Bölüm 4

1729 Words
Enes "Merhaba Toprak bugün nasılsın?" diye sorduğunda Toprak "İyi" diye cevap verdi. Eva eğilip oğluna baktı. Enes'in karşısındaki iki kişilik koltukta yan yana oturuyorlardı. Toprak'ın son zamanlardaki aşırı ders çalışması ve Enes'in bu çalışmanın sebeplerini açıklamasıyla Eva, Enes'ten özel bir seans istemiş onu Pazar günü rahatsız etmek zorunda kalmıştı. Toprak asık bir yüzle yere bakarken Eva onun elini iki elinin arasına alarak "Toprak neden sinirlisin?" dedi. Toprak kafasını kaldırıp annesine bakarken "Enes, bana konuştuğumuz her şeyin aramızda kalacağını söylemişti ama yalan söyledi. Ona anlattığım her şeyi sana söylemiş" dedi. Gözlerinde belirgin bir öfke vardı. Eva kafasını kaldırıp Enes'e baktığında Enes de yerinden kalkıp yanlarına gelmişti. Toprak ona dönerken "Yalancısın sen" diye bağırdı. Çok kızgındı doktora. Arkadaş olduklarını söyleyip ona güvenmesini sağlamıştı ve ne anlattıysa annesine yetiştirmişti hemen. Enes "Evet kabul ediyorum bazı şeyleri annene anlattım ama bunu senini iyiliğin için yaptım Toprak" diyerek yatıştırıcı bir şekilde konuşurken Toprak "Söz vermiştin. Babam verilen sözlerin tutulması gerektiğini söylemişti ama sen tutmadın" diye bağırdı. Eva müdahale ederek "Toprak önce sesini biraz alçaltır mısın?" dediğinde Toprak hemen kafasını eğerek "Üzgünüm anne" diye fısıldadı. Eva onun çenesini kavrayıp başını yukarı kaldırırken gözlerine bakarak "Hiçbir zaman başını eğme. Sinirlenmekte haklısın ama bunu bağırarak çözemezsin. Şimdi üçümüzde yetişkin insanlar gibi oturup konuşacağız tamam mı?" dedi. Toprak "Tamam" diye mırıldandığında Eva onun çenesini bıraktı. "Enes'e kızma bana anlatması için onu ben zorladım. Çünkü senin için endişeleniyorum. Çok fazla ders çalışıyorsun oğlum. Efe ile Berfin seni oyun oynamaya çağırıyor ama gitmiyorsun. Arkadaşlarınla oyun oynamak yerine sürekli ders çalışıyorsun. Şimdiden ortaokulun derslerini bitirdin. Sen daha altıncı sınıfsın. Yaşıtlarından çok öndesin ve bu beni endişelendiriyor." "Anne ders çalışmam iyi bir şey değil mi? Ders çalıştığım için mutlu olmanız gerekmez mi? Birinci sınıftayken öğretmenimiz öyle söylemişti. Ders çalışın ki aileniz mutlu olsun sizi sevsin demişti." Toprak nefes bile almadan cümlelerini sıralarken sustuğunda Eva, Enes'in haklı olduğunu anladı. Geçen haftaki seansta "Toprak size layık olmaya çalıştığı için bu kadar çok çalışıyor" demişti. "Toprak, ders çalışman güzel bir şey ama aşkım sen biraz abartıyorsun. Sınıfta öğretmenlerinin verdiği ödevleri yapsan yeter. Sen bütün okul derslerini bitirdin. Hem bizim sevgimiz senin ders çalışmanla bağlantılı değil ki. Sen hiç çalışmasan da biz seni hep severiz." Toprak kafasını kaldırıp esmer teninde parlayan yeşil gözlerini irice açarak "Gerçekten mi?" dediğinde Eva onun küçüklüğünden beri hiç değişmeyen bu tepkisiyle gülümseyerek "Gerçekten" dedi. Toprak kafasını Enes'e çevirirken "Peki ben çalışmazsam beni gönderir misiniz?" derken sorusunun Enes tarafından onaylanmasını bekliyordu. Çünkü geçen hafta bu konuyu Eva ve Bora ile konuşmaları gerektiğini Toprak'a söylemişti. Toprak anne ve babasını memnun edemezse yetimhaneye geri döneceğini düşünüyordu. Küçüklüğünden