İlayda'dan
Neden..! Neden... Sürekli bu soruyu soruyor ki. Evet farkındayım derdimin ne olduğunu anlamaya çalışıyor, ama söylemek istemiyorum işte. Sinirle kaşlarımı çatıp Aziz'den tarafa döndürdüm başımı.
" Sen neden anneme ve babama söylemedin? Hadi onları geçtim, abime neden söylemedin?"
Sert çıkışıma şaşırdığı belli benden böyle birşey beklemediği kesindi.
" Yaşın yirmi iki oldu ama hâlâ anlayamadın! "
" Neyi? " dedim. Merak etmiştim.
" Büyüdüğünü, koca bir kız olduğunu...! Artık küçük bir çocuk değilsin!"
Bunu çok şükür anladın, demek artık büyüdüğümü fark ettin diye haykırmak isteyen iç sesimi bastırdım.
" Evet ben çocuk değilim artık! " dedim sesim sinirlendiğimi belli etsede umursamadım.
" Ama çocuk gibi davranıyorsun! Senin yerinde olan hiç bir insan senin yaptığın bencilliği yapmaz."
Sinirle direksiyonu sol tarafa çevirip önümüzden giden arabayı geçti. Yine yol düzenini sağlayıp sinirlendiği belli konuşmaya devam etti.
" O gün o doktor Davut amcaya kızın evde bulunan ne kadar ilaç varsa hepsini yutmuş az daha geç kalınsa ilaçlar kana yayılıp kızını öldürecekmiş deseydi ne olurdu su perisi? Haydi söyle da! "
Sustum. Kafamı yerde, gözlerim ellerime çektim. Ben biliyordum bu yolculuk uzun olur demiştim.
" Ben onu da derim sen sus..! Davut amca yıkılırdı...Hadi babanı geçelim...Ya annen, Zeliha teyze? Hadi ula onu da geçelim...Ya abin, Yunus senin uğruna canını düşünmeden verecek adama bu nasıl denir. Kardeşin kendi hayatından vaz geçti, sizi hiç düşünmedi nasıl denir. "
Söylediklerinin gerçekliği bir bir yüzüme çarparken gözlerimden akan yaşlar yanağımdan süzülüyordu. Ben onlar üzülmesin hayatları benim yüzümden kararmasın diye çocuk aklımla kendi canımdan vazgeçtim. Şimdi ne kadar saçma olduğunu anladım ama yaşanan o kötü anılar yaşanmıştı işte.
" O günü unutsan sorgulamasan olmaz mı? Sana söz verdim bir daha öyle bir saçmalık yaşanmayacak."
" Ben o günü unutamam su perisi. Üzerimde büyük bir yük, abine söylediğim yalan, içimde öyle bir dert. Eğer benim bir kız kardeşim olsa Yunus, benden böyle birşeyi gizlese asla kabul edemezdim. Ama bak beni mecbur bırakıyorsun."
" Söz verdin Reis! " dedim.
" Sen bana sebebini anlatana kadar bunu ailene anlatamam zaten. Ama korkmadım değil. Ya bir daha kalkışırsa diye ya söylemedim diye pişman olursam bu sır bana ağır gelmesini istemiyorsan bir daha kendine zarar verecek bir hamle istemiyorum senden. Duydun mu? "
" Tamam da! Söz verdim olmayacak. Sen bu su perisine güvenmiyormusun?"
" Ben o gün bencilce davrandığın gün sana güvenimi kaybettim su perisi."
Sertçe söylediği kelimeler yüreğimi delip geçsede sesimi çıkarmadan önüme döndüm. Gözlerine bakamıyordum zaten.
O saatten sonra sessiz ilerlediğimiz yol biraz hızlanmaya başlamıştı. Söylemek kolaymıydı bunu. Söylediğim an abim yada Aziz katil olurdu ben o zaman bu vijdan yüküyle nasıl yaşayacaktım.
****
Dinlenerek ilerlediğimiz yol artık Samsun il sınırı yazısını göstermişti. Annemi ve babamı sanki ilk kez görecek gibi içimde bir heyecan vardı. Gözüm ara ara yanımda kollarını bedenine sarmış rahat rahat uyuyan adama kaysa da yoldan olan dikkatimi dağıtmamaya özen gösteriyordum. Abim asla arabayı bana güvenip yanımda uyumazdı. Aziz'in de uyumadığına emindim ama gözleri kapalı olduğu için rahat rahat ona bakabiliyordum.
Saçları koyu kahverengi, ön kısmı hep uzun olur yana tarardı. Boyu abimden kısa abim kadar iri yarı bir fiziği yoktu. Ama futbol hocası olduğu için fiziği düzgün ne giyse yakışır, onun üzerinde ayrı bir hava katardı.
Yol boyu özlediğim kokusunu içime derin derin çektim. Bugün bu arabadan inince bir daha bu yakınlık elime geçmezdi bildiğimden sonuna kadar kullandım.
" Yola ver dikkatini su perisi! "
Gözlerini açmadan söylediğiyle kalbim panikle atmaya başladı ona baktığımı nasıl anladı. Hadi kızım İlayda bul uydur birşey.
" Yunus Reis ben kullanırken uyumazdı, sen gerçekten uyuyormusun diye şey ettim ben."
Oh ne güzel saçmaladım ama.
Gözlerini açıp bana baktı. Saatine bakıp kaşlarını havaya kaldırdı.
" İki saatte bitecek yolu üç saate çıkardın, onun dışında güzel kullanıyorsun. Bu vites geçişleri çalışalım birlikte sarsıyorsun arabayı da! "
Ne! Üç saattir gözleri kapalıydı. Nasıl sabit durmuştu da. Dikkatli bir adam olduğunu söylemişmiydim. Ha birde düzen takıntısı vardır. Temiz titiz şuan arabanın içinde temizlik ölçümü yapın yemek masasından bile temiz çıkardı...Net!
Çalan telefon benim imdadıma yetişti. Ben birlikte çalışacağımız araba kullanmada kalmıştım.
" Aziz ne yaptınız vardınız mı? "
Abimin sesi gelince telaşla arabayı boş bulduğum yere çektim.
" Abiiii..! "
" Suyum..! "
" Nasılsın? İyimisin? Seni çok merak ediyorum. İşin biter bitmez gel ne olur." dedim.
Abim hafif güldüğü sesinden belliydi.
" Gelirim suyum işim bitsin. Ben iyiyim merak etme sen beni. Varınca babama seni yanlız bıraktığım yeri deme tamam mı? Şimdi güzelim küfürlerini üzerimde kullanmasın. Zaten aramız iyi değil."
" Eskisi gibi değil ki ama şeyi öğrendi babam." dedim sustum.
" Neyi? "
" Ebru ablayla neden ayrıldığınızı."
" Sen mi söyledin? "
Abimin sesi sert gelince hızla açıklamaya giriştim. Abime biri benim yanımda kötü birşey demesine dayanamıyorum yani onu ancak ben gömerim başkası laf diyemez.
" Ama Yunus Reis babamın yanına gelip duruyormuş aklınca babamın tarafından sana giden yolu bulacak kadın her gelmesine babam sana kızıyor bende dayanamadım söyledim."
" Sen karışma demiştim boncuk.
" Banane." diyerek omuz silktim"Kızdın mı? " diye de ekledim. Kedi gibi bakıyordum ama o görmüyordu. Yanımdaki adam da kafasını iki yana sallıyordu. Hareketleri yok artık der gibiydi. Aziz'in yanında eskisi gibi davranmaya çalışmakta zorlansam da yapacak bir şey yoktu.Ben tek başıma yaşadığım aşkımla da mutluydum. Sonuçta sevdiğim adam içinde değerliydim ama kardeşi olarak.
" Kızmadım suyum. Şimdi kapatıyorum vardığınızda arayın."
Telefonu kapatıp tek kaşı havada bana bakan adam içimin titremesine yol açarken.Elimi koyacak yer bulamıyordum. Arabayı çalıştırmaya çalışırken istop ettirdim. Tekrar tekrar ettirince elini elimin üzerinde hissedince kalbim maratona çıktı. Ağzımdan çıkarsa da şaşırmam o derece.
" Tamam yoruldun gel ben kullanırım. Elinde buz gibi olmuş." diyerek arabanın sıcaklığını ayarlamaya çalışırken hızla elimi elinden çekip aceleyle arabadan kendimi dışarı attım.
Başka birinin eli olsaydı benim elime değen o elinin parmaklarını iki burun deliklerine sokar nefesini keserdim. Ama Aziz'de öfke değil heyecan oluyordu. Nefesimi düzenleyip yolcu koltuğuna geçtim. Kesik kesik nefes aldığımı belli etmeden yönümü cama çevirdim.
Derin derin nefes almaya çalıştım. Aklım o Aziz desede bedenim bu temasa farklı bir reaksiyon gösteriyordu bana yaşattığı o korkuları bedenim hiç unutmayacaktı işte.
" İyi misin su perisi? "
Kafamı salladım.
" Su, su varmı Reis? "
Su şişesini yanından alıp arabayı tekrar durdurdu. Elini yüzümde hissettim.
" Panik atak geçiriyorsun sen. Terlemiş, titriyorsun. Ne zamandır var? "
Bu sefer korkudan değil heyecandan oldu desem ne derdi ki.