2

1241 Words
Minnie: sana yazmak için bir bahane bulamadım. Nasılsın? Jungkook: hasta. Minnie: tam olarak neyin var? Jungkook: ateşim var, burnum akıyor ve halsizim. Minnie: anladım. Geçmiş olsun. Jungkook: sağ ol. Minnie: ilaç kullanıyor musun? Jungkook: biraz önce içtim, bir iki saate toparlarım. Minnie: estetik seni aldattı diye yataklara düşümedin değil mi? Jungkook: saçmalama. Sadece üşüttüm. Minnie: kapısında falan mı yattın? Jungkook: hayal dünyan çok geniş anlıyorum ama sence ben birinin kapısında yatar mıyım? Minnie: belki ileride yatarsın. Jungkook: kendinden bahsetmiyorsun değil mi? Eğer öyleyse hiç gülecek halim yok haberin olsun. Minnie: bu konuyu seninle tartışmak istemiyorum. Zamanla göreceğiz. Ben hastayken annem bana bitki çayı yapardı ve çok iyi gelirdi. İstersen tarifini vereyim? Jungkook: gerek yok. Uğraşamam. Minnie: yanında sana bakacak kimse yok mu? Jungkook: yok. Minnie: anlıyorum. Yalnız yaşamak böyle zamanlarda çok zor. Jungkook: yalnız yaşamıyorum. Sadece ev arkadaşım sevgilisinin evinde. Minnie: seni bu halde yalnız mı bıraktı? Pek de iyi bir arkadaş değilmiş. Jungkook: sadece hasta olduğumu bilmiyor ve bu konu seni çok da ilgilendirmiyor. Minnie: tamam sakin ol. Sen dinlenmene bak sonra görüşürüz. ..... Termosu ellerimin arasında sıkıca tutarak karşımda ki apartmana baktım. Elbette ona görünmeden bırakacaktım ama ya yakalanırsam diye içimi kaplayan korkuyu silip atamıyordum. Üniversitenin ilk senesi ondan hoşlanmak benim suçum değildi çünkü okulun neredeyse yarısı ondan hoşlanıyordu. O mükemmel denecek kadar yakışıklı bir adamdı ve bu durumunun farkındaydı. Öyle ki egosu her yerde konuşuyordu. Ama ben sadece dış görünüşüne bakarak ona yazmamıştım. Okuldan eve dönüş yolunda bazen sessizce arkasından yürürdüm ve onu izlerdim. Elbette sapık falan değildim. Yalnızca evlerimiz çok yakındı ve aynı yolu kullanıyorduk. Sokaktaki kedilere marketten mama alıp verdiğini görüyordum. Yaşlı insanlara yardım ettiğini görüyordum. Hatta dört ya da beş ay önce yolda gördüğü yaralı bir köpeği alıp tedavi etmiş ve sahiplenmişti. Bir keresinde üzerinde ki ceketi üşüyen bir evsiz çocuğa verdiğini görmüştüm. Bunları okuldakiler muhtemelen bilmiyordu çünkü o, okulda olabildiğince egolu ve uyuz bir tip olarak dolanıyordu. Kendini saklıyordu, gerçek benliğini ama ben onu görüyordum. Çirkin bir kız değildim ama karşısına çıkacak cesaretim asla yoktu. Bunun nedeni dış görünüşümden etkilenip bana da diğer kızlara yaklaştığı gibi yaklaşacak olma düşüncesiydi. Ben onlar gibi olmak istemiyordum, beni sevsin istiyordum. Benimle takılmasın beni önemsesin istiyordum. Onunla daha bir kere bile göz göze gelmemiştik çünkü beni görmemesi için yoğun bir çaba sarf ediyordum. Belki de yaptığım şey çok saçmaydı ama ben öyle olsun istiyordum işte. Derin bir nefes alarak eski apartmana doğru adımladım. Apartman eski ve bakımsızdı ve muhtemelen oturanların çoğu öğrenci ve ya bekardı. Zaten okula yakın olan evlerin çoğu böyleydi. Zillerinde isim yazmadığı için bıkkın bir nefes verip ne yapacağımı düşündüm. Aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Hangi katta oturduğunu biliyordum ama her katta üç daire vardı ve ben hangi zil olduğunu kestiremiyordum bile çünkü zillerde kapı numarası bile yazmıyordu. Tam geri döneceğim sırada apartmana girmek üzere olan bir teyzeyle karşılaştım ve yüzüme genişçe bir gülümseme yerleştirdim. "Yardım etmemi ister misiniz efendim?" Elinde ki poşetlere baktığımda gülümseyerek kafasıyla beni onayladı ve hızlaca poşetleri elinden alıp kapıyı açmasını bekledim. "Sen kime gelmiştin güzel kızım?" Kapıyı açtığında içeri girip önden yürümesini bekledim. "Arkadaşıma gelmiştim ama yanlış gelmişim yan apartmanmış." Apartmanın sahibi olma ihtimali ve jungkook'u tanıma ihtimali yüksekti. Bu yüzden ufak bir yalan söylemekte sakınca görmedim. Daire kapısının önüne geldiğimizde poşetleri bırakıp geri çekildim ve eğilerek selam verdim. "Çok teşekkür ederim kızım. İyi akşamlar." "İyi akşamlar efendim." Merdivenlerden yavaşça inmeye başladığım an teyzenin kapısının kapanma sesini duydum ve hızla tekrar yukarı çıktım. Jungkook, iki üst katta oturuyordu. Bir kaç kere onu camda görmüştüm ve bu sayede hangi cephede ki daire olduğunu anlamam zor olmayacaktı. Kata ulaştığımda jungkook'un dairesini bulmak çok da zor olmadı çünkü ayakkabılarını kapıya bırakmıştı. Termosu ve yemek kabını kapının önüne  bıraktım ve kapı numarasına baktım. 16. Sanırım aşağıdan zilleri sayarak  doğru Zile basabilirdim. Eğer bulamazdam da mesaj atardım artık. Yakalanmak istemediğim için hızlıca merdivenlerden inmeye başladım. Bir an önce buradan uzaklaşıp evime gitmek istiyordum. Kısa bir hesaplama yaparak doğru olduğunu düşündüğüm Zile bastım ve koşarak uzaklaştım. Evime yaklaştığımda derin bir nefes aldım. Yakalanmamıştım ve mutluydum. Bir süre böyle sevmek benim için en doğru olanıydı. Jungkook: Bunları senin kapıma bırakma ihtimalin? Minnie: oldukça yüksek. Yemek kaplarında çorba, pirinç lapası ve meyve var. Güzelce yiyip bitki çayını iç ve dinlen. Yarına bir şeyin kalmayacaktır. Jungkook: kapıma kadar gelip bir şeyler bırakman ürkütücü gelse de teşekkür ederim. Minnie: rica ederim. Jungkook: tuhaf hissettim cidden. Minnie: sebep? Jungkook: yani ne bileyim beni düşünmen falan bir şeyler hazırlaman tuhaf. Cidden tuhaf bir kızsın. Ayrıca pembe olmaları da bir miktar tuhaf hissettirdi. Minnie: yemek kabını annem almıştı ama termos benim seçimim. Jungkook: çok tuhaf şu getirdiğin şeylerden yola çıkarak seni gözümde canlandırmaya çalışıyorum Minnie: görünüş senin için çok mu önemli? Jungkook: kimin için değil ki? Minnie: benim için değil. Yani aslında önemli ama çok da değil. Jungkook: birinden hoşlanmak için onu görmek lazım.  Sadece fiziki olarak değil hareketlerini mimiklerini izlemen lazım. Yani o işler görüşmeden olmuyor. Minnie: kahretsin çok mantıklı konuştun şu an Jungkook: biliyorum. Ben her zaman mantıklı bir insanımdır. Minnie: egon geldiğine göre ben kaçar. Güzelce dinlen. İyi geceler jungkook. Jungkook: iyi geceler flamingo. ..... Minnie: estetik bugün tuvalette ağlıyordu. Jungkook: sen tuvalet kabinlerinde insanları mı dinliyorsun? Minnie: hayır sadece denk geliyor. Jungkook: pek inanmadım. Minnie: inanmazsan inanma. Jungkook: bugün sizin fakülteye geldim ve  bil bakalım ne oldu? Minnie: bilemeyeceğim. Jungkook: bugün fazla gerginsin sanırım her neyse. Senin yüzünden fakültede ki tüm kızları dikizledim. Minnie: yani? Jungkook: kafamda ki profile uygun bir kaç kız buldum ama tam emin değilim. Minnie: kafanda ki profilimi merak ettim. Jungkook: uzun ve siyah saçların var. Boyun ortalama 1.70 civarı. Minimalist yüz hatlarına sahipsin ve fiziğin iyi. Minnie: tüm bunları nereden çıkardın? Jungkook: sadece öyle hissettim ama işin kötü kısmı fakültede anlattığım tarife uygun bir sürü kız vardı. Minnie: beni neden bulmaya çalışıyorsun? Jungkook: çünkü seni görmek istiyorum? Minnie: şimdilik böyle bir girişimde bulunma. Ben emin olduğumda karşına çıkacağım. Jungkook: ya bana aşık değilsen? O zaman hiç bir şey olmamış gibi yazmayı kesip yok mu olacaksın? Minnie: hayır. Sana her şeyi anlatacağım ve hislerimde yanıldığımı söyleyeceğim. Jungkook: anladım. Tarifimde sana uyan özellikler var mı? Minnie: hemen hemen hepsi. Jungkook: cidden? Vay canına bu işte cidden iyiyim. Minnie: şaşırtıcı ama öyle. Jungkook: termosunu ve yemek kabını sana vermem gerekiyor. Minnie: gerekmiyor. Biraz daha kalabilir. Jungkook: lazım oluyordur sana? Minnie: sorun değil yedekleri var. Rahat ol. Jungkook: iyi geceler flamingo Minnie: flamingo? Jungkook: termosun üzerinde flamingo vardı. Adını bilmediğim için flamingo diyorum.  Rahatsız olduysan bana adını söyle. Minnie: hayır rahatsız olmadım. Flamingo güzel, sevdim. İyi geceler jungkook. ..... Minnie: beni arıyor olabilir misin? Jungkook: beni görüyorsun? Minnie: belki de sadece haberin gelmiştir. Jungkook: kesinlikle buralardasın. Ağacın altında ki kalabalık grupta telefonuyla oynayan kız sen olabilir misin? Minnie: sence kendimi bu kadar açık belli eder miyim? Jungkook: tüh üzüldüm, güzelmiş. Minnie: üzülecek kadar güzel değil. Jungkook: kime göre neye göre? Minnie: aptal aptal etrafına bakınmaktan vazgeç komik görünüyorsun :) Jungkook: hepsi senin yüzünden. Neredeysen çık ve kahve içelim hadi. Minnie: bu bir randevu teklifi mi? Jungkook: saçmalamaz mısın? Sadece kahve içme teklifi. Minnie: bu teklifini ileri bir tarifte kabul edeceğim. Jungkook: tabi o zaman ben hala kahve içmek istersem. Minnie: şans der geçerim ne yapalım. Jungkook: fazla inatçısın ve ben seni buldum. Minnie: hiç inandırıcı değil. Jungkook: mesajı okuduktan sonra ki yüz ifadenden de emin oldum. Minnie: bahçede değilim. Jungkook: biliyorum. Zaten ben de bahçede değilim. Minnie: şu an beni kandırıyorsun? Jungkook: toz pembe hırkan yakışmış. Ayrıca gayet güzelsin yani güvensizliğinin nedenini anlayamadım. Hey dur nereye gidiyorsun? Seni cidden buldum. :) Ve bu hoşuma gitti. Görüşürüz flamingo. ......
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD