Bölüm 4: Gölgedeki Adımlar

1148 Words
Kütüphanedeki o an, Mert’in aklına mıh gibi kazınmıştı. Aslı’nın ela gözlerindeki merak, "Operasyonel Psikoloji ve Stres Yönetimi" kitabını fark ettiğindeki o küçük şaşkınlık... Askeri kariyerinin en derin, en karanlık noktalarıyla yüzleştiği bu anlarda, Aslı’nın bu kadar yakınında olması, hem bir teselli hem de tarifsiz bir tehlike gibiydi. Bilmediği, anlamadığı, belki de asla anlamaması gereken bir dünyaydı Mert’inki. Ve onu bu dünyaya çekmek istemiyordu. Ancak kasabanın arka sokağında gördüğü o filmli siyah araç ve terk edilmiş kulübedeki gizemli siluet, Mert'in içgüdülerini daha da keskinleştirmişti. Bu bir tesadüf olamazdı. Askeri bilgileri, bu denli şüphe uyandıran bir durumun altından sıradan bir olayın çıkmayacağını fısıldıyordu. Bu olayın kendi geçmişiyle bir bağlantısı var mıydı, yoksa kasabanın kendi karanlık sırları mı vardı? Her ikisi de, Mert’in huzurunu kaçırmaya yetiyordu. Aslı ise o gece uyuyamamıştı. Bilgisayar ekranında gerçekleşen o garip aksaklık, üzerine Mert’in elindeki kitabın yarattığı tedirginlik... Yazılımcı zihni, sistemdeki en küçük bir hatanın bile büyük sorunlara yol açabileceğini biliyordu. Projesi, çok uluslu bir şirket için geliştirilen hassas bir veri tabanıydı ve herhangi bir güvenlik açığı, Aslı'nın kariyerini bitirebilirdi. Bu aksaklık, sadece bir yazılımsal hata mıydı, yoksa bir dış müdahale mi? Kütüphanedeki karşılaşmalarının ertesi günü, Aslı, bilgisayarını detaylı bir şekilde kontrol etti. Virüs taramaları, güvenlik duvarı kontrolleri... Hiçbir anormallik bulamadı. Ama içindeki huzursuzluk geçmiyordu. Adeta görünmez bir el, onun hayatındaki düzeni bozmaya başlamıştı. Kasabanın sakin sabahlarından birinde, Aslı taze ekmek almak için fırına gitmişti. Fırıncı İsmail Amca, her zamanki gibi sıcak bir gülümsemeyle ekmekleri uzatırken, "Aslı kızım, Mert'i gördün mü hiç? Dünden beri ortalarda yok. Annesi de merak ediyormuş," diye sordu. Aslı'nın kalbi anında hızlandı. Mert ortalarda yok muydu? Bu bilgi, içindeki endişeyi daha da artırdı. "Hayır, İsmail Amca, görmedim," dedi, sesinin titrememesine özen göstererek. Zihninde, kendi bilgisayarındaki garip aksaklıklar ve Mert'in askeri geçmişiyle ilgili okudukları canlandı. Bu kayboluşun onlarla bir ilgisi olabilir miydi? Aslı, elinde ekmekle eve dönerken, içindeki kaygı büyüyordu. Mert'e ulaşmak istedi. Telefon numarasını biliyor muydu? Hayır. Ortak arkadaşları var mıydı? Sadece Can, ama onunla da pek yakın değillerdi. Aslı, elinde olmadan Mert'in ailesinin evine doğru yöneldi. Kapıda, Mert'in annesi Ayşe Teyze ile karşılaştı. Ayşe Teyze, yüzünde endişeli bir ifadeyle bahçedeki çiçekleri suluyordu. "Ayşe Teyze, günaydın," dedi Aslı. "Mert... iyi mi? İsmail Amca'dan duydum, ulaşamıyormuşsunuz." Ayşe Teyze, Aslı'yı görünce şaşırdı ama yüzüne sıcak bir tebessüm yayıldı. "Aslı kızım, günaydın. Hoş geldin. Mert... Ah, sorma kızım. Dünden beri yine kayıp. Bir yere haber vermeden gitmezdi aslında. 'Biraz kafa dinleyeceğim anne,' dedi, çıktı gitti. Askerlikten beri değişti biraz. İçine kapandı. Eskiden böyle değildi." Annesinin sesi, kaygıyla doluydu. Aslı, Ayşe Teyze'nin gözlerinde kendi endişesinin bir yansımasını gördü. "Merak etmeyin Ayşe Teyze, belki birazdan gelir. Ben de bir arkadaşıyla karşılaşırım belki, sorarım," dedi Aslı, aslında yardım etmek istediğini belli etmeye çalışarak. Ayşe Teyze'ye sarıldıktan sonra evine döndü. Şimdi Aslı'nın endişesi daha da artmıştı. Mert'in o "izleri" bırakan geçmişiyle mi ilgiliydi bu kayboluş? Aslı, hemen bilgisayarının başına oturdu. Kütüphanede gördüğü kitabın yazarını, Mert’in ailesinin soyadını ve Erzincan’daki askerlik birimlerini bir araya getirerek olası bağlantıları araştırmaya başladı. Sanki bir yazılımda hata ayıklıyor gibiydi, ama bu kez hata, insan hayatının gizemli labirentlerinde saklıydı. Bu arayış sırasında, Aslı’nın telefonuna gizli numaradan bir arama geldi. Ekranda "Bilinmeyen Numara" yazıyordu. Aslı, tereddüt etti ama sonunda açtı. Karşı tarafta boğuk, tanınmaz bir ses vardı. "Mert... Tehlikede. Onu yalnız bırakma. Bizi izliyorlar." Ses, bu cümleyi tamamlar tamamlamaz kesildi. Aslı'nın kanı dondu. Kimdi bu arayan? Neden Mert tehlikedeydi? "Bizi izliyorlar" derken kimi kastediyordu? Aslı'nın sakin, düzenli hayatı, artık tam anlamıyla bir gerilim filminin içine düşmüştü. Korku, merak ve Mert'e karşı hissettiği tanımlanamaz çekim, iç içe geçmişti. Tam o sırada, evin kapısı hafifçe tıklandı. Aslı yerinden fırladı, kalbi ağzında atıyordu. Kapıyı açtığında karşısında Mert'i gördü. Üzeri toz toprak içindeydi, yüzü yorgun ama bakışları her zamankinden daha keskindi. Sanki bir çatışmadan çıkmış gibiydi. Aslı, şaşkınlıkla ona baktı. "Mert! Neredeydin? Annenler merak etti, ben de..." Mert, Aslı'nın sözünü kesti. Yüzünde gergin bir ifade vardı. "Seninle konuşmam gereken önemli bir şey var Aslı. İçeri girebilir miyim?" Sesi, normalden daha alçak ve ciddiydi. Gözleri, sürekli etrafı kolaçan ediyordu. Sanki birileri onları dinliyor ya da izliyor gibiydi. Bu durum, Aslı'nın az önce aldığı gizemli telefondaki "Bizi izliyorlar" cümlesini aklına getirdi ve tüylerini diken diken etti. Mert içeri adımını atar atmaz, kapıyı sıkıca kapatıp perdeleri çekti. "Hızlı olmalıyız," diye mırıldandı, sesindeki aciliyet Aslı'yı daha da endişelendirdi. Doğrudan Aslı'nın bilgisayarının başına geçti, sanki her tuşa basışında bir askeri operasyonu yönetiyordu. "Tüm elektronik cihazları kapatmalısın. Cep telefonunu, bilgisayarını... Eğer çıkarabiliyorsan bataryalarını da çıkar. Kablosuz bağlantıları kes, modemin fişini çek." Aslı, Mert'in bu ani ve kesin talimatları karşısında şaşkınlık içinde donakaldı ama bir yandan da içgüdüsel olarak itaat etti. Kendi telefonunun bataryasını çıkardı, laptopunu kapattı ve modemin fişini çekti. Mert, etraftaki diğer elektronik aletleri de (televizyon, radyo gibi) kontrol edip fişlerini prizden çekti. Odadaki sessizlik bir anda daha da derinleşmişti, sanki tüm sesler ve sinyaller kesilmiş, sadece ikisi ve fısıltıları kalmıştı. Mert, Aslı'nın karşısına oturdu, bakışları ciddiyetle doluydu. "Senin bilgisayarında bir sorun mu var Aslı?" diye sordu aniden. Aslı şaşırdı. "Evet, dün garip bir aksaklık oldu. Nasıl bildin?" "Dün akşam... siyah bir aracı takip ettim," dedi Mert, fısıltıyla. "Terk edilmiş kulübeye gittiler. İçeri giren silueti tam göremedim ama... Sanırım orası boş değil. Ve bu sabah, kasabanın dışında, telefonumda garip bir izleme uygulaması buldum. Profesyonelce yapılmış bir şey. Silmeye çalıştım ama tekrar yükleniyor." Gözleri Aslı'nınkilerle buluştu. "Ve sonra senin o projen aklıma geldi. Şirket verileri... Sence bir bağlantısı olabilir mi?" Aslı donakalmıştı. Gizemli telefon araması, kendi bilgisayarındaki aksaklık ve şimdi Mert'in sözleri... Hepsi birleşince korkunç bir tablo ortaya çıkıyordu. "Az önce... bana bir telefon geldi," dedi Aslı, sesi titreyerek. "Gizli numara. 'Mert tehlikede. Onu yalnız bırakma. Bizi izliyorlar' dediler. Sonra kapandı." Mert'in yüzü gerildi. "Demek bana da ulaştılar. Bu iş düşündüğümden de ciddi." Gözleri odada gezindi, kasabanın huzurlu havasının altında yatan tehlikeyi arar gibiydi. "Benim askerlik geçmişimle ilgili olabilir. Bazı görevler... Bizi hedef haline getirmiş olabilir." Sesi, şimdi daha da kısık çıkıyordu. "Ama senin işinle neden bağlantılı olsun ki?" "Benim projem, büyük bir şirketin hassas verilerini içeriyor," dedi Aslı. "Eğer birileri bu verilere ulaşmak isterse... Benim bilgisayarımı hedef alabilirler. Belki de kulübedeki kişi... benim verilerimin peşindeydi." İkisi de sessiz kaldı. Kasabanın o sıcak ve samimi atmosferi, şimdi yerini gerilimli bir sessizliğe bırakmıştı. Geçmişin platonik aşkı, yerini ortak bir tehdidin getirdiği şaşırtıcı bir yakınlaşmaya bırakıyordu. Mert, askeri kimliğiyle bu duruma mantıklı bir açıklama getirmeye çalışırken, Aslı'nın mantıklı ve analitik zihni de parçaları birleştirmeye uğraşıyordu. Bir yandan tanıdık bir çekim, diğer yandan hayatlarının bilinmez bir tehlikeyle yüzleşmesi... Sanki yıllar önce başlayan o yarım kalan hikaye, şimdi tamamen farklı bir boyutta yeniden yazılmaya başlanmıştı. Kasabanın merkezinde yükselen eski saat kulesi, her yarım saatte bir çalan gong sesiyle zamanın akışını haber veriyordu. Kule, kasabanın derinliklerinde saklı sırların sessiz bir tanığı gibiydi. Mert'in çocukluktan kalma takvim mekanizması hatırası ve Aslı'nın teknolojik araştırmalarıyla birleşen bu yeni tehdit, kulenin sadece zamanı değil, aynı zamanda kaderlerini de işaret ettiğini fısıldıyordu. Saat kulesinin gölgesi altında, ikilinin hayatı artık sadece kişisel bir geçmiş hesaplaşması değil, kasabanın bilinmeyen tehlikeleriyle iç içe geçen, büyük bir gizemin başlangıcıydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD