Mirza, Zöhre’nin sözünü ettiği köy evine uzaktan baktı. Tek katlı, eski yapılı evin dış lambası yanıyordu, bu da içeride birilerinin bulunduğunun açık bir işaretiydi. Fakat kimin ya da kimlerin olduğunu bilemezdi. İçinde bir huzursuzluk vardı. Düşünmeden hareket edemezdi. Eğer arabasıyla doğrudan evin önüne kadar giderse, içeridekilere varlığını hissettirme riskini göze almış olacaktı. O yüzden aracı anayoldan uzakta, ağaçların gölgelediği tenha bir noktaya park etti. Ardından, belindeki tabancayı kavrayarak yavaşça çıkardı. Gece, sessiz ve uğursuzdu. Temkinli adımlarla, etrafındaki her sese kulak kesilerek ilerlemeye başladı. Ev yaklaştıkça, civarda kimsenin görünmemesi canını sıkıyordu. İçgüdüleri ona bir şeylerin ters gittiğini söylüyordu. Kendi kendine fısıldadı: “Eğer Güneş burada ol

