Sürpriz (+18)

1937 Words
Doruk, toplantıdan çıktıktan sonra masasının başına geçti. Önünde yığılmış dosyalar, mailler ve bekleyen imzalar vardı. Sekiz olmadan her şeyi toparlamak zorundaydı; dakikliğiyle tanınan biri olarak işlerini asla ertesi güne bırakmazdı. Önce asistanının bıraktığı imza dosyalarını tek tek inceledi. Rakamlar, raporlar, sözleşmeler… Eksik veya hatalı bir şey olmamasına özen göstererek imzalarını attı. Sonra bilgisayarındaki mailleri açtı; acil olanlara cevap verdi, diğerlerini sekretere yönlendirdi. İlayda, kapıyı çaldı ve "Gel" komutunu bekledi. Tahmin ettiği gibi üç saniye kadar sonra patronu içeriden seslendi: "Gel!" Işığın altında beklerken, bu adamın sesinden de, kendisinden nefret ettiği kadar nefret ettiğini düşündü. İçeri girdiğinde masanın ucuna kadar yürüdü, ellerini karnının üstünde birleştirerek durdu. "Efendim, sizinle konuşmak için bu saatte gelmemi istemiştiniz." dedi. Doruk, kıza bakarken arkasına yaslandı. Sadece "Konuş" dedi, sesi metalik bir tınıdaydı. İlayda, derin bir nefes alarak sakinliğini korumaya çalıştı. "Biliyorsunuz, üç senedir izin kullanmıyorum," dedi. Çenesiyle Doruk'u işaret ederek, "Daha doğrusu, siz izin vermiyorsunuz," diye ekledi. Kızın bu cesur çıkışına Doruk'un kaşları havalandı. Ama Ilayda geri adım atmadı. "Annem ameliyat olacak ve benden başka bakımını üstlenecek kimse yok. İzin kullanmak zorundayım," diye belirtti. Ilayda'nın bu tavrından ne kadar rahatsız olsa da, Doruk beklenmedik bir şekilde anlayışla başını salladı. "Tamam. Yarın iznine başla. Benden sana iki ay izin. Ücretli," dedi ve eliyle kapıyı işaret etti. "İki ay çok fazla efendim," dedi İlayda, sesi titriyordu. Annesinin masraflarının ne kadar ağır olduğunu biliyordu. Bugüne kadar Doruk'un bütün o işkencelerine dayanmasının tek sebebi annesiydi. Eğer şimdi kovulursa gidecek başka bir kapısı yoktu. Doruk, kızın korkusunun kokusunu adeta alırken, "Hemen titreme, İlayda," diyerek onu rahatlattı. "Annenle vakit geçir. Sonra da işine dön." İlayda bazen sakar olsa da, işini her zaman hakkıyla yapıyordu. Bugüne kadar Doruk'un odasına giren diğer kadınlar gibi üzerine atlamamıştı. Şirketteki hiçbir adamın gözünün içine bile bakmıyordu. Ailesinin yanında her zaman saygılı ve sevecendi. Kız kardeşleriyle de iyi anlaşıyordu. Onun gibi bir çalışanı kaybetmek istemezdi. Hem, kendisine en uzun dayanan asistanı olduğu gerçeğini de unutmamak lazımdı. Doruk, masasının üzerindeki son dosyayı da kapattıktan sonra kol saatine göz attı. Akrep sekizi gösteriyordu. Ayağa kalktı, takım elbisesinin ceketini düzeltti ve odasına göz gezdirdi. Masadaki kalemler milimetrik şekilde hizalanmış, dosyalar eksiksiz bir düzenle yerleştirilmişti. Kapıya yöneldi, çıkarken ışıkları kapattı. Uzun koridordan geçerken ayakkabılarının cilalı zeminde çıkardığı tok ses yankılandı. Ofisin önünde onu bekleyen siyah, parlak gövdeli araba çoktan hazırlanmıştı. Şoför, Doruk’u görür görmez kapıyı açtı. Doruk arabaya binerken şehrin ışıkları camlara yansıdı. Kapı kapandığında içerideki sessizlik, motorun derinden gelen homurtusuna karıştı. “Gidiyoruz,” dedi soğukkanlı bir tonla. Şoför başını salladı ve araç gecenin içine doğru kaymaya başladı. Doruk, camdan dışarıya bakarken parmaklarıyla kolundaki saatin çerçevesini tıklatıyordu. Önünde uzun ama planlı bir gece vardı. Sahra, gün boyunca Doruk'tan gelecek bir haber beklemişti. Sürekli telefonuna bakmış, işlerine doğru düzgün odaklanamamıştı. En sonunda beklediği haber, bir "dink" sesiyle gelmişti. Kişisel telefonuna baktığında Doruk'un mesajını görünce adeta havalara uçmuştu. Mesajın sonundaki "temizlik" hatırlatmasıyla birlikte, yüzündeki gülümseme yavaşça soldu. Bu kelime, Doruk'un dünyasının bir parçasıydı ve o dünyaya ait kurallar, duygusal bağların ötesindeydi. Sahra zaten bakımlı ve titiz bir kadındı. Yine de ne zaman Doruk'un mesajını alsa, tuhaf bir şekilde kendini kirli hisseder, ekstra bir bakıma özen gösterirdi. Bu, Doruk'la bir araya geldiklerinde sürekli tekrarlanan bir ritüeldi. Bu kez de farklı olmadı. Evine vardığı anda hızla üzerindekilerden sıyrılıp kendini banyoya attı. Sanki kendi teni bile yabancılaşmış, dokunuşları temizlenmesi gereken bir yük gibiydi. Kapıyı kapattıktan sonra duşun altına girdi. O an, zihninde yankılanan tek şey Doruk'un sesiydi. Sahra, sıcak suyun buharında omuzlarını düşürdü. Duş jeliyle tüm vücudunu sabunlarken, sanki tenindeki bütün geçmişi, aklından geçen her düşünceyi arındırmak ister gibiydi. Parmakları, bazen acıtacak kadar bastırarak tüm bedenini ovaladı. Kırmızılaşan tenine aldırmadan, Doruk'un dünyasına layık, kusursuz bir temizliğe ulaştığından emin olmak istiyordu. Nihayet duştan çıktığında ayna buğulanmıştı. Yüzünü havluyla sildiğinde, buğunun dağılmasıyla birlikte kendi görüntüsünü, temizlenmiş ve arınmış bir şekilde gördü. Dolabına yürüdü. İçindeki o meydan okuyan ses, bu gece sıradan bir şey giymemesi gerektiğini fısıldıyordu. Parmakları, siyah, yarı şeffaf bir geceliğe uzandı. Dantellerle işlenmiş, ipekten bir kumaştı. Hiçbir şeyi gizlemiyor, aksine her şeyi cüretkâr bir şekilde sergiliyordu. Geceliği üzerine geçirdiğinde kumaş, yeni temizlenmiş teninde kaygan bir his bıraktı. Aynaya baktı. Geceliğin şeffaf kumaşı altındaki bedeninin her kıvrımını belli ediyor, Doruk'un arzularına sesleniyordu. Bu, sadece bir giysi değildi; sessiz bir teslimiyet ve aynı zamanda bir meydan okumaydı. Hazırdı. Kapı çaldığında Sahra, Doruk için yatak odasındaki hazırlıklarını tamamlamıştı. En sevdiği marka viskisi, buz dolu bardağı, çeşit çeşit meyveler ve çikolatalar masanın üzerinde kusursuz bir düzenle dizilmişti. Seks oyuncaklarının bulunduğu dolaba son bir kez göz atıp eksik olmadığına emin oldu. Masanın üzerindeki özel yapım yağdan parmak uçlarına damlattı. Afrodizyak etkili bu esansı göğüslerinin arasına ve kulak arkasına sürdü. Kokunun yavaşça yayılmasıyla birlikte, kapı ikinci kez çaldı. Evdeki çalışanları çoktan evlerine göndermişti; artık yalnızlardı. Sahra, merdivenlerden adeta koşarak indi. Kalbi, bekleyişin getirdiği heyecanla çılgınca atıyordu. Sahra kapıyı neşeyle açtı. Doruk'un kendisini baştan aşağıya süzüşünü izlerken kalbi heyecanla atıyordu. Doruk, memnun bir gülümsemeyle içeri adımladı. Koluyla Sahra'nın belini sarıp yanağına yumuşak bir öpücük kondurdu. "Yine çok seksisin, bebeğim," dedi. Sahra kıkırdayarak kollarını adamın boynuna doladı ve dudaklarını Doruk'un kulak memesine götürüp hafifçe emmeye başladı. Doruk aniden geri çekilince Sahra'nın kaşları çatıldı. "Acele etme," diyen adam, ellerini Sahra'nın kalçalarına geçirip yoğurmaya başladı. Sesi, bir emir gibiydi. Doruk, Sahra'nın kalçasını yoğururken, kadının yüzünü kendine yaklaştırdı. Dudaklarını Sahra’nınkilerin üzerine bastırıp, bir anlığına sert ve tutkulu bir şekilde öptü. Ardından, Sahra’nın cevap vermesine bile fırsat vermeden, kadından koptu. Yatak odasının kapısını açıp içeri girdi. Ceketini omuzlarından kaygan bir hareketle çıkardı. Kırıştırmadan, özenle yatağın üzerine bıraktı. Her bir hareketi, sabahki ritüelleri gibi kusursuz bir düzen taşıyordu. Sahra’nın hazırladığı masaya yürüdü ve koltuğa oturdu. Elini uzatıp boş viski bardağını havaya kaldırdı, bir şövalye gibi. Bir komut beklemeden, Sahra dizlerinin üzerine çöküp viskiyi bardağa doldurdu. Doruk’un gözleri, bu itaatkar hareketi memnuniyetle izliyordu. Doruk içkisini içerken, bir yandan da kadının bacaklarını okşuyordu. Ardından, dudakları Sahra'nın göğsüne kaydı. Tıpkı bir kedi gibi yalayıp ısırırken, Sahra'dan bir inilti koptu. "Sürprizini merak ediyorum," dedi Sahra. Doruk başını geri atıp kadının gözlerine dikkatle baktı. "Bana güveniyor musun?" diye sordu. Sahra, derin bir iç çekişle "Herkesten çok," diye fısıldadı. Doruk, kadının yüzünde yalanın en ufak bir izini aradı ama bulamadı. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme belirdi. "Şimdi bir ilki yaşayacaksın, yasaklım," dedi, sesi hem bir söz hem de bir emirdi. "Ve ben ne dersem, itaat edeceksin." Sahra, heyecanla yutkunup Doruk'un dudaklarına odaklanırken, "Sen ne istersen," diye kabul etti. Doruk, Sahra'nın yüzünü avuçlarının arasına aldı ve parmaklarını kadının çenesinde gezdirdi. Dudakları, onun dudaklarına sert ve aç bir şekilde kapandı. Bu, şefkatli bir öpücükten ziyade, Doruk’un kontrolünü ilan ettiği bir hareketti. Dudaklarını dişledi, bir yandan da dilini Sahra'nın ağzına doğru iteledi. Sahra'nın teni, bu sert dokunuşlar karşısında ısındı. Şimdiden nefesi kesilmişti. Doruk, dudakları Sahra'nınkilerden ayrılırken, elini ceketinin cebine attı. O an, sahnenin tansiyonu daha da yükseldi. Cebinden, özenle katlayıp yerleştirdiği, kan kırmızı bir göz bağı çıkardı. Kumaş, pürüzsüz ve ipeksi görünüyordu. Sahra'nın gözleri daha önce defalarca bağlanmıştı. Her seferinde farklı bir zevk dalgasıyla sarsılmış, Doruk'un her dokunuşuyla yeni bir tatmin duygusu yaşamıştı. Bu, onun için bir yabancı değildi, aksine bir ritüeldi. Dudakları hafifçe kıvrıldı ve meydan okuyan bir ifadeyle Doruk'a baktı. Gözlerindeki ışıltı, adeta "Savaşa hazırım!" diyordu. Doruk, kadının bu cesur ve tutkulu bakışlarının farkındaydı. Ama bu akşam onu çok şaşırtacaktı. Bakalım o zaman da bu kadar rahat ve tutkulu olabilecek miydi? Bunu merak ediyordu. Doruk, bandı parmaklarının arasından aşağı doğru saldı ve havaya kaldırdı. Sahra, kırmızı kumaşın parmaklarının arasından süzülüşünü izlerken, Doruk kulağına doğru yaklaştı. Sahra'nın saçlarının kokusu ciğerine dolarken, Doruk en sevdiği kokuyu sürdüğünü anladı. Doruk'un sesi, Sahra'nın kulağında yankılanan soğuk bir fısıltı gibiydi. Aleti şimdiden sertleşmişti. "Ne olursa olsun, bu bandı çıkarmayacaksın. Eğer çıkarırsan, bana karşı gelirsen, canını yakarım." diye uyardı. Doruk, Sahra'nın kalçalarını nazikçe okşadıktan sonra, kadının vücudunu yavaşça kendine çevirdi. Şimdi Sahra'nın sırtı Doruk'un göğsüne yaslanmış, sıcak nefesi kadının ensesine çarpıyordu. Bir eli Sahra'nın karnını sıkıca sararken, diğer eliyle kırmızı ipek bandı aldı. Kumaşın pürüzsüz dokunuşu, Sahra'nın gözlerine değdiğinde, dünya bir anda karardı. Işığın kaybolmasıyla diğer duyuları keskinleşti. Doruk, bandı sıkıca bağlamadan önce Sahra'nın alnına sıcak bir öpücük kondurdu. Bu küçük şefkat gösterisi, içindeki tüm korkuyu silip süpürdü. Doruk, kollarını Sahra'nın karnında birleştirerek ayağa kalktı. Sahra, gözleri kapalıyken bile onun güçlü adımlarını hissetti. Doruk'un gücüne teslim olmuş, nereye götürülürse oraya gidecekti. Doruk, kadını bir kedi gibi kucaklayarak koltuğa oturdu. Bir an için duraksadı. Yanağını okşadıktan sonra, "Bekle," diye fısıldadı. Sesindeki komut tonu, Sahra'ya itaat etmesi gerektiğini hatırlatıyordu. Ardından, Sahra'nın tek duyduğu, Doruk'un odadan çıkan tok adımlarının sesi oldu. Yalnızlık ve sessizlik, odayı doldurdu. Sahra, heyecanla Doruk'u beklerken geçen süreyi kestiremiyordu. Sadece duyularına güvenmek zorundaydı. Nihayet kapının açıldığını duydu. Adım sesleri geliyordu ama sanki fazlaydı; Doruk'un tok adımlarının yanında, bir başka kişinin daha varlığını hissettiren bir ses daha vardı. Doruk'un tanıdık kokusunun yanı sıra, yabancı bir koku daha alıyor gibiydi. Kesik kesik nefeslerle başını kaldırdı, havayı koklamaya çalıştı. Kalbi göğsünde gümbürderken, göremediği bu bilinmezlikten emin olamıyordu. Vücudu, koltuğun üzerinde gerilmişti. Doruk, bir doksan boyunda, fit ve yakışıklı bir adamdı. Odaya beraber girdiği adam ise kendisinden on santim kadar kısaydı. Kaslıydı, ancak Doruk'un o tehlikeli cazibesine ve heybetli duruşuna sahip değildi. Doruk, koltukta oturan Sahra'ya baktı ve dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi. Zaferin ve kontrolün gülümsemesiydi bu. Sahra'nın korkusunu hissetmişti. Gözleriyle Cenk'e bir işaret verdi ve Sahra'yı gösterdi. Doruk'un emriyle Cenk'in yüzü heyecanla gerildi. Sahra, ikinci bir kişinin varlığını artık sadece kokudan değil, yaklaşan ayak seslerinden de hissediyordu. Bedenindeki bütün kaslar gerilmiş, ne yapacağını bilemez bir hâlde bekliyordu. Yaklaşan adımlar, Doruk'un soğuk ve ölçülü adımlarına benzemiyordu. Cenk, daha hızlı ve daha hevesliydi. Cenk, Sahra’nın önüne geldiğinde, titreyen parmaklarını kadının dudaklarına doğru yaklaştırdı. Bir tüy hafifliğinde gezinirken, Sahra bu beklenmedik dokunuşla irkildi. Cenk'in kısık bir kahkahası duyuldu. Sahra'nın tüm bedeni gerilmişti. Korkuyla, "Doruk, ne oluyor?" diye sordu. Göz bandından dolayı kimseye bakamıyordu, sadece sırtını dayadığı Doruk'a güvenerek başını hafifçe geriye çevirdi. Doruk, kadının omuzunun üzerinden ona doğru eğildi ve Cenk'e devam etmesi için sessizce işaret verdi. Cenk, bu onayı alır almaz heyecanla Sahra'nın dudağını başparmağıyla sertçe çekiştirdi. Sahra, bu ani acıyla geri çekilmeye çalıştı ama Doruk'un tok sesi onu durdurdu: "Yerinde kal!" Bu emirle birlikte Sahra kaskatı kesildi. Doruk, kadını fazla korkuttuğunu anlayınca kendini sakinleştirmek için zorladı. Sesi, önceki emri gibi keskin değil, yumuşak bir fısıltıya dönmüştü. "Merak etme, bebeğim. Sorun yok. Güven bana, çok zevkli olacak. Farklı bir deneyim. Hatta sonradan sen de defalarca isteyeceksin." Sahra, o an ikna olmasa adamı vurabilirdi Doruk. Doruk'un sözleri karşısında seslice yutkundu ve derin düşüncelere daldı. "Başka adamlar ilgimi çekmiyordu," diye düşündü. Peki ama sadece Doruk için bu kadar ileri gider miydi? "Yapardı," diye cevapladı iç sesi. Doruk öl dese, o an gözünü bile kırpmadan ölürdü. Kadın, Doruk'a karşı öyle bir takıntı besliyordu ki, yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Bu tutku, bütün korkularını yutacak kadar güçlüydü. Sahra’nın bedeni, verdiği karar sonrası anında gevşemişti. Cenk, bu teslimiyeti hissetmiş gibi, bir an bile duraksamadan kadının çenesini nazikçe kaldırdı. Üzerine eğildiğinde, Sahra çıplak teninde Cenk'in sıcak nefesini hissetti. Kulaklarında, Doruk'un tok adımlarının değil, Cenk'in hızla atan kalbinin sesi yankılanıyordu. Cenk’in dudakları, Sahra’nınkilerin üzerine kapandığında, bu öpücüğün Doruk’un soğuk ve kontrolcü öpücüklerine benzemediğini anladı. Cenk daha hevesli, daha aceleciydi. Sahra’nın yumuşak ve dolgun dudaklarını hırsla ağzının içine çekti. Öpmeye devam ederken, Cenk'in bir eli Sahra'nın saçlarının arasına daldı ve köklerini sertçe kavradı. Diğer eli ise yavaşça Sahra'nın bacaklarından yukarıya doğru kaydı ve elbisesinin altından göğüslerine uzandı. Parmakları, Sahra'nın göğüslerini sıkıca kavrarken, kalbi vücudundan dışarı fırlayacak gibiydi. Cenk, Sahra'nın göğsünü sertçe yoğururken, Sahra bu meydan okumaya aynı hevesle karşılık verdi. Öpüşüne olan karşılığı, Doruk'un beklediğinden çok daha fazlasıydı. Dudakları çarpışıyor, dilleri tutkulu bir dansın içinde birbirine kenetleniyordu. Sahra, bir eliyle Cenk'in elini yakalayıp onunla birlikte kendi göğsünü yoğurmaya başladı. Diğer eli ise adamın karnına doğru yavaşça kayıyor, daha da aşağı iniyordu. Cenk, Sahra'nın dokunuşuyla ağzının içinde inleyip kasıklarını ileri iterken, tüm bunları izleyen Doruk, "çocuğun" bu sabırsız tavrına mest olmuştu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD