Asla, Kat'a, Zinhar Olmaz

1107 Words
Sedef Söz konusu bile olamaz, teklif edilemez, teklif edilmesi dahi teklif edilemez... anayasanın ilk dört maddesi gibi... o adam ile ben, asla! Karsimda sırıtarak oturmuş " valla ben de çok hevesli değilim sana. Ben de duyunca çok şaşırdım ama yarbay ' oğlum Tuna, senin gibi şerefli; haysiyetli , iyi egitimli bir asker ancak üstesinden gelebilir dedi. E tabi adam bendeki sabrı da biliyor...mecbur kabul ettim. sonuçta vatan meselesi" diye geniş geniş yayılmış söylenerek parmağını havada tutmuş, gozunu bir ton pamuk sardigi serçe parmağından çekmeden yuzume bile bakmaksizin konuşuyordu. " vatan ne alaka lan? " diye isyan ettim. Sanki beni hic duymamış gibi davranmaz mi bir de üstüne! " Kardesim bunu havada tutuyorum kanaması fazlalasmasin diye" diyerek tabip subaya seslendiğide o adam da yüzünde benimkine benzer bir ifade ile Tuna’yi suzdu Yanına gelip " Ulan bir ton pamuğu mindar ermissin" diye söylenerek bir yara bandı çıkarttı. " o yetecek mi sence?" diye sordu adama. Şaka mı yapıyor bu? Çali çizmiş parmağını çali! " le havle, ulan 2 ay önce 20 santim yirtikla geldin ' her gördüğün yere dikis atma' deyip dikis attırmamaya calisiyordun şimdi şuna dikis atacagim desem itiraz etmeyeceksin" Mahcup mahcup ayaklarını sallayarak " Tamam hadi tamam" deyip yara bandına ikna oldu manyak. Tuna " vatan ne alaka lan?" diye bagirirken dusundum hakikaten ben niye evleniyorum bu kivircikla. O konu bende hiç yok, dinlemedim ki yarbayi. Aman canım o da özet geceydi, gıy gıy gıy basim şişti. Içimden şarkı falan söylüyordum sonra parmağımı revire götürecektim dikkatimi veremediysem demek... " Sana diyorum sana" Önüme dikilmiş eli belinde burnundan solumuyor mu bir de. Sandalyede otururken bile nerede ise aynı boyuz kızım hayırdır, bana koyduğu postaya bak... " Görev sorgulanmaz, verilir uyarız.Mecbur evleneceğim seninle" Sinirle soludu, sandalyenin kollarından tutarak burnumun dibine dek eğildi... kolunda serum girişi var kivriliyor, al iste tinakacak... kizim yaklasma o kadar , 6 aydır dagdayim. " Bana bak, ben seninle evlenmem" Hiii evlenmezsin. Ulan dünden raziydin sen benimle evlenmeye be. Ölüyordun Tuna Tuna diye de ben kıyamadım da bari evleneyim şununla ince hastalığa kalacak dedim. Hep o yufka yüreğim, o insanligim yok mu, ah o köpeklere yem olasıca vicdanım. Sedyede hop oturup hop kalktı. Ne yaptı etti duramadi yine geldi yanıma. Sandalyede parmağıma pansuman yaptırmış otururken yaralı yaralı " kedi şeyini gormus yara sanmış " diye laf çarptı Sedef hanım kendince. " et yiyen bakteri diye bir şey var, hiç duymadınız mı Sedef hanim, cehaletinize veriyorum" dedim elimdeki yarabandimi incelerken " Streptococcus pyogenes" dedi. " Af buyur? " bas ucumda dikilmiş elleri koynunda ayağını yere vurarak " cehaletine veriyorum" Ver ver.... Ulan çok vermeli cümle kurma yine de vicdansız 6 ay diyorum, dağ diyorum. " Git çabuk , git git ben evlenmem de" Küçücük cussesi ile kocaman bedenimi sandalyeden kaldırmak için tutmuş kolumdan çekiyordu Gülümseyerek izledim. Az eğlensin diye kolumu kaldırdım, yazık onu da kendi hareket ettirdi sandi, sevindi garibim. Ulan parmağımın ucunu kaldıramazsın ben istemesem de işte o parmak ucu kalkmasa da birileri benim başımı yere ediyor benden musade almadan kalkıp! Kalktı mı lan o yine... " Pardon, adam yarbay yarbay ha! koskoca yarbay... git sen söyle, ben canıma susamadim" Sinirle söylenerek " Bana bakın yuzbasi siz kalkıp gidip bir şey bahane edeceksiniz. Gidin deyin ' Ben haysiyetsiz adamin tekiyim, kızlarla evlenmiyorum , onlari üzerlerinde gelinlikle nikah masasında terk ediyorum' deyin" Ne sacmaliyor bu? Ben onu düğünden çok önce terk ettim ! Gözleri dolmuştu, basini yan çevirip kafasını dikti , bakışlarını tavana çevirip gözyaşını durdurdu. Kolumdaki elini çekeceği anda fark ettim ve hizla kavradim bileğini. Şaşkın bir ifade ile bakarken gozum bilegine kilitlenmisti. Fark eder fark etmez panikle çekmeye çalıştı Bileğinde yeni bir iz vardı... o izden. Saklamaya çalışsa da gördüm. Kolundan tutup çektim. Hirkasinin kolunu sıyırıp baktığımda bileğindeki kesiği net şekilde görmüştüm. " Birak" dedi narin bileğini elimden kurtarmaya çalışırken " Ne oldu bileğine?" Kahretsin Tuna, ne olduğunu adın gibi biliyorsun. Öyle baktı ki. " Sakin bana..." Çekti, daha doğrusu biraktim bileğini. Canı acımıştı ovuyordu. " Sizi ilgilendirmez yüzbaşı, vazifeniz neyse onu yapın benden de uzak durun" Revirden kacarcasina çıktım. Hayir yapmamış olsun... yapmamış olsun. Bahçeye kendimi atmış bir ağacın gölgesinde düşünürken elimde telefon kimi arasam bilemeden baktım rehbere. Hic birisi ile o günden sonra konuşmadım. Kimsenin aramasına dönmedim. Simdi kime ne sormalı? Poyraz mi arasam, Demir? Elim defalarca gezindi rehberde. En nihayet aradım birisini. Beni anlasa anlasa o anlar. " Doğru mu okudum, arayan Tuna yazıyor?" Arkadan bir sürü çocuk sesi... Yeğenlerim mi onlar? " Bir şey sormam gerek" Derin bir soluk alıp verdi. Muhtemelen o soluk arasında hayatta olan olmayan tüm akrabalarımı sevdi pic. " Ne?" " Sedef... Bilegine ne oldu?" Derin bir sessizlik. Derin ve ölümcül. " Bildiğin soruları sorma" Kahretsin söyle iste Demir söyle. Cizildi de, Dustu de, bulaşık yıkarken oldu de " Yapmamaliydin, o kadarını hak etmemisti. Hiç birimiz hak etmemiştik koca oğlan. " Biliyorum, ilk başta kızgınlıkla terk ettim sizi sonra ise Gökhan bey geldi elinde bir dosya ile. Ailemle ilgili her şeyi öğrendim Utancımdan dönemedim size. Öyle bir aileye sahip olmak kara bir lekeydi, sizi de o lekeye bulamak istemedim O kadar düzgün, o kadar temizdiniz ki? kendimden bile şüphe ettim, böyle bir aileden doğru adam çıkar mı? " Nasıl oldu?" Soluklari sıklaştır. Huzursuzdu belli ki bu konunun açılmasından. " Ona sor, anlatmak istersen anlatır. Sen cevap alma hakkını kaybedeli 6 yıl kadar oluyor " Kapanan telefonla gözüm binanın revir penceresine döndü. Yanağımdan telefonu indirirken pencerede dikilmiş beni izleyen kivircigimi gördüm. Kaya Yüzbaşı, namımı kaya gibi sert olmamdan alan ben gözlerim yaş doldu. Ben de mi bileğindeki izim artık. Peki kalbinde? hala kalbinde de var mı izim kıvırcık? Sedef Yarbayin odasina gittiğimde bana babami arayıp verdi. Ona Tuna ile evlendirmek istediklerini , sahte bir kimlikle başka bir şehire göndereceklerini söylediğimde 'Haberim var' dedi Haberi varmış ve onaylamış. " baba sen cildirdin mi? Ne demek haberim var ya? Ben bu adamla nasıl evlenirim?" sesim titriyordu. Öfkeden gozlerim karariyordu, ne demek haberim var! " benim güzel kizim, pesimizdeki adamlar çok tehlikeli, masal bile bulamadı düşün! Kim olursa olsun, soz konusu kurşun önüne atlamak olunca ilk canlarini dusunecektir ama o iri kıyım.... anla işte. " Ne sanıyor, beni nikah masasında bırakan adamın beni korumak için canını vereceğini mi? Bir soy adını bana lütfedip vermeyen adam canini mi verecek. Babamı ikna etmenin imkansız olduğunu anladığımda istemeye seneye kapattım telefonu. Tek güvencem Masal. Eminim en kısa sürede bulacaktır o sincap. Yarbay bana bakıp çekmeceden kirmizi bir defter uzattı. " Bu nedir?" Ne? Ne olduğunu adın gibi biliyorsun Sedef. Yıllar önce sana nikah memurunun uzatmadigi defteri şimdi bir yarbay uzatıyordu. Kimlik ve pasaportlar da vardı. Bir de dosya. " Geçici hayatın diyelim." Elime aldım, baktım... demek ismim bahar öyle mi? Bahar olamayacak kadar yaprak döktüm halbuki, kasimpatilarim 6 mevsim önce soldu. Hayallerim gibi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD