0547***: Aslında sen değilsin yanlış soruları soran, benim.
0547***: Sormamam gereken soruları sordum.
0547***: Sanırım bunun nedeni ilgimi çekmiş olmandı.
0547***: Merak ettim ve sordum.
0547***: Ama artık sormam, merak etme.
0547***: Zaten seni izleyerek sana yeterince rahatsızlık veriyorumdur.
0547***: Daha fazlasına lüzum yok.
0547*** | Çevrim dışı
0547*** | Çevrim içi
0547***: Ha bu arada,
0547***: Seni izlemeyi en kısa sürede bırakacağım.
0547***: Çünkü bu sağlıklı bir durum değil.
0547***: İyi geceler.
.
0532***: Daha iyi misiniz?
0521***: Numaranı mı değiştirdin?
0521***: Ayrıca niye sizli mizli konuşuyorsun?
0521***: Yoksa seni kırdığım için bana tavır mı aldın?
0532***: Yanlış kişiye mi yazdım bilmiyorum. Öyle yaptıysam kusura bakmayın.
0532***: Ama eğer doğru kişiye yazdıysam şunu demek isterim ki, düşündüğünüz kişi değilim. | Görüldü.
0521*** | Yazıyor...
0532***: Ben geçen gün size arabayla çarpan kişiyim.
0521*** | Çevrim içi
0532***: İyi misiniz?
0521***: İyiyim, ilgilendiğiniz için teşekkür ederim.
0532***: Asıl ben, beni ihbar etmediğiniz için teşekkür ederim.
0521***: Rica ederim.
0521*** | Çevrim dışı
0532*** | Yazıyor...
0532*** | Çevrim içi
0532*** | Yazıyor...
0532*** | Çevrim içi
0532*** | Yazıyor...
0532***: Ben de rica ederim.
0532*** | Çevrim dışı
.
Çürük, içi rutubetli bir dolap; tavanda sallanan ampül, yerle bütünleşmiş halı ve bütün bunlara eşlik eden rutubet kokusu.
Genç kız bu şeylere alışmıştı. Her ne kadar her gece yatmadan önce "Umarım bu bir rüyadır." diye dua etse de, sabah kalktığında bu duasının tutmadığını görünce şaşırmıyordu. Aksine böyle bir dua ettiği için utanıyordu.
İçinde bulunduğu durumu aylardır yadırgadığı için kendini rahatsız hissediyordu. Yoluna devam edemediği, iki ay öncede takılı kaldığı için kendine kızıyordu.
Bir kez daha baktı karşısındaki dolaba. Aylar önce içerisinde bulunduğu mekana ilk girdiğinde bir yer bulmanın sevinci vardı içinde; şimdi ise sadece alışmışlık var içinde.
O dolabın içinde bulunan böceklerin varlığına alışmış biri; tavandaki, geceleri yatmadan önce açtığı ampülün cızırtı dolu sesine, birkaç metre ötesinde bulunan fabrikadan gelen gürültü seslerine alışmış biri.
Her şeye rağmen içinde ki ne idüğü belirsiz umudu yitirmeyen biri var. Dışardan çöplükten bile daha kötü görünen bu küçük bina da biri var. Kurtarılmayı bekleyen, kendisini kimin ne şekilde kurtaracağını bilmese de içinde sağlam hisleri olan; umudu yıkılmayan biri.
Telefonun sesi, çürük kokusuyla yanıp kavrulan odanın içinde yankılanınca irkildi genç kız. Tahmin edebiliyordu az çok kendisine kimin yazdığını. Buna rağmen aniden gelen mesajlara alışamamıştı. O düşünürken gelen mesajlara alışamıyordu.
Her şeye rağmen, dikkatini dağıtan sesi görmezden gelerek karşısındaki dolapta gezdirmeye devam etti bakışlarını. Çok uyuyamıyordu. Gece geç saatlerde yatıp, gündüz erken saatlerde kalkıyordu. Buradaki böceklerin kendisini yemesinden korktuğundan mıdır bilinmez; uyanıyordu hemencecik.
Uyandığı gibi de yaptığı tek şey bütün gün boyunca düşünmek oluyordu. Bazen içerisinde bulunduğu binanın geçmişini; bazense karşısındaki dolaptan kimlerin gelip geçtiğini düşüyordu. Baktı ki bunları düşünmek sarmıyor, o zamanda dışarıya çıkıp başka düşünecek şeyler buluyordu kendine. Düşünmekten yorulsa da, başı da ağırsa yapacak bir şeyi olmadığı için devamlı düşünüyordu.
Kendi hariç her şeyle ilgili uzun uzadıya düşüyordu.
Sadece düşünüyordu.
.
A.G.Sahibi: İki gündür yazmıyorsun?
0547***: Bir şey düşünüyordum.
A.G.Sahibi: Ne düşünüyordun? | Görüldü.
0547*** | Yazıyor...
0547***: İnsanlarla fazla yakınlık kurmuyorsun,
0547***: Polis görünce tedirgin oluyorsun,
0547***: Yedek kıyafetin ve paran yok.
0547***: Bir yerden kaçmış gibisin.
0547***: Her ne kadar "Kaçmış" kelimesi senin durumuna uysa da... Kaçan insanların planları olur Pasaklı.
0547***: Böyle yaşamazlar.
A.G.Sahibi: Sanırım beni gözetlemek yerine düşünmeye başlayınca hakkımdaki varsayımların şekil değiştirmiş.
A.G.Sahibi: Ama ne var ki bende bunları onaylayacak veya reddetecek bilgi birikim yok.
A.G.Sahibi: Kaçtım mı, bilmiyorum.
A.G.Sahibi: Polis görünce neden tedirgin oluyorum, bilmiyorum.
A.G.Sahibi: İnsanlardan neden çekiniyorum, bilmiyorum.
A.G.Sahibi: Yedek kıyafetim niye yok, bilmiyorum.
A.G.Sahibi: İki ay önce gaspa uğramıştım. Cüzdanımı açamadan almışlardı ellerimden. O gün bugündür param yok.
A.G.Sahibi: Gerçi cüzdanın içinde para var mıydı onu bile kestiremiyorum.
A.G.Sahibi: Polise gitmek istiyorum, başıma gelenleri anlatmak istiyorum.
A.G.Sahibi: Ama içimden gelmiyor.
A.G.Sahibi: Ne zaman emniyetin önünde dursam ayaklarım geri geri gidiyor.
A.G.Sahibi: Bir şeyler var bende, bunu biliyorum. Ama bu şey bir eylem değil. Yani yaptığım bir eylemden korktuğum için değil. Yaptıysam da hatırlamıyorum. Ben sadece rahatsız hissediyorum polis görünce.
A.G.Sahibi: Sanki onlarla konuşursam mutsuz olacakmışım gibi.
A.G.Sahibi: Şu andan daha mutsuz olacağımı hissediyorum. | Görüldü.
0547*** | Yazıyor...
0547*** | Çevrim içi
0547*** | Yazıyor...
0547***: Söylesene Pasaklı,
0547***: Kayıp mı oldun sen?
.
Bugün attığım üçüncü bölüm.
ﻬ
"İsmini bile bilmiyorsun, değil mi?"
Ellerinde tuttuğu ıslak kekin paketinin üstüne yapıştırılmış notu, içinden bir kez daha okudu genç kız.
Dakikalar önce bulunduğu mekandan çıkmak için kapıyı açtığında yerde bu kekle karşılaşmıştı. Üstündeki notla birlikte "Al beni yerden!" diye bağırmıştı kek, ona. O da yere eğilip keki elleriyle sarmış, üzerindeki yazıyı okumaya başlamıştı. Sonra ise ayağa kalkıp bakışlarını etrafında gezdirmiş, notun sahibini aramıştı.
Ne var ki her zamanki gibi bulamamıştı onu. Sadece mesajlarla varlığından emin olduğu kişi, yine yoktu.
Dün gece en son ondan gelen mesaja dönemediği aklına gelince buruk bir şekilde gülümsedi. Haftalar önce sahilde, bir köşeye fırlatıldığını gördüğü telefon artık tam anlamıyla kafayı yemişti. Sürekli donuyor veya kapanıyordu.
Genç kız, bunu mesajları yollayan kişi de biliyor, diye biraz da olsa rahattı. Ama yine de mesajlaşmanın en önemli yerinde bunun başına gelmesi, bütün gece uyuyamamasına neden olmuştu.
Elindeki kekin üstündeki notu, eliyle paketten ayırıp montunun cebine koydu. Paketi açmak, aç olan karnını doyurmak için hamle yaptığında paketin zaten açılmış olduğunu görmüştü. Buna karşın kaşları çatılsa da, bir şey demeden bantlanmış O'lala paketini iki elini de kullanıp açtı.
Paketin içinde ne bekliyordu kendisi bile bilmiyordu. Normalde sadece kek beklerken, paketi açık görünce bu umudu yerle yeksan olmuştu.
Gözlerindeki hayal kırıklığı gözle görülür cinsteyken onun tek düşündüğü şey, mesajları atan kişinin amacıydı. Ne diye kendisine gönderdiği paketi açmıştı ki? Bu ona reva mıydı?
Paketin bantlı kısmını açınca karşısına gerçekten de bir kek çıktı genç kızın. Duruma anlam veremediği için keke bakmaya devam ederken paketin içinden yere bir şey düştü. Bakışları refleksle oraya kaydığında bunun bir hap olduğunu gördü. Paketli bir hap.
Yere eğildi ve hapı parmaklarıyla sarıp dışındaki yazıyı okudu. Anımsadığı kelimeyle çok kısa sürede elindekinin bir ağrı kesici olduğunu anlayınca kaşları hayretle havaya kalkmıştı.
Başının ağrıdığını da nereden bilmişti bu adam?
İnstagram: amistadream