Ayşe, sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtığında hala kendine inanamıyordu. Başını kaldırıp etrafa baktı, soğuk depoda, eski bir koltukta yatıyordu . Battaniyenin altında çıplak bedenini hissetti, kalbini kemiren utanç bir an boğazına düğümlendi.
Ama sonra yanındaki sıcaklığı fark etti. Cihan… Hala oradaydı. Sakin nefes alışı, güçlü kolunun gevşemiş kasları… Dün geceyi, tutkusunu, kendisine yaşattığı o yabancı zevki düşündü ve vücudu bir kez daha ürperdi.
Bu adam ona hükmediyordu, hem bedeniyle hem aklıyla. Kaçmak istiyordu, ama nereye? Nasıl?
Cihan uyanmadan önce sessizce koltuktan kalkmaya çalıştı, ayaklarını yere bastı. Ama tam o anda Cihan’ın iri elleri bileğinden kavradı. Gözlerini açmıştı, bakışı hala keskin ve uyanıktı.
“Nereye gidiyorsun, güzelim?”
Ayşe yutkundu.
“Ben… ben sadece su içecektim.”
Cihan yüzünde alaycı bir gülümsemeyle doğruldu, üstüne örtüyü çekiştirerek oturdu. Kaslı gövdesi sabah ışığında daha da sert, daha da yabancı görünüyordu.
“Benden izinsiz hiçbir yere gidemezsin, Ayşe.”
Ayşe’nin içinde bir öfke kabardı.
“Beni buraya zorla getirdin… Ben özgür bir insanım!”
Cihan bir an durdu, yüzündeki gülümseme kayboldu. Sonra usulca kalktı, Ayşe’nin yanına geldi. Yüzü onun yüzüne öyle yakındı ki Ayşe istemsizce geriye çekildi.
“Özgürlük…” diye tekrarladı Cihan. “Bunun ne demek olduğunu biliyor musun gerçekten?”
Ayşe cevap veremedi.
Cihan başını eğdi, dudaklarını Ayşe’nin boynuna kondurdu.
“Ben sana öyle bir özgürlük vereceğim ki…” dedi boğuk bir sesle, “artık başka hiçbir erkeğe bakamayacaksın.”
Ayşe’nin vücudu yine titredi. Korkuyla karışık o aynı tutku geri dönmüştü.
Cihan parmaklarını Ayşe’nin saçlarına daldırdı, başını geriye çekti ve gözlerinin içine baktı.
“ Benimle birlikte kalacaksın,” dedi. “Çünkü bana ait olduğunu çok iyi biliyorsun.”
Ayşe’nin gözleri doldu. Bu adama duyduğu nefretin altında başka bir şey kabarıyordu, güvenmek istemediği kadar güçlü bir bağ, bir sahiplenilme hissi.
Tam o anda kapı hızla açıldı. İçeri Cihan’ın adamlarından birinin sesi duyuldu, sesindeki panik fark ediliyordu.
“Abi, acil bir durum var!”
Cihan geri çekildi, sertleşen yüzüyle kapıya döndü.
“Ne oldu?”
“Rakip çeteden haber geldi, yerimizi öğrenmişler. Baskın hazırlığı var!”
Ayşe’nin gözleri korkuyla açıldı. Cihan bir an ona baktı, sonra Ayşe’yi omzundan kavrayarak kendine çekti.
“Sen burada güvendesin,” dedi. “Kimse sana dokunamaz.”
Ama Ayşe’nin kalbinde yeni bir panik başladı. Bir mafya savaşının ortasında kalmıştı . Cihan’ın kollarında tutsak, hem korunmuş hem de bir tehlikenin göbeğinde…
Cihan, hemen ayağa kalktı üzerini giyindi. Cihan silahını aldı, beline yerleştirdi, ardından Ayşe’ye döndü.
“Buradan çıkmaya kalkarsan seni bulurum,” dedi, gözleri ölümcül bir ciddiyet taşıyordu.
Sonra adamlarıyla birlikte dışarı çıktı.
Ayşe tek başına kalınca soluğu kesildi. Şimdi ne yapacaktı? Bu kadar karmaşanın ortasında… hala bu adama nasıl teslim olmaya devam edecekti?
Ama aklına dün gece geldi. Cihan’ın dokunuşları, teninin altına işleyen şehvetli emirleri, ona verdiği tarifsiz haz… ve içi ürperdi.
Kaçmak istiyor muydu gerçekten?
Yoksa bu karanlık dünyada, bu tehlikeli adamın koynunda kalmak… çoktan kaderi mi olmuştu?
Ayşe odada tek başına kaldığında kalbi hala çılgınca atıyordu. Cihan’ın gidişiyle birlikte içini bir boşluk kaplamıştı; özgürlüğü geri gelmiş gibi hissetmesi gerekiyordu ama tuhaf şekilde… gelmemişti.
Pencereden süzülen solgun sabah ışığı, kirli duvarları aydınlatıyordu. O an, aklına ailesi geldi. Annesinin sesi, babasının öfkeli bakışları… Onu arıyorlar mıydı? Kayıp olduğunu biliyorlar mıydı?
Ama düşüncelerini bastırmak ister gibi başını salladı. Dün geceyi hatırlayınca, bedeninin derinliklerine kadar hissettiği zevk dalgası yine damarlarında dolaştı. Kendine kızdı , nasıl olur da bu adamın dokunuşunu özleyebilirdi?
Bir anda dışarıdan silah sesleri duyuldu. Ayşe yerinden sıçradı, kapıya doğru yöneldi ama kilitli olduğunu fark etti. Kalbi hızlandı, sesler giderek yaklaştı.
Patlayan silahlar, boğuk bağırışlar, ayak sesleri…
Derken kapı açıldı. Cihan girmişti, kaşları çatılmış, yüzü kana bulanmış ama ayakta dimdik duruyordu. Elinde tuttuğu silah hala tetikteydi.
Ayşe korkuyla geriye çekildi.
Cihan’ın bakışları bir an yumuşadı, sonra öfkeyle karışık bir hırıltıyla konuştu,
“İyi misin?”
Ayşe zor yutkundu, gözleri yaşardı.
“Ne oluyor dışarıda?”
Cihan birkaç adımda yanına gelip onu kollarına aldı.
“Kimse sana dokunamayacak,” dedi. “Kimse.”
Ayşe onun sıcak gövdesine yaslandığında, burnuna gelen barut kokusuyla birlikte göğsünün altındaki sert kasları hissetti. Tehlikeli bir güçtü bu ve tam o anda fark etti ki, Cihan’ın bu karanlık dünyası ona korku kadar güven de veriyordu.
Cihan çenesinden tutup yüzüne baktı.
“Benim için korkuyor musun?”
Ayşe boğuk bir sesle, “Evet…” diyebildi.
Cihan acı bir gülümsemeyle başını salladı.
“Kork. Ama unutma… o korku seni koruyacak.”
Ayşe, gözlerindeki karanlıkla birlikte yanan tutkuyu da gördü. Bir anda kendini onun dudaklarında buldu. Bu kez öpüşleri daha vahşi, daha öfkeliydi. Ayşe’nin aklında hala silah sesleri çınlıyordu ama bedeninde tek hissettiği Cihan’ın sıcaklığıydı.
Cihan onu duvara yasladı, nefes nefeseydi.
“Benim olacaksın…” dedi, dudakları boynunu öperken, “bu dünyada başka hiçbir erkeğin seni almasına izin vermem.”
Ayşe titredi. Bu sözlerin sertliği bile onu deli ediyordu.
Cihan, ellerini kalçalarına kaydırdı, onu kendine iyice bastırdı. Ayşe’nin dizleri yine güçsüzleşmişti, kalçasındaki baskı ona Cihan’ın ne kadar arzuladığını hissettiriyordu.
“Cihan…” dedi, sesi çatallıydı,
“Buradan çıkmak istiyorum…”
Cihan onu bir an süzdü, sonra dudaklarını dudaklarına bastırdı, uzun bir öpücükle nefesini çaldı.
“Bittiğinde… seni istediğin yere götüreceğim,” dedi. “Ama önce bana ait olduğunu göstereceksin.”
Bir anda elleri Ayşe’nin tişörtünü sıyırdı, tenine dokununca Ayşe inledi. Bu adamın elleri, dudakları, kokusu… hepsi ona bağımlılık yapıyordu.
Cihan onu kolundan tutup yatağa götürdü, üstüne eğildi.
“Hazır ol,” dedi, gözleri parlıyordu. “Sana kim olduğumu hatırlatacağım.”
Ve hiç vakit kaybetmeden Ayşe’nin kadınlığına s****i dayadı. Bu kez daha sert, daha kontrolsüzdü. Cihan, Ayşe 'nin her yerinde diş izlerini bıraktı. Erkekliği ile Ayşe'nin derinliklerine kadar giriyor, her defasında hırıltılı inlemeleri ile Ayşe'yi tahrik ediyordu. Ayşe acı ve zevk arasında çırpınırken, Cihan’ın kaslı gövdesiyle üzerine kapanması, ona ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha hissettirdi.
Ayşe, o anda bir daha asla özgür olmayacağını anladı. Çünkü kalbini çoktan bu adama kaptırmıştı ve bu aşk, kaçışsız bir tutsaklıktı.