beri tek istediği onlara layık bir çocuk olabilmekti. Okuldaki öğrencilerin çoğu bunu her zaman yüzüne vuruyorlardı. Toprak'a anne babasının ondan sıkıldıklarında onu geri göndereceklerini söyleyerek Toprak'la dalga geçiyorlardı. "Toprak sen bizim oğlumuzsun. Seni nereye gönderebiliriz. Biz senden nasıl ayrı kalalım" diyen Eva şaşkındı. Enes, Toprak'ın düşüncelerinden bahsetmişti ama şimdi bunları ondan duymak içini acıtmıştı. Toprak'ı belinden tutup ayağa kaldırdıktan sonra kucağına çekti. Günden güne uzayan Toprak'a bakmak için kafasını kaldırırken "Seni hiçbir yere bırakmam paşam" dediğinde Toprak boynuna sarılmıştı. Eva da kollarını onun beline dolarken Enes ile göz göze geldi. Enes halinden memnun bir şekilde gülümsüyordu. Toprak geri çekildiğinde Enes'e dönerek "Bağırdığım için özür dilerim" dedi. Enes elini onun saçlarına atıp dağınık bukleleri daha da karıştırırken "Sorun değil delikanlı, haklıydın ama annen çok ısrarcı" dediğinde Toprak gülerek "Evet babamda öyle söylüyor" dedi. Enes'in yanından ayrılıp eve geldiklerinde Toprak alışkanlıkla hemen odasına çıkıp ders çalışmak istedi ama Eva onun elini tutarak "Baban ile Duru film izliyor olmalı onlara katılalım mı?" dedi. Toprak yüzünü buruşturarak "Duru, bir türlü büyüyemedi" dediğinde Eva gülerek "Daha sekiz yaşında oğlum. Herkes senin gibi erken büyümek istemiyor" dedi. Toprak sessiz kalırken salona girdiklerinde filme dalmış olan Duru ve Bora onları fark etmedi. Duru babasının kucağına kurulmuş kucağındaki patlamış mısırdan yerken Bora da gözlerini televizyondan ayırmadan filmi izliyordu. Duru çığlık atarak "Baba ev uçacak" dediğinde Bora "Ev uçar mıymış" diye homurdandı. Eva ile Toprak onların haline sessice gülerken birbirlerine bakıp göz kırptılar. Toprak parmak ucunda onların diğer tarafına giderken Eva eğilerek arkalarından yaklaşmaya başladı. Koltuğun iki tarafına geçtiklerinde Toprak ile birbirlerine onay işareti verip aynı anda "Böööö" diye bağırarak öne çıkmışlardı. Duru, Bora'nın kucağında çığlık atarak havaya sıçrarken kucağındaki patlamış mısırlar her yere dağılmıştı. İlk başta korkuyla irkilen Bora ise onu düşmemesi için belinden yakalayarak kızını kucağına çekmişti. Eva ile Toprak ise karşılarına geçmiş kahkahalarla gülüyorlardı. İki çift mavi göz ise onlara dönmüş öfkeyle bakıyordu. Aynı sıralarda Koray, çocuklara dövüş dersi veriyordu. Tamer ile Barış karşılıklı dövüşürken, Berfin de Efe ile dövüşüyordu. Deniz ise babasının gösterdiği hareketleri tek başına yapmak için uğraşıyordu. Berfin, Efe'yi birkaç defa yendiğinde Efe sinirlenerek Berfin'e doğru sert bir hamle yapınca durumu fark eden Koray "Efe" diye bağırdı. Efe kontrolünü bir anda kaybettiğini fark ederek kafasını kaldırdığında Berfin hiç korkmadan kollarını göğsünde bağlamış ona bakıyordu. "Beni yenemediğin halde neden her seferinde benimle eşleşiyorsun" diyen Berfin, Efe'ye sinirle bakıyordu. Efe'nin her ders onunla eşleşmek istemesini anlamıyordu. Üstelik sürekli de yeniliyor, yenildiğinde de öfkeleniyordu. "Çünkü bir gün seni yeneceğim" diyen Efe arkasını dönüp spor salonunu dışına yürümeye başladı. Koray arkasından "Efe dersimiz daha bitmedi" diye bağırsa da Efe omuz silkerek gözden kaybolmuştu. Efe uzamayan boyundan nefret ediyordu. Tamer bile onunla aynı boya gelmişti. Duru ve Deniz de onunla aynı boydu. Toprak ile Berfin ise ondan neredeyse bir kafa boyu daha uzundu. Yanlarında cüce gibi kalmaktan sıkılmıştı. Yaşıtlarında onun kadar kısa olan sadece Kiraz vardı. Kiraz ile ikisi sınıfın cücesi olarak anılıyorlardı ama Kiraz boyunun küçük olduğunu hiç takmıyordu. Tam aksine bu durumdan memnun gibiydi. Efe boyunu uzatmak için basket oynuyor, balık yağı içiyor her şeyi yapıyordu ama Kiraz hiçbir şey yapmıyordu. Üstelik boyu kısa olduğu için Berfin, Efe'yi kardeşi gibi görüyordu. Kısaca bu boy başına bela olmuştu. Eve girdiğinde salonda televizyon izleyen Ayşe Hanım yanına gelerek "Efe, dersiniz erken mi bitti?" dedi. Efe odasına gitmek için merdivenlere yönelirken "Hayır ben erken bıraktım" dedikten sonra merdivende bir iki basamak çıkmıştı ki arkasını dönerek "Ayşe teyze annem ne zaman gelecek?" dedi. Ayşe Hanım gülümseyerek "Bu akşam biraz geç gelecek Efe, siz de babanla sinemaya gideceksiniz" dediğinde Efe "Ama bugün Pazar onunda bizimle olması gerekiyordu" diyerek merdivenleri çıkmaya devam etti. Annesini neredeyse hiç göremez olmuştu. Bu yüzden ertesi gün Efe okula gitmek için kalktığında kahvaltıda annesini gördüğüne şaşırmıştı. Su masayı hazırlarken mutfağa giren Efe onu görünce "Anne sen ne yapıyorsun" dedi. Su gülümseyerek ona dönerken "Size kahvaltı hazırlıyorum aşkım" dediğinde Efe omzuna asılı çantasını mutfaktaki koltuğa bıraktıktan sonra masaya ilerledi. Eski günlerdeki gibi annesinin yumurta, kızartama, sucuk her şeyi yaptığını görünce gülümseyerek "Eski günlerdeki gibi" dedi. Su bunu duyduğunda boğazında oluşan yumruyu yutkunarak geçirmeye çalıştı. Ocaktan aldığı krepi masaya koyduktan sonra Efe'nin önünde diz çökerek "Oğlum biliyorum sizi ihmal ediyorum ama çok büyük sorumluluklar aldım. Onları yerine getirebilmek için size yetişemiyorum. Bazı insanların bana ihtiyacı var. Eğer onların yanında olmazsam kötü şeyler oluyor ve bende kendimi suçlu hissediyorum" dedi. Efe bilgiç gözlerini annesinin üstüne dikerken "Benimde sana ihtiyacım var. Kardeşimin de sana ihtiyacı var ama sen hiç bizim yanımızda değilsin. Anne derslerim nasıl biliyor musun? Kardeşimin hala okumakta zorlandığını biliyor musun?" dedi. Bunu derken Deniz'in yalanını annesinin öğrenip öğrenmediğini merak ediyordu. Su onun saçını okşarken "Biliyorum oğlum. Derslerinin çok iyi olduğunu biliyorum. Şimdiden okulun yüzme takımına girdiğini biliyorum. Kardeşinin henüz okumayı öğrenemediğini biliyorum. Yanınızda olmasam da sizin hakkınızda her şeyi biliyorum oğlum. Sizi takip ediyorum. Ve ikinizle de gurur duyuyorum. Bak ne diyeceğim. Bundan sonra bir gün belirleyelim ve o gün sadece sizinle olayım olur mu?" dedi. Annesinin cevabından sonra Efe anlamıştı ki babası Deniz'in yalan söylediğini annesine söylememişti. Efe'nin yüzü biraz gülümser gibi olurken "Ama hiçbir şeyle ilgilenmek yok" dedi. Su kafasını iki yana sallayarak "Yok" dediğinde Efe ona sarılarak "Anlaştık" demişti. Su da kollarını oğlunun etrafına sararken kapıda kucağında Deniz ile duran Koray'ı gördü. Deniz sekiz yaşında olmasına rağmen babasının kucağından inmiyordu. Koray her sabah onu kahvaltıya kucağında indirirdi. İkili anne oğla gülümseyerek baksa da Koray'ın gözlerinde uyarı vardı. Deniz'i yerine oturttuğunda Efe de onun yanına otururken Koray eğilip Su'yu öptü. Efe ile Deniz onların öpüşmelerini "Iyy, iğrenç" diyerek protesto ederken Su gülerek geri çekildi. Koray ve kendisine çay çocuklara meyve suyu almak için tezgaha gittiğinde arkasından gelen Koray "Hafta sonları genelde çocuklarla vakit geçirmek içindir hayatım" diye fısıldadı. Su'ya hafta sonu yaptıkları planı ve onun gelememesini hatırlatıyordu. Çocukların yanında bu durumla ilgili ters bir şey söylemese de Su'yu artık uyarması gerekiyordu. "Koray, neden gelemediğimi biliyorsun" diyen Su kocasının gözlerine bakarken orada anlayış aradı ama Koray bu sefer katıydı. Koray ona doğru eğildi. Her seferinde aynı şeyleri konuşsalar da Koray, Su'yu uyarmaya devam edecekti. Çocukların duymaması için daha sessiz bir şekilde "Biliyorum bebeğim, bunun için seni takdir ediyorum ama yeter. Efe ve Deniz neredeyse bir annelerinin olduğunu unutacak. Biran önce bu işlerle ilgilenecek birini bul Su. Her şeye tek başına koşmak zorunda değilsin. Bunu daha önce de konuştuk beni tekrar o noktaya getirme" dedi. "Haklısın" diyen Su iç çekti. Koray ile ikisi bir süre sessizce konuşsa da çocuklar her şeyi duyuyorlardı. Deniz masanın altından Efe'nin elini tuttuğunda Efe kafasını kaldırıp ona baktı. Deniz "Hadi yiyelim abi" diye fısıldadığında Efe gülümseyerek kafasını sallayıp annesinin hazırladığı kahvaltıdan yemeye başladı. Deniz ile birlikte şakalaşarak kahvaltılarını yaptıktan sonra okula onlarla birlikte gelen annesi bugünlük gönüllerini almıştı. Artık okula giden çocuk sayısı kalabalık olduğu için evden onları alan araba daha büyüktü. Çoğu zaman Eva da onlarla okula gidiyordu ve şimdi Su da onlara eşlik edince çocuklar ikisine okulda olanları ve dersleri anlatmak için yarışıyorlardı. Su ile Eva onları gülerek dinlerken yol bitip okula geldiklerinde çocuklar onları sırayla öpüp arabadan inerek okula koştular. Arabada yalnız kalan Eva ile Su iç çekerek birbirlerine bakarken Eva "Ne zamandır görünmüyorsun? Cuma akşam yemeklerine de katılmaz oldun. Her şey yolunda mı?" dedi. "Yeni sığınma evleri açıyoruz. Bu ara onlarla uğraşıyorum. Yardıma ihtiyacı olan çok fazla kadın var. Bir yandan da şirket ile uğraşıyorum. Sağ olsun Mete ile Ecem çoğu işi hallediyor ama biliyorsun bazen bana da ihtiyaç oluyor" "Anlıyorum Su ama bence biraz kendine ve çocuklara da vakit ayırmalısın. İtiraf etmeliyim ki çok kötü görünüyorsun. Gözaltların morarmış, gözlerin küçülmüş sanki hiç dinlenememişsin gibi" "Koray ile de aynı şeyi konuştuk. En kısa zamanda bir çare düşüneceğim" diyen Su arabadan inmek için hareketlendiğinde Eva da onu takip etti. Birlikte arabadan indikten sonra Eva okula giderken Su arkasından kendi arabasını getiren şoföre doğru ilerledi. Çoktan telefonunu çıkartmış bugünkü yapacağı görüşmeleri için asistanıyla konuşmaya başlamıştı.Aklında ise Dernek için alacağı kişiyi düşünüyordu. Aklına gelen tek kişi ise onunla aynı amaçla dernek için çalışacağına inandığı Kiraz'ın annesi Yasemin'di.    
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD