Gözümü açmama sebep olan ses Aras'ın öksürük sesiydi. Gözümü açtım yanımda değil. Hava aydınlanmıştı. Yataktan kalktım ve mutfağa gittim orada değildi sonra salona geçtim. Koltukta oturmuş kahve içiyordu. Uyku sersemliği ile önce öylece bir baktım. Bu kadar erken uyanmazdı hem bugün tüm gün evde miskinlik yapacaktık neden uyandı ki?
"Ben mi uyandırdım özür dilerim."
"Öksürüğün artmışa benziyor. Doktora gidelim istersen."
"Gerek yok hayatım basit öksürük.
Yanına gittim elimle alnına dokunup ateşi olup olmadığını kontrol ettim. Ateşi yoktu ama bu hali beni endişelendirmeye yetmişti. Kendine çok dikkat etmiyordu zaten birde hasta olup güçsüz düşmesini hiç istemiyorum. Kolay hastalanan bir adamda değildi genelde ben hasta olurdum o bana bakardı.
"Kahvaltıyı hazırlayım sonra ıhlamur yaparım sana."
"Kahvaltıdan sonra kaçamak mı yapsak sabah Bulut'la konuştum Kartepe'ye gidelim diyoruz. Kayak yaparız."
"Bugün mü?"
"Evet olmaz mı?"
Dudak büzdüm. Zaten kötü gözüküyordu üzerine yeniden soğuk alıp üşütmesini istemezdim. Kartepe şuan ne bileyim çok istemedim.
"Bilmem çok ani değil mi? Hem iyi gözükmüyorsun daha kötü olabilirsin."
"Hadi ama ben süperim merak etme. Bizim her planımız ani.”
Gülümsedim.
"İyi peki o zaman."
"Bulut'u arayım hemen."
Kafa sallayıp mutfağa geçtim. Omlet yaptım. Ekmekleri kızartma makinesine koydum. Diğer kahvaltılık şeyleri de masaya koydum. Aras çok çay içmezdi bende genellikle meyve suyu içerdim çocukluktan kalma bir alışkanlıktı. Masayı hazırlayınca
"Canım gelebilirsin."
Aras mutfağa geldi. Ellerime öpücük kondurdu.
"Güzel ellerinle kahvaltı mı hazırladın. Yardım edemedim kızmadın değil mi?"
Gülümsedim şaka ile karışık kaşlarımı çatıp.
"Şimdilik affettim bir daha yapmaman kaydıyla."
Tamam anlamında kafa salladı ekmeğimden bir ısırık alırken.
"Balıkçı yaka kazağını giy daha sıcak tutar öksürüğün şiddetlenmesin sonra."
"Neden takıldın öksürmeme önemli bir şey yok merak etme."
Meyve suyumdan bir yudum aldım sonra
"Takılırım dikkat et sen."
"Tamam ufaklık tamam."
Kahvaltı bitince yanıma gelip yanağıma minik bir öpücük kondurdu.
"Hadi sen git hazırlan ben toplarım."
"Olmaz öyle."
"Olur olur sen anca hazırlanacaksın zaten hadi bakalım."
Gülümseyerek odaya geçtim dolabımı açıp yumuş yumuş sıcacık tutan kırmızı kazağımı altım altına siyah pantolonumu geçirdim. Saçlarımı düzleştirdim tam makyaj yapıyordum Aras.
"Tam makyaja yetiştim bende beş dakikaya hemen hazırlanırım. Sonra çıkarız."
Kafa salladım. Ben makyajımı yaparken oda üzerini giyindi montlarımızı da aldık ve çıktık.
"Arabayı ben kullanacağım." Dedim
Kafa salladı. Araba kullanırken öksürüğü tutar diye endişelendim açıkçası.
"Bulut ve Gamze'yi de alacağız."
"Tamam."
Arabaya geçtik. Bulutların evine gittik onları aldık. Gamze'de aniden yapılan bu plan karşısında şaşkındı. Birden bire karar verilip yapılan şeylerden de çok hoşlanmazdı normalde ama hayatlarımızdaki adamlar tam da öyle insanlardı.
"Bizim sevgililerimiz tam bir manyak Masal. Sabah uyandım ve Kartepe'ye gittiğimizi öğrendim."
"Sorma bende."
Yol boyunca müzik eşliğinde güle oynaya gittik. Aras'ta iyi gibiydi en azından yol boyunca öksürmedi. 115 kilometre filandı 1.5 saate varmıştık. Arabayı uygun bir yere koyduktan sonra kayak eşyalarını kiralamaya gittik biraz kartopu oynayıp sonra kayacaktık. İlk hamleyi Bulut suratıma koca bir kar kütlesi atarak yaptı ve yere yapıştım bunun üstüne Aras Bulut'a saldırdı bende Bulut'a saldırdım sonrasında Gamze sevgilimi rahat bırakın diye bizim üstümüze geldi. Kahkahalar eşliğinde savaşıyorduk. Ben beklenmedik bir tabırla Aras'a kar attım beklenmedik yerden gelince şaşırdı. Sonra yine attım. Gamze'de attı ona sonra Bulut... Aras bunun intikamı olarak beni yere serdi yüzüme kar attı.
"Demek sevgiliye pusu kurmak ha."
Kıkırdıyordum bir yandan üşümüş yüzümdeki karları temizliyordum.
"Özür dilerim affet." Diye kıkırdadım.
Burnumu ısırdı. Kollarını bana sardı benim yanıma yere yattı. Kollarını açtı.
"Kar çok güzel değil mi?"
Kafa salladım. Bana döndü tam dudaklarımız birbirine değecekti Bulut ve Gamze bize kar attı.
"Aşkınızı sonra yaşayın şimdi savaş zamanı."
Yerden kalktık. Kar topuna devam ettik. Sonrasında yorulunca ara verdik. Bir sürü fotoğraf çekindik. Aras bana poz verdi ben ona. İkimiz selfie yaptık. Video kaydettik çok eğlenmiştik. Çocuklar gibi şendim onunlayken yaşadığım her dakikadan keyif alıyordum. Hatta diyorum ki bazen ondan önce ben yaşamamışım. Ne kadar boş bir hayatım varmış.
Aras'ın öksürüğü tutunca yine endişelendim ama sonrasında hemen toparlandı. Buradan gidince kesinlikle bir hastaneye gidecektik. yoksa içim içimi yerdi böyle. Kayak yapmaya hazırlandık. Hepimiz geçtik tam kayacağız Aras her zamanki munzurluğu yapıp beni itekledi. Dengede kaymaya çalışırken.
"Seni mahvedeceğim Aras!"
Arkadan kahkaha sesi geliyordu. Tam bir serseri bu halleri hem hoşuma gidiyor hem kızıyorum. Dengesiz şekilde sağa sola yalpalarken zorlukla durdum. Baya gerimde kalmışlardı şimdi bu yolu çıkması vardı birde. Zar zor geri çıktığımda kahkaha atıyorlardı suratıma yine kar attıklarında üşemenin ve yorulmanın etkisi ile kızdım. Sinirlenmiştim.
"Yoruldum. Yeter tamam yeter!"
Aras yanıma geldi. Hala kar atıyor.
"Aras kes şunu. Yapma."
"Korktun mu yine sen?"
"Korkmadım kızdım."
Gülümsedi. Hala daha gülecek bir şey varmış gibi davranıyordu. Kar alıp yüzüne attım. İntikam soğuk yenen yemektir ama ben soğumasını falan bekleyemem anında almam lazım
"Komik değil."
Sarıldı.
"Kıyamam sana minik sincap."
Ona kızgınlığım uzun sürmüyor. Beni bu şekilde sevmesine bayılıyordum. Minik sincap demesi ona kızdığım zamanlarda bile öfkemi bastırıyordu. Kar yormuştu efor sarf edip acıkmıştık. Restorantta geçtik. Köfte yedik. Her zamanki gibi oburluğum üstümdeydi. Yemek yemek dünyanın en güzel şeyi değil midir? Ben yemek yerken her lokmasından keyif alanlardanım ve şansım şu ki kolay da kilo almayan biriyim… Gamze beklenmedik bir teklif sundu bize.
"Hava kararıyor burada kalalım bugün."
"Olur bana uyar." Dedi Bulut
"Bana da uyar." Dedim.
Aras'ta kabul etti. Biraz dolaştıktan sonra orada kendimize oda ayarladık. Odaya geçtik. Dört kişilik odaydı dört ayrı yatak vardı. İçi odundan bir evdi. Şömine de vardı. Dekoru son derece güzel yapılmış. Şömine yanınca başına üşüştük hemen. Tüm gün donan uzuvlarımızı ısıtmaya çalışıyorduk. Hele ayaklarım onlar hiçbir zaman ısınmazdı. Aras ellerini ısıtıp parmak uçlarımı ısıttı elleriyle sonra çoraplarımı şöminenin sıcağında ısıtıp ayağıma giydirdi. Sıcacıktı. Gülümsedim. Bana hep böyle bebek gibi bakardı. Ardımı kollardı kendinden önce beni düşünürdü. Çok şanslıydım. Gamze bize kahve yaptı. Kahvelerle içimizde ısınırken keyfimiz tıkırında günün tadını çıkarıyorduk. Tatlı yorgunluktu bu. Bulut'un da uzun zamandır aradığı buydu ki sitemkar bir tavırla atıldı.
"Şöyle kafa dinlemeyi öyle çok istiyorum ki günlerce her şeyden uzak olmak sadece Gamze ve ben."
"İnsan yoruluyor değil mi?"
"Tabi oğlum sen artık eskisi gibi sahne almıyorsun tabi Masal ile yolunuzu buldunuz gezginler misali."
Kahkaha attı.
"Masal ne isterse o. Hayallerimizi gerçekleştiriyoruz biz."
"Tabi babalara dayadınız sırtınızı."
"Lan ben ne zaman baba parası yedim çalıştığım zamanlardaki paralar bunlar sen yerken biz birikim yapıyorduk aslan."
"Ben baba parası yiyorum vallahi." Dedim
Kahkaha attık. Aras bana döndü.
"Daha yaşayacak bir sürü güzel şeylerimiz var değil mi?"
Kafa salladım. Yapılacaklar listemiz vardı ve daha yarısı bile tamamlanmış sayılmazdı. Tamamlamak için önümüzde bir sürü zaman vardı ama nasılsa. Daha yaşayacak çok zaman görecek çok yer ve biriktirilecek çok anı vardı.
"Daha bir sürü ülke gezeceğiz. Aras Atlanta'ya gitmek istiyor mesela. Bu kışı orada geçirelim dedi bende bizimkilerle konuşacağım kış tatili yapabiliriz uzun bir süre. Ben sss Ormanlarını görmek istiyorum. Brezilya'ya gidip karnavala katılacağız. Ilıman iklim daha bana göre aslında. Aras kar seviyor ben deniz. Ortak noktada buluşup hepsini gezeceğiz ama. Her gittiğimiz yerlerden bir şeyler biriktireceğiz. Resimler anılar… Her ülkede şarkı söyleyecek Aras geleceğe notlar bırakacağız. Sonra çocuklarımıza göstereceğiz hepsini anlatacağız."
Kollarımı Aras'a sardım. Heyecanla yapacaklarımızın bir kısmını anlattım sadece.
"Yani yaşayacak milyon tane şey var."
"Ben Bulut'la olduktan sonra her yerde olmaya razıyım vallahi."
"Aşka bak be!" Dedi Aras.
"Benim sevgilim nerde olmak isterdi söyle bakalım minik sincabım."
Kıkırdadım. Burnumu göğsüne gömdüm sonra kafamı kaldırıp ona baktım. Onunla olmak evimizde o kanepede oturmak bile yeterince iyi geliyordu.
"Bir dağ evindeyiz. Sen ve ben. Yine şömine var. Kahvelerimizi yapmışız ve battaniye altında birlikte tüm Game Of Thrones bölümlerini yeniden izliyoruz. Mutluluğun nirvanası değil mi?"
Kahkaha attı.
"You know nothing John Snow taklidi yaparsan olur." Dedi
Kahkaha attım ve
"You know nothing Aras Solmaz!"
Kahkaha attım. Yüzüme ardı ardına öpücükler kondurdu.
"Sana aşığım Masal Dinçer!"
Kendimi geri çektim. Muzip bir şımarık tavırla saçlarımı savurdum.
"Tabiki aşık olacaksın."
Yanağımdan makas aldı sonra öksürmeye başladı o an. Durmuyordu ama.
"Aras."
Cevap vermedi. Telaşlandım sırtını sıvazladım falan ama geçmedi.
"Su getirir misiniz?"
Gamze suyu getirdi. Aras'a verdim içti. Anlıda terlemiş biraz. Yanda duran peçete ile sildim alnını.
"Yarın hemen bi hastaneye gitmekte fayda var. Bronşit mi oldun acaba."
Öksürmesi durdu.
"Tamam gideriz yarın endişelenme iyiyim gerçekten." Dedi
Yüzünden öptüm. Sarıldım. Nasıl endişelenmem çok kötüye benziyordu iki günde rengi bile soldu ya da gereksiz evham yapıyorum ben bilmiyorum ama telaşlandım işte.
"Endişelenirim. Korkuyorum çok öksürmeye başladın."
Gülümsedi. Saçlarımı okşadı.
"Uyuyalım hadi. Kar yordu."
Kafa salladım. Yataklar tekli olduğu için herkes kendi yatağına geçti. Gözlerimi kapattım ama yarın İstanbul'a döner dönmez hemen hastaneye gidecektik diğer türlü içim rahat etmeyecek. Bende yorulmuştum ve kendimi uykuya bıraktım...
Işığın gözüme vurduğunu hissettim. Gözlerimi açtım. Gamze ve Bulut yatağındaydı. Aras yoktu. Nereye gitti ki sabah sabah. Doğruldum yataktan kalktım bir iki adım attım bir baktım kapının önüne düşmüş. Öylece yatıyordu. Telaşla yanına koştum. Hareketsizdi kafasını mı çarptı bir şey mi oldu?
"Aras!"
Yanına koştum. Baygındı. Korkuyla ne yapacağımı bilemedim.
"Bulut. Bulut uyan Aras'a bir şey olmuş."
Bulut ve Gamze yanıma geldi. Onlarda telaşla yere çöktüler. Bulut Aras'ın yüzüne dokundu.
"Kardeşim iyi misin?"
Gamze bana döndü.
"Ne oldu bayıldı mı?"
"Bilmiyorum hiçbir şey bilmiyorum uyandığımda baygındı ne kadar süredir burada bir fikrim yok."
Tekrardan Aras'a döndüm hala baygın bizi duymuyor ve tepki vermiyordu. Nabzına baktım korkuyla vardı.
"Aras aşkım."
Kendinde değildi.
"Hastaneye gidelim. Çok terlemiş yine. Allah'ım ne oldu."
Hemen toparlandık yardım isteyip arabaya geçtik ben arkada Aras'ı kendine getirmeye çalışıyor bir yandan ağlıyordum.
"Bulut uyanmıyor."
"Nefes alıyor mu?"
Kafa salladım. Gözyaşlarım onun yüzüne düşüyordu. Nefes alıyordu ama baygındı iyi de neden? Kafasında başka yerinde çarpma ya da düşmeden kaynaklı bir şey görünmüyor. Bulut son hızla en yakın hastaneye sürdü. Kafasını mı çarptı acaba kontrol ettim tekrardan kan akan bir yer yoktu. Nabzına baktım yeniden atıyordu iyiydi. Araba durduğunda hastaneye ulaşmıştık.
"Allah'ım Aras uyan aşkım hadi."
Hastanenin önüne geldik. Görevliler hemen sedyeye yatırıp götürdü. Korku içinde bekliyoruz. Gamze sakinleştirmeye çalışıyor.
"Ne kadardır baygındı Allah bilir. Kafasını vurduysa. İç kanama olursa. Allah'ım ne olur bir şey olmasın."
"Endişelenme bitanem bazen sabah uyandığımızda gözümüz kararıyor ya öyle olmuştur düşmüştür bir anda. Korkulacak bir şey yoktur. Değil mi Bulut?"
Bulut yanıma geldi kolumu dokundu.
"Evet Masal korkacak ne var kocaman adam bayılsa ne olur o ayı gibi kızım korkma sen."
Sakinleştirmeye çalışmaları pek sonuç vermedi. Telaşım azalmadı. Korkumda geçmedi. Bir saate yakın bekledik kimse bir şey söylemiyor delirecektim en sonunda doktor geldi. Odasına çağırdı.
"Tetkikler yaptık. Biraz uzun sürdü. Şuan odada serum verildi kendine gelir birazdan."
Ne tetkikleri yapıldı sonuçlar ne çıktı aklımı oynatmak üzereydim.
"Neyi var neden bayılmış. Üşütmüştü."
"Öksürükleri mi vardı?"
Kafa salladım. Vardı tabi hem de çok fazlaca.
"İki gündür şiddetli öksürüyordu."
"Nefes darlığı ve yorgunlukta var mıydı?"
"Evet şu sıralar çok hareketliydik. Birkaç kez nefes alamıyorum diye dışarıya çıktı ama iyiydi yani bir iki gündür bu şekilde. Sanırım yaptığımız aktiviteler ona ağır geldi. Bronşit mi olmuş?"
"Bakın o kadar basit bir şey değil."
Ne basit değil bronşit değil mi bronşit değilse zatürre olmuştur. Annem ben küçükken bronşit olduğumda zatürreye çevirecek diye korkardı hep iyi de nasıl bu kadar üşüttü ki bu çocuk ben iyiydim benim bir şeyim yoktu ama o bu kez çok çabuk hastalanmıştı. Uzun bir süre böyle heyecan, adrenalin gerektiren hoplamalı zıplamalı şeyler yapmak yoktu. Ara verecektik. Hatta şu Atlanta tatilin bile ertelememiz iyi olurdu.
"Nasıl? Neyi var ki Aras'ın."
Doktorun büyük ihtimalle tonlarca ilaç verip Aras'a istirahat vereceği günler yakındı bebek gibi bakardım ben ona. Biraz mız mızlanıp delirtirdi beni ama olsun toparlasın yeter ki. Bol bol C Viitamini takviyesi de yaptım mı turp gibi olur sevgilim. Gülümseyerek baktım doktora. Ağzından çıkacak cümleyi bekliyordum
"Kalp yetmezliği var ve hastalığın son evresi. Tedavilerin işe yaramayacağı evre."
O an dondum. İdrağım yok oldu. Duyduklarımın doğruluğunu sorgulamak istedim ya da büyük bir kamera şakasının içinde olmayı