bc

KARDELEN

book_age16+
1.1K
FOLLOW
7.0K
READ
badboy
mafia
drama
tragedy
bxg
evil
highschool
first love
school
lonely
like
intro-logo
Blurb

Bir yol var önümde, dikenlerle çevrili. Attığım her adımda kan, nakış nakış işliyor tenimde. Acıyı hissediyorum. İçimde bir yerlerde biliyorum...

Daraltılmış zihnimde is üstüne resim çiziyorum. Kaybolsada, orada bir resim vardı biliyorum...

Kalbimi kaplamış bir pas kokusu.. Adını unuttuğum bir duygu var içimde; sevgi.. Adını anmasamda, orada biliyorum...

Dikenlerden kurtulup, papatyalar diyarına geliyorum.. Bütün papatyalar koparılmış, etrafta müthiş bir koku var. Bir şairin papatyalar ölünce kokar dediğini biliyorum..

Kendi kokumu düşündüm bir an, kan, is, pas.. Daimi yoldaşlarım onlar biliyorum..

Herkes bir çiçeği seçerken benim nasibime Kardelen düşmüştü. Baharda etraf envai çeşit çiçekle şenlenirken, benim omzuma yalnızlık çuvalı yüklenmişti. Bu yüzdendi boynumun büküklüğü...

Bir ben vardım, yalnızdım. Bir de içimdekiler..

Biliyorum;

Yalnızlık hiç bu kadar kalabalık olmamıştı!..

chap-preview
Free preview
#1:Yine Yeni
Cam kenarındaki yatağıma oturmuş, usul usul gökyüzünden firar eden kar tanelerini izliyordum. İçlerinden bir tanesi dikkatimi çekti. Pencerenin hemen önündeki mermere yumuşak bir iniş yaptı. Konduğu yerde bir zaman sonra erimeye başladı. Onun oluşturduğu küçük bir su damlası, yeni yeni inen tanelerin erimesine sebep oluyordu. O an o kar tanesinin yerinde olmak istedim. Belki bencillikti bu isteğim ama benim yok oluşumdan etkilenip, birilerinin de yok olmasını istedim. Başımı sağa sola sallayıp kendime geldikten sonra, elimdeki Kömür'ü yatağa koydum. Yatağımdan kalkıp bana verilen odadaki dolabıma doğru ilerledim. Dün gece gelir gelmez valizlerimi yerleştirmiştim. Yerleştirmiştim yerleştirmesine ama bu şehirde de kalıcı olmadığımı biliyordum. Üzerime beni dışarıdaki soğuktan koruyabilecek bir şeyler geçirip, odadan çıktım. Dış kapıyı açıp dışarıya yönelik bir adım attığımda dondurucu bir rüzgarın yüzümü yalayıp, benden bir şeyler koparmasına göz yumdum. Kaldığım apartın hemen yan tarafındaki fırından gelen kokular her ne kadar aç karnımı harekete geçirse de umursamadan yürümeye devam ettim. Okul kaldığım aparta oldukça yakındı. Bu yüzden yürüyerek gitme kararı almıştım. Okulun önüne geldiğimde duraksadım. Derin bir nefes alıp yine yeni bir başlangıç yapmaya hazırladım kendimi. Bu anı defalarca yaşamış olmama rağmen yine de bir türlü alışamıyordum. Nefeslerimin düzenli hale gelmesini beklerken bir yandan da okul bahçesindeki öğrencileri süzüyordum. Çeşitli gruplar halinde bahçede toplanmış bir yığın öğrenci vardı. Üzerlerinde okul üniforması yoktu. Ama zaten üniforma kuralı olmadığını biliyordum. Gelmeden önce okul hakkında olabildiğince araştırma yapmıştım. Okul genelde seçili öğrencileri kabul ediyordu mesela. Hem not ortalamanızın hem de gelir düzeyinizin ortalamanın üstünde olması gerekiyordu. Normalde dönem ortası geçişleri kesinlikle kabul etmiyorlar. Ama babam devreye girince mecburen kabul etmişlerdi beni. Bir anda kenara doğru savrulmamla kendime geldim ve beni iten çocuğa dik bir şekilde baktım. Bakışlarım onu etkilememiş olacak ki yüzüne alaycı bir gülüş yerleştirdi. "Kapının önünde dikilmeye devam edersen ciddi bir hasar alabilirsin. " gülüşü kadar alaycı olan sözlerine, gözlerimi devirerek yanıt verdim. Yanından geçip hızlı bir şekilde okul binasına doğru yürümeye başladım. Bina girişindeki üç basamaklı merdivenleri çıkarak okulun içine girdim. Müdür yardımcısının odasını daha önceden bildiğimden direkt olarak adımlarını bina içindeki merdivenlere yönlendirdim. İkinci kattaki müdür yardımcısının odasının önüne geldiğimde duraksadım. Her yıl farklı bir okulda okumama rağmen her seferinde bu kadar heyecanlanmam normal miydi? Derin bir nefes alıp, eldivenlerimin içinde terleyen ellerimi dışarıya çıkararak özgürlüklerine kavuşturdum. Terden ıslanmış avuçlarımı pantolonuma sildikten sonra sırtımdaki çantayı yanıma getirip içindeki nakil dosyasını aldım. Eldivenlerimi de çantanın içine attıktan sonra tekrar sırtıma geçirip odanın kapısına doğru adımladım. Son defa derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. İçeriden yükselen 'gel' komutuyla kapıyı aralayıp içeriye girdim. Ardımdan kapıyı kapattıktan sonra bir kaç adımla müdür yardımcısının masasının önünde durup nakil dosyasını ona uzattım. Dosyayı elimden alıp inceledikten sonra çatık kaşlarının altındaki bakışlarını yüzümde sabitledi. "Daha önce hiç dönem ortasında öğrenci almamıştık. Normalde böyle bir durum söz konusu dahi olamazdı ama dosyan bizzat müdür bey tarafından onanmış. O yüzden bize söylenecek pek bir şey kalmıyor. Okul kurallarını biliyorsun değil mi?" onay ister gibi kaşlarını kaldırınca yavaş bir şekilde başımı aşağı yukarı salladım. "O halde sınıfın 11-B sayısal. Numaran ise 272. Okulumuza hoş geldin Mısra Gezgin." bir yandan gülümserken diğer yandan eliyle kapıyı işaret ediyordu. Emrini ikiletmeden gerisin geri odadan çıktım. Okulu daha önce krokisini çizecek kadar incelediğim için nereye gitmem gerektiğini biliyordum. Adımlarım tekrar merdivenlere yönelirken bir an önce basamakları tırmanmaya başladım. Üçüncü kata geldiğimde orta koridora doğru ilerlemeye başladım. Kapısında 11/B ibaresi bulunan ufak tabelayı gördüğüm sınıfa doğru ilerledim. Sınıfa girdiğim an içeride bulunan bir kaç kişinin gözleri bana dönmüştü. Toplamda 12 kişilik yer olan sınıfta kendime oturabileceğim boş bir sıra aradım. İyi haber sıralar tek kişilikti, bu da sıra arkadaşı derdi çekmeyeceğimi gösteriyordu. "Burası boş. " sesin geldiği tarafa baktığımda cam kenarında 3. Sıraya oturmuş sarışın bir kız eliyle arkasındaki sırayı gösteriyordu. Kapının ağzında dikilmeyi bırakıp kızın gösterdiği yere oturdum. Çantamı sandalyenin sırt kısmına asıp başımı sıraya koydum ve bir kaç dakikalığına da olsa gözlerimi dinlendirmeyi hedefledim. "Merhaba! Sen yeni misin? Ah! Tabi ki yenisin. Benimki de soru!" hızlı bir şekilde kafamı kaldırıp önümdeki kıza baktım. Bir an için neye uğradığımı şaşırmıştım. "Aldırma sen onu, biraz heyecanlı biridir. Aynı zamanda çok konuşur. " önümdeki kızın şokunu atlatamamışken, yan tarafımdan gelen ani ses ile bozguna uğramış gibiydim. Önümdeki sarışın kız, yan sıradaki çocuğa dönerek dil çıkardı. En azından ilgisini başka birine vermişti. Bu da bir şeydi. Şu an için birilerinin benimle arkadaş olma çabalarını çekecek gücü kendimde bulamıyordum ne yazık ki! Acaba bu çabalarının hüsranla sonuçlanacağını bilselerdi bu kadar uğraşırlar mıydı? Ama nereden bilebilirlerdi ki, benim arkadaş edinmemem gerektiğini?! Babama göre birilerinin hakkımda sahip olduğu en ufak bilgi, beni tehlikeye atardı. Bu yüzden her yıl okul ve hatta şehir değiştiriyordum. Gerçek soyadımı bile kullanmıyordum. Babama kalsa adımı da değiştirecekti ama buna kesinlikle müsaade etmezdim. Adım ve boynumdaki kolye dışında annemden kalan hiçbir hatıraya sahip değildim. Sahip olduklarım bunlarla sınırlıyken onlara da dokunulmasına kesinlikle izin vermezdim. Onlar benim, içine çocukluğumu, hayallerimi, umutlarımı ve mutluluklarımı gömdüğüm mabedimdi, kutsal mekanımdı. Onlara dokunulmasına nasıl izin verirdim? Annemin ölümünden sonra babam beni kendinden uzaklaştırmıştı. Anneme olanların bana olmaması için, annesiz kaldığım ay, beni babasız da bırakmıştı. Amacı beni korumakmış, oysa ki ben hep dünyanın en güvenli yerinin babamın kolları olduğunu düşünürdüm. Altı yıl önceydi. O günden sonra babamı hiç görmedim. Beni birkaç bakıcının ellerine bırakıp İstanbul'dan göndermişti. Farklı bir hesap üzerinden sürekli para gönderiyordu. Bir de her yıl gitmemiz gereken şehri, okulu ve evi belirleyip bize haber veriyordu. Liseye başlayınca hep yatılı okullara gidip bakıcıların elinden kurtulmuştum. Ama yine de babam arkadaş edinmeme izin vermiyordu. Gerçi bende bu konuda pek istekli sayılmazdım. Ama 12 yaşındayken babamın bu kuralını biraz esnetmiştim. Tabi onun bundan haberi yoktu. "Adını sormuştum ama?" duyduğum ses ile daldığım alemlerden çıkıp önümde oturan sarı saçlı kıza baktım. Benden bir yanıt beklediği aşikardı. Adımın nesini merak ediyordu ki? Birazdan hoca yoklamayı alırken öğrenirdi nasılsa. "Niye konuşmuyorsun?" hah! İşte beklediğim soru. Onun ardından gelebilecek teorileri duymaya pek meraklı olmadığımdan, hızla sıradan kalkıp, sınıfı terk ettim. Muhtemelen şu an ya megolamanın teki olduğumu ya da dilsiz olduğumu tartışıyorlardı. Ama zamanla ikincide karar kılacaklarını biliyordum. Hep böyle olmuştu. İnsanlarla iletişim kurmuyorsanız, ya bir özrünüz ya da boyunuzdan büyük egonuz vardı. Bazen bütün insanları bir araya toplayıp, beyinlerine ön yargıyı öldürücü bir karışım enjekte etmeyi düşünüyordum. Ama dediğim gibi sadece düşünüyordum. Açıkçası o kadar insanı bir arada görsem, muhtemelen adımı sorsalar unutacak raddeye gelirdim. Hayır, özgüven problemim yoktu. Sadece zamanla oluşan insanlara yönelik bir problemdi benimkisi. Adımlarımı hızlandırıp bahçeye çıktım. Ama burası da yeterince kalabalıktı. Ben kalabalığı sevmezdim. Sevebileceğim tek kalabalık gökyüzündeki yıldızların nüfusuydu. Kim bilir belki onlar da insanlar kadar yargılayıcı olsaydı onlardan da kaçardım. Açık alan olmasına rağmen içinde barındırdığı insanlar yüzünden bana yetersiz oksijen vaadeden bahçenin, bazılarına göre cazip olan bu teklifini reddedip, adımlarımı okulun arka tarafına doğru yönlendirdim. Okulun bu tarafı ön tarafa tezat bir şekilde kimsesizdi. Bahçeyi bir hudut gibi saran ve neredeyse boyumu biraz aşan beton duvarın önüne sıra sıra dizilmiş çam ağaçları vardı, üzerleri beyaz örtüyle kaplanmış tam anlamıyla kartpostallık bir görüntü sunmuştu. İşte aradığım huzur buydu. Bahçe de yürüyüş için ayrılmış Arnavut kaldırımı taşlarıyla süslenmiş bir patika yol vardı. O yol üzerinde ilerlerken kulağıma ulaşan seslerle etrafıma bakındım. Okul yapı olarak E tipi şeklinde nitelendiriliyordu. Ön taraf oyuntusuz bir şekilde bahçeye açılırken, arka tarafta belirli aralıklarla iki oyuntu vardı. Aslında oyuntu tabiri ne kadar doğru olurdu bilmiyordum ama öyleydi işte. Patika yoldan ilerlerken direkt olarak baktığınızda göremezdiniz. Ancak oyuntulara yaklaşmış olmanız gerekirdi orayı görebilmek için. O oyuntulara doğru hızla hızla ilerledim. Sesler yüksek ihtimalle oradan geliyordu. İlerledikçe sesleri daha yakından duymaya başladım. Sanırım birileri tartışıyordu. Normalde çekip gitmem gerekirdi, değil mi? Unutun siz onu. Ben DNA'ma işlenmiş bu aşırı dozda merakla, korku filmlerinde hep sona kalan sarışın kızları açık ara farkla geride bırakırdım. Gerçi sarışın değildim, ama.. Konumuz bu değil! İlk oyuntunun duvarına yapışarak yavaş adımlarla içeriyi görebileceğim bir köşeye doğru yaklaştım. Duvarın kenarında içeriyi görebilecek şekilde durdum. Hem merakımı gideriyordum, hem de can güvenliğimi sağlıyordum. İleriye doğru kafamı uzatıp neler olup bittiğine baktım. İki tane çocuk kavga ediyorlardı. Çocuklardan birinin arkası bana dönüktü. Diğeri ise tam karşımda yüzü bana dönüktü. Köşeye sıkışmış olmasına rağmen yüzünde korkudan eser yoktu. Karşısındaki çocuğa meydan okur bir şekilde bakıyordu. Diğer çocuk ise arkadan görebildiğim kadarıyla oldukça yapılı bir vücuda sahipti. Ensesinden görebildiğim kadarıyla saçları siyaha yakın bir renkti. Karşısındaki çocukla boyları hemen hemen aynıydı ama sırtı bana dönük olan daha uzun duruyordu. "Seni öldürürüm!" duyduğum ürpertici ses oldukça tehditvariydi. Muhatabı ben olmamama rağmen tüylerim diken diken olmuştu. Bu ses diğerini köşeye sıkıştırmış olan çocuktan geliyordu. Ben sesin korkunçluğunu düşünürken karşımdaki çocuk sırıtmaya başlamıştı. Sanırım akli problemleri vardı. Zira bu ses ve sözcükler benim için sarf edilmiş olsaydı muhtemelen istediği şeyi koşulsuz şartsız yerine getirirdim. Düşüncelerimin yoğunluğunu taşıyamayan kafamı yere eğmiştim. Beton zemini izlerken bir yandan da burada ne aradığımı sorguluyordum. Sözde nefes almak için gelmiştim. Amacımı hatırlayıp derin bir nefes aldığımda burnuma dolan yoğun vanilya ve ona karışmış başka bir koku doldu içime. Başımı kaldırdığımda neredeyse dibime girmiş bir bedeni gördüm. Önemli bir şey yoktu, sadece az önce sesinden bile tırstığım çocuğa yakalanmıştım.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Çobanaldatan

read
2.1K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
4.1K
bc

Yasak Sevda

read
85.1K
bc

KAKTÜS| Texting

read
3.4K
bc

TYLER (Cherry 2)

read
6.0K
bc

Zor Ajanlar

read
1.5K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
13.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook