Güneş sandalyenin üzerinden inerken şaşkındı. “Ne dediğini anlamıyorum” dedi. “Kim ne yapmış?” Mirza geri çekilmiş, kar gibi beyaza dönen ten rengiyle olduğu yerde belden aşağısı çıplak duruyordu. Güneş’in yüzüne bakmamak için başını duvara çevirirken midesi bulanmaya başladı. “Kalçan… morarmış” dedi. “Sanki…” Mirzanın dudaklarından çıkan kelimeler nedeniyle Güneş’in kalbi paramparça oldu. Bir an nefessiz kaldı. İçinde bulunduğu dünya sanki ayaklarının altından kayıyordu ve o ayakta durmakta zorlanıyordu. Kocasının söylediklerine inanamıyordu. Daha doğrusu inanmak istemiyordu. Yanlış anladığını umarak bir ümitle sarsak adımlarla yanına sokuldu. Mirzanın yüzünü çevirdiği duvardan tarafa geçip gözlerine bakmaya çalıştı. Can çekişir gibi fısıltıya benzeyen sesiyle “Ne demek istiyorsun sen

