bc

Fısıltı

book_age18+
1.6K
FOLLOW
16.9K
READ
billionaire
arrogant
dominant
badboy
powerful
heir/heiress
tragedy
bxg
campus
musclebear
like
intro-logo
Blurb

+18 tetikleyici unsurlar barındırır.(Seriden bağımsız okunabilir.)

Siyahın içindeki parıltı; gürültünün içindeki fısıltıyla karşılaştı.

Ne parıltı göründüğü gibi beyazdı ne de fısıltı duyulduğu gibi kısıktı.

Bir merak... Nelere yol açabilirdi?

Hiçbir temas parmak uçlarında aynı hissi uyandırmamıştı İlay'ın. Ve hiçbir insan aynı şiddetle sancılandırmamıştı sıkışık yüreğini...

•Her bölümde şaşkınlığınızı dile getireceğiniz bu merak dolu kurguya hepinizi davet ediyorum.

chap-preview
Free preview
Prolog
Gelenektir, başlama saatinizi yazınız. Kulaklarımı kapatırsam daha az işitirdim insanların acı çığlıklarını, öfke krizlerini, ağlama nöbetlerini... O zaman bir fısıltıya dönüşürdü her şey. Alışmıştım buna. Alışılmadık olan şey; istemediğimi dile getirmeme rağmen beni umarsızca bu korkunç evliliğe sürükleyen anne babamdı. Tunç, makyaj masasına arkasını dayayarak baştan ayağa süzdü beni. Resital sonrasında üzerimi değiştirmek için girdiğim odada yalnızca ince, beyaz bir gömlekle duruyordum. Ellerimi önümde birleştirerek görüş açısını kapatmaya çalıştım. -Nasıl... Girdin içeriye? Çık buradan! -Müstakbel karımın yanına giremeyecek miyim? Reddederek sağa sola salladım başımı. Duymak istemiyordum. Bu dedikleri gerçek olamazdı. Kabul edemezdim onun eşi olacağımı. -Çık odadan! -İlay... Haddini aşıyorsun. Sana şuanda sabrediyorsam eğer; sebebi seni hoş bulmamdır. Sallamaya devam ettiğim başımı eğerek kaşlarımı çattım. Beni hoş bulması midemi... Midemi bulandırmıştı. Sanki onu istiyormuşum gibi küstah ve kibirliydi yaklaşımı. Dişlerimi sıktım seğiren çenemle birlikte. -İstemiyorum. İstemiyorum... Sessiz haykırışlarıma bıkkınlıkla karşılık verirken yanıma yaklaştı. Dokunacaktı. Parmakları... Değecekti üzerime... Ellerimi bileklerimden tutarak bağırdı kulağıma doğru. -İsteyeceksin! Sanmıştım ki beni rahatsız eden şey yalnızca teması olacak; şayet yüksek sesten korkmasaydım. -Bağırma... İzin vermiyordu ellerimi kulaklarıma götürmeme. Göğsünü göğsüme bastırarak sıkıştırmıştı beni odanın köhne duvarına. Buz gibi duvara değince sırtım, titredim. İstemediğim yerlere temas eden her bir yanım için ayriyeten tiksinti duyuyordum. Yine de hiçbir tiksinti Tunç'un bağırışı kadar hoplatmıyordu yüreğimi. Öfke püsküren dudakları ses duvarını aşıyordu. Ve ben krizin ucundaydım. -Aileler nasıl uygun gördüyse öyle olacak! Sen benim karım olacaksın. Anladın mı? İster kabul et istersen as kendini. Umurumda değil! Dişlerimi sıkarak yalvardım ona. Zira sesin dozu katlanabileceğimin üzerindeydi artık. Korkudan titremeye devam ederken ellerimle kendimden uzaklaştırmaya çalıştım onu. -Bağırma... Bağırma, lütfen. Öfke saçan gözleri; ellerine güç vermişti adeta. Yumruğunu sıkarak yüzümün tam yanına vurdu. Duvara savurduğu darbe, kemiklerini çatlatmış... Hatta kırmış olabilirdi. Ellerimi bıraktığı için kulaklarımı örtme fırsatı bulabilmiştim. Ancak her şeyi... Her şeyi duymuştum. Bu adam... Bu adam deliydi! Birkaç saniye baş başa kaldığımızda bile olmadık şeyler yapıyordu. Üstelik ailemin onu korkum konusunda uyarmasına rağmen. Evet... Kimi insanı cümleler, kimi insanı yumruklar, kimi insanı yüzleşmeler; az bir kısmını da benim gibi ses korkuturdu. Kan damlayan elini görünce gözlerimi de kapattım. Yere eğilerek kendimi saklamak istedim. Ne kadar küçülüp kapanırsam kendi içime; beni göremeyeceğini düşündüm. Bağırıp incitemeyeceğini... -Kes ağlamayı! Bağırışı, kapalı olan kulaklarımdan hücum ettiğinde açtım gözlerimi. Hayatımda ilk kez kendi sesimin üzerinde bir haykırışla ağzımı araladım. -Bağırma... Korkuyorum! Ağlamamak için sıkıca hapsettiğim gözyaşlarım, zindanından kaçıp dökülmeye başladı yanaklarımın üzerine. Güçlü elleriyle omuzlarımdan kaldırarak öfkesini yansıtmaktan çekinmeden baktı bana. Bedenimi kendisine yaklaştırırken kulağıma doğru eğildi. Gergince yutkunduğum anda dudaklarını temas ettirerek fısıldadı kulağıma. -Fısıldasam da korkacaksın bu sözden. Bağırdığım için mi korktuğunu sanıyorsun ha? Saçımdan tutarak geriye doğru asıldı. İtinayla taradığım ve tek bir telinin dahi düzensiz görünmediği saçlarımı... Alnım kırışmıştı yüzümü buruşturmaktan. Bir kez daha bağırarak devam ettirdi sözünü. -...korkuyorsun çünkü; sen de biliyorsun ki elimden asla kaçamayacaksın. -Hadi ya! Öyle miymiş? Ne kadar da dokunaklı... Bir yabancının sesi kulaklarımıza iliştiğinde başımızı sesin geldiği yöne çevirdik. Bu oydu! Aylarca resitalime, siyah giyinme kuralını delerek renkli gömleklerle giren o adam: Yabancı. İlk kez sesini duyuyordum. İlk kez... Geniş salondan küçücük odaya... Nefeslerimiz ilk kez böyle küçük bir alanda tanışıyordu birbiriyle. Ve gözlerimiz ilk kez net olarak seçebiliyordu yüzlerimizi. Ürperdim. İçeriye nasıl girmişti? Ya da ne zamandan beri buradaydı? Bir kez daha görebileceğime dair umudumu yitirmiştim neredeyse. Onunla ilgili gecelerdir kurduğum hayalleri anımsayınca yüzüm yanmaya başladı. Ne elimi sıkıca tutan Tunç ne de onun ürkütücü bağırışı... Bir kahraman gibi kurtarmaya mı gelmişti sahiden beni? Dolan gözlerimi gizleyerek kulak verdim yabancıya. -Ama üzgünüm. İstediğin olmayacak. Zira küçük hanım, benimle birlikte. Bu pembe yalanı...Ortalığın karışmasına fazlasıyla yeterdi. *** Yüksek sese duyarlı olan piyanist İlay, ailesi tarafından bir cam fanusta büyütülmüş; gerçek dünyanın kendisi için fazlasıyla kötü ve acımasız olduğu bilgisiyle evden sadece korumalarla ayrılabilen ürkek bir kızdır. Otoriter babası ve çoğu zaman sessiz annesi; İlay'ı yetiştirirken kuralların haddini aşmışlardı. Çocukluğundan beri uyguladıkları tüm bu baskılar İlay'ı; obsesif* bir insana dönüştürmüştü. Ya da... İlay obsesif bir insana dönüştürülmüştü. Bu otoriter baba, onun için uygun bir eş adayı bulmuştu. Tabii, onların mecrasında hiçbir genç kız ve genç erkek kendi taktirleriyle evlenemezlerdi. Haliyle İlay'ın ailesi de kendilerine düşen görevi yerine getirmişti. Seçtikleri adamın tek vasfı zengin bir aileden gelmiş olmasıydı. İsmi Tunç olan bu adam; henüz tanışma aşamasında İlay'a beklenmedik eylemlerde bulununca; İlay bu evliliği gerçekleştirmek istemedi. Ancak kararlar verilmiş, kalemler kırılmış, sözler kesilmişti çoktan. İlay'ın iki dudağı arasından çıkacak hiçbir itirazın önemi kalmamıştı. Tunç da niyetli değildi bu güzeller güzeli kızı bırakmaya. Zorla da olsa yanında tutmak istedi. Ancak kimsenin bilmediği ufak bir detay vardı. Ailesine itiraf edemeyen İlay, aslında her resitaline gelip siyah giyinme kuralını delen, adını dahi bilmediği asi bir adama gönlünü kaptırmıştı. Hakkında hiçbir şey bilmediği bu adamı sadece resitallerinde görebilmekteydi. Onu içeriye bu renkli gömleklerle nasıl aldıklarını, dikkati dağılmasın diye siyah giyinme kaidesini nasıl bozduğunu bilmiyordu. Zira bildiği tek şey: Bu adama karşı duyduğu karşı konulamaz arzu ve meraktı. Yağız ona daha önce hiç hissetmediği duyguları tattırmaya hazırdı. Peki İlay, Yağız'ın avuçları arasına nasıl düşecekti? Evlenmek üzere olduğu Tunç; İlay'ın bedenine duyduğu açlığı yansıtırken bu savaşı Yağız'a kaybedebilir miydi? Hepsi ve daha fazlası için: Heyecan, gerilim ve merak dolu bu kurguya hazırsanız; kütüphanenize ekleyip sabırla bekleyin. Kitap boyunca karşılaşacağınız bazı durumlar: *Obsesif Kompulsif Bozukluk, takıntılı düşüncelerin davranışa dönüşmesi. Mükemmeliyetçilik, düzen dürtüsü, hata yapma kaygısı, titizlik, günahkâr düşüncelerden ve başkasına zarar vermekten korkma. *Yüksek sese duyarlılık; belli travmaların etkisiyle bağırış, sert bir cismin düşüşü gibi tonajı yüksek belli seslerden duyulan korku. *Obsesyon, takıntı. *Narsizm, kişinin kendisini diğer insanlardan üstün görmesi, diğer insanlara karşı empati eksikliği ve hayranlık duyulma ihtiyacıdır.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.9K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

HÜKÜM

read
223.6K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
1.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook