bc

AŞK HARBİ

book_age16+
3.0K
FOLLOW
12.4K
READ
family
HE
pregnant
friendship
illness
like
intro-logo
Blurb

Kuşanın silahları aşk taarruza geçti.

Ender Güven yalnız başına yaşayan tüm gecelerini , eğlenceye feda etmiş müzmin bir bekardı.

Ta ki bir gece " Evlenmeden Olmaz " diyen bir kıza rastlayana dek. Günahın baş şehri Las Vegasta sabahın ilk ışıklarıyla o kızla evlenirken ne düşüyordu bilinmez ama kendine geldiğinde ikisinin de tek söylediği şey " OLAMAZ EVLENMİŞİZ " di. Apar topar terk edilen bir otel odası ve zihnin derinliklerine gömülü unutulan bir evliliğin kurbanı iki genç birbirlerinden kaçarken yine birbirlerine çıkan yollarda savaşa başlayan kalplerine aldırmadan kendi silahlarını kuşanmışlardı bile.

chap-preview
Free preview
1.Bölüm
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber, develer tellâl iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken.. Tıngır elek, tıngır felek demişler, ... Zamanın birinde babasının prensesi , annesinin cadısı , abisinin baş belası varmış. Bu bela tam da tabir edildiği gibi , yerinden duramayan bir baş belası bir kızmış. Yaptığı yaramazlıklar bini aşmış her gece ceza alıp odasına kapatılmış. Ama kız oturduğu zamanlarda o kadar sıkılıyormuş ki .. Bu sefer eğlenceyi ailesinde aramaya başlamış. Çünkü ondan korkan arkadaşları yanına gelmiyormuş. Bir gece gizlice , herkes yattığında annesinin odasına girip makyaj malzemelerini almış. Sessiz adımlarla kendi odası yerine , mezuniyetine bile göz diken abisinin odasına girmiş. Bu kıskanç abi ; giyeceği kıyafetti makasla kesmiş , bir de üstüne beyaz atlı prensini dövmüş. Bizim yaramaz kız durur mu ? Tam o dakika da intikam çanları çalmaya başlamış. Annesin en sevdiği rujunu abisin dudaklarına sürerken , oldukça eğlenmiş. Dolgun dudaklar , elmacık kemiklerinde ki allıkla oldukça güzel fotoğraflar çekmeye başlamış. Telefonunda onlarca fotoğraf biriktiğinde sessizce odasına gitmiş. Yatağının içine girerken oldukça mutluymuş. Bilmediği son mutlu gecesini huzurlu bir uykunun kollarında geçirmiş.. Ertesi sabah tüm ev ahalisi abisinin kükreyişiyle uyanırken genç kız memnun bir gülümsemeyle , kimseye görünmeden , onu koruyacak tek kralın yanına sığınmış. Baba kral prensesini kollarına alıp , zalim şövalye den korurken , kollarında kıkır kıkır gülen prensese kaşlarını çatmıştı. . "Yine ne yaptın ?" "Valla bir şey yapmadım yakışıklım. Sadece iadeyi ziyaret diyelim " deyip göğsüne sokuldu.. Zalim şövalye yüzünde ki boyalarla , kralın odasına girdiğinde gözlerinden ateş çıkıyordu. Ama prenses ve Kral kendilerine hakim olamadan gülmeye başlamışlardı bile. Şövalye bağırarak prensese doğru yürüdüğünde bir an da yüzünü endişe sardı. Ve masal o anda sona erdi. ***** Gülse beyaz tavana bakarken sıkıntıdan patlamak üzereydi. Gözlerini açtığında hastanedeydi ve yanında kimse yoktu. En son hatırladığı şey ise abisinin kükreyişiydi. Babasının kollarına sığınmış masum kuzuyu oynuyordu. Daha fazla sabredemeyeceğini anladığında elinin üstündeki serumu çıkarıp ayağa kalktı. Hastaneleri zaten sevmiyordu. Bir de tek başına bu sıkıcı odada fazla kalmaya hiç niyeti yoktu. Koridora çıktığında hiç kimseyi görememek canını sıksa da aldırmadı. Nasıl olsa abisi onu odada bulamadığında hastaneyi ayağa kaldıracaktı. Zavallı faniler. Bir Serhat Mutlu gazabına denk geleceklerdi. Başka bir sorunda Neden acil serviste değil de yataklı kısımda kaldığıydı. Ne yani ölüyor muydu ? Yoksa ölümcül bir hastalığımı vardı ? "Deli misin kızım sen , hastalık gelse bu zaten kafadan hasta hiç bulaşmayalım der . " Biraz daha yürüdüğünde abisinin bir kapıyı çarparak çıkışa doğru yürüdüğünü gördü. Peşinden gitmek istiyordu. Ama neye kızdığını daha çok merak ediyordu. Çıktığı kapının yanına geldiğinde , aralık kapından duyduğu konuşmalarla sırtını duvara yasladı. " Ne yazık ki beyefendi tüm testleri iki kere yaptık. İsteğiniz üzere kızınız iki gündür uyutuluyor ama sonuçlarda bir değişiklik yok. Gülse kan kanseri yani lösemi " dedi doktor. Gülse iki gündür uyuduğuna mı şaşırsın yoksa hasta olduğuna mı bilemedi. Bir de dalgasını geçmişti. Babası ne demişti mesela ? Ya annesi kesin baygınlık geçirmişti duyduğunda. Uyandığı odaya doğru yürümeye başladığında duyduklarını da sindirmeye çalışıyordu. Daha on sekiz yaşındaydı. İki gün sonra mezuniyeti vardı. Gerçi giyeceği bir elbisesi yoktu ama olsun. Kavalyesi de abisinden dayak yemişti oda gelmezdi artık. Odasının önüne geldiğinde açık kapından , yatağında oturan abisini gördü. Abisi başını ellerinin arasına almış öylece duruyordu. "Prensim " "Gül " dedi başını kaldırarak Genç adam. " Nereye gittin ? Ne zaman uyandın ? Niye beni aramadın ?" Peş peşe gelen sorulara sırttı Gülse. "Tek tek  gel yakışıklım. Yeni uyandım bir tanıma turu yapayım dedim. Hem seni doktorun odasından çıkarken gördüm " "Gülse " " Off prensim ya .. Beni zaten tek bıraktın burada . Bir uyandım hastane odasındayım. Bilmiyor musun sevmediğimi hastaneleri . " Serhat kardeşini kollarına aldı. İpek gibi saçlarından öptü. "Biliyorum fındık kurdum biliyorum. Onun için hemen geldim yanına " Gülse kollarını sıkıca abisinin sırtına sararken aklından geçen tek bir şey vardı. O GÜLSE MUTLUYDU. Doğduğu günden beri , tüm ailesine kök söktüren , hiç kimseye boyun eğmeyen abisinin bir tanecik prensesiydi. Aptal bir hastalığa yenilmeyecekti. İyi yönden düşünmesi gerekti birazda. Hiç çalışmadığı üniversite sınavından yırtmıştı. O ergen müsveddesi çocuklarla gidip de hukuk falan da okumayacaktı. "Abi " "efendim fındığım " "Ben bunu da atlatabilirim " diye mırıldandı. Başını kaldırıp abisinin yüzüne baktığında ağladığını gördü. " Biliyorum fındığım . Ama ben senin kadar güçlü değilim bak yelkenleri indirdim hemen. Yoksa şimdi seni dizime yatırıp bir güzel dövemem gerekiyordu. " "İyileşeyim döversin söz " "Gülse'm .. Gül kokulu kardeşim benim. Canımın içi. Sakın iyi olmaktan vazgeçme olur mu ? Bununda üstünden geleceğiz biz. Sen çok güç bir kızsın. Ben hep yanında olacağım . " "Biliyorum abi , ben kendimden çok buna güveniyorum " Gülse o gece hiç uyumadı. Ertesi gün doktorla birlikte gelen ailesi , test sonuçlarını söylediğinde hayatına lanet de etmedi. Sürekli ağlayan annesine gülümsedi. Kral babasına öpücük attı. Tedaviye başlanacaktı.. Ve gülse ayağa kalkacaktı.. Ama yapması gereken bir şey vardı. Hastane odasının banyosuna girip makası eline aldı.. Aynada gördüğü saçlarına son kez baktı. Beline kadar uzanan saçlarına ilk makası o an vurdu. Beyaz fayanslara dökülen saçlarına içi gitse de ağlamayacaktı. Ense hizasında kestiği saçlar bambaşka biri yapmıştı onu. Serhat kapıyı açıp kardeşine baktı bir de yerdeki saçlarına. "Gül ne yaptın sen ?" "Dökülmesini izleyecek kadar güçlü değilim. " Diye mırıldandı gülse.. "Belki dökülmezdi meleğim " "bekleyemem abi. Tel tel dökülen saçlarımı izleyemem ben. O kadar güçlü değilim. Bu hastaneden çıktığımda belki kafam da saç kalmayacak ama ben sağlıklı bir şekilde çıkacağım. İyileştiğimde yine uzatıcam saçlarımı. Hiç kesmeyeceğim. Ta ki birine aşık olup üzülene kadar " "Nereden çıktı aşık olmak falan ? Kimse seni üzemez fındığım. O saçlar hiçbir zaman kesilmeyecek bir daha. Söz ver hadi bana " Gülse sessiz kaldı. İlk defa kanına giren bir hastalık yüzünden kesmişti saçlarını. Eğer ikinci sefer eline makas alacaksa bu sefer o hastalık kalbine girmek zorundaydı.. ... Gülse bedenindeki ağrılarla açtı gözlerini yeni güne. Tedavisi tam gaz devam etse de , kendisine gaz verecek enerjisi kalmamıştı. Ailesi etrafında, her istediklerini yaparlarken rahatsız olmaya başlamıştı. Normal bir zamanda , babasını yanına çekmeyi annesine nazlanmaya karşı değildi . Ama şimdi hepsi ona kırılacak bir cam gibi davranırken bundan gram zevk almıyordu. Serhat abisi her gün istisnasız yanına geliyor, ona hayatında asla duymayacağı şeyler söylüyordu. Vaatlerde bunun en belirgin özelliğiydi. Gülse , sırtında bir çantayla dünya turuna çıkabilirdi. Ya da babasını zorla ikna edip aldığı motorsiklete binip , ortadan da kaybolabilirdi. Ama bunu yerine , hayalleriyle yetinmek zorundaydı bir süre daha . Yatmaktan sıkılınca , odasından çıktı. Hemşireler ve doktorlar , koridordaydılar. Ters yöne yürüyüp kimseye görünmediğinden emin olduktan sonra , yangın merdivenini kullanarak hastanende çıktı. Annesi ve babası iki saat boyunca yanına gelemezlerdi. Hemşireler daha yeni kontrol etmişlerdi. Özgür olduğu tam iki saati vardı. Üzerindeki hırkaya sıkıca sarılıp bir taksiyi durdurdu. "Nereye gidiyoruz ?" Taksici üzerinde sadece eşofman olan kıza kuşkuyla baksa da bir şey sormadı. "Lunaparka gitmek istiyorum. Acele edebilir miyiz ?" "Çok trafik var hanım efendi. Bir saatten önce istediğiniz yere varamayız. " Gülse bir an kaşlarını çatsa da gülümsedi. Lunaparka gidemiyorsa o da başka bir yere giderdi. Mesela ruhunu tazeleyecek bir yere. Şoföre gideceği yere söyleyip geriye yaslandı. "Tik tak tik tak " Zaman geriye doğru akmaya başlamıştı bile. Taksiden indiğinde , cebindeki maskeyi yüzüne taktı. Tamam , birazcık vurdumduymaz olabilirdi ama sağlığı her şeyden önemliydi onun için. O da iyileşip abisinin karşısına geçecekti. Ve çocukluğundan beri hayalini kurduğu o ülke için yalvaracaktı. Kütüphaneden içeri girdiğinde kalbi hızla atmaya başladı. Nefesi hızlanırken ona doğru gelen adamı gözlerini bir saniye bile kapamadan izledi. "Gülüm " Gülse koşarak adamın boynuna sarıldı. Artık eskisi gibi görünmediğinden emin olsa da , ona bakan gözler de beğeniyi yakalamıştı. "Bu saç modeli sana çok yakışmış .. Bambaşka biri olmuşsun " diye fısıldadı genç adam. "Hı hı süperim bilmez miyim. Nerede o kılçık sevgilin " Okan Gülse'nin kısacık olan saçlarını karıştırıp burnunu sıktı. "Sevgilime kılçık deme , bacaksız . Yoksa senin arkanı toplamam bundan sonra haberin olsun " Gülse gözlerini devirdi. "Hele beni bir bırak . Gözdeye şimdiye kadar çıktığın tüm kızların listesini verip tek tek tanıştırmazsam bende neyim. Unutma okiş ondan önce ben vardım. " "Tam bir baş belasısın değil mi ? " "Sen daha bunu yeni mi anladın ? Hadi bir yere oturalım. Fazla vaktim yok hastaneye dönmem lazım " Okan kızı koltuğunun altına alıp saçlarından öptü. "bu konuyu da sonra konuşacağız ufaklık. Bir daha hastaneden kaçmayacaksın. Yoksa seni yatağa bağlarım " "Hıhh hoş geldin abim iki. " deyip yürümeye başladı. Zaten canı sıkıyordu. Kimse uzun süre onu yatakta tutamazdı. ************* Ender Güven yatağın üzerindeki takıma tiksinerek baktı. Hayır takım elbiseleri sevmediğinden değil. Tam tersine çok severdi Uzun yıllarda özenle şekillendirdiği bedeni üzerinde muazzam görünüyordu. Kızlar , beyaz gömleğinin altındaki bedene bayılırlardı. Eh oda kızlarla tabi. Ama şimdi sevgili annesi , -yada babası – genelde annesi babasının sözünden pek çıkmazdı. Bu takımı giyip onlarla kız bakmaya gideceği sanıyorlardı. En büyük yanılgıya burada düşüyorlardı. ( Ya da kendisi düşüyordu ) Bir saat sonra elleri dizlerinde , üzerinde giymek istemediği takımla gelecekte ki kayın pederinin önünde oturur halde buldu kendisini. Gözleri annesini bulduğunda içinden kocaman bir sabır çekti. Ah anama ah! Sen olmayacaktın bak bakalım bu peder beni getirebiliyor muydu buraya. Ula gelmişim kaç yaşıma.. Hala babamın bulduğu kızla evlenmemi bekliyorsunuz ya ne diyim ben size. Eh peder bey. Zamanında yediğin naneleri oğlunda yemesin diye uğraşıyorsun ama geç kaldın. Ne demişler oğlan babaya .. Sen misin zamanında sabahın köründe kalkıp kızların kapılarını çalıp, akşama kadar kapı kapı dolaşan. "Ne dersin Ahmet bey , önce bir tanışsınlar sonra da düğün tarihini kararlaştıralım " Ender içinden kocaman bir sikti çekti. Daha kızı görmemişti ne düğünü. Babası pala bıyıklarını sıvazlayıp kendisine pis pis baktığında o da bakışlarını çekmedi. Gözlerini kısıp kaşlarıyla annesini işaret etti. Pos bıyıklı babası imasını anladığında yüzünü assa da geri dönmeye pek niyeti yoktu. "Geri zekalısın oğlum sen . Bok vardı da geri döndün. Ne işin var babanın dizinin dibinde. On sekizinde evlenecek kızlar gibi ananın dizinin dibinde oturursan böyle yakarlar işte başını." " Ender " dedi babası gür sesiyle. " Kızla bir görüşüverin de bizde düğünü konuşalım " Enderin gözünde şimşekler çakarken başını sallayıp ayağa kalktı. Kapıdan çıkmanda önce annesine bir öpücük attı. Eh o da babasını oğluysa bunu yanına koymazdı. Pek muhterem babasına hayatının oyunun oynayacaktı. Kızla görüşeceği odaya girdiğinde kıvırcık saçlarını kaşıyıp yatağın üzerine oturdu. Babasına evlenmek istemediğini söylemesine rağmen dinlenmemiş buraya getirilmişti. Neymiş namuslu kızmış. Ulan namusu bacak arasında arasa , şimdiye kadar on kere evlenmiş olurdu zaten. Neymiş çok güzel yemek yapıyormuş. Yemeği kendisi de yapıyordu. Hem de değme kızlara taş çıkartarak. Elinden her iş geliyormuş. Onun da yapamadığı iş yoktu. Ne var yani ? Temizlik yapıp , güzel yemek yapınca evlenilecek kız mı olunuyordu. O zaman kendisinin cinsiyet değiştirip kız olması gerekti. Başını iki yana salladı. "Oğlum Ender bu odadan sağ çıkarsan ne Ala . Yok çıkamadın mı ? Kendinle birlikte o puştu da yakmayı unutma. İbne herif babamla iş birliği yapıp beni buraya tıktığına bin pişman etmezsem onu bende Ender değilim. O salim itinin hakkında anca bizim papaz Necmi'nin kızı gelir ancak. Kıza bir mektup anında düğünlerini garantilersin . " Kapı açıldı. Genç bir kız başının yere eğerek yanına oturdu. Yan bakışlarla kendisine bakıp güldü. "Şansıma tüküreyim. Ulan bende şans olsa anamdan kız doğardım. Reva mı bu be ? " Ender güven yatağın bir ucunda diken üstünde otururken , derince yutkundu. Alnından akan teri elinin tersiyle silip biraz daha kenara kaydı. Biraz daha uğraşırsa , fizik kurallarına yeni bir soluk getirecekti. Duvarın üstünde oturmak. "Şimdi senle ben evlencez mi ?" Allah korusun ! "Yo öyle bir şey " dedi Ender. "Ama babam öyle demedi " Kızın hayal kırıklığıyla çıkan sesine kocaman bir of çekip biraz daha kenara kaydı. Nasıl bir günah işlemişti de böyle bir cezaya tabi tutulmuştu. En son bıraktığı kızın bedduası mı tutmuştu acaba .. Ya da bir önceki mi beddua etmişti ya . "Boş ver sen babanın ne dediğini " "Ama senin baban da evleneceksiniz dedi ya duymadın mı ?" Kızın safça kurduğu cümlelere koca bir siktir çekip ayağa kalktı Ender. "Valla bacım , çok evlenmek isterse kendi evlensin babam. Benim seni koynuma almaya hiiiççç niyetim yok " Yok lan babası niye evleniyordu. Annesi ne olacaktı o zaman. En iyisi , bu kızı sümüklü cevoya ayarlamaktı. Kız "bacım mı " diye vırladığında kulaklarını tıkadı Ender. "Ne bacısı be ? Vazgeçtim , sen benim bacım olsan erkek ırkına ceza olursun diye , cinsiyetini değiştirtirim. " Ağlama seni tüm sardığında bismillah deyip cama yöneldi Ender Kesseler bu kızla evlenmezdi.. İki katlı evin camından aşağı atladığında camdan bağıran babasına aldırmadan koşmaya başladı. Evlenmeyecekti arkadaş. Bu ne ? Kadın dediğin azcık göze hitap edecekti. ******* Recep bey elindeki tesbihle evde volta atmaya devam etse de Ender aldırmadan ağzına bir balava daha attı. "Ulan eşek sıpası rezil ettin bizi el aleme . Kızın babasına ne diyeceğimi şaşırdım. Camdan atlamak ne hergele. Kapısız köyden mi çıktın sen ?" Genç adam zorla yutkundu. "Baba sen o kızı gördün mü ?" "Yoo görmedim ama pek met ettiler. Halan görmüş " "O zaman halama söyle gitsin kızı kendi oğluna alsın. " "Gül gibi kızı avu hıyaramı bırakacaksın. Daha ne istiyorsun sıpa . En güzelini seçtik senin için " "Allah razı olsun baba . Eğer en güzeli buysa ben almayayım. Kıza güzel diyorsunuz da kızın bundan pek haberi yok galiba. Ya da tek kaş yeni moda oldu. Az daha beklerse , berbere bıyıklarını kestirmeye gidecek" " Oy paşam götürürüz bir kuaföre. Babası kızı pek dışarı salmıyor. Seninle onunda gözü açılır " dedi annesi. "Valla ben bilmem. O kızı istemiyorum. Başka kız hiç istemiyorum. Üzerime gelirseniz atarım kendimi camdan aşağı " Rabia hanım elinin ağzına  götürürken kafasına gelen tesbihten son adan kaçtı Ender. "Sanki hiç atlamadın camdan hıyar oğlu hıyar. Senin değil benim dediğim geçer bu evde. Yarın başka bir kız bakmaya gidecez. Hele buna da bir bahane bul. Seni falakaya yatırmazsam bende Recep değilim" .. 7 ay sonra .. Ender bıkkın bir nefes aldı. Neredeyse bir senedir ailesinin onu evlendirme çabalarından , her seferinde bir şekilde kurtulmuştu . Ama bu gece içinden bir ses bu gece kurtulamayacağını söylüyordu. Belli mi olur ! Belki bu sefer ki kızı beğenirdi. "İyice sapıttın oğlum. Beğensen ne olacak. Sanki evleneceksin de. " Çalışma masasına oturup önüne boş bir kağıt çekti. Ender önünde ki kağıda boş gözlerle baksa da , yazacak bir şeyler bulmak zorunda olduğunu biliyordu. Ona yapılan bu hakareti , sineye çekip başına geleceklere razı olmayacaktı. Salimi sağ sağlim bir evlendirebilirse , babasının iş birlikçisinden sonsuza kadar kurtulacaktı. Sonuçta yediği her haltı babasına yetiştirecek bir gambazcıydı Salim. Ve sonuna kadar başına gelecekler hak ediyordu. Aşkım Sensiz geçen bir ömürde nasıl nefes almışım bilmiyorum.. Hahhh Ender biraz daha romantik takıl da yediğin halt ortaya çıksın. Salimin ağzından Aşkım kelimesinin çıkması , onun babasının istediği kızla evlenmesi kadar imkansızdı. İmposıble ! "Lan avrat " "Bunu da geç yavrum , kızı korkutmaya gerek yok. Bu hıyar sevgililerine nasıl sesleniyor acaba ya ? " Genç adam önüne yeni bir kağıt çekti. "Meryem'im " İşte bu oldu.. " Meryem'im. Kalp ağrım. Seni ilk gördüğüm günden beri , kahverengi gözlerin aklımdan çıkmaz oldu. Hele de o burnunun üstünde ki çiller yok mu . Öldürdün beni ! Uzun lafın kısası seni sevdim. Eğer sende beni seversen , akşam ormanın içindeki küçük köprüye gel. Sevdalın SALİM. Evet Salim efendi madem benim başımı yakmaya çalışıyorsun sen de benimle birlikte geliyorsun süt kardeş. Ne demişler anca beraber kanca beraber. "Ender hadi oğlum seni bekliyoruzzz" Annesinin tiz sesiyle yerinden kalktı. Yine bir görücü gecesine iki dirhem bir çekirdek hazırlanmıştı. Bir de , müstakbel kayın pederi uzun saç sevmiyor diye saçlarına da veda etmek zorunda kalmıştı. Kıvırcık saçları kesilirken , babasına ters bakışlar atsa da sessiz kalmıştı. Ama bunun hesabını çok fena soracaktı. Ah dedesi hayatta olsaydı şimdi hiçbir güç onu bu odadan çıkaramazdı. Boynunda ki kravatı çekiştirip odadan çıktı. Babası , takım elbisesinin altına giydiği yelekle , elindeki tesbihiyle kapıda onu bekliyordu.. "Bana bak serseri , bu kızda da bir şey bulursan seni evlatlıktan ret ederim. Gideceğimiz aile pek düzgün insanlar. Namazında niyazında bir adam kayın baban. Sakın ha terbiyesizlik yapma " "Tamam baba " Ender annesinin omzuna kolunu atıp kendisine çekti. "Uzak dur lan karımdan " "Senin karınsa benim de annem muhterem babacım. Nasıl uzak durayım ? Madem evleneceğim bundan sonra , annemle daha fazla vakit geçireyim. El kızı geldikten sonra annemi istemez belki. " "Höst lan ! Böyle söyleyerek kurtulamazsın düş önüme " Ender babasının önünden geçip arabaya bindi. Kayın babasına çok güzel süizrpleri vardı bu gece. Ailesini severdi Ender. Tabi onu evlendirmek istemedikleri sürece. Kız evine gittiklerinde kapıda karşılanmalarına gözlerini devirip içeri girdi. Gelin adayı zerre kadar ilgisini çekmese de , bu işten yırtmak için o kızı birazcık üzecekti. Aslında ona iyilik yapıyor sayılırdı. Sonuçta , tanımadığı bir adamla sırf ailesi istiyor diye evlenmek zorunda kalmayacaktı. Belki de ona kibarca istemediğini söylerse bu işten vazgeçen taraf o kız olurdu. Babası her zamanki gibi olmayan meziyetlerini sayarken Ender kapıdan gözlerini ayırmadı. Kapının dibinde ona bakıp kıkır kıkır gülen kızlara göz kırptı. Daha yaşı ufak olan kızlar , anlaşılan onu beğenmişlerdi. On dakika sonra elinde kahve tepsisiyle , kendi yaşlarında bir kız içeri girdiğinde nefesini tuttu Ender. Beline kadar gelen siyah saçları , dizlerinin hizasında biten muazzam elbisesiyle içeri bir esmer bomba düşmüştü .. Uzun siyah kirpiklerinin altında parlayan mavi gözleri , uzun bacakları ve yanağında ki gamzesiyle göz alıcıydı. Kız gülümseyerek kahvesini uzattığında keyifle aldı genç adam. Eğer evleneceği kız buysa seve seve kabul edebilirdi. Kahveler içildiğinde Recep bey bir kez daha söze girdi. "Efendim sebebi ziyaretimiz malum. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Gülnuru oğlum Endere istiyorum " Ender nefesini tutarak kayın babasına baktı. Başında takkesi , gömleğini zorlayan göbeğiyle gözüne pek bir hoş görünmeye başlamıştı. Hoş böyle bir adamdan böyle bir afeti devran nasıl doğmuş anlamasa da kurcalamadı. "Valla Recep bey, seni tanır severim. İnşallah oğlunda senin gibi sözünün eri bir adamdır. Verdim gitti " dedi. Abdullah bey'in hanımı "Gülnur" diye seslenirken Ender kadına baktı. Kızı buradaydı , bu kadın kime sesleniyordu. "Gül nurda gelir şimdi , ayağı alçıda olduğu için kuzeni getirdi kahveleri " diye açıklamada bulundu. Ender hızla atan kalbini sakinleştirmek için gözlerini kapadı. Tam babasına dönüp konuşacakken kapıdan giren kızla geç kaldığını anladı. İşte şimdi sıçmıştı. Cenaze namazına çağıracağı arkadaşlarını bir bir aklından geçirirken , olduğu yere yığıldı. ****** Gülse heyecanla doktorun söyleyeceklerini bekliyordu. Ailesi yanında , abisinin eli elindeyken gözlerini kapadı. "Gözleri aç Gülse " dedi doktor. Gülse gözlerini açtığında , günle bir doktorla karşılaştı. Bundan iki ay önce ilik nakli olmuştu Gülse. "İyileştim mi ? Bitti mi ?" diye sordu mırıldanarak. "Sen çok güçlü bir kızsın hatta şimdiye kadar tanıdığım en güçlü hastamsın. Evet bitti ! Artık hasta değilsin. " Gülse ayağa kalkıp Serhat'ın boynuna atlarken ağlayarak kahkaha atıyordu. O kadar uzun zaman beklemişti ki bu haberi. Aldığı her ilaçla , biraz daha biterken yeniden doğmak için uğraşmıştı. Her saniye vazgeçerken , her saat ayağa kalkmak için çabalamıştı. "Bitti abi bitti ! Sonunda iyiyim artık " "Gülüm benim iyileşeceğinden bir an bile tereddüt etmedim. Yoksa hayatı bana kim zindan ederdi. " "Abi ya !" Odada ki herkes gülerek abi kardeşi izlerken Gül babasının kollarına sığındı. " Gül kokulu kızım benim " "Hiç boşuna yağ çekme babiş , söz verdin . Hem doktor d şahit oldu. Eğer iyileşirsen göndericem dedin " Babasına tatlı tatlı gülümseyip dudaklarını büzdü. "Biraz daha kendini topladığında söz bebeğim. Abinle gidebilirsin " "Hayır ya ! Tek başına dedin baba. Hiç yan çizme. Ayrıca önümüzdeki ay için bilet aldım bile ben. Anne kocana bir şey söyle " Nisa hanım önce kızına sonra da eşine baktı. Gülse her gün yaşayacağı günlerin hayaliyle bu kadar , hayata tutunmuşken sözünden dönmek olmazdı. " Kızımız haklı , madem bir söz verdik. Önümüzde ki ay Amerika'ya gidebilir . TEK BAŞINA " Gülse annesinin boynuna sarıldı. Babasına göz kıptığında , ondan daha mutlu kimse yoktu. Hayalindeki ülkede tek başında gezerken , bir sene sonra okuluna da devam edebilirdi. Yeni bir ülkenin ona neler getireceğini bilmeden , hayaller alemine dalmıştı bile .

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
223.2K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.0K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.9K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook