Kesit
KESİT
Kanla sulanmış topraklarda filizlenen bir aşk mümkün müdür?
1970’lerin Adanasında , düşman iki ailenin kaderleri bir nikâh masasında kesişir. Mirzaoğlu ailesinin tek varisi Aslan, yıllar önce abisini gözlerinin önünde toprağa düşüren adamın kızıyla evlenmek zorunda kalır. Bir yanda kan davasının yaktığı nefret, diğer yanda soyunu sürdürme baskısı…
Süreyya Karadağ, babasının gölgesinde büyüyen, masumiyetiyle bu evliliğe sürüklenen genç bir kadın. Ne kendi kaderini seçebilmiş, ne de taşıdığı ismin yükünden kurtulabilmiştir.
İkisi de aynı çatı altında yaşamaya mahkûm edilir. Düşman yatağında başlayan yolculuk, zamanla nefretin kıvılcımlarından doğan bir yangına dönüşecektir.
Ama her yangının küllerinde saklı bir sır vardır.
Ve bazı sırlar, bir ömrü değiştirmeye yeter…
“Düşman Yatağı” – Ümmügül Yazar
Nefretle başlayan, tutkuyla devam eden bir aşk hikâyesi.
Ağır adımlarla ilerliyordum koridorda. Hiç istemiyordum yanına gitmeyi. Yine bağıracak, bütün nefretini kusup beni boğacaktı.
“Süreyya!” Adımın sert bir şekilde söylenmesi ile durdum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. Arkamı dönüp başım dik bir sekilde baktım bana yaklaşan Handana “Demek sen bakacaksın ona?” Diye sordu. Yüzünde her zaman ki tiksinen ifade ve gözlerinde bariz belli olan bir küçümseme ile.
Umursamadım lakin. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim “Evet. Gülfidan hanım öyle istedi” dedim sadece.
Bu söylediğim hoşuna gitmemişti “iyi” dedi sadece ve yanımdan geçip gitti.
“Hiiihhhh” diye bir ses çıktı ağzımdan. Handan ise sadece gülümser gibi yapıp gitti. Leğeni tutan ellerimi sıktım. Bilerek yapmıştı. Omzuma çarpıp suyu üzerime dökmüştü. Sinirle bir nefes verip onun odasına ileledim. Asıl sınav burasıydı işte.
Kapıyı açıp içeri attım kendimi. Zaten baygındı. Leğeni hemen başucunda duran sehpaya bıraktım. Ela gözlerimi odaya girdiğimden beri ilk defa ona çevirdim. Uyurken bile sert çehresi değişmiyordu.
Kaşları uyurken bile çatıktı. Elimi kaldırıp alnına düşen saçlarını kenara çekmek istedim. Parmak uçlarım saçlarına değdiği an gözlerini araladı ve bileğimden yakaladı.
Korku ile geri çekilmek istedim ama izin vermeyip üstüne çekti beni.
“N-ne yapıyorsun?” Diye sordum tek nefeste. Kendinde değildi.
“Neden?” Diye mırıldandı belli belirsiz.
“B-bırak” dedim inatla. Yarım açık gözleri ile bana bakmaya devam ediyordu “Neden düşmanız Süreyya?” Kalbim göğsümü delmek istercesine atmaya başladı. Derince yutkundum. Kafamı sağa sola salladım “B-bilmiyorum” dedim. Aslında biliyordum. Bu düşmanlık asla bitmezdi. Bileğimi sıkan elleri bir anda gevşedi ve uykuya tekrar daldı.
Hemen geri çekildim.
Hayır asla ona karşı bir şey hissetmeyecektim. Ne kadar onun karısı olmak için beni zorlamış olsalar da asla düşman yatağına sevmeyecektim yorganımı.
Aslan Mirzaoğlu asla bana sahip olmayacaktı?
Peki bu mümkün müydü?
Selam canlarım. Öncelikle eğer buraya kadar geldiyseniz hikaye hakkında tahminlerinizi ve heycanınızı belirtmekten çekinmeyin😙 Bu hikaye 'KIRIK EVLİLİK' kitabımda olduğu gibi biraz eski zaman esintileri barındıracak. Şuan 4 kitap güncel, bunun ise kurgu tasarımı devam ediyor. Tahmini Kasım ayında başlayacak. Baş karakterlerimiz "ASLAN MİRZAOĞLU" diğer erkek karakterlerimden bir tık farklı olacak bilginize. Kadın karakterimiz ise "SÜREYYA KARADAĞ" kuma olarak girdiği konakta bütün dengeleri değiştirecek. Ve bu her hangi bir kuma kitabı olmayacak. Bana güvenebilirsiniz... Öptüm💋 görüşmek üzere....