Davet

1051 Words
Güzel bir duş aldıktan sonra havluya sarılmış halde dolabımı karıştırmaya başladım. Çok kararsızdım ve vakit de daralıyordu. Son çare kızları çağırıp yardım istedim. İkisi de koşarak yanıma geldiklerinde çaresizce baktım. "Yardım edin." "Tamam sakin ol, hızlıca hazırlarız seni," dedi Asya ve hızlı adımlarla odadan çıktı. Sedef anında dolabımı karıştırmaya başlamıştı. "Merak etme çok güzel olacaksın, zaten güzelsin," dedi Sedef, elbiselerimi süzerken. "Ve bunu bugün Korhan'ın gözüne sokacağız." Sedef'in bu sözleri beni anında motive etmişti. Evet, Korhan'a inat bu gece parlamalıydım. "Kesinlikle," diye onayladı Asya. Kızlar bana güç ve enerji vermişti. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuşum gibi, tüm enerjimi bu hazırlık sürecine aktardım. Bu geceyi sabırsızlıkla bekliyordum. Sedef, dolabımın en köşesindeki, varlığını neredeyse unuttuğum bir elbiseyi çıkardı. Elbise, adeta bir ateş parçasıydı. Uzun, dar kesim, bordo bir saten elbiseydi. Omuzları askılı, sırt dekoltesi cesurca açılmış ve yürürken bacak hareketimi gösteren derin bir yırtmacı vardı. Bu elbisenin sadece rengi bile başlı başına bir alev topuydu. "Bu," dedi Sedef, "gecenin yıldızı olacaksın." Gözlerindeki hayranlık ve destek, beni daha da güçlü hissettirdi. Hızla alıp elbiseyi giydim. Kumaş vücudumu sardığında, kendime olan güvenim on katına çıktı. Hiç bu kadar çekici hissetmemiştim. Aynada kendime baktığımda, bordo rengin cesareti ve derin yırtmacın iddiası beni benden almıştı. Bu gece Korhan'ın aklını başından alacaktım. Asya ve Sedef, saç ve makyaj konusunda bir ekip gibi çalıştı. Asya, saçlarıma zarif bukleler vermişyi.. Sarkan bukleler, boynumu ve elbisemin sırt dekoltesini vurguluyordu. Her bir bukle, özenle şekillendirilmişti. Sedef ise makyajımı, dumanlı gözler ve parlatıcıyla tamamladı. Gözlerime çektiği keskin eyeliner, bakışlarımdaki kararlılığı ve tehlikeyi iki katına çıkarmıştı. Dudaklarımdaki parlaklık, daha sinsi ve daha etkili bir silah olmuştu çünkü hem masum hem de seksi görünmenin anahtarıydı. Aynadaki yansımama baktığımda şaşırmıştım çünkü yansımam, ne ralli pistinin asi kızıydı ne de hayalleri öldürülen üzgün sıradan kızdı. Benim şimdiye kadar hiç keşfetmediğim, asil ve zarif bir kadındı. Bu halimi fazlasıyla sevmiştim. Her bir zerremden özgürlük ve meydan okuma akıyordu. "Tamamdır," dedim, son kez kendime bakarak. Yırtmacımın eteğini düzelttim ve topuklu ayakkabılarımla birkaç adım attım. "Size ne kadar teşekkür etsem az kızlar." "Saçmalama, daha fazla vaktimiz olsa, neler neler yapardık," dedi Asya kıkırdayarak. Hep birlikte aşağıya inip arabama geçtik. Asya sağ koltuk prensesim olmuştu. Arabayı çalıştırıp, askeri sosyal tesislere doğru sürmeye başladım. Son ses açtığımız müzikle kahkahalarımız birbirine karışıyordu. Bizim gecemizdi bu gece. Davet salonuna girdiğimiz an, içerideki uğultu bir anda kesilir gibi oldu. Bütün gözler üzerimizdeydi. Bordo elbisem, siyah ve lacivert takım elbiselerle dolu salonda adeta kırmızı bir ışık gibi parlıyordu. Kendimden emin adımlar attım ve hiçkimseye bakmadan yürüdüm. Korhan'ın timini, salonun arka köşesinde, masada toplanmış olarak hemen gördüm. Gökhan Albay da onlarla birlikte, önemli rütbelilerle sohbet ediyordu. Korhan, beni gördü. İlk bakışıydı bu. Yüzündeki ifade, o bilindik soğukluktan sıyrılıp, anlık bir büyülenmeye dönüştü. Gözleri, tepeden tırnağa beni süzerken, yutkunduğunu fark ettim. Elindeki kadehi tutuşu bile bir an gevşemişti. O anlık zayıflığı, benim zaferimdi. Ardından, yüzüne hızla o demir maskesini taktı. Bakışları sertleşti ama biliyordum ki, içindeki fırtına dinmemişti. Mert, İlhan, Faruk, Erdem, Yunus ve Arda da bize bakıyordu. Timdeki diğer askerlerin gözlerinde hayranlık vardı ama hepsi mesafeliydi. Gökhan Albay'ın kurduğu bu tim, benim dokunulmaz olduğumu biliyordu. Kimse, Albay'ın emanetine yan gözle bakmaya cesaret edemezdi, ya da Korhan'ın gazabını üzerine çekmek istemezdi. Yürürken Mert'in bakışlarını fark edince Asya'nın kulağına fısıldadım. "Mert, sana bakıyor. Ama kaçamak değil, resmen gözünü alamıyor. İlhan da Sedef'ten gözlerini ayırmıyor." Asya göz ucuyla Mert'e baktı. Yardımcı Komutan, Asya'yı izliyordu ama Asya'nın gözleri sadece babasına selam veren askerlere odaklıydı. Mert'in bakışları daima Asya'ya kayıyordu, bunu ilk kez bu kadar net fark ediyorduk. Belki de bu davet, onlar için de yeni başlangıçların habercisiydi. Gökhan albayın bizim için ayırttığı yerlerimize geçip tim üyeleriyle teker teker selamlaştık. Albay gülümsedi bize. "Hoş geldiniz kızlarım." Diğerleri ağabeycan bir tavırla hal hatır sorarken Korhan sessiz kalmıştı. Özellikle bana bakmaktan kaçınıyor gibiydi. Ben ise anın tadını çıkararak gülücükler saçmaya devam ettim. Yemekler yendi, protokol konuşmaları bittiğinde ise müzik başladı. Salon, yavaş dans eden çiftlerle dolmaya başladı. Tam o sırada, Gökhan Albay'ın yan masasında oturan bir subay, kararlı ve kendinden emin bir şekilde masadan kalktı, masamıza geldi ve Albay'a selam verip gözlerini bana dikti. "Gökhan komutanım nasılsınız?" "Doğanay, seni burada görmek ne güzel," dedi albay onun omzunu sıvazlarken. "Buradaki birimde olacağım bir süre, sık sık görüşürüz komutanım." Doğanay, beni baştan aşağıya süzerken gerildiğimi hissetmiştim. Korhan'ın da benden bir farkı yoktu.. Gözleri adeta ateş gibi yanıyordu. Albay güldü. "Buyurmaz mısın? Göremedim hiç seni." Doğanay, kararlı adımlarla bana yaklaştı ve tam yanımdaki boş sandalyeye geçti. Korhan'ın zaten gergin olan sinirlerini daha da germişti. Gülümsedim. Bu, Korhan'a meydan okumak için harika bir fırsattı. Gülümseyerek onların muhabbetini dinlerken göz ucuyla Korhan'ın olduğu tarafa baktım. Korhan'ın bakışları bir an olsun benden ayrılmıyordu. Gözlerindeki kıskançlık ve öfke, salonun ışıkları altında bile parlıyordu. Gözleri kasılmıştı, çenesi seğiriyordu. Doğanay'ın elinin elime değmesiyle, Korhan'ın elindeki kadehin çat sesi duyuldu. Ses, müzikle karışsa da o anki sessizlikte herkes tarafından hissedilmişti. Korhan, kadehi masaya sertçe bıraktığında şaşkınlıkla cam kırıklarına baktım. Hayvan mıydı bu adam! Yavaş bir şarkı çalmaya başladığında, Doğanay bana döndü. "Benimle dans eder misiniz?" Sesi tok ve kendinden emindi. Doğanay'ın elini tutmak üzereydim ki, arkamdan korkunç bir gölge yükseldi. Korhan, bir fırtına gibi gelmişti. "O, benim partnerim," dedi Korhan, sesi buz gibiydi, her kelimesi tehdit doluydu. Korhan, Doğanay'ın elini nazikçe itti ve beni bileğimden yakaladı. Bileğimdeki tutuşu oldukça sahipleniciydi. Korhan, Doğanay'a meydan okurcasına baktı ve beni kendisine çekti. Bordo elbisemin yırtmacı, bu ani hareketle bacağımı daha da ortaya çıkarmıştı. Doğanay şaşkınlıkla geri çekildi. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade oluşsa da sessiz kalmıştı. Korhan, gözlerini bir an bile Doğanay'dan ayırmadan, beni dans pistine doğru sürüklerken, bana doğru eğildi. "Seninle görüşeceğiz." Onun bu kontrol çabası, içimdeki kıvılcımı daha da alevlendiriyordu. Dans pistinin ortasına geldiğimizde, beni kendisine çevirdi. Ellerini belime koydu, vücutlarımız arasındaki mesafe sıfırdı. Kalp atışım hızlanmıştı, ama bu korkudan değil, öfke ve heyecan karışımındandı. Başımı kaldırıp onun öfke dolu gözlerine baktım. "Ne oluyor, komutan?" dedim fısıltıyla, sesim meydan okuyordu. Korhan, beni kendine daha sıkı çekti. O kadar yakındık ki, nefesi boynumu yakıyordu. "Sen beni çileden çıkarmak için elinden geleni yapıyorsun." "Benim hayatım seni neden ilgilendiriyor?" diye fısıldadım, gözlerinin içine bakarak. Korhan, gözlerini bir anlığına dudaklarıma indirdi. "Sen bana emanetsin ve kimsenin yaklaşmasına izin vermem," diye tısladı, sesi boğuktu. Dans müziği hızlandığında Korhan, öfkesine rağmen beni bırakmadı. Bordo elbisem, onun siyah takım elbisesine sürtünürken, aramızdaki elektrik tüm bedenimi titretti. Bu dans, ikizimizin de kontrolünü kaybettiği bir çekimdi. O an, o salonda, nefes aldığım tek kişi oydu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD