Erkekler ve hissettirdikleri milyonlarca yıl öncesinde kaldı. o çok ilkel zamanlarda. Çünkü kadın; öğrendi, yaşamayı , savaşmayı, acıyı, güçlü olmayı, bilgeliği, ayakta durmayı. Yalnızlığı. Tek olmayı.
Çektiği tüm zorlukları harmanladı.
O tada zehir karıştı. Artık arzudan daha çetin tutkudan daha öndeydi.
Gücünü simgelere bıraktı, topuk tıkırtısına, kırmızı ojeye, saçlarını rüzgara, dans etmeye, sıcacık gülümsemeye...
Eskisi gibi kalan tek duygusu sevgiydi. hep aynı sevdi KADIN...
kadının aklından geçen cümleler üzerinde ki keten beyaz elbise ayaklarında ki kırmızı topuklu sandaletler ve uzun dalgalı saçları eşlik ediyordu.
Asatura dergisinin o koşturmacasının içinde yürüyordu. Etraf rengarenk, çalışanlar ise telaşla sağa sola koşuşturuyordu. Herkes o canlı derginin ruhunu yaşıyordu adeta.
Kadın mutluydu, özgürdü havalıydı,
Ayağı kayıp uçmadan önce de,
Bir daha asla ama asla bir erkeğe güvenmeyeceğini sayıklıyordu.
Çağan çekim için hazırladığı çantasına fotoğraf makinasını yerleştirirken bir yandan da yürüyordu. Üzerine doğru beyaz bir pelerinin geçtiğini gördü ve refleksler harekete geçti. son anda fark ettiği kızın beline ellerini doladı ve onu yere düşmesine saliseler kala havalandırdı.
Duru ise can havli ile kurtarıcısının boynuna sarılınca bedenleri bir birlerine temas etti.
Duru gözlerini aralayınca upuzun kirpiklerin çerçevelediği bir yüzle karşılaştı. Bu hayatında gördüğü en yoğun kirpik oluyordu. sonra o yoğun perde hafifçe açıldı ve açık kahve gözler ortaya çıktı. Şaşkın bir ifadeyle ona bakıyordu.
Çağan şaşkın ama kızı tutabildiği için rahatlamış görünüyordu ve onu tanıdı. Kavgacı kadınlardan dövüşmeyi bilmeyeni ve sürekli uçmaya çalışanı.
Uçmaya çalışan, düşüncesi dudağını birazcık tebessüme yönlendirdi.
O zaman kızı bu denli inceleme fırsatı bulamamıştı ama şimdi iri bukleli saçları eline dokunurken. Yeşil gözleri korku ile ona bakıyordu. Yanakları al al olmuş kalın dudakları hafifçe aralanmıştı.
Çölün beklediği ferahlığı sağlayan bir kokusu vardı.
İkisi de toparlanırken beyinleri ağır çekimden normale döndü.
Duru saçlarını düzeltirken titrek ve biraz da gergin,
"Teşekkür ederim." Dedi.
Çağan çabuk toparlandı. Yüzü ciddiyetle kasılırken,
"Önemli değil." dedi sesi dümdüz çıkmıştı ve oralı olmadan yürüyerek uzaklaştı.
Duru ise teşekkür ettiğine çoktan pişman olmuştu. Ne varmış düştü ise tutuverdi ise eline mi yapışmıştı da böyle duygusuz ve suratsız olabiliyordu.
Madem bu kadar rahatsız olacaktı tutmasaydı o zaman. Erkek değil miydi?
İçten dıştan homurdanırken koluna biri giriverdi.
"Şekerim bende seni bekliyordum, tam zamanında."
Duru çatık kaşlarla koluna giren kadına baktı.
Kırk yaşlarının sonlarında Kırmızı renk kısa saçları beyaz ve parlak teni kahve gözleri hafif kilolu bedeni ile ona gülümsüyordu. sarı renk keten şort üzerine askılı bir bluz ve fuşya tül giymişti elinde de yelpaze vardı.
"Ben gül hanımla görüşmeye geldim." Dedi kibarca.
Kadın hoş bir kahkaha attı,
"Ben gül şekerim, sen de Duru'sun. "
Duru gülümsedi ama hala şaşkındı.
"Tanıştığımıza memnun oldum. Nereye gidiyoruz?" dedi sevimli olmaya çalışarak.
Bu gül fazla neşeli fazla eğlenceli fazla kendinde olmayan, ne yaptığını bilmez sağı solu belli olmazlara benziyordu.
"Çekime." Dedi Gül. Kırk yıllık dostu ile konuşuyormuş gibi bir havadaydı. Duru'yu kolundan çekiştirirken anlatıyordu.
"Yeni fotoğrafçımız Çağan. bir yakışıklı görmelisin hele o dudakları bal gibi olduğuna eminim. Islak ve seksi görünüyor. Ama tam bir suratsız çok ciddi heykel gibi bir şey. Gören önce bir ateş alıyor sonra o mendebur suratıyla buz tutuyor."
Duru hiç fotoğrafçı ile ilgilenmiyordu.
"İş görüşmesi." Dedi. bu sefer de sesini tatlı bir tonda ayarlamaya çalışmıştı.
"Aman aldım ben seni işe. Maaş ne kadar istiyorsan sözleşmeye yazarsın benim tek şartım başka dergi ve gazetelere yazı vermemek. Sosyal medyan twitter karışmam."
Duru,
"Bloğumda var." dedi çabucak.
"Tamam ona da karışmam."
Duru alındığına emin olamayınca tekrar sordu,
"Emin misiniz?"
Asansörün önünde durdular, Gül Duru'ya baktı,
"Eminim şekerim. Oradan şaka yapıyor mu görünüyorum."
Duru gerildi,
"Yok estağfurullah. Ben bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim."
Gül ciddileşi verdi,
"Bak şekerim bu dergi benim. Ben ne istersem o ayrıca etrafta gergin birilerini söylediklerimi sorgulayanları görmek istemem. Herkes yaptığı işi severek yapmalı ve benimsemeli ki başarılı olalım. O yüzden benimle patron çalışan ilişkisi istemem abla kardeş gibi takılmalıyız."
Asansör gelince Gül neşe ile içeri girdi.
Duru da arkasından, atladı ve bir adam onlara doğru hem koşup hem seslenerek son anda yetişti.
"Gül karıcım."
Duru şaşkın şaşkın adama ve kucağında ki köpeğe baktı.
Adam elli yaşlarında kırlaşmış saçları beyaz teni yaşına göre bakımlı ve kendi çapında çekici bir beydi. Gözleri yaşına oranla fazla hareketli mimikleri ise abartılı çapkınlık yapmak için fırsat kollayan türdendi.
Çift arasında ki en belirgin ve ikisi için söylenebilecek şey ise ikisi de oldukça neşeli ve mutlu görünmeleriydi. Hayatı ve bir birlerini sevdikleri belliydi.
"Karıcım neden beklemiyorsun?" dedi adam alınmış gibi yaparak.
"Başlatma Gündüz mankenlerle mi oyalandın sen."
Adam alınmaya devam etti,
"Aşk oldun ama Gül iftira atıyorsun Maya'yı seviyorlardı."
Gül sinirlendi,
"Hadi hadi gözlerin de Maya'daydı mankene bakmıyordun inkar etme gördüm."
Adam alttan aldı,
"Sen beni kıskandın mı?" diye omuz attı karısına.
Gül hiç aldırmadı,
"Gündüz bak plajda yanımdan ayrılırsan yolarım."
"Ya ne zaman ayrıldım ki." Dedi. ama hiç de öyle olmadığı karısının söylediği her şeyde haklı olduğu her hareketlerinden belli oluyordu.
Adamın birden dikkatini Duru çekti, alıcıları çalıştı dikkatle süzdü,
"Gül bu hanım kızımız kim?"
"Erkeklere pabucunu ters giydiren aldatan kocasını cümle aleme rezil eden yeni köşe yazılarını yazacak kişi."
Adam duru'dan hafif tırsmış gibi baktı,
"Fehmi'ye ne oldu?"
"Kovdum. Mıy mıy mıy yazıyor dergiye can lazım biraz. Duru yazacak."
Duru itiraz etti,
"Bana vereceğiniz köşe için başkası işinden mi oldu?" dedi.
Kadın beğenmiyor gibi baktı Duru'ya.
"Evet ne oldu?"
"Ben bunu kabul edemem ama yani bu hiç etik değil."
Kadın aldırmadı,
"Aman ne olacak ya buralar böyle biri koltuğundan adamı ediverir "
"ama." Dedi Duru kadın ona bakınca susar gibi oldu ama sonra tutmadı,
"Ben kabul edemem bunu gerçekten. " bu sırada plazadan çıkıp araca bineceklerdi.
Duru binmedi,
"Ben tanıştığıma memnun oldum ama bunu kabul etmem." Dedi net olarak.
Gül ona baktı,
"Kızım sen saf mısın?" diye çıkıştı.
"Bu saflık olabilir belki size göre ama ben kimseye zarar veremem." Dedi. sona doğru sesi içine doğru kaçtı.
"Bin şu arabaya beni sinirlendirme şekerim. Emekli olmuyor adam ne yapayım kaç yıldır işgal altında dergim. Gençlere yer açmak lazım artık dimi."
"Yani ben şimdi bilemedim ki"
"Ay sıcak geçti başıma. Tazminat yüklü para her hakkını verdim. Bir de yazacağı kitabını yayınlayacağım. Bana ne kadar pahalıya patladın hala naz ediyorsun."
Duru daha fazla baskıya dayanamadı, o da atladı. Gül onu içini rahatlatacak açıklamaları yaptığında mutlu oldu. Yeni işinde evden çalışamayacaktı ofise gelmesi gerekiyordu. Ayrıca yazıları ilgi görürse gazetede de yazma şansı olabilecekti.
Yol boyunca Duru onların tatlı çekişmelerine bol bol güldü. Isınmıştı onlara. Hem bir birleri ile yan yana gelince kavga edip hem de anlaşamıyor ayrı düşüncede yapamıyor gibi görünüyorlardı.
Sonunda çekim yapılacak sahile ulaştıklarında Duru kendini bir hayalin ortasında gibi hissetti. herken telaşla bir işin ucundan tutmuş can hıraş çalışıyordu.
Kocaman karavanlar çekim için ışıklandırılan ve güneşe önlem almak için kurulan paravanlar ve Duru2nun adını bile bilmediği bir sürü ayrıntı. Her yer kablo ve çalışanların hızlı ve hareketli yapısı ille doluydu.
Onlar gelince hemen şezlong, şemsiye ve soğuk içecekler bırakıldı. Tam karşılarında çekim vardı ve kucağına düştüğü kişi tarafından fotoğrafları çekiliyordu.
Mankenler üzerine giydikleri mayo ve bikiniler ile poz verirken yarış haline tutuşup fotoğrafçıa cilve yapıyorlardı.
"Cilve yaptıkları adama bak ne buldularsa artık." Diye geçirdi içinden. Adam hiç birine yüz vermiyordu işine bakıyordu işte. hala neyin ısrarıydı bu ne vardı ki sanki böyle olacak.
Çağan için ise mesleğinin en sevmediği kısmıydı dışarda mankenlerle çalışmak. Tamam onun etrafını ınbeş yalından beri kızlar çeviriyor ve ilgi ile bakıp kur yapıyorlardı. Bunları görmezden gelse de bikini ve mayo çekimlerinde işler farklı yöne kaymaya başlıyordu.
O yüzden bugün her zaman olduğundan daha ciddi ve gergindi.
"Şunlara bak ya yediler bitirdiler oğlanı, İpek!" diye seslendi Gül hanım. İpek yirmi yaşlarında çıtı pıtı kısa saçlı siyah gözlü minicik burunlu minnoş bir kızdı. Kulağına takılan ve mikrofonlu bir iletişim cihazı vardı. Elinde de bir dosya,
"Efendim Gül hanım." Diye onlara ulaşmıştı.
"Şöyle şu mankenlerin menajerlerine biraz daha yakışıklıma ışık yakmaya devam ederlerse hiçbir çekime gelemeyecekler. "
İpek sırıtıp bembeyaz dişlerini ortaya çıkardı,
"Hollywood starlarının fotoğrafçısına poz veriyorlar e Çağan bey de yakışıklı ve yalnız bir adam fırsatı kaçırmıyorlar." Dedi gülerek.
"Aman haspam bunlar şunlara baksana hepsi ne kadar kibirli ve ben şahaneyim güzelim havalarında. Burada ki en güzel kadın tabi ki de benim." Deyip yelpazesini salladı.
"Elbette gül hanım sizin güzelliğiniz tartışılmaz."
"Ne varmış mankenlerde gayet de güzeller. Sizde." Diye araya Gündüz bey girdi. O da sabahtan beri niye fotoğrafçı olan ben değilim diye sorguluyordu sanki.
"Biz de çirkin demiyoruz şekerim. Güzel kızlar alımlılar seksiler ama ruh eksik bunlarda doğallık yok. Bak mesela Duru." Deyip biran da Duru'ya döndü bakışları.
"Ne kadar güzel ve tatlı bir kız. Kemik gibi de değil. gözleri desen yüzünde ki o sıcaklık ile ne kadar da hoş."
Duru'nun yanakları kızardı,
"Teşekkür ederim." Dedi kibarca.
"Gerçekten öyle. Çok güzelsiniz." Diyerek İpek'de onayladı.
"Şekerim demeyeyim demiştim ama kocan tam bir gerzekmiş."
Duru gülümsedi, Serkan'ın arkasından edilen küfürler kendi boynuzlarını aşmış durumdaydı ve her duyduğu içini ferahlatıyordu.
"Affetmeyeceksin dimi o meymenetsiz kocanı?" dedi Gül. Affederse Duru'yu bacaklarından tavana asacak gibi bir hali vardı sanki.
"Asla!" diye atıldı Duru katiyen olmazdı.
O günden sonra Serkan tarafından tutulduğu mesaj yağmurları ve gelen çiçeğin haddi hesabı yoktu. Bütün apartman çiçeklenmişti. Aramalarını açmayınca Serkan bu yolu kullanıyordu.
Bir de Serkan'ın annesi vardı. Tennur hanım.
Gözde ona terminatör diyordu.
Terminatör arayıp bir tur oğlunu savunmuş yere göğe sığdıramamış. Asıl oğlunun ondan kurtulduğunu o çok kıymetli soyadlarını almak için kuyruğa giren gelin adaylarından bahsederken. Duru da tın tın tın deyip beynini alıcılara telefonu Tennur hanımın suratına kapatmıştı. İlk kez o kadına böyle saygısızlık yapıyordu.
Bu da onu aşırı rahatlatmış ve mutlu etmişti. Serkan ve türevlerinden ya da Serkan'ın türev olduğu biri ile hiç muhatap olmak istemiyordu. Bu kişi sürekli oğlunu haklı görüp toz kondurmayan annesi ise sonsuza kadar görmese asla şikayet etmezdi. Fazla değil sadece bir kez oğlunu değil de Duru'yu dinlese olmaz mıydı? Oysa duru Tennur hanımla tanışmadan önce nasılda heyecanlıydı. Annelik duygusunu hatırlamasa da ona anne olmasını bekleyip, çok iyi anlaşmayı hayal etmiş ve öyle olmasını dilemişti ama geçen hiçbir günde sevdirmeyi başaramamıştı kendini. Bir süre sonra ise sadece Serkan'ın hatırı için sabreder olmuştu.
Artık Serkan da hatırı da olmadığına göre ikisini birlikte boşayabilirdi.
"Üç gün sonra affettim dersen seni kovarım." Diye çığırdı Gül hanım. Hareketleri aşırı coşkulu ve hissettiklerini en yüksek volde yaşıyordu.
Duru böyle sahiplenilmek hoşuna gitti. içinde ki eksikliğin azaldığını hissediyordu. böyle hissedince de daha çok üzülüyordu. Annesini özlediğini hissetti....
Hatta Serkan'ın annesi kadar bencil bile olsa bir annesini olmasını çok isterdi. Yanında yanıbaşında.
"Hadi kalk!" dedi Gül Duru'yu çekiştirerek.
"Ne oldu?" dedi Duru.
"Sıkıldım. Yürüyelim." Dedi Gül.
Yürüdüler, Duru ayakkabılarını çıkardı. Dalgaların ıslattığı kum tanelerinin serinliğine dalgaların naif dokunuşu eşlik etti. Elbisesinin etekleri ıslandı. Aldırmadı.
Bir çiftin ona baktığını görmedi. Çağan'ın bakışları üzerine odaklanmıştı. Genç kadının hayatla bütünleştiği o anlara şahit oluyordu. çok tanıdık ama bir o kadar da uzak bir his beliriverdi.
Soğuk bakışları ile genç kadını inceledi. Gözleri bir anlığına aynı noktada kesişti ama Duru'nun bakışlarını çabuk döndürdü.
"Ne kadar naifsin." Dedi Gül.
Duru ise az önceki ufak çakışma ile meşguldü. Soğuk bakışlı kibir abidesinin derinlerinde çok aşağılarda bir yerler de. sanki çok uzakta ki birine bakıyor gibiydi.
"Ne dediniz?" dedi düşüncelerinden sıyrılarak.
"ayakkabısız yürümek yüzünde kocaman bir gülümseme. Çok kırılgan görünüyorsun ama aldatılmış bir kadına göre fazla mutlusun." Dedi.
Duru gülümsedi,
"gerçekten mutluyum. Ayaklarım kuma değiyor denizi hissediyorum ve istediğim işe alındım. Çok içten bir patronum var."
İkisi de konuşmadı sadece yürüdüler, döndüklerinde çekim bitmişti ve Gül bir şeyler için Duru'dan ayrılmıştı.
Duru da kendini kaybetmiş şekilde etrafına bakıyordu. Sabahtan beri yalnız kalamayınca etrafını da fazla inceleme fırsatı bulamamıştı. Şimdi şaşkınlık ve hayranlıkla etrafına bakarken birden boşluğa doğru düşüşe geçti.
Çağan'da Fotoğraf makinasını düzenliyordu ve tuhaf bir hisle başını kaldırdığında sakar ve sinir bozucu kadının önünde ki boşluğu fark etmediğini gördü.
Kızın boşluğu fark ettiği anda ki şaşkın ifadesini.
Düşerken şaşkınlıktan aralanan yeşil gözlerini,
Yere düştüğünde ki o aksi olamazdı zaten ifadesi,
Onu fark eden bakışların kahkahasına ellerini kaldırarak muzipçe gülümsemesi,
Ve ellerinde ki kumu ince bir yol halinde bırakırken başını kaldırıp attığı kahkaha anlarını
Zamanda silinmesine izin vermedi. Hepsini anda dondurdu.
*****
Duru için yorucu bir gün olmuştu ve çekimden dönmek neredeyse gece yarısına ulaşmıştı. Eve geldiğinde Gözde'yi kanepede kırlente sarılıp uyurken buldu.
Siyah saçları kanepeden dökülmüş biçimli ve güzel yüzü huzur içindeydi. Duru ile aralarında güçlü bir bağ vardı. Üzey annesinin soğukluğundan kaçtığında hep Gözde'nin kollarına sarılmış babasının ilgisizliğinde hep Gözde'nin kapatmaya çalıştığını fark etmişti.
Yine en zor anında Duru'yu o çıkmazdan çekip almıştı. Gözde olmasa toparlanması daha zor olurdu.
***
Çağan ise içinde bir ağırlıkla eve gelmişti. Duru'ya baktığı her anda aklına Estelya'nın yüzü geliyordu. Yaptığı her hareketi onu hatırlatıyordu.
Fotoğrafları yıkamaya girdiğinde ise Duru'nun düşerken çektiği fotoğrafları yıkayıp eline aldı. Gülümsemesi dudağını hafifçe kıvırmıştı.
Ama yine aynı şey oldu o kadın Estelya değildi...
KESTİK.... BUNU YAZMAKTA VAZGEÇEMEYECEĞİM SANIRIM.
HİKAYE NASIL GİDİYOR FİKİR VE DÜŞÜNCELERİNİZİ MERAK EDİYORUM
SEVİLİYORSUNUZ....