ONUNLA YATTIM

1760 Words
Hayat, Eva’yı gördüğü an bu eve geldiğine pişman oldu. Çünkü Eva’yı ne kadar severse sevsin, arkadaşlarıyla rahat rahat konuşamayacaklarını düşündü. Yüzüne yerleştirdiği yapmacık gülümseyişiyle Eva ile kapının önünde selamlaştılar. Hayat’ın başına gelenlerden haberdar olmayan Deva ve Arjin neşeli adımlarla kapıya ulaştılar. “Hoş geldin” dediler. Dördü birden, içeri girdiler. Her biri koltuklara yerleşirken, Eva’nın yüzünde nostaljik bir gülümseme belirdi. “Hayat, seni ne kadar zamandır görmüyorum” dedi “En son galiba sen Amerika’ya gitmeden önce görüşmüştük, değil mi?” Hayat, içinde biriken sıkıntı yüzünden nefes alamaz haldeydi. Zoraki bir gülümsemeyle yanıt verdi. “Evet, Eva abla,” dedi, “Aslına bakarsan, en son senin düğününde bir aradaydık.” Bu sözler, odada kısa bir sessizlik yarattı. Hayat’ın bu hatırlatması, geçmişin tozlu sayfalarını aralamış gibiydi. Eva, biten evliliğinin anıları yüzünden gerildi.; o günlerin ağırlığı bir an için omuzlarına çöktü. Ancak kızların yanında bu duyguyu belli etmek istemedi. Yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirerek, “Haklısın,” dedi. “Boşanalı neredeyse iki yıl olacak. Zaman ne kadar hızlı geçiyor, daha dün gibi” Hayat, Eva’ya istemeden geçmişi hatırlattığı için bir an pişmanlık duydu. Konuyu değiştirmek, havayı hafifletmek “Hala aynı hastanede mi çalışıyorsun, Eva abla?” dedi. Özel bir hastanede hemşire olarak çalışan Eva, “Evet, hala aynı yerdeyim,” dedi. “Hastanenin yakınında kendime küçük, kutu gibi bir ev tuttum. Her şey yolunda, hayatımı rayına oturttum sayılır. Bugün izin günüm olduğu için annemleri ziyarete geldim, ama evde yoklar. Neyse ki siz buradasınız,” Arjin, Eva’nın bu güçlü duruşuna hayranlık duyuyordu. “Dimdik ayakta duran kadınlara bayılıyorum,” dedi, sesinde samimi bir takdirle. “Düşünsene, her şeyi geride bırakıp kendine sıfırdan yepyeni bir hayat kurdun. Her kadın buna cesaret edemiyor. Korkuları yüzünden ciğeri beş kuruş etmez adamlara boyun eğiyorlar.” Deva, ablası Eva’ya bakarken gururlu ama bir o kadar da duygusal bir ifadeyle söze karıştı. “Gerçekten kolay olmadı,” dedi. “Ablam, ‘Artık yalnız yaşayacağım, kendi evimi tutacağım’ dediğinde babam resmen kıyamet koparmıştı. Günlerce konuşmadı, o kadar öfkeliydi. Ama ablam kararlıydı, pes etmedi.” . Hayat, o dönemde Amerika’daydı ve Deva ile yaptığı telefon görüşmelerinden ablasının yaşadıklarını az çok biliyordu. Eva’nın bu zorlu süreci nasıl atlattığını hatırlamak, ona hep ilham vermişti. Hayat Eva’ya , “Belki bir gün yeniden aşık olursun, Eva abla,” dedi. “Bu sefer doğru erkeği bulursun, kim bilir?” Eva, bu sözlere kıkırdayarak karşılık verdi. “Belki de çoktan bulmuşumdur,” dedi, gözlerinde muzip bir ışıltıyla. Bu beklenmedik cevap, odadaki havayı aniden değiştirdi. Herkesin gözü bir anda Eva’nın üzerine kilitlendi. Deva, ablasıyla yan yana otururken, şaşkınlıkla ve biraz da sitemle sesini yükseltti. “Ya ablaaa! Bunu bana nasıl söylemezsin? Ne zaman oldu bu, anlat bakalım!” Eva, sakin ama kendinden emin bir tavırla, “Emin olmadan söylemek istemedim,” dedi. “Size şimdi söylüyorum, ama lütfen, annemler dahil kimse duymasın. Henüz kimsenin haberi yok. Adımız zaten dula çıkmış, başım ağrımasın” Kızlar “Söz, kimseye söylemeyiz” dediler. Arjin, Eva’nın gözlerindeki parıltıyı fark etmişti. “Heyecanına bakılırsa, bayağı aşık gibisin,” dedi gülerek. “Yeni mi bu ilişki, anlat hadi!” Eva, koltuğun kenarına bıraktığı çantasından küçük, zarif bir hediye kutusu çıkardı. Kapağını açtığında, içinde gümüş bir çakmak parlıyordu. Çakmağın özel yapım olduğu, ince işçiliğinden ve zarif detaylarından hemen anlaşılıyordu. Kızlara çakmağı göstererek, “İkinci yılımız için aldım,” dedi, “Nasıl, beğendiniz mi? Dünyada bir eşi daha yok, tamamen aşkıma özel yaptırdım.” Üçü birden, şaşkınlıkla ve uyum içinde, “İkinci yıl mı?” diye bağırdılar Deva, ablasına inanamıyormuş gibi bakıyordu. “Ama abla, sen boşanalı daha ancak iki yıl oldu! Hangi ara böyle ciddi bir ilişki kurdun? Ve benden bunu nasıl iki yıl saklarsın? Nasıl anlamam” Eva, sakin bir gülümsemeyle anlatmaya başladı. “Boşanma davası sürecinde tanıştık,” dedi. “Her şey o kadar doğal gelişti ki, kendimi bir anda bu ilişkinin içinde buldum. Ama emin olmadan, sağlam bir temel olmadan kimseyle paylaşmak istemedim. Dün bana ciddi olduğunu, benimle ciddi olduğunu söyleyince dayanamadım, paylaştım sizinle” Hayat “Vallahi sendeki büyük cesaret abla” dedi. Eva “Bana neredeyse tapan bir adam bulmuşum. O beni çok seviyor, ben onu, kaçırır mıyım?” dedi ve ayağa kalktı, çantasını omzuna asarken, “Kızlar, size doyum olmaz, ama artık gitmem lazım,” dedi. “Başka bir gün uzun uzun anlatırım, söz.” Deva, ablasının kolunu tutarak onu durdurmaya çalıştı. “Yok öyle, ortaya bombayı bırakıp kaçamazsın!” dedi, şakacı bir öfkeyle. “Kim bu adam, nerede tanıştınız, nasıl biri? Hadi, anlat!” Eva, gülerek başını salladı. “Söz, sonra anlatacağım,” dedi. “Şimdi gerçekten işim var, bir yere yetişmem gerekiyor.” Kızlarla vedalaşıp kapıya yöneldi, ardında merak ve heyecan dolu bakışlar bırakarak. Eva’nın çıkmasının ardından, Deva, Arjin ve Hayat odaya geri döndüler. Deva, hala ablasının sırrına şaşkın, koltuğa otururken söylenmeye başladı. “İki yıldır birlikteymişler, düşünebiliyor musunuz? İnsan kardeşine güvenip anlatmaz mı? Benden bunu nasıl saklar!” Arjin, sakin bir şekilde, “Belki de anlatmak için doğru zamanı bekliyordur,” dedi. “Belli ki bu ilişki onun için çok önemli. Hem, herkesin sırrını paylaşma hızı farklıdır.” Hayat, koltuğa otururken bir an sessiz kaldı. İçindeki fırtına artık daha fazla bastırılamıyordu. Birden, boğazındaki düğümü çözmek istercesine, “Beni evlendiriyorlar,” deyiverdi. Sesi, o kadar ani ve kırılgandı ki, odada bir anda derin bir sessizlik hakim oldu. Deva ve Arjin, oldukları yerde donup kalmış, Hayat’a şaşkınlıkla bakıyorlardı. İkisi de tek kelime etmiyordu, sanki duyduklarına inanamıyorlardı. Şoktan ilk kurtulan Arjin oldu. “Sen ne diyorsun Hayat, ne evlendirilmesi?” dedi, “Bu bir şaka mı?” Hayat, gözlerinden süzülen yaşlarla başını salladı. “Keşke şaka olsaydı, ama değil,” dedi, “İki gün sonra beni istemeye gelecekler. Berdel yapıyorlar. Dünden beri Uğur’a da ulaşamıyorum. Yok. Sanki yer yarıldı da içine girdi” Deva mutfağa koşup bir bardak su getirdi. İçmesi için Hayat’ın avucuna bıraktı. “Önce suyunu iç, sonra baştan anlat bakalım, neler oluyor” dedi. Hayat suyundan bir yudum alıp olanları tek tek anlatmaya başladı. Önce Ali İhsan’ın cenazesinde çıkan dedikoduyu, sonra berdel kararını anlattı. Arjin “Şimdi ne yapacaksın?” dedi. “Gerçekten evlenecek misin?” Hayat “Asla!” dedi. “Ben Uğur’u seviyorum. Ona sevdalıyım. Her şeyimle onun oldum ben” Deva kekeleyerek “Onun, oldum derken, Hayat?” dedi. “Bu tahmin ettiğim şey değil, öyle değil mi? Onunla yatacak kadar delirmiş olamazsın” Hayat utançtan başını eğdi. Arkadaşlarının yüzüne bakamıyordu. Yaparken utanmamıştı ama söylemek yüz kızartıcı geliyordu. Arjin “Böyle bir şeyi nasıl yaparsın Hayat, nasıl kendini ona verirsin?” dedi. “Aileni bilmezmiş gibi ne cesaretle? Aklını mı kaçırdın sen!” Hayat’ın gözyaşları hıçkırıklara dönüşünce ciddi çıkışları yüzünden Deva ve Arjin pişman oldular. Olan olmuştu artık. Konuşmadan, dakikalarca sustular. Sonunda Deva “Planın ne?” dedi. Hayat “Bilmiyorum. Bir planım yok.” Dedi. “Belki Uğurla kaçar gideriz buralardan” Arjin “He canım, aşirette bırakırdı peşinizi” dedi. “Biraz gerçekçi olamaz mısın?” Uğursuz bir hayatı hayal bile etmekten korkan Hayat “Şu an en büyük sorun benim bakire olmamam değil” dedi, “Uğuru severken başka bir adamın karısı olmak istememem. Ölümden korksam onunla yatmazdım. Başka birinin bana dokunduğunu düşünmek bile delirtiyor beni.” *** Konuştukları o günün üzerinden koskoca iki gün geçmiş, kız isteme günü gelmişti. Hayat, odanın ortasında, elinde telefonla sağa sola rastgele yürüyor, günlerdir telefonu kapalı olan Uğur’a ulaşmaya çalışıyordu. Yatağın üzerinde oturan arkadaşları Arjin ve Deva’ya bakarak “Belki bu sefer ulaşabilirim,” dedi. Ancak telefon hala kapalıydı. Arjin ayağa kalkarak Hayat’ın yanına geldi, telefonu elinden çekip aldı. Hareketi o kadar ani olmuştu ki Hayat tepki bile verememişti. “Ulaşsan ne olacak ki, Hayat?” dedi. “Berdel için hüküm verilmiş. Bu saatten sonra neyi değiştirebilirsin?” Bu sözler, Hayat’ın içindeki son umut kırıntılarını da paramparça etti. Gözleri dolmuştu, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Günlerdir erkek arkadaşı Uğur’a ulaşamıyordu. Sanki yer yarılmış da içine girmişti. Kardeşini aradığında ondan da bir sonuç alamamış, “Üç dört gün önce arkadaşlarıyla gezmek için İstanbul’a gitti,” cevabını almıştı. Oysa Uğur, lisede tanıştıkları günden beri nereye gitse mutlaka Hayat’a haber verirdi. İlk defa böyle davranıyordu. Hayat’ın aklında bir ay önce Uğur’la yaşadığı gece canlandı. “Sen benim karımsın artık. Sadece benimsin,” demişti o gece. Böyle söyleyen biri, ortadan kaybolur muydu? Hayat’ın aklı almıyordu. Titreyen parmaklarıyla telefonunu Arjin’in elinden geri aldı. “Uğur bir çare bulur,” dedi. “Belki kaçar gideriz buralardan, birlikte bir çıkış yolu buluruz.” Söyledikleri, kendi kendini kandırdığı bir masal gibiydi, ama başka tutunacak bir dalı da kalmamıştı. Deva “Kaçarsanız ne olacağını tahmin ediyorsun, değil mi?” dedi ciddiyetle. “Kan davası çıkar, Hayat. Bu işin sonu felaket olur.” Bu sözler, Hayat’ın zaten bildiği ama duymaktan kaçındığı gerçeği bir tokat gibi yüzüne çarpmıştı. Fakat tüm bu gerçeklere rağmen içindeki isyan susmak bilmiyordu. Öfke ve çaresizlikle kızlara dönerek, “Bilmiyormuş gibi konuşmayın!” diye çıkıştı. “O adamla evlensem bile düğün gecesi her şey ortaya çıktığında, beni babamın kapısına geri getirirler. Bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz? Beni öldürmeleri umurumda değil. Ailem rezil olur.” Arjin hemen yanına gelip onu sıkıca kucakladı, sanki sarılarak bu çaresizliği dindirebilecekmiş gibi. “Bir yolunu bulacağız,” dedi. Deva da yanlarına geldi, o da kollarını uzattı. Deva, Arjin’i desteklercesine, “Doktorlar hallediyormuş o işi, birileri konuşurken duymuştum” dedi. “Ablamla konuşuruz. Bize yardımcı olur, merak etme.” Deva’nın bulduğu yol Hayat’ı rahatlatmaya yetmedi. Uğur’un dışında başka bir erkeğin ona dokunabileceği fikri bile midesini bulandırıyordu. Evliliği kaçınılmaz son olarak gören kızlardan uzaklaşıp odanın ortasında durdu. Başını ellerinin arasına aldı. “Ben başka birisiyle yapamam ki,” dedi kısık bir sesle. “Uğur’u seviyorum.” Deva tam bir şey söyleyecekken Arjin iç çekti. “İki ucu boklu değnek,” diye mırıldandı. Tam o sırada odanın kapısı açıldı ve Hayat’ın annesi Selime içeri girdi. Selime, içerideki havadaki gerginliği hissetmiş gibiydi. Kızların ve Hayat’ın yüzüne tek tek baktı, ama soru sormadı. “Hazırlan, Hayat,” dedi sert bir ses tonuyla. “Misafirler yarım saate gelir. Hâlâ giyinmemişsin.” Bu sözler Hayat’ın direncini tamamen kırdı. Hızla annesinin yanına gidip koluna yapıştı. “Ne olur bir çare bul anne, istemiyorum!” dedi, “Bunu bana yapmayın, lütfen!” Annesi bir an durdu, kızının gözlerine baktı. Fakat yüzünde ne bir yumuşama ne de bir tereddüt vardı. “Başka çare yok, Hayat,” dedi. “Aşiret ne istiyorsa o olacak. Kardeşlerinin kanının akmasındansa Demir Ağa’nın oğluyla evlenmeni tercih ederim. Dünyanın sonuymuş gibi davranma ve hazırlan.” Sözlerini bitirir bitirmez kapıyı sertçe kapatıp çıktı. Hayat artık delirmek üzereydi. Tanımadığı, bilmediği bir adamla zorla evlendirilecekti. O adamla aynı yatağa girecek, elleri tenine değecekti. Deva “Annenin sözünü dinle, Hayat.” Dedi “Bugünü atlatalım önce bir. Sonra konuşur, çare aramaya devam ederiz.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD