçen anlattığı şeyi anlamamıştım ve anlamak istiyordum. Sadece o değil babasıyla konuşmasında bile ne dediğini merak ediyordum. "Gel!" Merve hanım içeri girdi ve kahveyle ajandayı önüme koydu. "Teşekkürler." "Jeremy Bey daha araştırma yapamadım. Bir azdan hemen getiriyorum." "Tamam. Sorun değil... Ben birkaç hafta cumartesi günü geleceğim sadece. Bütün programları o güne al ve soran olursa biraz başını dinlemek istiyor, dersin. Anladın?" "Evet Jeremy Bey anladım." Ajandayı geri uzattım. "Hafta içi erken çıkabilirsin ben gelene kadar." "Teşekkürler Jeremy Bey." "Çıkabilirsiniz." Gülümseyerek odadan çıktı.
Gönderilen; Yabani Kız ?
Beni özledin mi?
Gönderen; Yabani Kız ?
Evet hem de çok! Yanlış kişiye mesaj attın sanırım?
Gönderilen; Yabani Kız ?
Ben de seni özledim bebeğim. Sana attım mesajı.
Gönderen; Yabani Kız ?
Bebeğim? Amerikan filminde miyiz?
Gönderilen; Yabani Kız ?
Annem Amerikalıydı. Sanırım ondan dolayı bir alışkanlık var.
Gönderen; Yabani Kız ?
Senin alışkanlıklarını konuşuyorsak sanırım canın sıkılınca bana mesaj atmanı da söyleyebiliriz?
Gönderilen; Yabani Kız ?
Şirketteyim. Canım sıkılmıyor. Sadece seni gıcık etmek eğlenceli.
Merve hanım geldiğinde telefonu masaya bırakıp uzattığı kağıdı aldım. "Aralarında en iyisi buydu. 1 haftada öğreneceğinizi vaat ediyor. Bazı kayıtlı olan insanlara da ulaştım. Onlar da hemen öğrendiğini ve çok fazla zorlanmadığını söylüyorlar. Kayıt kimin adına olacak?" "Benim adıma. Bugün kaçta gidilebilir?" "Kayıt yaparken sorarım." "Tamam o zaman kaydı yaptır ve adresi bana getir." "Emredersiniz." Odadan çıktığında telefonumu açtım mesaj gelmemişti.
Gönderilen; Yabani Kız ?
Hey!
Yine cevap gelmedi. Oflayarak telefonu masaya koydum. Niye cevap vermiyordu ki?
Uzay Heykelci;
Sonunda kokteyl günü gelmişti. Sabah erkenden uyandırılmış ve hazırlanmaya başlanmıştım. Babamın çağırdığı kuaförler sabahtan saçımı ve makyajımı yapmaya başlamışlardı. Sürekli bozulan saç ve makyajım yüzünden kuaför ve makyözler gitmemişti. Bozuldukça baştan yapıyorlardı. Kokteylin başlamasına 2 saat vardı ama bizim erken gitmemiz gerekiyordu. Babam ve Hulusi Bey birlikte limuzin kiralamışlardı. Babam kapımı çaldığında gözümün üzerindeki boyayı düzeltip dudağıma sürdüğü şeyi tazeledi. Ayağa kalkıp elbisemin eteğini düzelttim. Beyaz, dantelli, kısa bir elbise giyinmiştim altına da ultra yüksek topuklu bilekten bağlamalı beyaz bir ayakkabı giyinmiştim. Saçlarımı bukle bukle yapmışlardı. Şu an günlük halimden çok daha farklıydım. Kapıdan çıktığımda babam yanıma gelip alnımı öptü. "Çok güzel olmuşsun prenses." Gülümsedim ve ellerimle 'Teşekkürler, sen de çok yakışıklı olmuşsun.' Gülümsedi ve kolunu uzattı. Limuzine bindiğimizde içeride diğer ortak olan Onur Bey ve ailesi vardı. Uzaktan selamlaşıp yerlerimize oturduk. Jeremy bana baktı sonra yine önüne döndü. Şaşkınlıkla ona bakakaldığımda telefonumu çıkarıp mesaj attım.
Gönderilen; Kahraman ?
?
Gönderen; Kahraman ?
? ?
Geri cevap yazmadım ve omuz silktim. Saç ve makyajımın bozulmaması için dik oturup cama döndüm. Uzun bir yol vardı önümüzde.
Kokteylin yapılacağı yere geldiğimizde flaşlar patlamaya başlamıştı. İlk önce erkekler çıktı. Ardından Leman Hanım ve Burçin. Dışarı çıkacağım zaman eteğimin açılmamasına önem gösterdim. Bacağımı dışarı attığımda biri önüme geçip perdeleme yaptı. İnip eteğimi düzelttim ve kim olduğuna baktım. Jeremy bana kolunu uzatmıştı. Babama baktığımda halam yanındaydı ve içeri giriş yapıyorlardı. Tereddütle koluna girdiğimde beni kırmızı halıya çekti. Kırmızı halıda kulağıma eğilip "Gülümse." Dediğinde dediğini yapıp gülümsedim. Kolunu belime sarıp poz verdiğinde onun baktığı tarafa bakıp gülümsedim. Kolunu belime atması beni ürkütmüştü. Temastan korkuyordum. Kendimi sakinleştirmeye çalışarak onu takip ettim. Havuz başına gelindiğinde kulaklarımıza klasik jazz müziği doldu. Babamın yanına gittiğimizde hızla ellerinin arasından kaçıp halamı öptüm. "Çok güzel olmuşsun hayatım." Gülümsedim. Onu süzdüm onu gösterdim ve göz kırptım. Gülümsedi ve tekrar sarıldı. Başıyla Jeremy'i gösterdiğinde ellerimle 'Hayır! Öyle bir şey yok. Babamın yeni ortağının oğlu.' "Emin misin?" Deyip göz kırptığında gülümsedim. 'Tabiki. Hem yani olmaz biliyorsun.' Dediğimde omzumu sıvazladı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde bir köşeye geçmiş elimde şarapla misafirleri izliyordum. Babamlar gelenlerle selamlaşıyordu. Burçin çağırdığı arkadaşlarıyla takılıyordu. Jeremy de çağırdığı bir arkadaşıyla konuşuyordu. Bu çocuğu dergide görmüştüm. Hem mankendi hem de babasının şirketinde çalışıyordu. Ege Tercan.
Yanıma biri geldiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Ege gelmişti. "Selam Ben Ege. Bir arkadaşım var. Çok yakışıklı seni onunla tanıştırmamı ister misin?" Kafamı sağa sola salladım. "Neden? Çok iyi biridir. Benden iyi olmasın. Ayrıca en az benim kadar yakışıklı." "Ege!" Arkadan gelen kaba sesle birlikte o tarafa döndük. "İşte bahsettiğim arkadaşım-" "Uzay özür dilerim biraz boş boğazdır. Ege sussana abiciğim!" "Siz tanışıyor musunuz?" "Evet. Yeni ortakların kızı." "Aa abiciğim sen gözünün önündekini görmüyorsun. Sen yazmıyorsan ben yazarım." Deyip elini omzuma atmaya çalıştığında geri çekildim. "Uzay mıydı?" Kafamı salladım. "Biraz konuşsana hep ben mi konuşacağım?" "Uzay seni beğenmemiş hadi başka tarafa. Bak hadi orada Burçin var Burçin. Ona yaz sen. Zorlamaz o seni. Hadi abiciğim hadi abiciğim!" İttirerek masadan uzaklaştırdığında arkasına bakıp göz kırptı. Jeremy konuşamadığımı söylemek yerine geçiştirmişti. Burçin olsa herkese yayardı. Ki yayıyordu da zaten.
Jeremy yarım saattir tepemde konuşuyordu. Açıkçası dinlemiyordum. "Sen beni dinliyor musun?" Kafamı sağa sola salladım. "Hadi dans edelim." Elimden çektiğinde durdurup telefonumu çıkarıp mesaj attım.
Gönderilen; Kahraman ?
Bu müzikte dans edilmez.
Okuduktan sonra orkestranın oraya gitti ve müziği değiştirtti. Bana doğru geleceği sırada ondan önce kuzenim Buğra gelip beni sahneye çıkardı. Gülsem de tedirgindim. "N’aber kuzen?" Gülümsedim. "Bir saattir yanındakinin gitmesini bekliyorum. Ne diyor?" Dudaklarımı büzdüm. "Dinlemedin mi?" Sağa sola salladım kafamı. Güldü ve kollarını belime sardı. Ellerimi omuzlarına götürdüm. Saçlarına dokundum. "Evet uzadılar. Kestireceğim yakında." Dudak büzdüm. "Kestirmeyeyim mi? Neden?" Gülümseyerek oynadım. "Anladım. Sen oynamayı seviyorsun." Aşağı yukarı salladım. Güldü. "O çocuk niye öyle bakıyor?" Anlamamış şekilde ona bakarken kafasıyla arkamı gösterdi. Gösterdiği yere baktım. Jeremy sinirli bir şekilde bize bakıyordu. Ellerimi oynatmaya başladım. 'Dans etmek için müziği değiştirmeye gitmişti ama sen geldin onun için öyle bakıyor." Gülümsedi. Müzik bittiğinde belimi tutarak masaya geri döndük. Elini Jeremy'e uzattı. "Buğra ben." "Jeremy." "Uzay'ın sevgilisiyim." Bana baktı. Ben de Buğra'ya. "Hiç bahsetmemişti." "Sen tam olarak kim oluyorsun?" "Arkadaşıyım." "Arkadaş?" Arkadaş? Ellerimi kaldırıp 'Ne yapmaya çalışıyorsun kuzen?' O da ellerini kaldırıp 'Asılıyor kuzen sana.' 'Saçmalama. Olmaz öyle bir şey. O da biliyordur herhalde.' 'Kızım asılıyor işte. Erkekleri benden iyi mi bileceksin?' 'Cidden saçmalıyorsun.' Güldü. Jeremy'e baktığımda "Kuzeninle sevgili mi oldun?" Dediğinde bunu nereden anladığını düşündüm. Bu alfabeyi biliyor muydu? Peki benim anlattıklarımı anlamış mıydı? Anladıysa neden bana acıyarak bakmıyordu? Aklım karıştı!
Jeremy Kargısan;
Kokteyl oldukça geç bir saatte bitmişti. Evlere dağılmak daha da uzun sürmüştü. Zaten eve girer girmez kıyafetlerimi çıkarıp yatağa girmiştim. Şimdi ise banyo da keyif yapıyordum. Sıcak suyun rahatlatıcı etkisine kapılmıştım ve bu çok iyi hissettiriyordu. Duştan sonra üzerimi giyinip kahvaltı için mutfağa indim.
Dün kokteylde o konuşmadan sonra Uzay benden köşe bucak kaçmıştı. Sakladığı bir şeyler vardı. Bundan emindim. Dün geceden beri attığım mesajlara cevap vermiyordu. Bugün şirket taşınacağı için çalışmıyordum. Zaten o el alfabesini tam olarak öğrenene kadar da sadece cumartesi çalışacaktım. 1 saat sonra da zaten ders başlayacaktı...
Ders çıkışında neredeyse anlatılanların çoğunu anlayabiliyordum. Biraz daha fazla çalışmalıydım. Çaba göstermeliydim. Ege'ye mesaj attım.
Gönderilen; Ege ??
Kardeşim neredesin?
Gönderen; Ege ??
Çekimdeyim. Biraz ara verdik. Sen neredesin? Şirket yoğun mu?
Gönderilen; Ege??
Şirket taşınıyor. O yüzden çalışmıyorum.
Gönderen; Ege ??
Doğru ya. Unutmuşum. Çekimler 2 saat sonra bitecek. Sen de gel.
Gönderilen; Ege ??
Ben sevmiyorum.
Gönderen; Ege ??
Hadi oradan! Çoğu gazetenin kapağında siz varsınız.
Gönderilen; Ege ??
Biz? Kiminle çıkmışız?
Gönderen; Ege ??
Kim olacak Uzay ve sen. Gazete alsana.
Bir bayinin önünde durup gazeteler aldım. Eve gidip karıştırmaya başladım.
'Çifte ortaklık! Kargısan Ticaret ve Heykelci Holdinglerinin ortaklığına sebep olduğu tahmin edilen Jeremy Kargısan ve Uzay Heykelci'nin yaşadığı aşk, hala gizliliğini sürdürüyor. Taraflardan bir açıklama gelmediği göz önünde bulundurulursa yakında bu çiftin düğün hazırlıklarına başladığı haberi gelirse şaşırmayız. Yeni çifti kutlarız...' resmi inceledikten sonra gazeteyi bırakıp diğerini aldım.
'Dün ortaklıkları ilan edilen Kargısan Ticaret ve Heykelci Holdinglerinin varisleri olan Jeremy Kargısan ve Uzay Heykelci arasında aşk ağlarını örmüş. Aynı yaşlarda olan çift dün verilen kokteylde birlikteliklerini ilan etti. Jeremy Kargısan sahiplenici bir tavırla kolunu sevgilisi Uzay Heykelci'nin beline dolamıştı. Gece boyunca yan yana olan çift mutlu bir tablo oluşturuyorlardı.' Bu nasıl yalan haberdi böyle?! Diğer gazetede
'Birlikteliklerini tek varisleri olan şirketleri ortak yaparak taçlandıran Kargısan ve Heykelci çifti, gece boyunca birlikte eğlendiler. Girişte kameralarımıza oldukça yakın poz veren çift çok yakışıyorlar.' Gazeteleri alarak evden çıkıp Ege'nin yanına gittim. "Oo yengemiz nerede?" "Dalga geçme. Nasıl bu kadar yalan haber yapabiliyorlar anlamıyorum." "Af edersin ama ben de resimleri ilk gördüğümde sizi çift zannettim. Oğlum o ne biçim poz lan? Elini beline sarmalar falan?" "Babam söyledi. Uzay'ın yanında durup ona arkadaş ol, falan dedi." "Arkadaş ol demiş. Git kızın beline ahtapot gibi sarıl dememiş." Omzuna vurdum. "Gel benimle sana çekimde giyineceğin- Daha doğrusu soyunacağın yeri göstereceğim." Gülerek takip ettim. Giderken tanıdığım kişilerle selamlaştım. Zaten çoğu kişiyi tanıyordum. Hatta çoğu zaman Ege’yle benim de resmimi çekerlerdi. Ege hem yerli hem yabancı ünlü markaların mankenliğini yapardı. Çekim yapılacak yere geldiğimizde yönetmen yanımıza geldi. Yönetmeni tanıyorduk. Çok yakın arkadaşımızdı. "Jeremy lütfen bana iyi haberler ver... İç çamaşırının markası ne?" Tişörtümü kaldırdım. "İşte bu! Haydi makyaja. Sonra hemen buraya gel." Gülerek yanıma gelen makyözü takip ettim. Makyajdan sonra çekimin yapılacağı yere geçtim. "Tişörtünü çıkar!" Çıkardım. "Biraz sağa!" Sağa kaydım. "3-2-1 başla!" Arkasında deniz manzarası olan yerde pozlar vermeye başladım.
"Kestik!" Çekimler bittiğinde tişörtümü giyinecekken "Mankenler gelsin!" İki tane esmer manken geldiğinde "Kızlar beline sarılın." İkisi gelip kollarını belime sardıklarında Ege bana bakıp göz kırptı. Gülümsedim.
Bu sefer kesin olarak çekimler bittiğinde giyinip setten çıktık. "Lan Ege yine bana kakaladın ha!" "Ne var oğlum. Taş attın da kolun mu yoruldu?" "Hadi lan oradan!" Ensesine vurdum. "Nereye?" Cebimden telefonumu çıkardım. Gelen mesajlara baktım.
Gönderen; Yabani Kız ?
Gazetedeki haberleri okuduysan onlara çabuk bir çare bul.
Gönderen; Babam
Ben Cüneyt Beylerdeyim. İster gel. İster eve geç.
Oraya geçmeyi tercih ederek Egeyle birlikte Cüneyt beylere gittik. İçeri girdiğimizde babam ve Cüneyt Bey salonda konuşuyorlardı. Yanlarına gittik. "Hoş geldiniz çocuklar." "Hoş bulduk. Nasılsınız?" "İyiyim. Siz nasılsınız?" "Biz de iyiyiz. Gazete hakkında mı konuşuyorsunuz?" "Evet. Şirket sözcülerine haber verdik. Yarın haberlerin tekzibini yayınlatacaklar." "Çok iyi. Teşekkürler." "Ee siz nereden geliyorsunuz?" "Çekimden." "Ne çekimi?" "Katalog çekimi. Ege'ye yardımcı oldum." "Mankenlik mi yapıyorsun?" "Hayır. Yani ara sıra." "Ne güzel. Yemek yediniz mi?" "Hayır. Yeni bitti çekimler. Fırsat bulamadık." "Mutfaktaki yardımcılara söylerseniz onlar size hazırlarlar. Akşam yemeğine daha çok var. Mutfak ileride ikinci sol." Ege ayaklanarak ilerlemeye başladığında onu takip ettim. Çok rahat davranıyordu. Mutfağa girdiğimizde Uzay kendine sandviç hazırlıyordu. Bizi gördüğünde el salladı. "Selam." Gülümsedi. Elleriyle 'Selam.' Dediğinde gülümsedim. Ege "Uzay sen bize niye el hareketi çekiyorsun?" "Ege salak salak konuşma el hareketi falan çekmiyor." "Ne yapıyor peki?" "Konuşuyor." Uzay telefonunun ekranını bize döndürdüğünde Ege okudu. "Uzay özür dilerim ben bilmiyordum." Gülümsedi. Tekrar ekranı bize döndürdü. 'Neden geldiniz?' "Yemek yemek için." 'Malzemeler dolapta. Kolay gelsin.' Mutfaktan çıktığında Ege dolaba ilerledi ve sandviç için malzemeler çıkardı.
Sandviçleri alıp bahçeye çıktığımızda Uzay yerde oturmuş yemeye devam ediyordu. Ege yanına oturduğunda ben de yanına gittim. Sessiz bir şekilde yemekleri yedikten sonra Uzay kalkıp gitti. Ege ile bahçede kaldığımızda Ege "Çok yabani kız." "Biraz öyle." "Ama çok güzel." "Evet." "Ben senin yerinde olsam yürürdüm bu kıza." "Bu kız seni aşar kardeşim." "Bu kız hepimizi aşar kardeşim." Gülerek yerden kalkınca Ege de kalktı. içeri girdiğimizde Uzay merdivenlerden iniyordu. Babasını yanına gidip elleriyle 'Baba ben dışarıya çıkıyorum.' 'Nereye kızım?' 'Arkadaşımla buluşacağım.' 'Hangi arkadaşın?' 'Eski arkadaşım baba.' 'Uzay adını söyle.' 'Hazal ve Hazan.' 'Uzay tek gitmeni istemiyorum.' 'Gideceğim.' 'Orası pek tekin yerler değil biliyorsun. Yanına korumalarını al.' 'Baba tek başıma gidebilirim.' Konuşmaya atlayıp "Cüneyt Bey isterseniz biz gideriz Ege'yle." Uzay kafasını iki yana sallarken babası düşünüyordu. "Sizin için sorun yoksa, benim aklım da rahat eder." "Hayır ne sorunu? Değil mi Ege?" "Evet ama ben hala bir şey anlamadım." Dirsek attım. "Yani anladım. Biz götürürüz Uzay'ı." "Teşekkürler." Uzay koltuğa oturup kollarını bağladı. Cüneyt bey "Sen bilirsin. Ya korumalar ya da Jeremy ve Ege." 'Tabiki korumalar.' Ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Peşinden gittik. Telefonuna bir şeyler yazıp kapıdaki adama gösterdi. "Onlar izinli bugün Uzay Hanım. Bir yere mi gitmek istiyorsunuz?" Kafa salladı. "Sizi götürmemi ister misiniz?" Hızlıca kafa salladığında adam gülümseyip kapının önündeki arabanın kapısını açtı. Nereye gidiyorlardı?